Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/545 E. 2023/440 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/545 Esas
KARAR NO : 2023/440

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/06/2022
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/06/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ekte sunulan muavin defterde ayrıntıları gösterilen ticari alım satım ilişkisinin mevcut olduğunu, davacı şirket, davalı şirketten 363.991,83 TL alacaklı olduğunu, davacı şirketin davalı şirketten bakiye borcun ödenmesini defalarca talep ettiğini ancak davalı şirketin borcu ödemediği gibi, 28.02.2022 tarihinde “Alınan derilerde (bozuk-deforme) olmasından dolayı fiyat farkı faturası” açıklaması ile 357.305,64 TL tutarlı bir fatura düzenleyerek davacı şirkete gönderdiğini, ancak söz konusu faturanın gerçek dışı olduğunu süresi içerisinde derhal iade edildiğini, zira davalı tarafından ne süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı ne de vekil eden aleyhine bir delil tespiti söz konusu olduğunu, davalı, borcunu ödememek için kötü niyetle hareket ettiğini, davalı şirketin bu menfi tutumu nedeni ile uyuşmazlığın barışçıl yolla çözümü için taraflar arasında arabuluculuk görüşmeleri yapılsa da neticede anlaşmak mümkün olmadığını, 16.05.2022 tarihinde arabulucu tarafından anlaşamama son tutanağı düzenlendiğini, ekte sunulan muavin defterde dökümü yapılan bu faturalar ve faturalarda dökümü yapılan malların davalı şirkete teslim edildiğini, her ne kadar davalı şirket kendisine mal teslim edilmediğini savunmuş ise de, davalının usulüne uygun olarak tutmuş olduğu bilirkişi raporu ile saptanan ticari defterlerinde anılan faturanın kayıtlı olduğunun anlaşıldığını, malların davalıya teslim edildiğini, davalının ikrarı ile de sabit olduğunu, zira davalı tarafın davacı şirkete “teslim aldığı ürünlerin” bozuk olduğundan bahisle iadesi amacıyla gerçek dışı bir fatura düzenleyerek borçtan kurtulmaya çalıştığını, davalının, davacıya borçlu olduğunun sabit olduğunu, davacı şirketin, her türlü edimini ifa etmiş olmasına rağmen, davalı tarafın, fatura bedellerini ödemediği için iş bu davayı açma zarureti doğduğunu, açıklanan ve re’sen gözetilecek olan diğer nedenlerden ötürü; haklı ve yerinde olan davanın kabulü ile 363.991,83 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin borçlu şirkete belirtildiği şekilde bir borcu bulunmadığını, davalı şirket ile davacı şirket arasında uzun yıllara dayanan bir ticaret söz konusu olduğunu, davacı şirketin davalı şirkete deri temin etmekte olduğunu, ticari kayıtlardan da anlaşıldığı üzere davalı şirket de hiçbir şekilde davacı şirketi mağdur etmemekte, ödemelerini erkenden yapmakta olduğunu, yıllar boyu süregelen bu ticaret nedeniyle de aralarında bir güven ilişkisi oluşmuş olduğunu, taraflar arasında sözlü olarak belirli bir kalitede deri alım satım sözleşmesi akdedildiğini, davacı şirketin anlaşma üzerine anlaşılan miktarda deriyi göndermiş olduğunu fakat anlaşılan kaliteden düşük kalitede deriler gönderdiğini, davacıya derilerin kalitesinin düşük olduğunu, bu derilerin kendilerine yaramayacağını davalı şirket yetkilisinin kendisine sözlü olarak telefonla bildirdiğini, davacı şirket yetkilisinin ise, kendilerinin hatası olduğunu, derilerin adedini daha düşükten fiyatlandırarak fatura keseceğini davalı şirket yetkilisine bildirdiğini, davacı şirketinin, daha önceki alım satımlarında da önce derileri göndermiş, faturaları sonradan kestiklerini, dava konusu alım satım işinde de yine aynı şekilde işlemlerini yürütmüş, davalı şirket tarafından kendisinden fatura kesilmesi istenildiğinde, matrahın fazla çıkmaması veya vergi affından yararlanacakları için kendilerini idare etmelerini istediğini, davalı şirketin ise davacı ile daha önceden de ticaret yapmalarının verdiği güvenle davacıyı idare ettiğini, fakat davacının bu güvenin gerektirdiği şekilde davranmamış, satmış olduğu deriler istenilen kalitede olmamasına rağmen, üst kalite deri tutarında art arda 3 adet fatura kestiğini, ayriyeten kestiği faturalar TL olmasına rağmen, davalı şirkete kur farkı faturası kestiğini, davalı şirket halen davacının iyiniyetli olduğunu düşünerek, ödemelerine ve ticaretine devam ettiğini, bozuk olan deriler için iade-fiyat farkı faturası kestiğinde yapılan itirazla davacının kötü niyetli olduğunun farkına vardığını, davacı şirketin kötü niyetli olarak hareket ettiğini, davalı şirkete karşı ticari ahlaktan yoksun ve haksız bir şekilde işbu hukuka aykırı davayı açtığını, davalı tarafından bozuk olan deriler halen depoda atıl durumda olup, mahkeme tarafından tespit edilecek bilirkişi heyetine ibraz edileceğini, anılan ayıp ihbarına ilişkin tanıklar dinlenildiğinde, aralarında yürütülen güvene dayalı ticaret ilişkisinde ayıp ihbarının yapıldığı anlaşılacağını, anılan nedenlerle, davacının haksız ve kötü niyetli olarak açılan davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, yukarıda arz ve izah edilen ve resen nazara alınan nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, taraflar arasında süregelen ticari ilişki nedeniyle davacı tarafından davalı adına düzenlenen fatura nedeniyle davacının alacak istemine ilişkindir.
-Mahkememizce taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, ticari defterler incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
-Somut olayda davacı taraf davalı ile aralarında ticari ilişki kapsamında mal alım satımları gerçekleştirildiğini, fatura konusu mallar teslim edilmesine rağmen davalı tarafından fatura bedellerinin ödenmediği iddia etmektedir.
-Somut olayda davacı tarafın iddiası davalı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davalının satın almış olduğu malların bedelini ödemediği, bu nedenle cari hesaptan kaynaklı alacağın bulunduğu hususlarına dayanmaktadır. Davalı tarafın ise cevap dilekçesi ile davacı ile aralarındaki ticari ilişkinin varlığını ve cari hesaba konu malların kendilerine teslim edildiğini kabul ettiği ancak davacı tarafın teslim ettiği mallarda ayıplı olduğunu, bu nedenle zarara uğradığını iddia ettiği görülmüştür.
-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacının davalıya teslim ettiği mallarda bir ayıbın mevcut olup olmadığı, ayıp mevcut ise bu ayıplar nedeniyle davalının bedel ödememekte haklı olup olmadığının tespit noktasında toplanmaktadır.
-Davaya konu alacağın incelenmesinde; alacağın taraflar arasındaki satış sözleşmesi ilişkisine dayandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle öncelikle satış sözleşmesinin özelliklerinin irdelenmesi ve satış sözleşmesinde ayıba ilişkin iddiaların varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği hususlarının irdelenmesi gerekmektedir.
-Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanununun 207 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satış sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, anında özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yine aynı Yasanın 200/1 maddesi gereğince eldeki davanın değer ve miktar itibariyle yazılı belgeyle ispat edilmesi gerekmektedir.
-Türk Ticaret Kanun’un 23. maddesinde ise “(1)Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır….c)Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” denilmek suretiyle açık veya mutad inceleme sonucunda ortaya çıkacak ayıplara ilişkin tacirin ihbar ve muayene külfeti izah edilip bunun yanı sıra TBK’nın satıcının ayıba karşı tekeffül borcuna ilişkin hükümlere atıf yapılmıştır.
-Türk Borçlar Kanunu’nun 219 maddesinde “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilerek satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun kapsamı izah edilmiş aynı Kanun’un 222 maddesinde ise “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde de “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” denilerek alıcının muayene ve ihbar külfeti ve bu yükümlülüğe aykırı davranışın sonuçları izah edilmiştir.
-Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).
-Türk Ticaret Kanunu faturayı tanımlamış değildir. Ancak kanun faturanın düzenlenmesi hakkında bazı kurallara yer vermiştir. Fatura tanzim edilmesinin öncelikli koşulu, tacirin ticari işletmesi bağlamında mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olmasıdır. Bu koşul, faturanın nitelik itibarıyla sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belge olmasının da gereğidir. Dolayısıyla taraflar arasında bir sözleşme olmadan gönderilen belge, faturanın şekil şartlarını taşısa bile, gerçek anlamda bir fatura olmayıp, öneri (teklif) niteliğinde bir yazıdır. Şüphesiz, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken geçerli olması gerekir. Bu anlamda batıl bir sözleşmeye dayanılarak gönderilen faturaya süresi içinde itiraz edilmemesi, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz. Fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılmasına ilişkin karinenin uygulanması temel borç ilişkisi doğuran bir sözleşmenin varlığı halinde söz konusu olabilir. Taraflar arasında sözleşmenin bulunup bulunmadığı hususu çekişmeli ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde öncelikle sözleşmenin varlığı ispat edilmelidir (Özçelik, Volkan; Fatura İçeriğinin Kabul Edilmiş Sayılması, TBB Dergisi 2018 (138), s. 212 vd.).
-Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
-Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
-Tarafların BA ve BS kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olması halinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesine gerek yoktur. Zira münazaalı hususlar bizatihi tarafların kayıtları ile ispatlanmış kabul olunur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2015 tarih 2015/3302 Esas 2015/12272 Karar sayılı ilamı).
-Yukarıda verilen açıklamalar doğrultusunda tarafların ticari defter kayıtlarının incelenmesi ve davalı tarafın ayıplı olduğu iddia ettiği ürünlerin incelenmesi amacıyla dosya SMMM ve Tekstil Mühendisi bilirkişiden oluşan heyete tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 10/04/2023 tarihli raporda özetle; davacı … 2019,2020,2021 ve 2022 yılları Ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı … 2019,2021 ve 2022 yılları Ticari defterlerinin, 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, 2020 yılı Ticari defterlerinin, 6102 sayılı TTK. İlgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmamış olduğu, davacı … incelenen ticari defterlerinde, dava tarihi olan 13/06/2022 tarihi itibariyle, davacı … davalı … 363.991,83 TL Alacaklı oldukları, davalı … incelenen ticari defterlerinde, dava tarihi olan 13/06/2022 tarihi itibariyle, davalı … davacı yana 6.322,99 TL Borçlu oldukları, davalı tarafından kur farkı farklılığından kaynaklanan 362,20 TL düzeltme yapıldığında, davalı … davacı yana (6.322,99 TL*362,20 TL) 6.685,19 TL borçlu olduğu, tarafların cari hesap bakiyeleri arasında (363.991,83 TL-6.685,19 TL) 357.306,64 TL fark olduğu, bu farkın davalı tarafından davacı yana düzenlenmiş – 28.02.2022 – tarihli …. numaralı 357.306,64 TL’lık Fiyat Farkı Faturasının davacı tarafından kabul edilmemiş olmasından kaynaklanmış olduğu, işbu fatura üzerinde “Alınan derilerde (Bozuk- Deforme) olmasından dolayı Fiyat Farkı Faturası düzenlenmiştir.” Açıklaması yer almış olduğu, taraflar arasında düzenlenmiş bir sözleşmeye ve davalıyı temerrüde düşürecek bir ihtarnameye dosya içeriğinde rastlanmamış olduğu, davacı tarafından davalıya satılan 1.000 dm sedefli derinin kırmızı boya lekeleri nedeniyle ayıplı olduğu ve 20.000 dm” muhtelif natürel derinin *640’ının yarık hatası ve 9660’ının damar izi nedeniyle ayıplı olduğu, deride boya lekesi, yarık ve damar izi hatalarının açık ayıp olduğu, derideki damar izinin derinin biyolojik yapısından kaynaklandığı, natürel deride damar izi görünmesinin beklenen bir durum olduğu, davalının natürel deri satın aldığından derideki damar izi nedeniyle davacıya kusur yükleyemeyeceği, bilirkişi incelemesine sunulan boya lekeli ve yarık hatalı deriler nedeniyle davalının 5.702,40 TL zararının oluştuğu, davalının satın almış olduğu diğer derilerin ayıplı olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu, davacı …, davalı … Alacaklı oldukları tutar olan 363.991,83 TL’den 5.702,40 TL düşüm yapıldıktan sonra, dava tarihi olan 13/06/2022 tarihi itibariyle, davacı … davalı … (363.991,83 TL-S.702,40 TL) 358.289,43 TL Alacaklı olduklarının hesaplanmış olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Alınan bilirkişi raporu ve tarafların iddia ve savunmalarına göre taraflar arasındaki satış sözleşmesi uyarınca sözleşmeye konu ürünlerin davacı satıcı tarafından davalı alıcıya teslim edildiği ihtilafsızdır. Tarafların iddiaları ile bilirkişi raporundaki tespitlere göre taraflar arasındaki cari hesap farklılığının davalı tarafından düzenlen 357.306,64 TL bedelli iade faturasından kaynaklandığı, davalının iade faturasının dayanağının ise teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğu iddiasına anlaşılmaktadır.
-Yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesinde, sözleşmeye ve teslime konu malların tamamının incelemeye sunulmadığı görülmektedir. Davalı taraf beyan ve itirazlarında bu hususa gerekçe olarak davacı ile anlaşmalarına güvenerek bir kısım derilerin kullanılmış olduğunu bildirmiş, bu nedenle ayıplı ürünlerin ve ayıp iddialarının süresinde ihbar yapıldığı gerekçesiyle talepleri doğrultusunda değerlendirilmesini talep etmiştir.
-Ve fakat yukarıdaki yer verilen yasal mevzuat ve istikrar kazanmış yüksek mahkeme içtihatlarına göre satış sözleşmesi doğrultusunda ürünleri teslim alan davalı alıcının ürünleri muayene ve ihbar yükümlülüğü bulunmakta olup, varsa bu doğrultuda ayıpların varlığının ürünleri teslim alan alıcı tarafından ispatlanması gerekmektedir.
-Davalı tarafça muayene ve ihbar yükümlülüğünün usulüne uygun olarak yapıldığına ilişkin bir bilgi ya da belge ibraz edilmemiştir. Bu durumun aksi düşünülse dahi davalı alıcı tarafından ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin tamamı muhafaza edilmemiş, bu ürünler üzerinde yargı makamlarınca yapılmış bir tespit ya da inceleme de dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu nedenle davalı tarafın incelemeye sunmuş olduğu ürünler dışındaki ayıp iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
-Buna göre tarafların iddia, savunmaları ile Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre taraflar arasındaki ticari ilişkide ticari defter ve kayıtlarla sabit olan 363.991,83 TL alacak yönünden davacı tarafın alacağının bulunduğu, bu alacağa konu malların davalı yana teslim edildiği sabittir. Ancak bu miktar üzerinden, davalı tarafça ayıplı olduğu ispat edilen 5.702,40 TL bedelli ayıplı ürün bedelinin indirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda davacı tarafın taraflar arasındaki satış sözleşmesi uyarınca davalı taraftan talep edebileceği bedelin 358.289,43 TL olduğu, davalı tarafça bu bedelin ödendiğine ilişkin yazılı bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği kanaatine varıldığından, bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
-Sabit olan 358.289,43 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 24.474,75-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 6.216,08-TL harcın mahsubu ile bakiye 18.258,67- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 6.216,08-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 3.000,00 bilirkişi ücreti, 336,00 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 3.149,20-TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına (%98,43) göre hesap edilen 3.099,86-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 53.160,52-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddine karar verilen miktar üzerinden hesap edilen 5.702,40-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının ilgili tarafa derhal iadesine, (Dosyada bilirkişi Adem Pelit’e sistem hatası nedeniyle ödeme yapılamadığından, ilgili bilirkişiye 1.500,00 TL bilirkişi ödemesi yapıldıktan sonra bakiye avansının belirlenmesi ve bu doğrultuda ödeme yapılması kaydıyla )
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Küçükçekmece Arabuluculuk Bürosu’nun … numaralı arabuluculuk dosyasında suç üstü ödeneğinden karşılanarak ödenen 1.560,00 TL’nin davanın kabul red oranına (%98,43) göre hesap edilen 1.535,56-TL’sinin davalıdan, 24,44-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili (e-duruşma ortamında) ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/05/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır