Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/511 E. 2022/943 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/511 Esas
KARAR NO : 2022/943

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 03/06/2022
KARAR TARİHİ : 22/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili …..’in, davalı satıcı firmadan ….. model dizel ….. plakalı ………. marka aracı,11.07.2018 tarihinde 80.196 TL’ye satın almış olduğunu, aracın satın alındığı tarihteki kilometresinin 86.200 olduğunu, müvekkilinin aracı almadan önce, aracın daha önceki sahibinin 26.01.2018 tarihinde aracı servise götürmüş, aracın servis kayıtlarındaki kilometresinin 131.200 olduğunu, davacı müvekkilinn 15.11.2021 tarihinde, ilgili aracı 115.000 kilometrede satmış olduğunu, aracı satın alan kişinin 23.11.2021 tarihinde aracı ekspertize götürdüğünde, aracın kilometresinin190.000’i göstermiş olduğunu, davalı şirketin, aracın kilometresini düşürerek, aracı daha pahalıya satmış ve bu şekilde başka araçları da başka kişilere satmakta olduğunu, yapılan görüşmeler sonucu, bir sonuca ulaşılamaması üzerine, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığının …. soruşturma numarasıyla, dolandırıcılık suçundan savcılığa şikayet edilmiş, ayrıca Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. E sayılı dosyası ile de takip başlatılmış olduğunu, davalı borçlunun, haksız ve mesnetsiz bir şekilde takibe itiraz ederek, takibin durmasına sebep olduğunu, ayıplı aracı 2.el olarak ticari şirketten satın alan kişinin, tüketici sayılamayacağından, davanın mahkememizde açılmasının zorunlu olduğunu beyanla; itirazın iptali ile takibin devamına, kötü niyetli davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde yer verdiği iddialarını hiçbir zaman kabul anlamına gelmemek kaydı ile; davacının, dava dilekçesinde yer verdiği mesnetsiz ve haksız iddiaları tek tek ve belgeleriyle ispatlamakla yasa gereği yükümlü olduğunu, ancak davacının, dava dilekçesi içeriğinde dava dilekçesinde yer verdiği iddiaları ispatlar nitelikte herhangi bir belge bulunmadığını, davacı yan her ne kadar işbu davayı Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açmış olsa da müvekkili şirket ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin ticari bir ilişki olmadığı, nitekim davacı tarafın ticari işletmesiyle ilgili olarak işbu aracı almadığı, şahsi kullanımı için aracın alındığı; yine yapılan işin “ticari iş” olarak nitelendirilemeyeceğini, bu nedenle işbu dosyanın Tüketici Mahkemelerinin görev alanına girmekte olup görev itirazları bulunduğunu, araç kilometresinin müvekkili şirket tarafından düşürüldüğü iddiasının gerçeklerle bağdaşmadığını, davacı yan her ne kadar aracın kilometresinin müvekkili şirket tarafından düşürüldüğünü iddia etmiş olsa da işbu hususa ilişkin herhangi bir delilinin olmadığını, davacı ile yapılmış olan satış sözleşmesi ve beyan tutanağında açıkça aracın ekspertizinin yapıldığı, ”Araçta satış sonrasında meydana gelebilecek Motor, Mekanik, Şanzıman ve Elektrik aksamı dahil tüm arıza ve ayıplar nedeni ile tüm hukuki sorumluluk tarafıma ait olup, ilgili araç nedeni ile satıcının satış sonrası sorumluluğu kalmadığını beyan, kabul ve taahhüt ederim.” şeklindeki kabulü mevcut olduğunu, müvekkili şirketten bağımsız olan ekspertiz firması tarafından yapılan ekspertiz incelemesinde araçta herhangi bir ayıp kusur olmadığının müvekkili şirkete ve davacı yana bildirilmiş ve iş bu hususun davacı yan tarafından da inceleme yaplarak ayrıca imza altına alınmış olduğunu, söz konusu aracın teslim tutanağında görüleceği üzere davacı tarafından araçta gerekli incelemeler yapılmış, mekanik ve ekspertizini yaptırdığını, aracı bu hali ile kabul ettiğine dair beyanı mevcut olduğunu, davacı tarafından gerekli inceleme yapılmasına rağmen daha sonradan araçta gizli ayıp olduğu iddiasının iyi niyetten uzak olduğunu, müvekkili şirketin davacının kilometre düşürülmesi iddialarına ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, ekspertiz raporu incelendiğinde görüleceği üzere, aracın 82.724 kilometrede olduğunun açıkça raporla ortaya konmuş olduğunu, işbu nedenle kabul anlamına gelmemekle birlikte olası kilometre değişikliğinde sorumlu, ekspertiz firması olacağından davanın ….. Mah. …. Sitesi ….. Cad No:…. …../İstanbul adresinde mukim ….. Ekspertiz’e ihbarını talep ettiklerini, yine ekspertiz raporunun tarihi incelendiğinde görüleceği üzere; ilgili tarihte araç malikinin, müvekkil şirket değil; müvekkili şirketin aracı satın almış olduğu …… Şti. Olduğunu, aracın, davacı yana satılmasından çok kısa bir süre önce müvekkili şirket tarafından satın alınmış ve satın alma tarihinde müvekkili şirkete verilen bilgiler ile satış esnasında verilen bilgiler ile davacı yana satış yapılmış olduğunu, bu sebeple kabul anlamına gelmemekle birlikte ayıp halinde müvekkili şirketin de zarara uğratılmış olduğu ve kusurunun olmadığının açık olduğunu, işbu nedenle müvekkili şirketin ilgili ekspertiz raporundaki sözde eksiklikten dolayı sorumlu olmadığını, açıklanan nedenlerle davanın …. Mah. … Sk. …. İş Hanı No: … …./İSTANBUL adresinde mukim ….. Şti.’ye ihbarını talep ettiklerini, davacı tarafın ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğunu, bu bağlamda davacı yanın ayıbı öğrenmesinden sonra herhangi bir şekilde müvekkili şirkete ihbarda bulunmamış olduğunu, nitekim ihbarın söz konusu olması halinde müvekkili şirketçe yeniden incelemeler yapılmakta ve satış esnasında bir kusur bulunması halinde giderimi adına çaba sarf edilmekte olduğunu, ancak davacı yan tarafından yapılan herhangi bir ihbar bulunmamakta olup satış sözleşmesinin feshi veya satış bedelinin düşürülmesi talebinde de bulunulmamış olduğunu, satıştan yıllar sonra arabuluculuk başvurusu yapılması ile müvekkili şirketin olaydan haberdar olduğunu, bu sebeple davacının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemesinden dolayı, satılanı bu hali ile kabul etmiş sayıldığından gizli ayıp hükümlerine dayanmasının mümkün olmadığını beyanla; davanın öncelikle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkili şirket aleyhine açılmış olan itirazın iptali davasının esastan reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama ve vekalet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün ….. E sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya mahkememize uyap sistemi üzerinden gönderilmiş olup, davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 20.000,00 TL (….. plakalı …. model …. model hususi otonun değer kaybı km değişimi nedeniyle) üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı takip borçlusunun vekili aracılığıyla takibe itiraz ettiği ve takibin durmuş olduğu anlaşıldı.
Esenyurt Vergi Dairesi Başkanlığına yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde davacının mükellef kaydının bulunmadığı hususunun bildirildiği görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde davacının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı hususunun bildirildiği görülmüştür.
Türkiye Noterler Birliğine yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde aracın kullanım amacının hususi olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/l maddesine göre tüketici işleminin “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak aynı yasanın 3/k maddesine göre tüketicinin ise “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlandığı, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73. maddesi gereğince tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir.
Somut olayda davacının davalı şirketten tüketici sıfatı ile araç almış olduğu görülmektedir. Davacı tarafın gerçek kişi tacir kaydının ve mükellefiyet kaydının bulunmadığı gibi satın alınan aracın kullanım amacının da hususi olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Mevcut durum itibari ile davanın ticari dava olarak nitelendirilmesini gerektirir bir husus bulunmamaktadır. Davacı taraf, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin k ve l bendi uyarınca tüketici sıfatını taşımaktadır. Davacı gerçek kişi ile davalı şirket arasındaki işlem tüketici işlemi olduğundan, uyuşmazlık ile ilgili Tüketici Mahkemesinin değerlendirme yapıp karar vermesi gerektiği anlaşılmakla taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalması nedeniyle HMK ‘nın 1. maddesi, 6502 Sayılı yasanın 3. ve 73. maddeleri gereğince görev hususu kamu düzenine ilişkin olup Mahkemece her aşamada re’sen nazara alınması gerektiğinden Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine, Mahkememizin görevsizliğine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/11/2022

Katip …..
¸

Hakim …..
¸