Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/50 E. 2022/715 K. 16.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/50 Esas
KARAR NO : 2022/715

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2021
KARAR TARİHİ : 16/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil’nin mesafeli satış yaptığını, davalı tarafından verilen sipariş üzerine müvekkilinin şirket ürünleri sattığını ve aralarında ticari ilişki oluştuğunu, bu ticari ilişkiye istinaden müvekkili tarafından faturalar kesildiğini ve aralarındaki cari hesap sözleşmesinde kesilen faturalar sonucunda davalı tarafın 9.558,62 TL borcu bulunduğunu , bu fatura bedeline ilişkin olarak borçlunun ödeme yapmamakta direnmesi üzerinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde …. Esas sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafın işbu takibe şirketçe zaman kazanmak için hukuka aykırı bir şekilde itiraz ettiğini, ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olan arabuluculuk kurumuna tarafların başvurduğu süreç sonunda anlaşma sağlanamadığını, cari hesap ekstresinden de görüleceği üzere taraflar arasındaki ticari ilişki sabit olduğunun, ayrıca davalı tarafından aksi iddia edilmemekle alınan ürünlere ilişkin kesilen fatura bedellerinin belirli tarihler aracılığıyla borçlu tarafından kısmen ödendiğini ve ticari ilişkinin taraflar arasında devam ettiğini, ödemelere ilişkin banka havale dekontları ve yapılan ödemelere mesnet faturaların sunulduğu,nu davalının 14.02.2018 tarihli … Bankası havalesi ile ilk bakiye borcunun 5.000,00 TL’sini ödediğini, ürün almaya ve kesilen faturalara istinaden ödeme yapmaya devam ettiğini, davalı tarafın müvekkil tarafından kesilen faturalara itirazı olmadığını ve aldığı ürünlerin bedelini bir kısmının ödediği cari hesap ekstresinde ve kesilen faturalarla kabul ettiğini, 06.03.2018 tarihinde ve 26.03.2018 tarihlerinde … Bankasından yapılan ödeme ile taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği, tarihlerden sonra da 5 farklı tarihlerde davalı tarafından ödeme yapılmaya devam edildiği ve en son ödemenin 01.02.2019 tarihinde yapıldığını , son ödeme ile davalının 3.000,00-TL ödeme yaptığı ve bu ödemeden sonra müvekkile kalan bakiye borcun 6.936,93 TL olduğunu , davalının bu tarihten sonra da ürün almaya devam ettiğini ve müvekkil şirket tarafından 5 farklı tarihte satılan ürünlere karşılık 5 farklı fatura kestiğini, bu faturaların borçluya gönderildiğini, son fatura tarihinin 06.03.2019 olduğunu, bu faturanın vade tarihinin ise 05.05.2019 olduğunu , kesilen faturalar sonucunda borçlunun bakiye borcunun 9.558,62-7L olduğunu, faturanın münderecatı hakkında sekiz gün içinde satıcıya itirazda bulunmadığını, faturanın münderecatını kabul etmiş sayılacağını, bu sebeple, düzenlenen faturanın alınan mal veya hizmet ile karşılaştırılmasını, faturada yazılı olan tutarların satıcı ile anlaşılan tutar olup olmadığına bakılmasını , bir tutarsızlık var ise faturanın alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yazılı olarak satıcı nezdinde itirazda bulunulması gerektiği, davalı tarafın kesilen faturalara herhangi bir itirazı olmadan ödeme yaptığı cari hesap ekstrelerinde ve fatura kesim belgelerinde görüleceğini, açılan icra takibine yapılan itirazın davacının alacağına kavuşmasını engellemek ve ödemeyi geciktirmek için yaptığını, davalının itirazları gerçeği yansıtmamakla birlikte, tamamen kötü niyetli olduğunu beyanla, davalının İstanbul …. İera Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine vaki itirazlarının iptali ile takibin devamı, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili iye yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, müvekkil aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü .. E. sayılı dosyasında haksız olarak icra takibi başlatıldığını, akabinde huzurdaki davayı ikame ettiğini, itirazın iptali davası açısından usulüne uygun bir takip bulunmasının dava şartı olması ve davacının dava konusu icra takibini yetkisiz icra müdürlüğünde başlatmış olmasından, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilin adresinin Başakşehir/ İstanbul olduğunu, davaya konu icra takibinin Bakırköy İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılmış olması gerektiği, usule yönelik itirazları baki olmakla birlikte, müvekkilin davacıya icra takibine konu edilen tutarda borcu bulunmadığını, davacının, dava dilekçesinde takip konusu borcun dayanağının davalı müvekkile satılan ürünler olduğunu iddia etmekte ise de, söz konusu ürünlerin niteliğini, değerini, müvekkiline teslim edilip edilmediğini ispatlar mahiyette herhangi bir delil sunmadığını, bu nedenle alacaklı olduğunu ispatlayamayan davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiği beyanla, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak kaydı ile icra inkâr tazminatına mahküm edilmesine, dava masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından faturaya ve cari hesaba dayalı olarak İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.
Mahkememiz dosyasının ilk olarak İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı numarası ile tevzi edildiği, ilgili Mahkemenin 16/11/2021 tarihli, … Esas … Karar sayılı ilamı ile yetkisizlik kararı verilerek yukarıda kayıtlı esas numarası ile Mahkememize tevzi edildiği görülmüştür.
Mahkememizce icra dosyası, taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, tarafların ticari defterler incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde, davacı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 9.558,62 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının ” taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı”olduğu, ödeme emrine davalı borçlu tarafından yapılan itiraz nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).

Somut olayda, davacı tarafın davalı ile aralarında süregelen ticari ilişkinin bulunduğu ve bu ticari ilişkiden kaynaklı olarak gerçekleştirilen satışlarda temizlik, gıda, kırtasiye malzemelerinin davalıya teslime edilmesine rağmen davalı tarafından bedelin ödenmediği iddia edilmektedir. Buna göre taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık davacı tarafından taraflar arasındaki satış sözleşmesi uyarınca tarafların üzerine düşen edimleri yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu alacağın incelenmesinde; alacağın taraflar arasındaki satış sözleşmesi ilişkisine dayandığı anlaşılmaktadır.
Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanununun 207 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satış sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, anında özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yine aynı Yasanın 200/1 maddesi gereğince eldeki davanın değer ve miktar itibariyle yazılı belgeyle ispat edilmesi gerekmektedir.
Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).

Tarafların BA ve BS kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olması halinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesine gerek yoktur. Zira münazaalı hususlar bizatihi tarafların kayıtları ile ispatlanmış kabul olunur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2015 tarih 2015/3302E. 2015/12272K. sayılı kararı).
Mahkememiz dosyası tarafların ticari defterlerinin incelenmesi için mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, Mali Müşavir Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; dava konusunun, davacının davalı ile olan ticari ilişki dolayısıyla oluşan cari hesap alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğu, davacı tarafından sunulan 2018, 2019 ve 2020 yılları ticari defterlerin T.T.K. ve V.U.K. hükümleri doğrultusunda sahibi lehine delil niteliğine haiz olduğu, takibe ve davaya konu edilen cari hesap özetinde kayıtlı faturaların ve ödeme belgelerinin davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı taraf ticari defter ve belgelerini incelemeye sunmadığından sahibi lehine delil niteliği hususunda değerlendirme yapılamadığı, davacının gerek ticari defter kayıtları , gerekse davalının BA bildirim formları birlikte nazara alındığında; davacının 2018 ve 2019 yılında düzenlemiş olduğu faturalar ile davacının takip konusu alacağına konu faturaların davalının kabulünde olduğunun değerlendirildiği, tarafların inkâr tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin sayın mahkemenizin takdiri içinde kaldığı, neticeten, incelenen ticari defterler, faturalar ve tüm dosya içeriği çerçevesinde takip tarihi itibari ile davacının davalı yandan 9.558,62 TL alacağının bulunduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce davalı tarafa ticari defterlerini ibraz etmek üzere usulüne uygun bildirim yapılmasına rağmen, davalı tarafın usulüne uygun tebliğe rağmen ticari defter ve belgelerini incelemeye esas olmak üzere mahkemeye ibraz etmediği görülmüştür.
Davacı tarafın ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı tarafından rapora itiraz edilmediği görülmüş, Mahkememizce rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuştur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın incelenen ticari defterlerin usulüne uygun tutulup takibe konu alacak kalemlerinin de bu defterlerde kaydedilmiş olması tek başına alacağın varlığına ve fatura içeriği malların teslimi konusuna delil oluşturmamaktadır. Ancak Mahkememizce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 83. Maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222/3 gereğince, ticari defterlerin incelenmesine karar verilmiş ise de usulüne uygun ihtarata rağmen davalı tarafça ticari defterlerin ibraz edilmediği görülmektedir. Buna göre davacı tarafın defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafın ticari defterlerinin kayıtları usulüne uygun olduğundan davacı lehine delil vasfı taşıdığı, bilirkişi raporuyla sabit olan 9.558,62 TL alacağın davacı tarafın ticari defter kayıtlarında yer aldığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı tarafın dava konusu ticari ilişkiden kaynaklı edimlerini yerine getirdiğini ticari defterler kayıtları, davalı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması, dosyada mevcut Ba-BS kayıtları nazara alınarak ispat ettiğinin kabulü gerekmiştir. Buna karşılık olarak davalı tarafın borcunu ödediğini yazılı belge ile ispat edemediği kanaatine varıldığından davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
Buna göre davalı borçlu tarafından ticari defter kayıtları ve faturalar ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile;
-İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafın yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına,
-Alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşıldığından kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.305,03 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 652,94 karar ve ilam harcından peşin alınan 115,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 537,49 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 115,45 harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 323,50 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 1.382,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-İstanbul Arabuluculuk Bürosu’nun … numaralı arabuluculuk dosyasında suç üstü ödeneğinden karşılanarak ödenen 1.320,00 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı16/09/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır