Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/428 E. 2023/120 K. 10.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/428 Esas
KARAR NO : 2023/120

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/05/2022
KARAR TARİHİ : 10/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan 16.09.2019 tarihli Fuar Katılım Sözleşmesi ile davalı tarafın … – … tarihleri arasında ….. Fuar Merkezin’de organize edeceği “… Fuarına (…. )” ilişkin fuarın zamanında organize edileceğini, katılımcılar için özel dekorasyon standları yapılacağını, fuar organizasyonundan beklenen yararın alınması için gereken tüm tedbirleri sağlayacağını ve buna benzer fuarın sözleşmeye uygun organize edilmesi adına gereken tüm tedbirleri dava dilekçesinin ekinde bulunan Fuar Katılım Sözleşmesi ile kabul ve beyan ettiğini, müvekkilinin ….. Fuar Merkezin’de yapılacak olan … fuarı içim davalıya 6.225,43-TL peşin olmak üzere toplam 62.554,27-TL ödeme yaptığını, müvekkili ile davalı arasında imzalanan mezkur sözleşme akabinde, müvekkilinin basiretli bir tacir niteliğinde davranarak üzerine düşen tüm ödeme yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak davalı tarafın …. tarihleri arasında yapmakla yükümlü olduğu fuarı defalarca içi boş sebeplerle erteleyerek müvekkilini mağdur ederek maddi zarara uğratmış olduğunu, müvekkiline yaşanan süreç hakkında detaylı şekilde bir bilgilendirme yapmadığını, bu nedenle haklı alacağın tahsili amacı ile davalı hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 62.554,27-TL tutarında yasal icra takibinin ikame edildiğini, davalı tarafından 01.03.2022 tarihinde haksız ve kötü niyetli olarak herhangi bir borcunun olmadığı beyan edilerek borca, ödeme emrine, faiz oranına ve diğer tüm ferilere itiraz edildiğini, davalı tarafın dava dilekçesi ekinde bulunan 16.09.2019 tarihli fuar katılım sözleşmesinden kaynaklanan hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğunu ve …. – … tarihleri arasında ….. Fuar Merkezinde yapılması planan … fuarını tedbrili ve öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermemesinden dolayı bugüne kadar organize etmeyerek sözleşmeye aykırı davrandığını, 16.09.2019 tarihinde imzalanan Fuar Katılım Sözleşmesine istinaden … – …. tarihleri arasında yapılması beklenen …. FUARI’nın davalının basiretli ve öngörülü bir tacir gibi davranmamasından kaynaklı olarak belirlenen tarihte organize edilmediğini, davalı tarafın 02.09.2021 tarihinde …. fuarının yapılmasına çok kısa bir süre kalmış iken müvekkile fuar tarihinin Covid-19 pandemisinin sebep olduğu küresel sorunlardan dolayı …. olarak değiştirildiğini bildirdiğini, …. fuarının yeni tarihinin … olarak belirlenmesinden hemen sonra müvekkili tarafından Büyükçekmece …. Noterliği 05.10.2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarı ile ertelenen fuar nedeniyle maddi zarara sebep olduğunu ihbar ederek davalı ile arasındaki sözleşmeden döndüğünü, fuar katılım bedeli olarak ödenen bedelin iadesini talep ettiğini, davalı tarafın ihtara karşı cevap olarak Beyoğlu …. Noterliği 20.10.2021 tarih, … yevmiye numaralı ihtarını keşide ederek taleplerimizin hukuki bir zemininin olmadığını, fuar tarihinin ertelenmesinin bilgileri dışında gerçekleşen olaylardan kaynaklandığını, Mayıs ayında yapılması beklenen fuarın fuar yerinin o tarihlerde başkasına kiralanması nedeniyle … – …. tarihlerine ertelendiğini beyan ettiğini, davalı tarafından keşide edilen ihtarnameler ile ihbar edilen fuar tarihinin ertlenmesine sebep olarak gösterilen hiç bir sebebin hukuki bir zemininin olmadığını, söz konusu iddialar gerçeği yansıtmadığını, tüm süreçte davalının kusurunun olduğunu, davalının içi boş bahanelerle katılımcıları oyaladığını, davalının ….fuarı, … – …. tarihinde …. fuarı, …. fuarı gibi sektörel fuarları zamanında düzenleyerek tamamladığını, bu fuarlar arasında … fuarının defalarca mesnetsiz sebepler öne sürülerek ertelendiğini ve katılımcıların maddi zarara uğratıldığını, Ezcümle, davalı tarafın müvekkili ile imzalamış olduğu Fuar Katılım Sözleşmesine aykırı davranarak kendisinden beklenen özeni göstermeyip …. fuarını gerçekleştirmediğini, müvekkilinin ve dahi katılımcıları covid-19 pandemi etkisini kullanarak oyalayarak telafisi güç maddi zararlara soktuğunu, arz ve izah olunan ve yargılama sırasında re’sen öngörülecek sebeplerle Bakırköy İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini, davalının haksız ve mesnetsiz itirazı sebebiyle alacağın %20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya tahmil edilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; COVİD-19 salgını nedeniyle fuar, haklı sebeplerle ileri bir tarihe ertelendiğini, yapılan sözleşmede yer alan hükümler gereğince müvekkil şirketin, fuarı haklı gerekçelerle erteleme hakkına sahip olduğunu, yapılan erteleme ile, katılımcıların hakları aynen korunacak olması, aynı şartlarda fuarın gerçekleştirilecek olması nedeniyle fuar katılım bedelinin iade edilemeyeceğini, davacı yanın huzurdaki davası haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, müvekkili şirketin pandemi nedeniyle devlet tarafından alınan kararlar ve yayınlanan genelgeler nedeni ile fuarı ertelemek zorunda kaldığını, belirlenen tarihte yurt dışından misafirlerin pandemi nedeniyle katılamayacak olmaları nedeniyle fuar katılımcıları tarafından ertelenmesinin talep edildiğini, 11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde görülen Covid-19 vakaları ile birlikte başlayan süreçte sokağa çıkma yasakları nedeniyle ülke genelinde tüm toplantı, gösteri, konser vb. organizasyonların yasaklanmasıyla …. Fuarı da müvekkil şirket tarafından yapılamadığını ve bu sebeple fuarın …. tarihine ertelendiğini, yurt dışından gelecek birçok katılımcının fuara katılamayacağını bildirmesi üzerine bu durum fuar katılacak şirketlere bildirildiğini ve buna mukabil birçok şirketten, tekstil sektörünün yurt dışına hitap etmesi ve dolayısıyla fuara yurt dışından misafirlerin katılmasının çok önemli olduğu, fuarların yapılış amacın yurt dışından müşteri kazanmak, yurt dışı pazarına açılmak olduğundan yurt dışından misafirlerin gelmemesi halinde fuarın yapılmasının bir anlamı olmayacağı belirtildiğini ve bu nedenle fuarın katılımcısı olan şirketler ve sektör temsilcileri tarafından fuarın ertelenmesi talep edildiğini, hizmetin ertelenmesinde müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını, Yargıtay kararlarında, mücbir sebeple ertelenen fuarlardan organizatör şirketin sorumlu tutulamayacağı, bu sebeple sözleşmeden dönme ve ödenen bedelin iadesinin istenemeyeceğinin ifade edildiğini, yine bu kapsamda fuarın ertelenmesi nedeniyle Ticaret Bakanlığı tarafından müvekkili şirket aleyhine inceleme başlatıldığını, buna ilişkin müvekkil şirketten bilgi ve belge istenildiğini, müvekkil şirketin ise gerekli bilgilendirmeyi yapmış olduğunu, inceleme sonunda müvekkil şirket hakkında herhangi bir müeyyide uygulanmadığını ve müvekkil şirket lehine sonuç çıktığını, müvekkili şirketin, fuarın tarihini değiştirme hakkı bulunduğunu, fuar tarihinin değiştirilmesi katılımcılara sözleşmeyi fesih ve ödenen bedelin iadesi hakkı vermediğini, Fuar Katılım Sözleşmesi”nin 2. Maddesinin müvekkili şirkete sektörden gelen talepler, organizasyon gerekleri yahut hiçbir sebep göstermeksizin fuar tarihini değiştirme hakkını tanıdığını, bu duruma katılımcının itiraz etme hakkı olmadığı gibi, bu durum bir fesih sebebi de olamayacağını, bu nedenle davalı şirketin, Fuar Katılım Sözleşmesini feshetme ve yapmış olduğu ödemeleri talep hakkı bulunmadığını, müvekkili şirketin katılımcılardan aldığı ücretler ile fuar organizasyonu harcamaları yapmış personelini çalıştırmış maaşlarını vermiş istihdam sağlamış devlete vergilerini ödemiş olduğunu, bütün bu gerçeklik dikkate alındığında verilen hukuka aykırı karar ile müvekkil şirket müvekkilin iradesi dışında doğan, bir mücbir sebep olan pandemi süreci nedeni fuarın ertelendiğini, taraflar arasından menfaatler dengesinin dikkate alınmasını gerektiğini, ahde vefa ilkesinin göz önünde bulundurulması gerektiğini, anılan tüm bu nedenlerle; davacı yanın tüm iddia ve beyanları haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce Tobb, Tetsiad kayıtları, davalı hakkında Ticaret Bakanlığı nezdinden yürütülen soruşturma dosyası, salgın dönemine ilişkin İstanbul Valiliği, İstanbul İl Hıfzısıhha Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü kayıtları celp edilerek dosya arasında alınmış, taraf delilleri toplanmıştır.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas
sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 62.554,27 TL alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “… Fuar Sözleşmesi Gereği Ödenen Ücret Alacağı” olduğu, davalı borçlu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda davacı taraf, …. Fuarı’na katılım için 17.05.2019 tarihli sözleşmenin imzalandığını ancak fuarın … tarihlerinde yapılması gerekirken davalı tarafça birden fazla kez keyfi olarak ertelendiğini, bu nedenle sözleşmeden tek taraflı olarak döndüklerini beyan etmiş ve sözleşme kapsamında davalıya ödenen bedelin tahsili isteminde bulunmuş, davalı taraf ise söz konusu fuarın pandemi sebebi ile fuarın mücbir sebeple ertelendiğini, fuarın ilerleyen tarihlerde gerçekleştirildiğini, buna rağmen davalının fuara katılmadığını, aksi düşünülse dahi taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafa tek taraflı olarak fuar tarihi değiştirme hakkı tanıdığını iddia etmiştir.
Buna göre taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dava konusu … Fuarına katılım için taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davacı tarafından tek taraflı olarak feshedilmesinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı, davalının fuarın ertelenmesine gerekçe gösterdiği mücbir sebep ve sözleşme maddelerine ilişkin iddialarının yerinde olup olmadığı ve neticeten davacının sözleşmenin tek taraflı feshi karşısında davalı tarafa ödediği bedelin iadesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu doğrultuda uyuşmazlığın iki yönden ele alınması gerekmektedir. Bunlardan biri davalı tarafın mücbir sebep iddiasının irdelenmesi, bir diğeri ise taraflar arasında ihtilafsız olan ve davalı tarafa fuarın yeri ve tarihini değiştirme, kısmen veya tamamen iptali hakkı tanıyan fuar katılım sözleşmenin 2. Maddesi’nin uygulanma imkanının bulunup bulunmadığıdır.
Mücbir sebep, günümüzde akdedilen sözleşmelerde sıklıkla yer alan bir kavram olmakla birlikte, Türk Hukuku’ndaki uygulamasının hangi esaslar çerçevesinde gerçekleşeceği doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları ile şekillenmektedir.
Öğretiye göre; mücbir sebep, teori ve uygulamada genel olarak “borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun ya da borcun ihlaline, kaçınılmaz ve mutlak şekilde neden olan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay” olarak tanımlanmaktadır. Bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için zorunlu veya zorlayıcı bir olay gerçekleşmiş olmalıdır. Bu olay, doğal, sosyal ve hukuki bir olay olabilir, insana bağlı bir davranış da olabilir. Deprem, kasırga bunlardan birincisine örnek verilebilirken, savaş, darbe gibi olaylar ikincisine örnek olabilir. Bundan başka, mücbir sebep, borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında kalan harici bir olay olmalıdır. Diğer bir ifade ile zarar veren olay ile olayın meydana geldiği işletme arasında bir bağlantı olmamalıdır. Buna ek olarak mücbir sebep kaçınılmaz bir olay olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı aynı zamanda önlenmezlik kavramını da içerir. Zira mücbir sebebin diğer bir unsuru öngörülemezlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Önceden öngörülemeyen husus, olayın doğuracağı sonuçlar olarak algılanmalıdır.
Tanımdan da anlaşılabileceği üzere bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için bazı unsurları birlikte barındırıyor olması gerekir. Bunlar; öngörülemezlik, karşı konulamazlık, dışsallık ve kusursuzluktur. Bununla birlikte meydana gelen olağanüstü olay ile borcun ifa edilememesi arasında uygun illiyet bağının da olması gerekir. Bir başka anlatımla borcun ifa edilmesinin aşırı güçleşmesine veya imkânsız hale gelmesine tüm bu unsurları bir arada bulunduran bir olayın sebep olması gerekmektedir.
Yargıtay’a göre; sorumlu ya da borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/7538 Esas 2016/719 Karar, 11.2.2016 tarihli ilamında; “..davalının kuş gribi ve bombalamaların mücbir sebep oluşturduğu savunmasına tarafların tacir olmaları, olayların etkisinin sınırlı olduğunun belirlenmesi ve aralarındaki sözleşme nazara alınarak kabul görmediği, davalının doldurulmayan odalardan dolayı davacının tasarruf ettiği ve bunların düşülmesi gerektiği savunması da sözleşme hükümleri gereğince yerinde görülmediği..” hususlarına yer verilmiştir.
Dolayısıyla her somut olay nezdinde mücbir sebep nitelendirmesine neden olacak unsurların bir arada bulunup bulunmadığını değerlendirmek gerekecektir.
Mücbir sebep teşkil eden olay sebebiyle borçlunun, imkânsızlaşan ediminin karşılığında kusursuz olduğu için tazminat ödeme yükümlülüğü olmadığı gibi alacaklı tarafından aynen ifaya da zorlanamamaktadır. Fakat alacaklı mücbir sebep halinde iki yola başvurabilecektir. Bunlar;
-Sözleşmenin sona ermesi
-Sözleşme var olduğu müddetçe yükümlülüklerin askıya alınmasıdır.
Borçlu taraf ifasını mücbir sebep teşkil eden olaydan dolayı gerçekleştiremediğinde alacaklı taraf, sözleşme sona ermediği ve borçlu, edimini ifa etmediği müddetçe sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünün ifasını askıya alabilmektedir.
Yukarıdaki yer verilen unsurlar ve kriterler çerçevesinde tanımı yapılan mücbir sebep, şartları oluşmuş ise bazı durumlarda borçlunun edimi ifa etmesini imkânsız hale getirmektedir. Kanun koyucunun, sözleşme sorumluluğunda esas aldığı kavram mücbir sebebin aksine “imkânsızlık” kavramıdır.
İfa imkânsızlığı, edimin ifa edilememe durumudur. Ancak bu kapsamda hangi hal ve şartların ifanın imkânsızlığına neden olacağının belirlenmesi gerekmektedir.
İmkânsızlığa neden olan olayın niteliğine göre fiili veya hukuki imkânsızlık ayrımı yapılmaktadır. İmkânsızlık tabi bir olaydan veya şahsın fiilinden doğabilir. İmkânsızlık fiili (maddi) bir sebepten ileri gelebileceği gibi, hukuki bir sebepten de doğabilir.
İfa imkânsızlığı, sürekli ifa imkânsızlığı ve geçici ifa imkânsızlığı olarak karşımıza çıkabilmektedir. Sürekli ifa imkânsızlığı, borcun ifa edilememesine yol açan engelin ortadan kalkmasının mümkün olmaması halinde gündeme gelmektedir. Sözleşmede kararlaştırılan edimin hukuki nedenlerle sürekli olarak imkânsız hale gelmesi, borçlunun ifa yükümünü, alacaklının da aynen ifayı talep hakkını sona erdiren sebeplerden biridir. İfa imkânsızlığının gerçekleştiği an itibariyle ifa yükümü kanun gereği (ipso iure) sona erer. İmkânsızlığın sözü edilen etkisi, yalnızca kararlaştırılan (birincil) edimi ifa yükümü üzerinde kendisini gösterir ve bu etki, imkânsızlıktan hangi tarafın sorumlu olduğu konusundan bağımsız olarak ortaya çıkar. Diğer bir ifadeyle, borçlu, imkânsızlıktan sorumlu olsa da olmasa da ifanın imkânsız hale gelmesiyle, aynen ifa yükümü sona erer.
Borçlunun aynen ifa yükümünün sona ermiş olması, tek başına geniş anlamda borcun da sona ermesi anlamına gelmez. Çünkü imkânsız hale gelen edimi yerine getirmekle yükümlü olan borçlunun aynı zamanda imkânsızlıktan sorumlu olması halinde, sona eren ifa yükümünün yerine, karşı tarafın bu nedenle uğradığı zararları tazmin yükümü doğar (TBK 112). Borçlunun imkânsızlıktan sorumlu olmaması halinde ise, ifa yükümü, yerine tazminat yükümü doğmaksızın sona ermiş olur (TBK 136/1).
Ancak bu halde borçlu, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde karşı edimi talep hakkını da kaybeder (TBK 136/1l). Bu durumda ise imkânsız hale gelen edimin alacaklısının imkânsızlıktan sorumlu olup olmadığı önem kazanır. Zira eğer ifa, alacaklının sorumlu olduğu bir sebeple imkânsız hale gelmiş ise bu, TBK 136/ll hükmü gereğince karşı edimi talep etme hakkını kaybeden borçlunun ifa gerçekleşebilseydi elde edeceği menfaatten, alacaklıdan kaynaklanan bir sebeple yoksun kalması anlamına gelir. Bu durumda, sona eren edim yükümünün alacaklısının, borçlunun, belirtilen nedenle uğradığı zararı tazmin etmesi gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 131. maddesi ile düzenleme getirilmiş olup sözleşme ile saklı tutulmamış ise asıl borcun sona ermesi halinde buna bağlı hak ve borçların da sona ereceği düzenlenmiştir. İlgili madde metninde: “Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur. İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir. Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Mücbir sebebin geçici olması ise kural olarak sadece borcun zamanında ifasını engeller. Bu hâlde, borçlu gecikmeden sorumlu olmasa da ifası hâlâ mümkün olan borcunu ifa etmekle yükümlüdür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.04.2010 gün ve 2010/15-193- 235 sayılı ilamında; “İfa imkânsızlığı borcu sona erdiren nedenlerdendir. Gerçekten BK. md. 117/1’e göre ” borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa borç sakıt olur”, İfa imkânsızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkânsızlık (daimi imkânsızlık)- geçici imkânsızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkânsızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkânsızlık denilmektedir. Objektif imkânsızlıkta sözleşme esasen BK. md.20 uyarınca butlanla batıldır (geçersizdir) ve ayrıca feshi gerekmez. Hâlbuki geçici imkânsızlıkta akdin ifası (icrasının istenmesi) bir hadisenin gerçekleşmesine bağlıdır. Ancak o hadise tahakkuk ederse akdin icrası istenebilir. (…) Şüphesiz geçici imkânsızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir. Bu konudaki kural “ahde vefa-söze sadakat” ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkânsızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine “akde tahammül süresi” denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir” Hususlarına yer verilmiştir.
Buna göre süresi her somut olaya göre ayrı ayrı belirlenmesi gereken bir “akde tahammül süresi” aramaktadır. Akde tahammül süresi geçtikten sonra ise alacaklı temerrüt hükümleri uyarınca sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceği gibi edimler arası dengenin aşırı derecede bozulmasını sebep göstererek TBK 138.md uyarınca sözleşmenin uyarlanmasını hâkimden talep edebilir veya uyarlama mümkün değilse yine TBK 138.md uyarınca sözleşmeden dönme veya fesih hakkını kullanabilir. Buna göre alacaklının TBK m.125 uyarınca şu seçimlik hakları vardır;
-Aynen ifayla birlikte gecikme tazminatı,
-İfadan vazgeçerek zararın tazmin edilmesi
-Sözleşmeden dönerek menfi zararın tazmini
Bu kapsamda vurgulamak gerekir ki, mücbir sebep sonucu borçlunun asli edim borcunun tamamı imkânsızlaşabileceği gibi bir kısmı da imkânsızlaşabilir
Maddi olarak bölünebilir edimin bir kısmının ifasının imkânsızlaşmasının kısmi imkânsızlığa neden olabilmesi için kısmi ifanın aynı zamanda tarafların sözleşmeyi kurdukları sıradaki iradelerine ve sözleşmenin amacına uygun olması gerekir. Zira TBK m. 137/l maddesinde, “.. kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (23) Dolayısıyla kısmi ifanın aynı zamanda tarafların sözleşmeyi kurdukları sıradaki iradelerine ve sözleşmenin amacına da uygun olması gerekmekte olup aksi halde borcun tamamı sona erecektir.
Yukarıda yer verilen açıklamaların somut olaya uyarlanması bakımından yapılan değerlendirmede; taraflar arasındaki fuar katılım sözleşmesinin imzalanmasının ardından dünya genelinde ortaya çıkan Covid-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri oldukça açıktır.
Dünya genelinde ortaya çıkan pandemi şartlarının; mutlak, kaçınılmaz, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan, dış etkenlerden kaynaklanan, olağanüstü bir olay olduğu, bu olayda sözleşmenin taraflarının bir kusurunun bulunmadığı ve bu olayın mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Bu nedenle iş bu mücbir sebep nedeniyle ifa imkansızlığı şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca dava konusu fuarın ilk olarak … tarihleri arasında yapılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. Yine tarafların beyanlarına göre davacı tarafın iş bu fuara …. tarihleri arasında katılım göstermeyi kabul ettiği ancak fuarın bu tarihte gerçekleşmeyerek ertelendiği görülmektedir. Davalı taraf yargılama sırasındaki beyanlarında fuarın … tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildiğini ve davacı tarafın iş bu fuara katılım sağlamadığını beyan etmiştir.
Salgın nedeniyle 2020 yılı Mart ayından itibaren hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla ülkemizde ve dünya genelinde çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.
Yaşanılan salgın süresince, bu durumun mücbir bir sebep olduğu ve sözleşmenin imzalandığı aşamada taraflarca öngörülemeyen bir durumda olduğu ve yine bu salgın nedeniyle sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde …. tarihleri arasında fuarın gerçekleştirilemeyeceği sabittir. Dosyada mevcut İstanbul Valiliği, İstanbul İl Hıfzısıhha Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevapları da bu hususu doğrulamaktadır. Bu doğrultuda salgın hastalık sürecinin mücbir sebep hali olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen ve tarafların kusurundan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi sayılması gerektiği Mahkememizce kabul edilmiştir.
Davalı tarafın iş bu tespitin aksine, mücbir sebep halinin geçici sebepten kaynaklandığını ve söz konusu fuarın ilerleyen tarihlerde ( … tarihleri arasında ) gerçekleştirildiğini ve davacı tarafa bildirimde bulunulmasına rağmen fuara katılım sağlamadığını bildirdiği görülmüştür.
Ancak taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve tarafların sözleşmeden bekledikleri yarar göz önüne alındığında davacı tarafın belirlenen tarihlerde fuara katılım sağlayarak kendi sektöründe tanıtım ve reklam amacı taşıdığı görülmektedir. Sözleşme kapsamındaki edimlerin imkansızlık sebebi olan salgın şartları ortadan kalktıktan sonra ifa edilebileceği düşünülse dahi taraflarca müzakere edilmeden ve davacının sözleşme ile elde etmek istediği yararı sağlamayacak bir tarihte fuarın gerçekleştirilmesine davacı tarafın katlanma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Zira ifa imkansızlığının ortaya çıkmasında yukarıda ayrıntılarına yer verildiği üzere tarafların kusurlu davranışı etkili olmadığı gibi, süresiz bir şekilde davacı tarafın sözleşmeyle bağlı tutulması tarafların ekonomik ve ticari özgürlüğünü zedeler nitelikte olacaktır.
Tüm bu hususlara ek olarak, davalı tarafından sunulan bilgi ve belgeler göre bu süreçte bir kısım fuarların 2 yıllık erteleme süresi olmadan gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Ancak davaya konu fuarın birden fazla kez ertelendiği ve davacı tarafın yapılmasını beklediği tarih olan “….” tarihlerinde de yapılmadığı, fuarın ilk kararlaştırılan tarihten yaklaşık 2 yıl sonra ve farklı bir ilde gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu hususa sözleşme kapsamında davacının katlanmasının beklenemeyeceği gibi, bu durumun davacının sözleşme ile elde etmek istediği yararı sağlayamayacağı açıktır.
Her ne kadar davalı tarafça fuarın yeri ve tarihini değiştirme, kısmen veya tamamen iptali hakkının fuar katılım sözleşmenin 2. Maddesi ile tanındığı, davacı tarafın tacir olması nedeniyle sözleşme hükümlerine katlanması gerektiği iddia edilmiş ise de; sözleşmenin 2. Maddesi ile davalı tarafa verilen tek taraflı hakların dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılması gerekmektedir. Sözleşmede yer verilen bu hakkın taraflarca keyfi olarak ve sözleşmeden beklenen yararı engelleyecek şekilde kullanılması mümkün değildir. …. tarihleri arasında yapılması kararlaştırılan fuarın … tarihleri arasında ve farklı bir ilde yapılmasına davacı tarafın katlanmak ve uymak zorunda olmadığı, katlanmaya zorlanması halinde davacının sözleşmeyi imzalarken beklediği faydayı elde etmesinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığından davalının bu yöndeki iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
Bu doğrultuda davacı tarafın bu süreçte “akde tahammül süresi” bakımından, seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeden dönmesi, taraflar arasında ihtilaflı olmayan ve davacı tarafından ödendiği sabit olan bedelin iadesi talebinin yerinde olduğu Mahkememizce kabul edilmiş, sözleşme kapsamında ödenen bedelin davacı tarafa iadesinin yerinde olduğu kanaatine varıldığından davalı tarafından takibe yapılan itirazın iptaline karar verilmiştir.
Davalı tarafça cevap dilekçesi ile “katılımcılardan aldığı ücretler ile fuar organizasyonu harcamaları yaptığını, personelin çalıştırdığını, maaşlarını vererek istihdam sağladığını ve devlete vergilerini ödediği” gerekçesiyle bir takım masraflar yapıldığını beyan ettiği görülmektedir. Davalı tarafın iş bu sözleşme kapsamında ifaya hazırlık aşamasında bir takım zorunlu masraflar yapması gerektiği şüpheye vermeyecek şekilde kuşkusuzdur. Ancak davalının bu masrafları davacı taraftan talep etmesi mümkün değildir. Zira yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere dava konusu sözleşme mücbir sebep / ifa imkansızlığı ile sona ermiş olup, bu imkansızlıkta kusuru bulunmayan davacıdan sözleşme kapsamında yapılan zorunlu masrafların talep edilmesi de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle davalı tarafın bu yöndeki taleplerini itibar edilmemiştir
Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
Buna göre davalı borçlu tarafından, davacının sözleşme kapsamında ödediği bedel açık bir şekilde tespit edilebileceği, alacağın miktarı bakımından taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı sabit olduğundan, alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Bakırköy ….. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin ödeme emri doğrultusunda devamına,
-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktarın %20’si üzerinden hesap edilen 12.510,85 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.273,08-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 755,51-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.517,57- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 755,51-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 21,50 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 102,20-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama sırasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 10.008,68- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk bürosunun …. numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/02/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim ..
E-İmzalıdır