Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/421 E. 2022/903 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/421 Esas
KARAR NO : 2022/903

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/05/2011
KARAR TARİHİ : 10/11/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; TMSF Fon Kurulu’nun 28/06/2007 tarih ve …. kararı ile takip alacaklısı … A.Ş’nin ticaret sicili kaydının, 26/07/2007 tarihinde terkin edildiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 134. Maddesinin 9. Fıkrası gereğince bu madde kapsamında tasfiye olunan şirketlere ilişkin hukuk davalarına fon tarafından halef olarak devam edileceğini, söz konusu maddenin verdiği yetkiye istinaden TMSF’nin sicilden terkin edilen …. A.Ş’nin takip dosyasındaki takip haklarına kanuni halefi sıfatı ile haiz olduğunu, bu kapsamda Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasında alacaklı … A.Ş’nin takip haklarının kanuni halefi sıfatıyla, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devam olunması hususunda 27/10/2010 tarihinde talep açıldığını, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasından verilen 27/10/2010 tarihli kararda ”…alacaklı şirketin tüzel kişiliğinden bahsedilmesi mümkün olmadığı gibi, dosyadaki itiraz kaldırılmadığı sürece de işlemlere devam edilmesinin mümkün olmadığından talebin reddine” karar verildiğini, söz konusu kararın kaldırılması için Küçükçekmece … İcra Hukuk Mahkemesi’nin …. esas …. karar sayılı dosyası ile şikayet başvurusu yapıldığını, İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı kararı ile alacaklı …. Şirketinin, Fon Kurulu’nun 28/06/2007 tarihli, 278 sayılı kararı ile sicilden terkin edilmesi nedeni ile takip yapma hakkı bulunmadığından şikayetin reddine karar verildiğini, oysa şirketin 26/07/2007 tarihinde terkin edilmiş olup, icra takibinin ise 23/07/2007 tarihinde başlatıldığını, dolayısıyla icra takibi başlatıldığında alacaklı şirketin tüzel kişiliğinin mevcut olduğunu, bu nedenle merci kararının temyiz edildiğini, davalı borçlunun şirket ana sözleşmesi gereği 31/12/2005 tarihinde ödenmesi taahhüt edilen 3/4 oranındaki sermaye taahhüt borcunu ödememesi üzerine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından söz konusu takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, davalının %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin Kadıköy, davacının adresinin ise Şişli olması karşısında Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takibinde yetki itirazında bulunduklarını, dolayısıyla Kadıköy İcra Daireleri ile Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın bir yıllık süre içinde açılmadığını, ayrıca takibe konu alacağın zamanaşımına uğradığını, yine takibe konu alacaklı şirketin sicil kaydının terkini sebebi ile tüzel kişiliğinin ortadan kalktığını, dolayısıyla aktif husumet itirazlarının bulunduğunu, keza müvekkiline TTK 406.maddesine uygun olarak apel ödeme çağrısı yapılmadığını beyanla öncelikle yetki itirazı nedeni ile dava dilekçesinin reddine, ayrıca davanın aktif husumet, dava şartları eksikliği, zamanaşımı yönünden ve yine esasa ilişkin nedenlerden dolayı reddine, davacının %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, İİK’nun 67. Maddesine istinaden açılmış İtirazın İptali davasıdır.
Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas, …. Karar sayılı ve 29/11/2016 karar tarihli ilamında; “…1-Davanın reddine,
2-Davalının %40 icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Mahkememizin (Eski Bakırköy …. ATM nin 04/10/2012 tarih …. Esas … Karar sayılı ) kararında direnilmesine,…” karar verildiği, ilamın temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … esas, …. karar sayılı ve 25/01/2022 karar tarihli ilamı ile “…12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle anonim şirketlerde, “şirketin sona ermesi” ve “şirket tüzel kişiliğinin sona ermesi” kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır. 13. Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 137. maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir [6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) m. 125/1). Tüzel kişilik ile ticaret şirketi, kendisini meydana getiren kişilerden ayrı bir hukukî varlık kazanarak; hukukî bir kişiliğe, ehliyete ve kendi bağımsız malvarlığına sahip olur. Buna karşılık adi şirketin tüzel kişiliği bulunmamakta olup ortaklar tarafından getirilen sermaye ve sonradan edinilen varlıklar üzerinde mülkiyetin ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olması söz konusudur. Dolayısıyla tüzel kişiliğin bulunması, ticaret şirketlerinin ayırt edici temel bir niteliğidir. Tüzel kişiliğin ticaret şirketlerinin temel niteliklerinden biri olması, ticaret şirketlerinin tüzel kişilik kazandıkları anda hukukî varlıklarına kavuşması şeklinde kendini gösterir. 14. 6762 sayılı TTK’nın 301/1 (6102 sayılı TTK’nın 355/1) maddesi gereğince anonim şirket ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanır. Bu bağlamda tescil kurucu nitelikte olup sicil kaydının varlığı, tüzel kişilik ve ticaret şirketi statüsü için zorunludur. Ticaret siciline kayıt tüzel kişilik kazanılması için kurucu nitelikte olmakla beraber bu kaydın yapılmaması sadece üçüncü kişilere karşı tüzel kişiliğin, dolayısıyla ticaret şirketi statüsünün kazanılıp kazanılmadığı konusunda önem taşır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520/2 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620/2) maddesi gereğince bir şirket, ticaret kanununda tarif edilen şirketlerin mümeyyiz vasıflarını haiz değil ise bu şirket, adi şirket sayılır. Bu nedenle bir anonim şirketin ticaret siciline tescil edilemediği hâllerde, henüz bir tüzel kişilik bulunmadığı için ortakların, ayrı ve bağımsız nitelik kazanmamış malvarlığıyla tali bir şirket olarak adi şirket niteliğinde faaliyet göstermesi olanaklıdır. 15. Ticaret siciline kayıtla birlikte tüzel kişilik kazanıldıktan sonra şirket malvarlığının sahibi şirket tüzel kişiliği olur; ancak ticaret sicilinden kaydının silinmesi, malvarlığının kendiliğinden ortaklara geçmesi sonucunu doğurmaz. Başka bir deyişle tüzel kişiliğin sona ermesiyle malvarlığının doğrudan ortaklara aktarılmasını sağlayan bir mirasçılık düzeni bulunmamaktadır. Ortaklar, ancak tasfiye sonucunda kalan şirket malvarlığının dağıtımı veya devri ile malvarlığı üzerinde mülkiyet hakkını kazanabilir. Dolayısıyla ticaret sicilinden şirketin kaydının silinmesi ile ortaklar, adi şirket olarak anonim şirketinin devamı şeklinde hukukî ilişkiler sürdüremez, bir davada davacı ve davalı olamaz ve doğrudan faaliyette bulunamazlar. Bu nedenle tüzel kişilik ve şirket ortadan kaldırılmadan önce şirket malvarlığının dağıtıldığı ve hukukî ilişkilerinin sonlandırıldığı tasfiye işlemlerinin yapılması gerekir. 16. 6762 sayılı TTK’nın 434 vd. (6102 sayılı TTK’nın 529 vd.) maddelerinde anonim şirketin infisah veya fesih hâlinde sona ereceği düzenlenmiştir. İnfisah, kanunda veya esas sözleşmede öngörülen sebeplerden birinin gerçekleşmesi ile ayrıca bir karar alınmasına veya ihbarda bulunulmasına gerek olmaksızın şirketin kendiliğinden sona ermesini ifade ederken; fesih ise kanun veya esas sözleşmede yer alan sebeplerden birine dayanarak bu yetkiye sahip olanlar tarafından şirketin karar şeklinde somutlaşan irade ile sona erdirilmesidir. 6762 sayılı TTK’nın 439. (6102 sayılı TTK’nın 533.) maddesi gereğince sona eren şirket, tasfiye hâline gelir; tasfiye hâlindeki şirket pay sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Tasfiye ise anonim şirketin malvarlığının nakde dönüştürülmesi, alacakların tahsil edilip borçların ödenmesi ve varsa kalanın kural olarak ortaklara dağıtılmasını ifade eder. Bu işlemlerin kesin olarak sonuçlandırılmasıyla tasfiye tamamlanır. Tasfiye işlerinin tamamlanması için zorunlu olduğundan, sona eren şirketin tüzel kişiliği ve hak ehliyeti tasfiye sürecinde de devam eder. Ancak tasfiye işlerinin tamamlanması, ticaret siciline kayıtla tüzel kişilik kazanan anonim şirketin ortadan kalkması için gerekli olsa da yeterli değildir. Başka bir deyişle anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi için 6762 sayılı TTK’nın 449. (6102 sayılı TTK’nın 545/1) maddesi gereğince tasfiyenin tamamlanmasından sonra tasfiye memurları, şeklen var olan durumun ortadan kalkması amacıyla ticaret unvanının ticaret sicilinden silinmesini talep etmesi ve bu istemin kabul edilerek silinmenin tescil edilmesi gerekmektedir. Tasfiye tamamlanmasına rağmen tasfiye memurları bu yükümlülüklerini yerine getirmezse, müdürler, ortaklar ya da üçüncü kişiler ticaret sicil müdürüne başvurarak 6762 sayılı TTK’nın 35/1 (6102 sayılı TTK’nın 33/1) maddesi gereğince tescile davet yetkisini kullanmasını ve bu yolla şirketin ticaret sicilinden silinmesini isteyebilir. Ticaret unvanının ticaret sicilinden silinmesiyle birlikte anonim şirketin tüzel kişiliği ortadan kalkar, şirket hukukî varlığını ve hak ehliyetini kaybeder (Tekinalp, Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2015, s. 192). 17. Görüldüğü üzere bir anonim şirketin sona ermesiyle hukukî varlığının tamamen ortadan kalkmasını ifade eden tüzel kişiliğinin sona ermesi birbirinden tamamen farklı durumlardır. Sona ererek tasfiye hâline gelen ve tasfiye işlemleri eksiksiz bir şekilde tamamlanan şirketin tüzel kişiliğinin sona erebilmesi için ayrıca ticaret sicilinden de silinmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden bahsedebilmemiz için hem tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanması hem de hukuk güvenliğinin sağlanması açısından ticaret sicilinden silinmesi ve bu iki durumun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Dolayısıyla mal varlığı olmayan veya tasfiyesi eksiksiz tamamlanan bir anonim şirket ticaret sicilinden terkin edilmemişse tüzel kişi olarak varlığını devam ettirir (Yılmaz, Asuman: Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim ve Limited Şirketlerde Ek Tasfiye, BATİDER, 2016, C. XXXII, S. 2, s. 154). 18. Bu itibarla anonim şirkete ait alacağın veya borcun varlığı ya da malvarlığı ile ilgili olmasa da taraf sıfatını gerektiren devam eden hukukî ilişkilerinin söz konusu olduğu hâllerde ticaret sicilinden silinme şirketin gerçekten ve kesin olarak ortadan kalkmış olması sonucunu doğurmaz; bu hukukî ilişkilerin sonlandırılabilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin devamının sağlanması gerekir. 6762 sayılı TTK döneminde ticaret sicilinden terkin edilen bir şirketin, daha sonra tasfiyesinin eksik yapıldığının anlaşılması ya da taraf sıfatını gerektiren devam eden hukukî ilişkilerinin söz konusu olması hâlinde, bu şirketin ek tasfiyesinin mümkün olduğu ve ek tasfiyeye karar verilerek geçici olarak tescil edilebileceği öğreti ve uygulamada kabul edilmekteydi. 6102 sayılı TTK’nın 547. maddesiyle “ek tasfiye” özellikle düzenlenmiş; anonim şirketin tasfiye işlemleri tamamlanıp ticaret sicilinden terkin edilmesinden sonra tasfiyenin eksiksiz bir şekilde gerçekleştirilmediğinin ve dolayısıyla ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması hâlinde son tasfiye memurları,  yönetim kurulu  üyeleri, pay sahipleri veya alacaklıların şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret  mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri; mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar vereceği ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettireceği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere TTK’nın 547. maddesi ile ek tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar, ticaret sicilinden silinmiş olan şirketin mahkeme kararı ile sicile yeniden tescil ettirilmesi açıkça öngörülmüştür. Dolayısıyla TTK’nın 547. maddesi, bir anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi için hem tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanmasının hem de ticaret sicilinden silinmesinin birlikte gerçekleşmesi gerektiğini göstermektedir. 19. Bununla birlikte 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9 maddesi gereğince TMSF tarafından tasfiyesine karar verilen ve ticaret sicilinden terkin edilen şirketlerin TTK’nın 547. maddesi kapsamında ihyası istenemez. Gerçekten de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9 maddesi gereğince sermayesinin %50’sinden fazlası TMSF tarafından temsil edilen şirketler, yönetim kurulları tarafından alacaklılarına ve borçlularına TMSF’nin belirlediği esaslar çerçevesinde yapılacak ilânı müteakiben düzenlenen bilançoları esas alınarak TMSF kararı ile İcra ve İflas Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın tasfiye olunur; tasfiyeye ilişkin TMSF kararı şirketin infisah ettirilmesi anlamına gelir. İnfisah eden bu şirketler TMSF’nin yazılı bildirimi üzerine ilgili sicilden başkaca bir işleme gerek kalmaksızın terkin olunur. TMSF’nin kararı ile tasfiye olunan ve sicilden terkin edilen şirketlerin hâkim ortakları ve yöneticileri ile üçüncü şahıslar aleyhine açılan şahsi sorumluluk, iflas ve alacak davaları kanunî halef; ceza davaları ise kanunî müdahil sıfatıyla TMSF tarafından devam ettirilir. Bu davalar sonucunda herhangi bir tahsilat yapılması hâlinde başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tahsil edilen meblağ düzenlenmiş sıra cetveline uygun olarak dağıtılır. 20. Görüldüğü üzere TMSF tarafından tasfiyesine karar verilen şirketlerin de TMSF’nin tasfiye kararı doğrultusunda tasfiyenin tamamlanması ve ticaret sicilinden silinmesi üzerine tüzel kişiliği sona ermektedir. Sadece Kanun tarafından TMSF’nin bu şirketlerin kanunî halefi olarak ön görülmesi nedeniyle tasfiyenin eksik yapılması durumunda bu şirketlerin ihyası istenemeyecek, talepler kanunî halef sıfatıyla TMSF tarafından gerçekleştirilecektir. Öte yandan anılan şirketlerin tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden silinmekle sona erdiği hususu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Kontrolündeki Şirketlerin Tasfiyesine Dair Yönetmelik’in 8/2 maddesinde özellikle belirtilmiştir. Anılan madde gereğince şirket veya iştirakin sicilden terkini, ilgili kamu kurumlarına ve vergi dairelerine, şirket aleyhine açılan davaların görüldüğü mahkemelere, şirket aleyhine yapılan takiplerin yürütüldüğü icra müdürlüklerine ve halka açık şirket ve iştiraklerde ise Sermaye Piyasası Kuruluna ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ayrıca bildirilir. Dolayısıyla ilgili yerlere şirketin infisah olduğu değil, ticaret sicilinden terkin olduğu bildirilmektedir. 21. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu icra takibinde alacaklı olan …. A.Ş.’nin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9 maddesi gereğince sermayesinin %50’sinden fazlasının TMSF tarafından temsil edilen şirketlerden olduğu, anılan şirketin yönetim kurulu tarafından düzenlenen bilançolar dikkate alınarak TMSF’nin 28.06.2007 tarihli ve … sayılı kararı ile şirketin tasfiyesine ve neticede sicilden terkinine karar verildiği, tasfiye işlemleri için üç kişiden oluşan tasfiye komisyonu görevlendirildiği anlaşılmaktadır. TMSF’nin anılan kararı gereğince…. A.Ş.’nin Kanun gereğince infisah olduğu ve tüzel kişiliğinin hâlen devam ettiği aşikardır. 22. TMSF’nin kararı gereğince görevlendirilen Tasfiye Komisyonu tarafından Çorlu Ticaret Sicil Memurluğuna yazılan 09.07.2007 tarihli ve … sayılı yazıda; şirketin borca batık olduğu, tüzel kişiliğinin devam etmesinin yarar sağlamayacağı belirtilerek ticaret sicilinden terkin edilmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine …. A.Ş., Çorlu Ticaret Sicil Memurluğu tarafından 26.07.2007 tarihinde ticaret sicilinden terkin edilmiştir. Dolayısıyla yukarıda da bahsedildiği üzere ….. A.Ş.’nin tüzel kişiliği 26.07.2007 tarihinde sona ermiştir. 23. Dava konusu icra takibinin ise 23.07.2007 tarihli olduğu gözetildiğinde bu tarihte … A.Ş.’nin tüzel kişiliği bulunmaktadır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9 maddesi dikkate alındığında, TMSF kararı alındıktan sonra şirket infisah ederek tasfiyeye girecek olup tasfiye işlemleri henüz takip tarihi itibariyle tamamlanmadığı gibi, şirketin ticaret sicilinden terkini de icra takibi sonrasında 26.07.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu durumda takip tarihi olan 23.07.2007 itibariyle şirketin henüz ticaret sicilinden terkin edilmediği ve tüzel kişiliğinin bulunduğu, şirketin terkininden sonra da TMSF tarafından kanunî halef sıfatıyla bu davanın açıldığı gözetilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir. 24. Hemen belirtilmelidir ki; mahkemece direnme kararında Küçükçekmece … İcra Hukuk Mahkemesinin 10.02.2011 tarihli ve … E., … K. sayılı kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, dolayısıyla söz konusu şirketin 28.06.2007 tarihi itibariyle tüzel kişiliğinin son bulduğu hususunun mahkeme kararı ile kesinleşmiş olduğu belirtilmiştir. Oysa icra mahkemeleri dar yetkili yargı yerleri olup, genel olarak icra ve iflas takibi sırasında doğan uyuşmazlıkları biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkilidir. Dolayısıyla genel mahkemeler gibi geniş yetkili bir mahkeme olmadığı için bu sınırlandırılmış yetkisinden ötürü icra mahkemelerinin kararları sınırlandırılmış yetki nedeniyle kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Mahkemenin takip hukukuna ilişkin kararları sadece yürütülen takip konusu bakımından tarafları bağlar ve sadece takip hukuku anlamında kesin hüküm teşkil eder. Bu itibarla …. A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin 28.06.2007 tarihi itibariyle son bulduğu hususunda icra mahkemesi tarafından verilen kararın, eldeki uyuşmazlık yönünden kesin hüküm niteliğinde olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir. 25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134/9 maddesi gereğince TMSF tarafından tasfiyesine karar verilen şirketler infisah ederek tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliklerinin devam edeceği, TMSF tarafından görevlendirilen dava konusu icra takibinde alacaklı olan … A.Ş.’nin tasfiye komisyonunun Çorlu Ticaret Sicil Memurluğu’na yazdığı 09.07.2007 tarihli ve … sayılı yazı ile anılan şirketin tasfiyesinin sona erdiğini bildirdiği, dolayısıyla şirketin tüzel kişiliğinin 09.07.2007 tarihinde sona erdiğini kabul edilmesi gerektiği, bu itibarla icra takibi tarihinde şirketin tüzel kişiliğinin bulunmadığı, sonucu itibariyle doğru olan direnme kararının bu değişik gerekçeyle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. 26. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır….” gerekçesi bozularak dosya mahkememize gönderilmiş ve yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Dava, İİK’nun 67. Maddesine istinaden açılmış İtirazın İptali davasıdır.
Mahkemece, 1086 sayılı HUMK 17. maddesi ve 6100 sayılı HMK 14/2. maddesi uyarınca; özel hukuk tüzel kişilerinin ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağın veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkilidir.
HGK kararında da belirtildiği gibi icra takip tarihi 23/07/2007, şirketin sicilden terkin tarihi 26/07/2007 tarihi olup takibin başladığı tarih itibariyle HUMK m.17 gereğince icra takibi yetkili icra dairesinde başlatılmamış, yetkili icra dairesi Çorlu icra dairesi (şirketin sicilden terkin edildiği tarihten önceki adres) olup , bu haliyle yetkisiz icra dairesinde başlatılan icra takibinin hukuken geçerli bir icra takibi niteliğinde olmadığı anlaşılmakla açılan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE DAVANIN REDDİNE,
1-Davacı harçtan muaf olduğundan aleyhine karar ve ilam harcına hükmolunmasına yer olmadığına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince tespit olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.10/11/2022

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

MADDİ HATA DÜZELTME ŞERHİ

Mahkememizin … Esas, …. Karar sayılı ilamının kanun yoluna ilişkin paragrafının sehven “Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.” şeklinde yazılmış olduğu anlaşılmakla;
Mahkememizin …. Esas, …. Karar sayılı ilamının kanun yoluna ilişkin paragrafının “Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.” şeklinde düzeltilmesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda işbu maddi hata düzeltme şerhini tanzim etmek gerekmiş olup sehven yapılan hususun belirtildiği şekilde düzeltilmesine karar verildi.09/12/2022