Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/415 E. 2023/233 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/415 Esas
KARAR NO : 2023/233

DAVA : Ticari Ünvanın Korunması
DAVA TARİHİ : 29/04/2022
KARAR TARİHİ : 21/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Ünvanın Korunması davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin rulman sektöründe tanınmış ve uzun yıllardır ülkemizde ve dünyada öncü konumda bir şirket olduğunu, öyle ki, rulman sektöründe tescilli olan markaların ilk defa müvekkili şirket tarafından kullanılmış ve tanıtılmış olduğunu, müvekkilinin sunmuş oldugu hizmetin ….. unvanı ile bütünleşmiş ve müvekkilinin bu unvanla anılır hale gelmiş olduğunu, bir diğer ifadeyle ….. ifadesinin, muvekkili şirket sayesinde ticaret ünvanı niteligini almış olduğunu, müvekkili şirketin ticaret unvanının da ilgili kurumlar nezdinde tescil edilmiş ve müvekkili için adeta bir marka haline gelmiş olduğunu, ancak davalının, müvekkili şirketin bilgisi ve muvafakati olmadan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … sicil/dosya numaralı ….. Otomotiv olarak tescil ettirip kullandığının öğrenilmiş olduğunu, müvekkili şirketin; davalının, ticaret unvanını kendisinin bilgisi dahilinde olmadan kullandığını öğrendiğinde, Beyoğlu …. Noterliği’nden …. numaralı ihtarname keşide etmesine rağmen, davalının hiçbir şekilde ticaret unvanını değiştirmemiş olduğunu beyanla; davalının kullanmış olduğu ticaret unvanının, müvekkiline ait olan ticaret unvanına, işletme adına ve marka hakkına tecavüz ederek yaptığı eylemin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile men’ine, “…..” ibaresinin davalının ticaret unvanından terkinine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulünce tebligat yapıldığı, ancak davaya cevap verilmediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TTK’nun 50 ve 52.maddeleri gereğince açılan ticaret ünvanına korunması, davalının ticaret ünvanında yer alan ibarenin sicilden çıkarılması istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; davalının ticaret ünvanının davacının ticaret ünvanı ile haksız şekilde iltibasa neden olup olmadığı, davacının ticaret ünvanına haksız tecavüzün söz konusu olup olmadığı hususlarındadır.
Türk Patent ve Marka Kurumuna yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde davacı adına tescilli marka bulunduğu, söz konusu tescilin davacı adına geçerliliğinin devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür.
1 sektör bilirkişi, 1 SMM ve 1 hukukçu bilirkişi refakatinde tarafların ticari Defter ve belgeleri ve mahallinde bilirkişi incelemesi yapılarak bilirkişi raporu tanziminin istenmesine karar verilmiş olup, mali bilirkişi …, hukukçu bilirkişi … ve sektör bilirkişisi …. 13/02/2023 tarihli raporlarında özetle; dava konusunun, davalının ticaret unvanının, davacının ticaret unvanı ile haksız şekilde iltibasa neden olduğu iddiası ile ticaret unvanına tecavüzün tespiti ile unvanın terkini talebinden ibaret olduğunu, davacının 2021-2022 yılları ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, dava konusu somut olayda uyuşmazlığın, davalının ticaret unvanının, davacının ticaret unvanı ile haksız şekilde iltibasa neden olup olmadığını, davacının ticaret unvanına haksız tecavüzün söz konusu olup olmadığı noktasında toplandığını, davacı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, mahkememizce T.C. Türk Patent Kurumu’na yazılan müzekkere sonucunda gelen cevabi yazılardan davacı şirket adına tescilli “….” adında markanın bulunduğunu, söz konusu tescilin sahibi adına halen geçerliliğini sürdürdüğünün anlaşıldığını, taraflar arasındaki uyuşmazlık muhteviyatında ticari defter ve mali yönden bir çekişmenin mevcut olmadığı kanaati ile uyuşmazlık konusu üzerinde sektörel ve hukuki yönden incelemelerine aşağıdaki gibi olduğu, TTK 52 uyarınca ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması halinde, hak sahibinin bunun tespitini, yasaklanmasını, haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini talep etme hakkını haiz olduğunu, tarafların unvanlarındaki esaslı unsuru “…..” – ibaresinin oluşturduğunu ve davacı ile davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, huzurdaki davada davacı tarafından davalının, unvanının sicilden silinmesi/terkini talep edildiğini, gerek davacının unvanını davalıya nazaran daha önce tescil etmesi hasebiyle öncelik hakkına sahip olması gerekse davalının, davacı şirketin şubesi görünümünde olabilecek sonuçlar doğurması gibi hususları nazara alındığında her iki unvanın karıştırılma ihtimali bulunduğunu; şayet mahkememizce aksi kanaatte olunması halinde unvanların karıştırılma ihtimalinin bulunmayacağının ifade edilebileceğini bildirmişlerdir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
5846 sayılı FSEK.’in 76. maddesi gereğince, adı geçen Kanunun düzenlediği hukukî ilişkilerden doğan davalarda, görevli mahkemenin ihtisas mahkemeleri olduğu açıktır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK.’nın 156/1. maddesi uyarınca “Bu Kanunda öngörülen davalarda görevli mahkeme, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir.”
Somut olayda, davacı taraf TPE nezdinde tescilli “…..” markasına dayandığına göre uyuşmazlığın çözümünde 5846 sayılı FSEK’nun uygulama yeri bulacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davaya bakma görevinin Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin görevi dahilinde olduğu anlaşılmakla, anlaşılmakla, davanın HMK m.114 ve 115 maddeleri gereğince görev dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine,
2-6100 s. HMK’nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulduğu takdirde işbu dava dosyasının görevli ve yetkili BAKIRKÖY NÖBETÇİ FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-6100 s. HMK’ nun HMK’ nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 s. HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri, vekalet ücreti ve harcın görevli mahkemece karar altına alınmasına,
5-6100 s. HMK’ nun 333/1. maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesinden sonra gider avansından artan kısmının davacılara iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenecek olan istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/03/2023

Katip ….
¸

Hakim …
¸