Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/406 E. 2023/382 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/406 Esas
KARAR NO : 2023/382

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2021
KARAR TARİHİ : 18/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı …’in, kendisinden 30.000,00 TL alacağı olduğu gerekçesiyle aleyhine Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatmış olup söz konusu icra dosyasından e-devlet vasıtasıyla haberdar olduğunu, takibe ilişkin tarafına yapılmış herhangi bir tebligat bulunmadığını, davalıya taşınmaz satışına ilişkin olarak vermiş olduğu senedin satış gerçekleşmediği halde iade etmeyerek haksız biçimde hizmet bedeli tahsil edilmeye çalışmakta olduğunu, “… Mah. … Sk. …. Apt. İç Kapı No:6 Kavaklı / Beylikdüzü” adresinde bulunan taşınmazın satışı için 26/04/2021 tarihinde 415.000 TL karşılığında … Gayrimenkul Emlak( …) ile mutabakata varılmış, bu mutabakat doğrultusunda senet tanzim edilmiş, fakat söz konusu anlaşmanın imzalandığı esnada, sözkonusu taşınmaz üzerinde haciz-mahrumiyet bulunduğunun bilgisi tarafına verilmediğinden iradesinin fesada uğratılmış olduğunu, taşınmaz üzerindeki borç mal sahibi tarafından karşılandığı takdirde, daha önce kararlaştırılan devir bedeli olan 415.000 TL’nin, 470.000 TL’ye çıkartılmış olduğunu, …. Gayrimenkul Emlak ofisinin sorumlusu olarak bildiği davalı …’in, anlaşmayı bozduğu takdirde hizmet bedeli olarak 15.000 TL ödeme yapması gerektiğini, öte yandan ödemiş olduğum 500 Euro kaparo bedelinin de iade edilmeyeceğini söylemiş olduğunu, davalı ile başka bir taşınmazın devri konusunda uzlaşılmış ise de, davalı tarafça sözleşme şartlarına aykırı biçimde davranılmış olduğunu, bundan sonraki süreçte davalı tarafından birkaç daire daha gösterilmiş, son olarak “… Mah. … Sk. No:6/1 Beylikdüzü / İSTANBUL” adresinde bulunan dairenin satımı konusunda anlaşılmış ve sözleşme imzalanmış, fakat bu defa da taşınmaz malikine elden vereceği 180.000 TL’nin tapuda işlem tesis edilmeden önce …. Gayrimenkulün emlak ofisine getirmesinin istenmiş olduğunu, kaldı ki, en nihayetinde devir hususunda anlaşmaya vardıkları daire ile devredilmek istenen taşınmaz birbirinden tamamen farklı olup davalının, sözleşme şartlarına açıkça aykırı bir tutum sergilemiş olduğunu, davalının, elindeki senedi kullanarak kendisine zorla ev satmaya çalışması nedeniyle Haziran 2021’de Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet başvurusu yapılmış olduğunu, davalının tutarsız davranışları nedeniyle onun aracılığıyla herhangi bir taşınmaz almak istememesine rağmen elindeki senedi icraya vermekle tehdit ederek kendisine ev satmaya çalışmakta olduğundan davalı hakkında Büyükçekmece C.Savcılığı’nın …. soruşturma nolu dosyasından şikayet başvurusu yapmış bulunduğunu, ileride telafisi mümkün olmayan zararların doğmaması adına icra takibine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ediyor olduğunu, kaldı ki; davalı yanın tahsil kabiliyeti olmaması nedeniyle, ödenen paranın istirdadının da hiçbir surette mümkün olmayacağını, bu nedenle öncelikle teminatsız olarak aksi halde uygun teminat karşılığında dava sonuçlanana kadar Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı İcra dosyasındaki takip işlemlerinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ediyor olduğunu beyanla; fazlaya ilişkin her türlü dava hakkı saklı kalmak kaydı ile öncelikle Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama sonunda icra dosyasında davalı-alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacıya Küçükçekmece…. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından, mernis adresine göndermek sureti ile ödeme emri gönderilmiş fakat iade kaydı düşülerek tebliğ edilemeden ödeme emrinin geri gelmiş olduğunu, TK. Md. 21/2 gereğince tebliğ yapılması için talep gönderilmiş, icra dairesince ödeme emri tebliğe çıkarılmamış, bu sebeple davacının iş bu ödeme emrini içerir tebligattan haberi olmadığını, davacının, müvekkiline ibraname vermiş ve sözleşme kapsamında evi almaktan vazgeçtiği için vermiş olduğu kaporasını geri almış olduğunu, müvekkilinin, davacıyı mağdur etmemek için kaporasını dahi iade etmiş ve karşılığında ibraname almış olduğunu, davacının almak istediği evin bedelinin, cebindeki tutardan 30.000 TL eksik olduğunu söylemiş, müvekkilini evi alacağına ikna etmiş ve bunun karşılığında dava konusu icra takibinin dayanağı olan senedi davalıya vermiş olduğunu, daha sonrasında ise, aldığı bedeli geri vermemiş, müvekkilininin icra takibi yapmaktan başka şansı kalmamış olduğunu, davacının aldığı bedeli iade etmemek, icra takibini sürüncemede bırakmak ve borçtan kurtulmak için savcılığa başvurma ve iş bu davayı açma girişiminde bulunmuş olduğunu, aleni olarak kötü niyetli olduğunu, davacının, müvekkili davalıya vermiş olduğu ibranamenin de yapılması istenen alım satım işlemlerinde bir aldatma, muvazza, hileye ilişkin bir durumun söz konusu olmadığının da ayrıca ispatı olduğunu, diğer yandan davacının ödeme belgesi ihtiva eden senet niteliğindeki belgeler dışında bir araç ile borcu olmadığını ispatlamasının mümkün olmadığını, davacının tüm iddia ve beyanlarının asılsız olduğunu, borçtan kurtulmak üzere yapılan asılsız birtakım iddiadan ibaret olduğunu, davacının, dava konusu icra takibine ilişkin borçlu olmadığının ispatının, tanık anlatımları, belediye kayıtları, bilirkişi incelemesi ve benzeri deliller ile mümkün olmadığını beyanla; davanın reddine, davanın reddi kararı ile birlikte davacının, takip konusu senet alacağının %40’ından aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına ve takip konusu alacağın %10 u oranında para cezasına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletimesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; davacının takibe konu bono nedeniyle davacı tarafa borçlu olup olmadığı, davacının bononun davalı tarafa verilmesi sırasında hataya düşüp düşmediği, davacı ve davalı arasında ibraname düzenlenip düzenlenmediği hususlarına ilişkindir.
Dosyanın mahkememize Küçükçekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03/03/2022 tarih ve …. Esas … Karar sayılı kesinleşmiş görevsizlik kararı ile tevzi edildiği anlaşıldı.
Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya uyap sistemi üzerinden mahkememize gönderilmiş olup, davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusu aleyhine 30.000,00 TL asıl alacak üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı anlaşıldı.
Takibe konu senedin incelenmesinde davacının keşideci, davalı tarafın ise lehdar olarak yer aldığı, bedelin 415.000,00 TL olarak belirtildiği ve senet üzerinde nakden ibaresinin yer aldığı görülmüştür.
18/04/2023 tarihli celsede davalı asil …’in yemin etmek üzere hazır bulunduğu, davalının yemin ederek; “davacı ile aramızda taşınmaz alım satımına ilişkin bir sözleşme yapılmıştı, davacı ile evin 415.000,00 TL bedel üzerinden satılması hususunda anlaştık, onlar bize 30.000,00 TL eksikler olduğunu beyan etmeleri üzerine aramızda icra takibine konu senedi düzenledik, sonrasında senede konu bedel ödenmediği için bahsi geçen senedi icraya koyduk, aynı zamanda kendilerinden ev bedeline karşılık olarak aldığımız 500 Euro’yu iade ettik, aynı zamanda davacı taraf ile yapmış olduğumuz ibraname 500 Euro’ya ilişkindir, takibe konu senedin borcu olan 30.000,00 TL için davacı taraf ile herhangi bir ibraname düzenlemedik” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşıldı.
Dava, kambiyo senetlerinde bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun 691/1.maddesi). Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamları).
Davacı, takibe konu senedin ev almak amacı ile davalı tarafa verilmiş olduğu, devam eden satış işlemleri aşamasında taşınmaz üzerinde hak mahrumiyetleri bulunması nedeni ile sözleşmenin feshedilmiş olmasına rağmen takibe konu senedin verilmediği ve kendisinden hizmet bedeli tahsil edilmeye çalıştığını ve kapora olarak ödenen 500 Euronun iade edilmeyeceği sebebine dayanmış olup davalı taraf ise senedin alınacak evin bedeli olarak kararlaştırılan bedelden 30.000,00 TL eksik olması nedeni ile düzenlendiği, sonrasında bedelin ödenmediği savunmasında bulunmuştur. Davacı taraf, sebepten mücerret senede dayalı olarak borçlu olunmadığının tespitini talep etmekte olup davalı tarafın savunması ise senedin mevcut bir borç nedeni ile verildiğine yöneliktir. Buna göre ispat yükü davacı borçlu üzerinde olup senedin bedelsiz kaldığını iddiası davacı tarafça aynı kuvvet ve mahiyette yazılı delil ile ispat edilebilecektir. Ne var ki davacı tarafın iddialarını yanıtlar yazılı delil sunulamadığı gibi davalı tarafa yemin teklif edilmesi üzerine davalı adına yemin davetiyesi tebliğ edilmiş ve duruşmada davacı tarafın sunmuş olduğu yemin metni ve uyuşmazlık konuları uyarınca yemin beyanı alınmıştır. Açıklanan bu nedenlerle ispatlanamayan davanın reddine, kötüniyet tazminatı taleplerinin şartları oluşmadığından reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE;
1-Kötü niyet tazminatı taleplerinin şartlar oluşmadığından REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 512,33 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 332,43 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair davacı ve davalı asil ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/04/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸