Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/387 E. 2022/830 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/387 Esas
KARAR NO : 2022/830

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/12/2010
KARAR TARİHİ : 18/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …..’in maliki ve dava dışı ….’un sürücüsü olduğu ….. plakalı aracın müvekkili sigorta nezdinde … sayılı zorunlu mali mesuliyet sigortası poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, 23/02/2008 tarihinde tek taraflı trafik kazası sonucunda araç içerisinde bulunan …..’in vefat ettiğini, dava dışı ….’un kazanın oluşunda %100 kusurlu olduğunu ve aracı ehliyetsiz-alkollü olarak kullandığını, müvekkili tarafından açılan davalar sonucunda ….. varislerine 29/09/2010 tarihinde 138.761,23 TL ödeme yapıldığını, bu bedelin ödeme tarihinden itibaren rücuen tahsili talep olunmuştur.
Davalı cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sürecinde davalı …..; arabasının pert olarak maddi ve manevi olarak zarara uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiş, bilahare vekili aracılığıyla yargılamaya katılmış, vekili yargılama sürecinde sunmuş olduğu beyan dilekçesinde; kazanın alkolden kaynaklanmadığını, müvekkilinin sürücü kursunu tamamladığını ancak ehliyet belgesi almak şeklindeki şekli işlemi tamamlamadığını, tazminat bedelinin icra dosyasına konu edilmeden davacı tarafça ödeme yapılsa idi gereksiz feri ödemelerin söz konusu olmayacağını ve yine talebin zaman aşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Tüm taraf delilleri toplanmış, bu kapsamda Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemes inin ….. esas sayılı dava dosyası, Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesinin ….. esas sayılı c eza dava dosyası ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı takip dosyası bu dosya içerisine alınmış, dosya üzerinde sigorta uzmanı bilirkişi aracılığıyla yapılan 06/02/2012 tarihli bilirkişi inceleme raporunda dava dışı sürücü ….’un ehliyetsiz ve 0,94 promil alkollü araç kullandığı, kazanın münhasıran sürücünün almış olduğu alkolün etkisi nedeniyle meydana geldiğinin söylemenin mümkün olmadığını, davacı sigorta şirketinin sürücünün ehliyetsiz araç kullanmasından dolayı davalı malike karşı rücuen talepte bulunabileceği, 6/8 oranında birinci dereceden kusurlu olduğunu, bu kusura isabet eden 104.070,92 TL tazminatla sorumlu olduğu belirtilmiş, alkol ve kusura ilişkin değerlendirmeyi sigorta uzmanı bilirkişinin tek başına görevi kapsamında olmadığı dikkate alınarak heyete makine mühendisi ve nörolog bilirkişi dahil edilmiş, alınan 24/05/2012 tarihli bilirkişi raporu kapsamında; meydana gelen kazanın münhasıran alkolün etkisinden kaynaklanmadığı, ehliyetsiz araç kullanmasından dolayı malike karşı rücuen talepte bulunabileceği belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve yapılan yargılama neticesinde; davalının maliki olduğu ….. plakalı dava dışı aracın sürücüsü …. sevk ve idaresinde iken tek taraflı olarak kaza yapması sonucunda araçta bulunan …..’in vefat ettiği, davacı sigorta şirketince müteveffa ….. mirasçılarına 29/09/2010 tarihinde 138.761,23 TL ödeme yaptığı tüm dosya içeriğiyle sabittir.
Uyuşmazlık davacı sigorta şirketince yapılan bu bedelin davalı araç malikinden talep edilip edilemeyeceği noktasındadır. Alınan bilirkişi raporunda kazanın alkol etkisiyle değil dava dışı sürücünün ehliyetsiz olması nedeniyle sorumlu olduğu yönünde bilirkişi raporu düzenlenmiştir. Taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzere dava dışı sürücü, sürücü kursunu tamamlamış ve sürücü sertifikasını almıştır. Bu durumda değerlendirilmesi gereken husus; dava dışı sürücünün kusurlu olmasına temel teşkil eden ehliyetsiz olduğu yönündeki tespitin kabul edilip edilemeyeceği noktasındadır. Dava dışı sürücünün sertifikasının olması , araç kullanma yetkisi vermemekle beraber araç kullanmaya yeterliliğine sahip olduğunun göstergesidir. İdari işlemin tamamlanıp ehliyet belgesinin alınmaması dava dışı sürücünün kusur değerlendirmesinde öden taşımadığı, kusur belirlenirken ehliyetsiz olduğundan bahisle kusurlu kabul edilemeyeceği değerlendirilerek bu kabulün aksi bilirkişi raporuna itibar olunmaksızın mahkememizin 11/06/2012 tarih … Esas …. karar sayılı ilamında DİRENİLMESİNE ve davanın REDDİNE karar verilmiştir.
DİRENME GEREKÇESİ : Davalının sürücüsü sertifikasına sahip olması idari işlem olan ehliyete dönüştürmemesi, ilgili şahsın araç kullanmaya yeterliliği konusunda bir eksiklik oluşturmayacağı, bu durumun tek başına kusur teşkil etmeyeceği, nitekim kanunların şeklen uygulanmasının yanında hakkaniyete uygun olarak sonuç doğurmasına dikkat edilmesi gerektiği, nitekim Yüksek Yargıtay’ın alkollü araç kullanım durumlarında meydana gelen kaza olaylarında sırf alkol kullanımının sorumluluk için yeterli görmemekte, alkolün etkisi ile kaza olayının meydana gelmesinde ki illiyet bağını aramaktadır. Bir kimsenin gerekli eğitimi alıp, sertifika almış olması karşısında bunu belgeye bağlandırmaktan öte hiç bir katkı sağlamayacak ehliyet belgesi almamasını kusur olarak kabul etmek kanunun ruhuna ve amacına aykırı olduğu kabul edilerek mahkememizce verilen önceki kararda direnilmesi gerekmiştir.
Mahkememizden verilen 11/06/2014 tarih ve … Esas, … Karar sayılı bozma üzerine direnme kararı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/09/2021 tarih ve …. Esas, … Karar sayılı ilamı ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) “Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller” başlıklı 95. maddesi uyarınca; sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâller zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden, ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilecek olduğu, bu düzenlemeye paralel olarak; poliçenin düzenlendiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları’nın “Zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu” başlıklı B.4. maddesinde sigortacının sigortalısına rücu edebileceği durumların sıralanmış olup, davacı vekilince söz konusu maddenin (c) bendi uyarınca, aracın gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedildiği gerekçesiyle rücu talebinde bulunulmuş olduğu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Motorlu taşıt sürücüsü sertifikası”, “Teorik ve uygulamalı sınavlarda başarı gösteren sürücü adaylarına verilen belge”; “sürücü belgesi” ise; “Bu Kanunda belirtilen motorlu araçların sürülmesine yetki veren belge” olarak tanımlanmış olduğu, kanun’un 42. maddesinde; sürücü sertifikalarının, sınıfına uygun sürücü belgelerine dönüştürülmedikçe sahiplerine karayolunda araç kullanma yetkisi vermeyeceği, sürücü sertifikasını sürücü belgesine dönüştürmeden karayolunda araç kullandığı tespit edilen sürücüye ise idari para cezası verileceği hususunun açıkça düzenlenmiş olduğu, bu durumda sürücü, sertifika sahibi olup ehliyet alma hakkına haiz olsa dahi ehliyetini almadığı süre içinde araç kullanması durumunda sürücü belgesiz araç kullanan kişi konumunda olup bu sırada oluşan kazadan dolayı sigorta şirketinin üçüncü kişilere ödenen zarar miktarı bakımından sigortalısına rücu hakkı bulunmakta olduğu, nitekim aynı ilkelerin Hukuk Genel Kurulunun 13.03.2015 tarihli ve …. E., … K. sayılı kararında da benimsenmiş olduğu, sonuç itibariyle mahkememizce, sigortalı aracın sürücüsünün sürücü belgesiz aracı kullandığı dikkate alınarak rücu koşullarının oluştuğu kabul edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, öte yandan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi “21.12.2010” yerine “28.07.2011” olarak gösterilmiş ise de, bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir maddi hata olduğundan bozma nedeni yapılmamış olduğu, hâl böyle olunca; mahkememizce, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu SONUÇ OLARAK; açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere BOZULMASINA” karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/09/2021 tarih ve …. Esas, …. Karar sayılı ilamı ile ilgili olarak karar düzeltme talebinde bulunulmuş olmakla; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/01/2022 tarih ve …. Esas, …. Karar sayılı ilamı ile; “Hukuk Genel Kurulu kararında yer alan açıklamalara göre, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE” karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve yargılama aşamaları bir arada değerlendirilmiştir. Dava, davacı sigortacının zarar gören üçüncü kişilere ödediği tazminat bedelini sigortalısından rücu talebine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) “Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller” başlıklı 95. maddesi uyarınca; sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâller zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden, ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilecektir. Bu düzenlemeye paralel olarak; poliçenin düzenlendiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları’nın “Zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu” başlıklı B.4. maddesinde sigortacının sigortalısına rücu edebileceği durumların sıralanmış olup, davacı vekilince söz konusu maddenin (c) bendi uyarınca, aracın gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedildiği gerekçesiyle rücu talebinde bulunulmuştur. Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Motorlu taşıt sürücüsü sertifikası”, “Teorik ve uygulamalı sınavlarda başarı gösteren sürücü adaylarına verilen belge”; “sürücü belgesi” ise; “Bu Kanunda belirtilen motorlu araçların sürülmesine yetki veren belge” olarak tanımlanmıştır. Kanun’un 42. maddesinde; sürücü sertifikalarının, sınıfına uygun sürücü belgelerine dönüştürülmedikçe sahiplerine karayolunda araç kullanma yetkisi vermeyeceği, sürücü sertifikasını sürücü belgesine dönüştürmeden karayolunda araç kullandığı tespit edilen sürücüye ise idari para cezası verileceği hususunun açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda sürücü, sertifika sahibi olup ehliyet alma hakkına haiz olsa dahi ehliyetini almadığı süre içinde araç kullanması durumunda sürücü belgesiz araç kullanan kişi konumunda olup bu sırada oluşan kazadan dolayı sigorta şirketinin üçüncü kişilere ödenen zarar miktarı bakımından sigortalısına rücu hakkı bulunmaktadır. Açıklanan bu nedenlerle davacı sigorta şirketinin rücu şartlarının oluştuğu kanaati ile açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
Açılan davanın KABULÜ İLE;
1- 138.761,23 TL’nin 29//09/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken 9.478,78 TL harçtan peşin alınan 2.060,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.418,13 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 2.077,80 TL ile bilirkişi, tebligat ve posta masrafı 1.792,25 TL olmak üzere toplam 3.870,05 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 21.814,18 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 18/10/2022

Katip …
¸

Hakim ….
¸