Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/335 E. 2023/728 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/335 Esas
KARAR NO : 2023/728

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2019
KARAR TARİHİ : 11/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davaya konu çekin bankaya ibraz edilmesi sonrasında taraflarınca Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasıyla tedbir talep edilmiş ve mahkemece çek bedelinin ödenmesinin ve icra takibine konulmasının tedbiren önlenmesine karar verilmiş olduğunu, bununla birlikte arabuluculuğa başvuru yapılmış olduğunu, ancak anlaşma sağlanamamış olduğunu, davalının çeki icra takibine konu etmiş ve müvekkili şirket aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile … Bankası … Şubesine ait …. nolu ve 194.015,36 TL bedelli çek üzerinden takip başlatılmış olduğunu, alacaklı tarafça başlatılan takip dayanağı çek çalınmış olmakla, çekin arka yüzünde yer alan kaşe ve imzaların sahte olduğunu, iş bu sebeple müvekkilinin davalı tarafa takip dayanığı çeke ilişkin herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin uzun zamandır izolasyon malzemeleri aldığı müşterilerinden olan …. A.Ş. ile yapmış olduğu alışveriş neticesinde 6 adet toplamda 1.154.015,36 TL bedelli çek keşide etmiş olduğunu, bu 6 adet çeke lehdar ….. A.Ş.’ne yazılıp, şirket yetkilisi …. tarafından keşideci olarak imzalanmış olduğunu, iş bu çeklerin 26/01/2019 tarihinde alacaklı ….. A.Ş.’ye ulaştırılmak üzere kargoya teslim edilmiş olduğunu, ancak kargo şirketinin aracının 28.01.2019 tarihinde İstanbul’da hırsızlığa uğramış ve çeklerin bulunduğu kargonun çalınmış olduğunu, yaşanan hırsızlık olayı neticesinde müvekkili şirket tarafından Denizli CBS’ye suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, müvekkili şirketin yaşanan olay neticesinde büyük bir mağduriyete uğramış olduğunu, çekte lehdar olan ….. A.Ş.’nin kaşe ve imzasının sahte olduğunu, davalı tarafın diğer cirantalarla herhangi bir ticari ilişkide olmadığını beyanla; müvekkilinin … Bankası … Şubesine ait … nolu ve 194.015,36 TL bedelli çek bakımından davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, çeki kötü niyetli olarak elinde bulunduran davalının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin iyiniyetli olup davacının iddiaları müvekkiline karşı ileri sürülemeyceğinden davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin davaya konu çekte son hamil durumunda olup, çekin veriliş koşullarını ve verilme sebebini araştırmak durumunda olmadığı gibi bunu bilebilecek durumda da olmadığını, müvekkilinin iyi niyetli meşru hamil olduğunu, davacının eğer ki; aksi yönde bir iddiası var ise bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, müvekkilinin davacının iddialarını bilmesi veya bilebilecek konumda olmasının mümkün olmadığını, davacının, dava konusu çekin rızası dışında elinden çıktığı iddiası bir an için kabul edilse dahi; dava konusu çekin cirolanmış olduğunu, müvekkilinin davacının isnat edilen olayı bilmesi çekin ödeme aracı niteliğinden dolayı kendisinden beklenemeyeceği gibi hayatın olağan akışına göre mümkün de olmadığını, nitekim davacının müvekkilinin kötü niyetli veya ağır kusurlu hareket ettiği iddiasını ispata dair sunabildiği hiçbir delil de mevcut olmadığını, zira müvekkilinin huzurdaki olayda herhangi bir kötü niyeti yahut kusuru bulunmadığını, davacı tarafın iddialarının bir kısmı çekin rızası hilafına elden çıktığına ilişkin olsa da bu durumun alacaklının alacağını temin etmesine engel bir durum olmadığını, iyi niyetli hamil olan müvekkiline karşı ileri sürelemeyecek iddialara itiraz ettiklerini, ilgili Yargıtay kararları doğrultusunda söz konusu çekten alacağına ulaşamayan müvekkilinin İcra İflas Kanunu kapsamında davacı tarafa karşı takip yapmasının hukuka uygun olduğunu, takip konusu çekin ciro yoluyla müvekkiline intikal etmiş olup, bu durumda müvekkilinin, davacı ve diğer ciranta arasındaki borç ilişkisi olup olmadığını bilebilmesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğundan iyiniyetli hamil olduğunun kabulü gerektiğini, muhatap bankanın TTK.nun 783 maddesi gereğince çek bedelini ödemekle yükümlü olduğu halde, ödeme yapmamış olduğunu, müvekkilinin yetkili hamil olarak TTK. 808/ b maddesi gereğince çekte sorumluluğu olanlara, karşı başvurma hakkını kazanmış olduğunu, davacının, dava konusu senede ilişkin borcunun bulunmadığına yönelik iddiası kabul edilse dahi; dava konusu senedin cirolanmış olduğunu, müvekkilinin, davacının isnat, iç ilişki ve ticaretini bilmesi, çekin ödeme aracı niteliğinden dolayı kendisinden beklenemeyeceği gibi hayatın olağan akışına göre mümkün de olmadığını beyanla; davanın reddine, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilerek, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, icra takibine konu çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, uyuşmazlık; dava konusu çek altındaki dava dışı lehdar imzasının dava dışı şirkete ait olup olmadığı, dava konusu çekten dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı, dava konusu çeklerin davacının rızası dışında elinden çıkıp çıkmadığı, davalının dava konusu çeklerde yetkili hamil olup olmadığı, davalının dava konusu çekleri iktisapta kötü niyetli ve ağır kusurlu olup olmadığı, sonuçta dava konusu çeklerden dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı hususlarındadır.
Mahkememizin … Esas …. Karar 26/10/2021 tarihli kararında; HMK 320/4 maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyanın yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin düzenlendiği, Mahkememizin 08/06/2021 tarihli celsesinde dosyanın işlemden kaldırıldığı, akabinde talep üzerine yenilenmesinden sonra 26/10/2021 tarihli celsede dosyanın yeniden takipsiz bırakıldığı anlaşılmakla davanın ikinci kez takipsiz bırakılması sebebiyle HMK 320/4 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İstinaf Bölge Adliye Mahkemesi ….Hukuk Dairesi’nin … Esas .. Karar 17/03/2022 tarihli kararında; Mahkemenin 08/06/2021 tarihli duruşmasında davanın davacı tarafından takip edilmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, yenileme sonrası 26/10/2021 tarihli celsede davacı vekili UYAP üzerinden mazeret dilekçesi sunmuş ise de mahkemece, İstanbul .. . ASHM dosyasının saatinin 9:45 Küçükçekmece … Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasının duruşmasının ise 9:55 olduğu adliyeler arasındaki mesafe ve duruşma saatleri dikkate alındığında mahkememizin bulunduğu adliyenin konum olarak duruşma saatinde ulaşılabilir uzaklıkta olduğu gerekçesiyle davacının mesleki mazeretinin reddine davacı tarafından takip edilmeyen davanın HMK’nın 150/4. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Oturuma mazeret bildirerek katılmama durumunda mazeretin kabul edilip edilmeyeceği konusunda mahkemenin bir takdir hakkı söz konusudur. Bu takdir hakkı kullanılırken hakkaniyet ve adalet duyguları gözetilmeli, adaletin gerçeğe en uygun sağlanması amacı ihmal edilmemelidir. Somut olayda, Mahkemece her ne kadar mesafelerin ulaşılabilir olduğu gerekçesi ile mazeretin reddine karar verilmiş ise de, dava konusu Mahkemelerin İstanbul sınırları içerisinde bulunduğu ancak mesafelerinin yakın olmadığı, çoğu zaman duruşmaların uzadığı, duruşmalar arasındaki 1 saatlik sürenin mesafe dikkate alındığında yetişmek için yeterli olmadığı, mazeretin reddine ilişkin gerekçenin uygun olmadığı görülmüştür. Ayrıca üst üste mazeret verilmiş olması mazeretin geçerli bir sebebe dayanmadığını göstermez. Kaldı ki, davacı vekilinin mazeret dilekçesi verdiği oturumlar, mahkeme tarafından sadece davacı vekilinin mazereti sebebi ile ertelenmediği, davacı vekilinin mazeretinin kabulü ile birlikte başka ara kararlarının ikmali yönünde ara kararlar oluşturulmuş olduğu, mahkemece verilen ara kararların davacı vekilince ikmal edildiği, ara celselerde beyan dilekçesi verildiği dolayısıyla, davacı vekilinin mazeret dilekçelerinin davanın uzamasına sebep olacak şekilde verilmemiş olduğu dosyanın geçirdiği safahat ve usul ekonomisi dikkate alındığında mahkeme kararı yerinde bulunmamıştır. Açıklanan sebepler gereğince davacı vekilinin geçerli bir özrü bulunmasına karşın yetersiz gerekçe ile mazeret dilekçesinin reddi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/10/2021 tarih, … E. … K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dava, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasına dayanak olan çekteki ilk cironun lehtara ait olmaması nedeniyle davacı keşideci tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkememizce soruşturma dosyası, icra dosyası celp edilerek incelenmiş, deliller toplanarak dosya arasına alınmıştır.
İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası celp edilerek incelenmesinde; davalı takip alacaklısı … tarafından davacı …. İç ve Dış Tic. A.Ş. ve dava dışı … San. ve Tic. Anonim Şirketi, …. İnşaat Taahhüt Bilişim Teknolojileri Taş. Tem. Ürünleri Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, ….. Ambalaj Ağaç ve Süs Bitkileri İth. Peysaj İnş. Ve taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının 10.08.2019 keşide tarihli, 194.015,36 TL bedelli ve … seri numaralı çek olduğu görülmüştür.
Takibe ve davaya dayanak olan olan 10.08.2019 keşide tarihli, 194.015,36 TL bedelli ve … seri numaralı çekin incelenmesinde, çekin keşidecisinin davacı …. İç ve Dış Tic. A.Ş. lehtarın dava dışı …. Anonim Şirketi olduğu, lehtarın ilk ciranta olduğu, senedin arka yüzünde ciro zincirinin eksiksiz olduğu görülmüştür.
Davacı tarafın dava dilekçesindeki iddiası çek lehtarı …. Anonim Şirketi tarafından yapılan ilk cirodaki imzaların sahte olduğu ve bu nedenle senedin son hamili ve takip alacaklısı olan davalıya borcu bulunmadığı hususuna dayanmaktadır.
Buna göre taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; davaya ve takibe konu çekteki lehtar imzasının sahte olması halinde ciro yolu ile hamil davalının yetkili hamil olup olmadığı buradan varılacak sonuca göre keşideci davacının hamile karşı sorumluluktan kurtulup kurtulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 sayılı TTK’nın 818. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. maddesinde ”..bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez” düzenlemesine yer verilmiştir.
İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz.
İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677. maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
Yine 6102 sayılı TTK’nun Kanunun 710/3. Maddesinde; “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça poliçeyi vadesinde ödeyen kişi borcundan kurtulur. Ödeyen kişi, cirolar arasında düzenli bir teselsülün bulunup bulunmadığını incelemekle yükümlü ise de, cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesinde; dava konusu çekte, davacı keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, çekin lehtarı durumundaki … Anonim Şirketi’nin imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci, kendi imzasını inkar etmemektedir. Çek metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Her ne kadar davacı keşideci, lehtarın imzasının sahte olduğu ve çekin kargo şirketinde iken çalınmak suretiyle sahte ciro ile tedavüle sürüldüğünü iddia etmiş ise de keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerekir.
Her nen kadar deliller arasında dayanılan soruşturma dosyasına yer verildiği görülmüş ise de Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası celp edilmiş olup incelenmesinde davalının taraf olarak yer almadığı görülmekle davalı tarafın kötüniyeti dosya kapsamı ile ispatlanabilmiş değildir. Dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmış ise de dava dilekçesindeki dava sebebi olarak belirtilen hususlar kişinin kendisini ceza soruşturması ve kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak nitelikte olduğundan ayrıca yemin hakkı hatırlatılmamıştır.
Bu durumda takibe ve eldeki davaya konu dosya kapsamından, taraflar arasındaki maddi ve hukuki olguların gerçekleşme biçimi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çek lehtarının ilk cirosunun sahte olduğu iddiası ile keşidecinin çek bedeli kadar lehtara borçlu olmadığı yönündeki iddiası davalı hamile karşı ileri sürülemeyeceği gibi lehtarın ilk cirosunun sahte olduğunu bilmesinin de beklenemeyeceği dolayısıyla çekte lehtar imzasının sahteliğine ilişkin mutlak defi ve/veya bedelsizliğe ilişkin şahsi def’iyi davacı keşidecinin, çek hamili davalıya karşı ileri sürerek, borçtan kurtulamayacağı Mahkememizce kabul edilmiş, bu doğrultuda davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE;
1-Alınması gereken 269,80 TL harcın peşin alınan 3.313,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 3.043,50 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
2-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafça kullanılan 11 TL’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 30.102,30 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin ve davalı asilin yüzüne karşı, (taraf vekillerine e-duruşma ortamında) kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/07/2023
Katip ….
¸

Hakim ….
¸