Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/328 E. 2022/1079 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/328 Esas
KARAR NO : 2022/1079

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2022
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/01/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde özetle; Davalı/borçlu yanla aralarında Uçuş Hekimliği Hizmet Sözleşmesi akdolunduğunu, davalı/borçlu …. tarafından hizmet alınması, sözleşmeye uygun şekilde hizmet sunulmasına karşın gerekli ödemelerin gerçekleştirilmediğini, söz konusu borcun cari hesap alacağından kaynaklı olmakla birlikte, gerekli faturalandırmalar yapılmasına karşın, davalı/borçlunun tamamen kötü niyetli olarak borcunu ödemediğini, ekte sunulan faturalardan da anlaşılacağı üzere; davalı/borçlu tarafa hizmet sağlandığını, faturalandırma yapıldığını ancak davalı borçlu tarafından herhangi bir ödeme gerçekleştirilmediğini, akabinde tamamen iyi niyetli olarak dilekçemiz ekinde de sunulan mutabakat mektubunun davalı tarafa gönderildiğini ancak davalı tarafça herhangi bir cevap verilmediğini, bu nedenle müvekkili şirket tarafından Bakırköy … İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası nezdinde 29.331,75-TL asıl alacak tutarında ve sonrasında da işleyecek faiziyle davalı/borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı/ borçlu tarafından haksız ve hukuki mesnetten yoksun bir biçimde mezkur borca itiraz edildiğini, davalı/ borçlu tarafından yapılan bu itirazın kötü niyetli olduğunu, bu nedenle iş bu davayı ikamet ettiklerini, açıklanan nedenlerle icra takibine yapılan itirazın iptalini ve davalının asgari %20 oranında icra inkâr tazminatına mahküm edilmesini talep ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından, müvekkil şirket aleyhine, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davaya konu takibe; davalı müvekkil şirketin, davacı tarafa işbu takibe ilişkin veya başkaca herhangi bir borcu bulunmaması nedeniyle itiraz edildiğini, takibe vaki itiraz üzerine, davacı tarafından işbu davanın ikame edildiğini, ancak müvekkili şirket aleyhine ikame edilen icra takibi ve işbu dava haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin, davacı tarafa; davaya konu takibe ilişkin veya başkaca herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı tarafın iddiasının aksine, davacı tarafından müvekkil şirkete herhangi bir mal veya hizmet sunulmadığını, bu nedenle, takibe dayanak gösterilen faturalara ilişkin olarak, davacının alacaklı olduğu iddiası haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının tetkikinde de iş bu durumun açıkça görüleceğini, diğer yandan, davacı tarafından takibe konu edilen faturaların mesnedi olduğu iddia edilen, mal veya hizmetin, müvekkil şirkete sunulduğuna ilişkin olarak da dava dosyasına herhangi bir delil sunulmadığını, dolayısıyla davacının iddiaları mesnetsiz olup, ispata muhtaç olduğunu, açıklanan nedenlerle, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, kötü niyetli alacaklının %20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, dava tarafından davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce icra dosyası, taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, ticari defterler incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 29.331,75 TL alacak üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, takip dayanağının “cari hesap alacağı” olduğu, takip borçlusu tarafından süresinde itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, ticari ilişki bulunmakta ise ticari ilişki kapsamında davacının, davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu, varsa yapılan ödemeler, ödeme konusundaki tarafların beyan ve itirazları nazara alındığında davacının alacağının kalıp kalmadığı, taraflar arasında dava dilekçesi ekinde sunulan uçuş hekimliği hizmet sözleşmesi çerçevesinde edimlerin ifa edilip edilmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Dava dilekçesi ekinde mevcut 20/10/2018 tarihli “…” başlıklı sözleşmenin incelenmesinde; sözleşmenin taraflarının iş bu dosyanın tarafları olan şirketler olduğunu, sözleşmenin konusunun “Hastane ile Şirket arasında şirketin uçucu personeli için sivil havacılığın belirlediği şartlarda sağlık hizmeti verilmesi” olduğu, sözleşmenin taraflarca kaşe ile birlikte imza altına alındığı görülmüştür.
Davalı tarafça her ne kadar cevap dilekçesinde taraflar arasında ticari ilişki ve borç ilişkisi bulunmadığı iddia edilmiş ise de sözleşmedeki imzaya ilişkin bir itirazda bulunulmamıştır.
Dava konusu somut olayda taraflar arasındaki ilişki hizmet sözleşmesi niteliğinde bulunup tacirler arasında yazılı olarak düzenlenmiştir. Kural olarak hizmet sözleşmesinin yazılı olarak düzenlenmesi bir geçerlilik şartı değildir. Bu şekilde düzenlenmiş olması ispat bakımından önem arz etmektedir. Davacı tarafça davada ve takipte taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi uyarınca davalıya keşide edilen faturalara ve cari hesaba dayanılmıştır. Bu bakımdan ispat külfeti davacı taraf üzerinde bulunmaktadır. Davacı taraf HMK 190. Maddesi gereğince faturalara konu hizmeti sunduğunu, dava değeri de gözetildiğinde yazılı olarak ispat etmelidir.
Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).
Ticari defterlere kaydedilen faturanın teslimi kanıtlamasının nedeni faturanın hukuki niteliği ile doğrudan bağlantılıdır. Zira TTK 21 ve Vergi Usul Kanunu 229. Maddesi gereğince fatura malın teslimi veya işin yapılması üzerine düzenlenmesi gereken belge olduğundan, düzenlenen ve defterlere kaydedilen bu belge teslimi de kanıtlamış olacaktır. Kesin delillerin aksinin yazılı veya kesin deliller ile ispatı gerektiğinden bu karinenin aksinin tanık veya diğer takdiri delillerle de ispatı mümkün değildir.
Tarafların BA ve BS kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olması halinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesine gerek yoktur. Zira münazaalı hususlar bizatihi tarafların kayıtları ile ispatlanmış kabul olunur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2015 tarih 2015/3302 Esas 2015/12272 Karar sayılı ilamı).
Mahkememiz dosyası tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla Smmm Bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 04/09/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava konusunun, davacının davalıya yaptığı hastane hizmetleri satışından kaynaklanan 29.331,75 TL Cari Hesap Alacağını olduğu iddiası ile davalı aleyhine … Esas Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi olduğunu, taraflar arasından 22.10.2018 tarihinde “…. Başlıklı bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin feshedildiğine dair herhangi bir bilgi, belge dosya münderecatında bulunmadığını, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olduğu kanaatine varıldığını, tarafların 2020-2021-2022 yıllarına ait Ticari defterlerinin incelendiğini, defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının kanuni süresinde olduğunu ve ticari defterlerin sahipleri (taraflar) lehinde delil niteliği taşıdığı kanaatine varılmış olduğunu, davacının Ticari defterlerinin incelemesi sonucunda; davacının davalıdan olan alacağının 29.331,75 TL takip tutarı kadar olduğunun tespit edildiğini, davalının ticari defter kayıtlarının incelenmesi sonucuna göre; davalının davacıya olan borcu 29.331,78 TL olduğunun tespit edildiğini, taraf ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda; tarafların defter kayıtlarındaki aralarındaki 03 (üç) kuruşluk farkın önemsiz olduğu kabul edildiğinde davacı ile davalı hesabının mutabık olduğu, tarafların defter kayıtlarına göre davacının davalıdan olan alacağının 29.331,75 TL olduğu iki taraf defter kayıtları ile sabit olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Tarafların ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, tarafların rapora karşı beyan ve itirazlarını ibraz ettikleri görülmüş, Mahkememizce rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunduğundan yeniden rapor alınmasına ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı görüldüğünden, davalı tarafa iddia ve savunmaları doğrultusunda yemin deliline başvurup başvurmayacağı hususunda beyanda bulunmak üzere kesin süre verilmiş, ancak davalı tarafça kesin süre içerisinde beyanda bulunulmadığından bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın incelenen ticari defterlerin usulüne uygun tutulup takibe konu alacak kalemlerinin de bu defterlerde kaydedilmiş olması tek başına alacağın varlığına ve fatura içeriği mal ve hizmetlerin teslimi konusuna delil oluşturmamaktadır.
Ancak Mahkememizce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 83. Maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222/3 gereğince, ticari defterlerin incelenmesine karar verilmiş, her iki tarafça ticari defterler ibraz edilmiş ve ticari defter kayıtları incelenmiştir.
Yukarıda ayrıntılarına yer verilen bilirkişi raporuyla sabit olduğu üzere, taraflarca ticari defterlerinin kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğruladığı görülmüştür. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222/3. Maddesi uyarınca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekmektedir. Bilirkişi raporuyla da sabit olduğu üzere davacı ve davalı tarafın ticari defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, davacı tarafından dava konusu edilen fatura ve cari hesap alacaklarının davacı ve davalı tarafından ticari defterlere uyumlu şekilde kaydedildiği görülmüştür.
Buna göre dava konusu alacağın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, her iki tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafın ticari defterlerinin kayıtları usulüne uygun olduğundan davacı lehine delil vasfı taşıdığı, her iki tarafın ticari defter kayıtlarında bilirkişi raporuyla sabit olan 29.331,75-TL alacak-borç ilişkisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre her ne kadar davalı tarafça davacı ile aralarındaki ticari ilişki inkar edilmiş ve dava konusu takip dosyasına dayanak olan cari hesap ve faturalardan dolayı borcunun bulunmadığı iddia edilmiş ise de davacı şirket ile davalı şirketi arasında ticari ilişkinin var olduğu, bu hususun her iki tarafın ticari defter kayıtlarıyla sabit olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafın davalı ile aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı edimlerini yerine getirdiği, davalıya yansıtılan bedellerin usulüne uygun olduğu, bu hususların birbirini doğrulayan ticari defterler kayıtları ve davalı tarafça herhangi bir ihtirazı kayıt olmadan veya iade faturası düzenlenmeden defterlere işlenmesi ile davacı tarafından ispat edildiğinin kabulü gerekmiştir.
Buna karşılık olarak davalı tarafın takibe konu fatura borcunu ödediğini yazılı belge ile ispat edemediği, ticari ilişki bulunmadığı yönündeki iddiaların yerinde olmadığı kanaatine varıldığından itirazın iptali ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
Buna göre davalı borçlu tarafından fatura ve ticari defter kayıtları ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasından davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin takip talebi doğrultusunda devamına,
-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktarın %20’si oranında hesap edilen 5.866,35-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.003,65-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 354,26-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.649,39- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 354,26-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 158,50 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 1.739,20-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama sırasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 9.200,00- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk bürosunun … numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/12/2022

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim ….
E-İmzalıdır