Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/304 E. 2023/513 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/304 Esas
KARAR NO : 2023/513

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2021
KARAR TARİHİ : 16/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Davalı (…. Vekili) …. ve … ile aralarında komşuluk ilişkisi bulunduğunu, … sokak (… Ada … Parsel) … Apartmanı, …, Bakırköy, İstanbul adresinde aynı binada ikamet etmekteyken Kentsel Dönüşüm projesi kapsamında binalarının yeniden inşa edilmesi konusunda tüm komşuları ile birlikte …. San ve Tic. A.Ş. İle Bakırköy … Noterliğinde … yevmiye no ve 15 Haziran 2016 tarihli müteahhitlik sözleşmesini imzaladıklarını, binlarının çizilen alternatif projeleri arasında binanın ilk halinden farklı olarak çatı arası piyesi içeren ve en üst katta olmaları sebebiyle taraflarına ait olacak bir bölüm içeren projeyi onayladıklarını, bu proje doğrultusunda o dönemki müteahhitleri olan ….’ün ilgili proje çizimlerini kendileri paylaştığını, bu projeye göre en üst kata eklenen çatı arası piyesi ile birlikte tapu üzerinde 24 (6/25) olan arsa payları %30’a yükseleceğinden dolayı komşuları ile arsa payı alış verişi yapmalarının gündeme geldiğini, sonuçta daire brüt metrekaresi üzerinden metrekare başına 900 Amerikan Doları üzerinden hesaplama yapılacağı ve ödemelerin de binanın sözleşmesinde belirtilen tamamlanma aşamalarında müteahhit hakediş ödemeleriyle aynı oranda birkaç taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığını, takip eden süreçte 15 Temmuz 2016’daki Darbe Girişimi ile birlikte inşaatlarının gidişatının değişmeye başladığını, deliler arasındaki diğer yazışmalarda görüleceği üzere, gerek proje çizimindeki hatalardan dolayı, gerekse hesaplama metodu konusundaki fikir ayrılıklarından dolayı zaman içerisinde birçok hesaplama ve yazışma yapıldığını, bu sebeple farklı dosyalarda hesaplanan miktarların farklılık göstermekte olduğunu, inşaat sözleşmesindeki tamamlanma aşamalarıyla aynı doğrultuda, 02.06.2017 tarihinde davalı ….’yla paylaşılan eposta ekindeki çizelge de ödemelerin aşamalara göre hangi paylar üzerinden yapılacağını göstermekte olduğunu, zaten bu ödeme tablosu doğrultusunda komşularına olan borcunun ilk 2 taksitlik kısmını da inşaatları devam ettiği dönemde vadesinde ödediklerini, ilk ödemenin müteahhitlik sözleşmesinin noterde tasdik ettirilmesi noktasında, ikinci ödemenin ise inşaat ruhsatı alındığı zaman yapıldığını, … payına düşen alacağın ….’nın hesabına yatırılması istediğinden toplam tutarın ….’nın hesabına transfer edildiğini, daha sonraki aşama olan kaba inşaat bitiminde tapuların çıkarılması noktasına gelindiğinde ise, inşaat projesi gereği arsa paylarının bir kısmını taraflarına devretmesi gereken kat malikleri (… Vekili) …. ve …’un, daha önce anlaştıkları taksitli ödeme planının dışına çıkarak, paranın kalan kısmının tamamının ödenmesini talep ettiklerini, daire 5 olarak vadesinden önce istedikleri tutarı ödeyemeyeceklerini belirtmelerine karşın …. ve …’un, 1. ve 2. daire maliklerinin de ödemelerini yapmalarını ve tüm ödemeleri yapmazlarsa tapu devrine gitmeyeceklerini belirtiklerini, diğer komşular, 1. daire maliği … vekili …ve 2. daire maliği …. ödeme yapamayacaklarını ifade ettiklerini, bu sebeple tapu işlemlerinin, olması gerektiği gibi yeni arsa payları üzerinden gerçekleştirilemediğini, müteahhitlerin tapu işlemlerini iptal edip tekrar masraf yaparak eski tapu payları üzerinden yeniden tapu düzenletmek durumunda kaldığını, dolayısıyla kat maliklerinin tapu paylarında hiçbir değişiklik olmaksızın iskansız geçici tapuların çıkartılmış olduğunu, devam eden süreçte davalı şahısların “bize senet verirseniz arsa payımızı devrederiz” dediklerini, kendilerine de kalan ödemelerin müteahlitlerinin belirttiği şekilde, inşaatın ince işçiliğinin bitiş tarihi olarak öngörülen 30.09.2017 tarihinde ve iskan alım tarihi olarak öngörülen 30.11.2017 tarihinde olmak üzere iki taksitte ödeneceğini teminat almak amacıyla, 17.07.2017 tarihinde aralarında yine Amerikan Doları üzerinden senet imzaladıklarını, senetlerin, bu sebeple 30.09.2017 ve 30.11.2017 tarihli olarak hazırlandığını, senetlerin imzalanması sırasında olur da inşaat yine tamamlanmazsa senet tarihlerinin de öteleneceğini kayıt altına alacak şekilde bir sözleşme talebinde bulunmalarına karşın ….’nun fazla vaktinin olmadığını bahane ederek sözleşme yazılmasına karşı çıktığını, o sırada senetlerin neden ve hangi şartlarda hazırlandığını kayıt altına almak istememesinin sebebinin, inşaat tamamlanmasa bile kendilerini ödemeye mecbur bırakmak olduğunu, zaten, senetleri imzalamalarının ardından arsa payı devrini de gerçekleştirmedikleri dikkate alındığında, sözkonusu senetlerin kötü niyet, hile ve desiseyle imzalattırıldığının ortaya çıkmakta olduğunu, 29.09.2017 tarihinde ilk senedin vadesi dolmak üzereyken inşaatın ince işçiliği halen bitmemiş olduğundan, müteahhitleri ….’ün, deliller arasındaki belgeyle inşaatın ince işçiliğinin 2017 Kasım ayı ortasına doğru biteceğini yazılı olarak bildirdiğini, takip eden süreçte müteahhitle aralarında yaşanan sorunlar nedeniyle inşaatın ilerlemediği gibi 15 Temmuz 2016’daki Darbe Girişimi sonrasında yaşanan gelişmelerin etkisiyle tüm ülkede gerek sosyal, gerekse ekonomik anlamda sıkıntıların her geçen gün kendini daha fazla hissettirmeye başladığını, her ne kadar senetlerin imza tarihinde, inşaatın 2017 yılı sonuna doğru biteceği öngörülmüş ise de, daha önceki taahhütlerine de uymayan müteahhitin inşaatı bitiremeyip, bu sefer 26.03.2018 tarihli yazılı beyanında inşaatın 1 ay sonra bitirileceğini beyan ettiğini, fakat inşaatın yapımının günümüzde halen tamamlanamamış olduğunu, inşaatın tamamlanma seviyelerini gösteren bilirkişi tespit raporlarının da deliller arasında mahkememiz dikkatine sunulmuş olduğunu, 07.08.2020 tarihinde yapılan son bilirkişi keşfinde dahi inşaatın tamamındaki fiziki inşaat gerçekleşme seviyesinin %71 civarında olduğunun belirtilmiş olduğunu, sonuç olarak davalılarla anlaşmaları gereği tapu payı alışverişınden kaynaklanan 30.09.2017 tarihli senetlerin ödenmesi için gereken İskan alımı aşamalarına gelinmediğinin kanıtlarıyla beraber ortada olduğunu, geçen süreçte döviz fiyatları arttığı için hem arsa payı şerefiye ödemeleri, hem de inşaat maliyetleri yükseldiğini, diğer taraftan kirada oturmaları ve kentsel dönüşüm kredisi kullandıkları bankanın ödemelerini yapmak durumunda kaldıkları için ellerindeki paranın da her geçen gün azaldığını ve ödemeleri yapamayacak derecede maddi sıkıntıya düştüklerini, durumlarını komşuları ile paylaştıktan sonra yaptıkları toplantıda …. ve …’a döviz üzerinden yapılan sözleşmeler konusunda 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası çıkarılan kanun doğrultusunda gayrimenkul satışlarında Türk Lirası kullanılacağı bilgisini paylaştıklarında, bu kişilerin imzaladıkları senetlerdeki tutarları aşırı derecede değerlenmiş olan Amerikan Doları üzerinden istediklerini söylediklerini, kendilerinin de arsa payı değişimine konu olan gayrimenkulün değerinin dövizle aynı seviyede artmadığını, dövizdeki artışın olağanüstü koşullar altında normalin üzerinde olduğunu ve hesaplamanın inşaat tamamlanıp tapu devrinin yapılacağı tarihteki emlak değerine göre yapılması gerektiğini savunduklarını, ancak …. ve …’un, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … ve …. esas sayılı dosyalar ile iyi niyetle borçlarına teminat olarak imzaladıkları senetlerle ilgili aralarında yazılı bir sözleşme bulunmamasını fırsat bilerek icra takibi başlattıklarını, oysa Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar kapsamında gayrimenkul satış bedellerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağını açıkça ortaya koymakta olduğunu, bu kişilerin yıllardır devam eden inşaat süreci boyunca ikamet ettikleri yerlerde kira ödeme yükümlülükleri olmadığı gibi banka kredisi de kullanmadıkları için maddi bir sıkıntı yaşamamış olduklarını, kendilerinin ise, davalı komşularının basiretsiz davranışları sebebiyle kötü niyetli olduğu apaçık ortada olan müteahhitle yıllarca süren ve sonuç vermeyen uzlaşma çabaları yüzünden evlerine taşınamadıkları gibi gerek kira, gerekse kentsel dönüşüm kredisinin taksitlerini ödemeye devam ettiklerini, sonuç olarak ailece maddi ve manevi olarak yıprandıklarını, kendilerine defalarca sözlü ve yazılı olarak yaşadıkları mağduriyeti belirtmelerine rağmen iyi niyete ve komşuluk ilişkisine sığmayacak yaklaşımlara, umursamaz tavırlara maruz kaldıklarını, dolayısıyla görülmektedir ki, davalının komşularının taksirle zarara sebebiyet vermenin ötesine geçerek kasıtlı şekilde kendilerini zarara uğratmaya, evlerini icra yoluyla haraç mezat sattırmaya, aralarında yaptıkları anlaşmanın dışına çıkarak kendilerine haksız kazanç sağlamaya çalışmakta olduğunu, sonuç olarak bahse konu inşaatın tamamlanmadığı, iskanlı daire tapularının çıkarılmadığı, herhangi bir arsa payı devri yapılmadığı, mahkemenin tapu dairesinden talep edeceği son 10 yıllık tapu arsa paylarını gösterir kayıtlar üzerinden de kanıtlanmış olacağını, oysa davalıların, kendilerine arsa paylarını devretmeleri koşuluyla verdikleri senetleri işleme koyarak, teslim etmedikleri malın bedelini talep etmekte olduklarını, diğer yandan 1 ve 2 nolu dairelerin sahibi komşularının da bu kişilere yine arsa payı ile ilgili olarak ödeme yükümlülükleri olmasına karşın, onlardan herhangi bir para tahsilatı yapılmamış olduklarını, dolayısıyla, başlatılan icra takibinin taraflarını zor durumda bırakıp mülklerini sattırmaya yönelik olarak kötü niyetli ve mesnetsiz olduğunu, kimsenin kendi edimini yerine getirmeden, karşı tarafın edimini ve ödemesini yapmasını isteyemeyeceğini beyanla; davanın kabulü ile 30.09.2017 vade tarihli, 5.608-USD miktarlı bono ile 30.09.2017 vade tarihli, 5.608-USD miktarlı bonolardan ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasından borcunun olmadığının tespitine, dava sonuna kadar icranın durdurulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, aksi taktirde icra takibi ile oturdukları evin satışa çıkarıldığı da gözetilerek icra dosyasına para yatması halinde bu paranın tedbiren davalı alacaklıya ödenmemesine, haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle, takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının tarafına ödenmesine, mahkeme masraf ve ücreti vekâletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davaya konu uyuşmazlığın kambiyo senedinden kaynaklanmakta olduğunu, 6502 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde bu tür uyuşmazlıkların çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun belirtilmiş olduğunu, bu sebeple davanın görev yönünden reddine karar verilmesini talep etmekte olduklarını, dava dilekçesi içerisinde çelişkiler mevcut olduğunu, davacı tarafın arsa payı devrine binaen takibe konu senetlerin verildiğini iddia etmekte olduğunu, kural olarak menfi tespit davalarında, davalı alacaklının alacağını ispatla yükümlü olduğunu, ancak takibe konu bono kambiyo senedi vasfına haiz olduğundan, illetten mücerret olduğunu, bu durumda bonodan dolayı borçlu bulunmadığını ispat yükünün davacı tarafa ait olduğunu, davacının borçlu olmadığını da ancak usulüne uygun yazılı bir delil ile ispat etmesi gerektiğini, bu açıklamalar ışığında, davacının dilekçe ekinde inşaat sözleşmesi, e-posta yazışmaları, taraflarca imzalanan tutanaklar, sözleşmeler ve fotoğraflar sunulmuş olduğunu, söz konusu dilekçe ve deliller incelendiğinde, icra takibine konu senetlerle alakalı, borçlu olmadığına veyahut senedin teminat senedi olarak verildiğine dair herhangi bir yazılı belge mevcut olmadığını, davacı tarafın senetlerin kötü niyet, hile ve desiseyle imzalattırıldığını iddia etmesinin, diğer beyanlar gibi mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın senet borcundan kurtulmaya yönelik açtığı işbu davada, ödemesi gereken bedele ilişkin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara ilişkin tebliğe atıf yapmış ve senet bedellerini, aşırı derecede değerlenmiş olan Amerikan doları üzerinden değil de Türk parası üzerinden ödemek istediklerini beyan etmiş olduğunu, söz konusu tebliğ, içeriğinden de anlaşılacağı üzere gayrimenkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelinin ve bu sözleşmeden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli kararlaştırılamayacağının belirtilmiş olduğunu, davaya konu kambiyo senetlerinin, gayrimenkul satışından veya sözleşmeden kaynaklı olarak verilmemiş olduğunu, aksi düşünülse dahi Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara ilişkin tebliğ Madde 8-21 ; “Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayan sözleşmeler kapsamında düzenlenecek kıymetli evraklarda yer alan bedellerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi mümkün değildir. Ancak, 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş ve dolaşıma girmiş bulunan bu kapsamdaki kıymetli evraklar anılan geçici madde hükmünden istisnadır. ” denmek suretiyle davaya konu senetlerin bu durumdan istisna olduğunun izahtan vareste olduğunu, davacı tarafın senetlere ilişkin borçlu olmadığını iddia etmesine karşın, sonrasında ödemeleri dolar kuru üzerinden değil de, Türk lirası üzerinden yapılması gerektiğine ilişkin işbu savunmasının da, borçlu olmadığına ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığını ispatlamakta olduğunu beyanla; öncelikle davanın görevsizlik yönünden usulden reddine, işbu talepleri yerinde görülmez ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın reddine, davanın açılmasında ve borcun ödenmemesinde tamamen kötü niyetli olan davacının İ.İ.K. M. 72/4 uyarınca alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup, uyuşmazlık; senedin veriliş sebebi, teminat amaçlı olarak verilip verilmediği, arsa payı devri için verilip verilmediği, davacının senetler nedeniyle borçlu olup olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dosyanın mahkememize Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28/02/2022 tarih ve… Esas … Karar sayılı kesinleşmiş görevsizlik kararı ile tevzi edildiği anlaşıldı.
Mahkememizin 24/01/2023 tarihli celsesinde davacı tanığı …’ın hazır bulunduğu ve tanığın; “davacı benim annem olur, dava konusu senedin düzenlenme aşamalarında ve yapılan toplantılarda bende vardım, davalı bizim komşumuz olur, kentsel dönüşüme giren projelerde evlerin metre kareleri değişecekti, bizim payımız bu değişiklikle artacaktı, davalı bize senet karşılığında tapuda devrinin yapılacağını söyledi, biz yapılacak olan kentsel dönüşüm projesi öncesinde apartman sakinleri olarak toplantı yapmıştık, bahsettiğim konuşmalar yapılan toplantıda geçti, davalı davacının da olduğu toplantıda bizim ona senet vermemiz karşılığında tapuda devirlerin yapılacağını söylediler, ancak bizim onlara senet vermemize rağmen tapuda işlemler yapılmadı, bu senetler teminat senedi olarak verildi, ancak tapuda devirler yapılmamasına rağmen senetler icraya konuldu, teminat şartı gerçekleşmedi” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşıldı.
Mahkememizin 24/01/2023 tarihli celsesinde davacı tanığı …’ın hazır bulunduğu ve tanığın; “davacı benim annem olur, dava konusu senet düzenlenirken ve bahsedilen toplantılar yapılırken ben orada değildim, ama senedin düzenlenme aşamalarından haberdarım, tapuda yapılacak olan devre karşılık dava konusu senedin davalı tarafa verildiğini biliyorum, senet teminat karşılığı verilmiştir, teminat şartı gerçekleşmemesine rağmen senet icraya konulmuştur, şerefiye bedellerinin ödenmesi ile ilgili biz davalı ile görüştüğümüzde ödemelerin ….’ya yapılacağını kendisine ….’dan ödemeleri alacağını söyledi, ben şerefiye bedellerini ….’nın hesabına yaptırdım, buna rağmen sonrasında biz … ile görüştüğümüzde ödemelerin yapılmadığını söyledi.” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşıldı.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya uyap sistemi üzerinden mahkememize gönderilmiş olup, davalı tarafça davacı taraf aleyhine senede dayalı olarak 68.311,52 TL (11.217 usd x 6,09) asıl alacak, 26.151,69 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 94.462,81 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, takibe konu senedin lehtarının davalı olduğu, keşidecisinin davacı olduğu, senet üzerinde nakden ibaresinin yer aldığı, USD birimi ile düzenlendiği görülmüştür.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer, fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer. (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372)
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Somut olayın değerlendirilmesinde, davacı tarafın Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile kambiyo senedine dayalı olarak aleyhine başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespitinin talep edildiği, takibe dayanak senedin incelenmesinde 30/09/2017 tanzim, 30/09/2017 vade tarihli 5.608,50 USD bedelli bononun nakden kaydı içerdiği, senedin bedelsizliğine dayalı işbu davada HMK m.190/1 uyarınca ispat yükünün davacı taraf üzerinde olduğu, senedin bedelsiz olduğuna, teminat amaçlı verilmiş olmasına rağmen teminat şartının gerçekleşmediğine dair davacı tarafça ispata elverişli yazılı delilin dosya kapsamına sunulamadığı, davacı vekilince dosyanın bilirkişiye tevdi talep edilmiş ise de uyuşmazlık konusu hususların Mahkememizce re’sen değerlendirilmesi gerekli hukuki konulara ilişkin olduğundan talep yerinde olmadığı, davacı asilin ve vekilinin 16/05/2023 tarihli duruşmada alınan beyanları uyarınca yemin deliline dayanmayacaklarının bildirildiği, açıklanan bu nedenlerle açılan davanın reddi ile, şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE;
1-Kötü niyet tazminatı taleplerinin şartlar oluşmadığından REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 1.613,19 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 1.433,29 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 15.114,05 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin ve davacı asilin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/05/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸