Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/285 E. 2022/283 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/285
KARAR NO : 2022/283

DAVA : Ticari Şirket Kayyım Atanması-Genel Kurul Çağrı İstemli
DAVA TARİHİ : 22/03/2022
KARAR TARİHİ : 23/03/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 23/03/2022

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin %50 oranında hissedarı olduğu davalı …’nin, nisap yokluğu nedeniyle organlarının çalışamaması ve genel kurulun da toplantıya çağırılamaması nedeniyle davalı şirket yönetimine “yönetim kayyımı” atanarak kayyıma; şirketin hukuki ve ekonomik devamlılığı açısından zorunluluk arz eden şirket sermaye artırımı yapılmak üzere ve ayrıca Avukatlık Kanununun 35/3 maddesi uyarınca avukat bulundurma yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi amacıyla avukat ve ayrıca şirketin mali danışmanda da yoksun durumda bulunması nedeniyle mali müşavir görevlendirilmesi amacıyla Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı yapmak üzere Av. ….’ın yönetim kayyımı olarak atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Talep, anonim şirkete kayyım atanması ve genel kurulun toplantıya çağrılması istemine ilişkindir.
Gerek 6102 Sayılı TTK ve gerekse özel yasalarda anonim şirkete temsil kayyımı atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK’nın 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanununun, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası” olduğuna ilişkin hükmü karşısında konu ile ilgili 4721 Sayılı TMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunun 426 maddesinde düzenlenen temsil kayyımlığı müessesesi, gerçek kişiler esas alınarak getirilmiş bir kurum olmakla birlikte tüzel kişiler içinde temsil kayyımı atanabileceği gerek öğretide (Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık-Mustafa Alper Gümüş-Sh. 103) ve gerekse yargı kararlarında (Yargıtay 11.H.D. 1988 tarih 65-3848 sayı vb.) kabul görmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 403/2. maddesinde kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı, 426. maddesinde vesayet makamının, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atayacağı, kayyım atamasının yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel olmayacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa kayyım atanacağına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
“Ticaret kanunumuzda mahkemeye anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerini (gerekçe ne olursa olsun) görevden alma ve yerlerine yenilerini atama yetkisi tanımamıştır; bu yetki genel kurula aittir. Bu nedenle mahkemenin yönetim kurulu üyelerini yönetim ve temsil yetkilerinin ellerinden alması sonucunu doğuran yönetim kayyımı atanması kararını ancak bu yetkilerin hukuken veya fiilen kullanılamadığı hallere özgü olarak verilebilmesi gerekir. Kısaca mahkeme yönetim kurulu üyelerinin sahip oldukları ve kullandıkları yönetim ve temsil yetkilerini, çoğunluğun gücünü kötüye kullandığı, azınlığı ezdiği, ortaklar veya yönetim kurulu üyeleri arasında derin anlaşmazlıklar olduğu, şirketin sürekli zarar ettiği vb. gibi gerekçelerle ellerinden alarak bir temsil kayyımına veremez. Yönetim kayyımlığı, yönetim boşluğu giderilinceye kadar devam eden geçici bir koruma önlemidir. Yönetim kayyımının görevi tüzel kişinin yasal organın oluşması ya da organın çalışmasındaki fiili veya hukuki tıkanıklığın giderilmesi (engelin kalkması) ile sona erer. Şu halde hakim, şirketin iyi yönetilmediği gerekçesiyle yönetim kayyımı atayamaz; diğer bir anlatımla, hakim şirket yönetiminde “yerindelik” denetimi yapamaz. MK’nın 427/4.maddesinin amacı şirketi daha iyi bir yönetime kavuşturmak değildir; bu olgu şirketin iç sorunudur. Şirket yönetiminin izlemek ve değerlendirmek yetkisi münhasıran genel kurula aittir. Yönetimi beğenmeyen ve yerinde bulmayan genel kurul, yönetim kurulu üyelerine görevden alabilir, tekrar seçmeyebilir; ibra etmeyebilir ve haklarında sorumluluk davası açılmasına karar verebilir. Yönetim kurulu üyelerinin şirketi özensiz yönettiği, hatta görev ve yetkilerini kötüye kullandıkları iddiaları da kayyım atanması yoluyla çözümlenemez. Ortaklar bu iddiaları genel kurula taşıyıp orada sorunlara çözüm arayabilirler. Bu konuda TK 37.maddedeki bilgi alma ve inceleme, 438.madedeki özel denetim isteme, TK 553 vd.’da ki yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açma, TK 445 ve 447 uyarınca genel kurul ve yönetim kurulu kararları aleyhine iptal ve butlan davaları açma ve (azlık olarak) 531.maddeye göre şirketin haklı sebeple feshini dava etme haklarından yararlanabilirler. Kısaca ortaklar bütün bu konulardaki ihlal iddialarını ve azınlığın çoğunluk tarafından ezildiği yakınmalarına TK’nın tanıdığı bireysel ya da azlık hakları ile çözüm aramak zorundadırlar. Bu yolda gitmeyerek anılan gerekçelerle mahkemeden şirkete yönetim kayyımı atanmasını istemek mümkün değildir.” (Prof. Dr. Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklığa Yönetim Kayyımı Atanması, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt 91, Sayı 5, Yıl 2017, sahife 17,24 ve 25).
Somut olayda, davacı vekili yönetim organlarının “nisap yokluğu” sebebiyle devamlı ve hukuken geçerli bir şekilde çalışamadığından bahisle davalı şirkete kayyım atanmasını talep etmiş ise de, davalı şirketin organlardan yoksun kalmadığı ve yönetim boşluğu olmadığı anlaşılmaktadır.
TK’nun 411 ve 412.maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, TTK’nun 410/2 maddesinde yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle tek bir pay sahibinin genel kurulu toplantıya çağırabileceği düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere 2.fıkra hükmü genel kurulun bazı olağanüstü durumlarda toplantıya çağrılmayı sağlamak amacıyla öngörülmüştür. Somut olayda organ yokluğu hali sözkonusu değildir. TTK’nun 411.maddesinde pay sahiplerinin yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebileceği, ilgililerin yaptığı çağrıya, yönetim kurulunun veya limited şirketlerde sorumlu müdürün olumsuz cevap vermesi veya yapılan çağrıya kayıtsız kalması durumunda, toplantının yapılması için mahkemeden izin talep edilebileceği, TTK m. 412 hükmünde yapılan düzenleme uyarınca; pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin karar verebileceği, mahkemenin toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atayacağı düzenlenmiştir. Davacı tarafça bu hususta gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebileceğine ilişkin davalı şirkete usulüne uygun çağrı yapıldığı iddia ve ispat olunmadığından şartları oluşmayan davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
2-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 23/03/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır