Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/255 E. 2023/188 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/255 Esas
KARAR NO : 2023/188

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/03/2022
KARAR TARİHİ : 03/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin mazot/pompa/enjektör tamir, bakım ve yedek parça servis işi yapmakta olduğunu, daha önce aracının tamirini yapmış olduğu davalı …’in servis işletmeciliği yaptığı minibüsünün arızalanması üzerine … plakalı … marka minibüsü davacının tamirhanesine getirilmiş olduğunu, daha önce tamiri yapılmış olan söz konusu aracın yeniden enjektörünün arızalandığı, enjektörün arızalanmasının sebebinin aracın depo şamandırasında meydana gelen bir arızadan kaynaklandığının tespit edilmiş olduğunu, bu sebeple aracın öncelikle depo temizliği yapılması için farklı bir servise götürülmüş, orada depo temizliği yapıldıktan sonra davacının servisinde tamiri yapılarak teslim edilmiş olduğunu, ardından aynı gün içerisinde davalı …, davacıyı arayarak aracın arızalandığım bildirmiş, araç servise getirtildiğinde aracın kontrolü yapılmış, enjektörden kaynaklanan bir arızasının olmadığı, pompadan kaynaklandığının tespit edilmiş olduğunu, bunun üzerine davalı …’e bilgi verilerek fiyatlandırma yapılmış olduğunu, …’in kabul etmesi üzerine pompanın tamiri yapılmış ve aracın teslim edilmiş olduğunu, davalı … tarafından kısmi ödeme “yapılmış olup kalan bakiyeyi daha sonra göndereceğini söylese de kalan bakiyenin gönderilmemiş olduğunu, davacının borcunu tahsil edebilmek adına Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosya ile takip başlatmış ve bu takibe davalı tarafından itiraz edilmiş olduğunu, davalı tarafından zaman kazanmak için ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edilmiş olduğunu, arz ve izah olunan nedenler ile; davalarının kabulüne, davalı tarafın haksız itirazının iptaline, Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … E, sayılı dosyası üzerinden takibin devamına, alacak likit olduğundan davalı aleyhine 9620’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin dava dilekçesinde özetle; hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla davanın yasal yetkili mahkemede açılmamış olduğunu, ikamet adresinin Çekmeköy olduğunu, iş bu nedenlerle mahkemenin yetkisiz olup yetkili Mahkemenin İstanbul Anadolu Adliyesi olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davacının talep ettiği tüm alacaklarının zamanaşımına uğradığından zamanaşımı itirazında bulunuyor ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, kişinin tamirhanesinde yapılmış olan işlemlerin her defasında beş dakika geçmeden yolda kalmak mağduriyetine düşmüş olduğunu, her yaptırdığı işlem sonrası ayıplı hizmet olmasına rağmen ödemelerini gerçekleştirerek ayrılmış oluğunu, kişinin kendisinden habersiz olarak ve kendisine bildirmeden tarafına haksız ve fahiş olarak fatura oluşturmuş olduklarını, fakat faturanın tarafına hiçbir şekilde ulaştırılmamış ve defter kayıtlarıma işlenmemiş olup faturadan icra bildirimi olunca haberinin olduğunu, fatura tarafına hiçbir şekilde bildirilmediğinden içeriğini de tespit edememiş durumda oluğunu ve tarafınca hiçbir şekilde onaylanmamış ve görülmemiş şekilde değiştirildiği söylenen parçanın fiyatının da bilirkişi nezdinde bahse konu gündeki piyasa fiyatının incelenmesi gerekmekte olduğunu, deliller arasında sunmuş olduğu dekontlar ve mesajlaşma kayıtlarından da anlaşılacağı üzere davacıya herhangi bir borcunun bulunmayıp arızası giderilmeyen araç ile ayrılmış bulunmakta oluğunu, davacı tarafından değiştiği söylenen hiçbir parça veya fiyatlama için imza atmadığını, deliller arasında sunmuş olduğu mesaj aşamalardan da kişi kendi söylemiyle yapılan arızanın giderilmediğini ve kendisinin borcunun olmadığını beyan etmekte olduklarını, kişinin ayıplı işlemleri nedeniyle hem maddi ve manevi olarak zarara uğramış durumda olduğunu, işlem gününe bakıldığında da hiçbir şekilde kabul etmediği ve haberi olmayan faturanın yasal süresinde düzenlenmeyip yasal şekilde de taraflarına ibraz edilmemiş olduğunu, davacı tarafın, davasına dayanak olması için usulüne uygun olarak düzenlenmiş herhangi bir belge veya fatura da sunmamış olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle beraber söz konusu cari hesaba konu faturalar hakkında herhangi bir bilgilerinin bulunmamakta ve dolayısıyla, dayanak belgeler hakkında herhangi bir inceleme yapmalarının da mümkün olmadığını, davacı tarafın dayanak belgelerini sunmadan sadece farazi bir takım iddialarla açtığı iş bu davanın, yasaya ve usule aykırı olup reddinin gerekmekte olduğunu, davacı tarafın davalıdan gerek asıl alacak yönünden, gerekse de feriler yönünden hiçbir talep hakkı bulunmadığı göz önüne alınarak davanın reddinin gerekmekte olduğunu, dolayısıyla salt faturanın kesilmesinden; iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabul edildiği anlaşılmayacağı gibi fatura konusu işin de yapılarak iş sahibine teslim edildiğinin davacı tarafından kanıtlanmış olmasının zorunlu olduğunu, belirtilen sebeple soyut ve hukuki mesnetten uzak davanın bu yönden de reddinin gerektiğinin açık olduğunu, tanzim edilmeyen ve davalının haberi dahi olmadığı faturalara ilişkin davalının herhangi bir borcu bulunmamakta olduğunu, açıklananhususlar neticesinde usule ilişkin itirazlarınında dikkate alınarak davanın usulden reddine, esasa girilecek olursa yasal dayanaktan yoksun ve mesnetsiz davanın esastan reddine, davacı tarafın asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahküm edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Küçükcekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasıyla başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce icra dosyası, tarafların ticari sicil kayıtları, esnaf odası kayıtları, vergi dairesi kayıtları, Ba-bs formları celp edilmiş, taraf delilleri toplanmıştır.
Küçükcekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 9.186,40 TL asıl alacak ve 145,42 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.331,82 TL alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “Bakiye fatura bedeli” olduğu, davalı takip borçlusu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
Davacı ve davalı tarafın gerçek kişi olması ve dosyada mevcut müzekkere cevapları nedeniyle öncelikle dava şartları yönünden görev hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre görev hususunun belirlenmesinde bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan, iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Dosyada mevcut Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün müzekkere cevabı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Esnaf ve Sanatkarlar Odası müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere; davacı gerçek kişinin işletme hesabına göre defter tuttuğu, 2. Sınıf tacir olduğu, işletme faaliyetlerinin Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını ve dolayısıyla esnaf sınırını aşmadığı görülmektedir.
Yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması gerekmektedir. Dosya mevcut vergi dairesine kayıtlarına göre davacı tarafın yukarıda açıklanan nedenlerle işletme esasına göre defter tuttuğu, 2. Sınıf tacir olduğu ve nakdi sermayesinden ziyada bedeni çalışmalara dayanılan bir iş kolunda faaliyetini sürdürdüğü sabit olduğundan tacir olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Buna göre dava konusu uyuşmazlık mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde olmadığından, uyuşmazlık Mahkememizin görev alanına girmemektedir. Uyuşmazlığın ticari dava olmaması nedeniyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi bu davanın yargılamasını yapmakta görevli olduğundan, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın davaya bakmaya mahkememiz görevli olmadığından HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle Usulden Reddine,
2-6100 s. HMK’nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulduğu takdirde işbu dava dosyasının görevli ve yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 s. HMK’ nun HMK’ nun 20/1. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde davacı tarafça mahkememize başvurulmadığı taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 s. HMK’nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri, vekalet ücreti ve harcın görevli mahkemece karar altına alınmasına,
5-6100 s. HMK’ nun 333/1. maddesi gereğince işbu kararın kesinleşmesinden sonra gider avansından artan kısmının davacılara iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenecek olan istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili (e-duruşma ortamında) ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/03/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır