Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/221 E. 2023/763 K. 14.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/221 Esas
KARAR NO : 2023/763

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/03/2022
KARAR TARİHİ : 14/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/08/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkili şirketten 18.08.2021 tarihinde satın almış olduğu 13 adet yeni … marka motorlu araçlar ile ilgili olarak özel … indirimleri aldığını, bu doğrultuda müvekkili şirket ile davalı borçlu arasında 18.08.2021 tarihinde … araç satış sözleşmesi imzalandığını, sundukları sözleşmede davalı borçlunun sağlamış olduğu indirim tutarlarının yer aldığını, davalı şirketin sözleşmenin “4. Beyan ve Yükümlülükler” bölümünün 4.1. Maddesinde satın aldığı araçları, trafik sicilde kendi adına tescil etmeden üçüncü kişilere devretmemeyi, araçların trafik tescil tarihinden itibaren 6 (altı) ay geçmeden ve araçlar 10.000 km yol kat etmeden araçları üçüncü kişilere satmamayı, belirtilen yükümlülüklerin ihlali halinde ilgili araçlara ilişkin … İndirimi tutarını 15 (onbeş) gün içerisinde müvekkil şirkete iade etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak müvekkil şirket tarafından yapılan kontroller sonucunda, söz konusu 13 adet aracın 24.08.2021 tarihinde üçüncü kişilere satıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine davalı borçluya 10.11.2021 tarihinde Bakırköy …. Noterliği’nin …. Yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, bu ihtarnamede, 18.08.2021 tarihli protokolde vermiş olduğu taahhütleri ihlal etmesi nedeniyle söz konusu araçlar ile ilgili sağlamış olduğu … indirim tutarı olan 283.530,00 TL (İkiYüzSeksenÜçBinBeşYüzOtuzTürkLirası) + KDV’yi müvekkil şirkete iade etmekle yükümlü hale geldiğinin bildirildiğini, davalı borçlu tarafında herhangi bir ödeme yapılmadığı için Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile borçlu hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile davalının haksız ve kötü niyetli itirazının iptalini ve takibin devamını, avalı hakkında %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesiyle dayanak gösterdiği hükmün kendi içinde çelişkilerle dolu geçersiz bir hüküm olduğunu, beyan ve yükümlülük hükmünün ihlali halinde indirim tutarının iade edileceği düzenlemesi geçersiz bir düzenleme olduğunu, davacı tarafından dayanak gösterilen sözleşmenin müvekkili tarafından müzakere imkanı olmadan kabul edildiğini, söz konusu sözleşmede yer alan hükümlerin TBK madde 23 hükmü gereği müvekkili lehine yorumlanması gerektiğini, eldeki bu dava bakımından önemli olan hususun iş bu hükmün hukuki mahiyetini analiz etmek ve davacının talebinin kabul edilebilir olup olmadığının tespit edilmesi olduğunu, … tarafından iş bu davaya konu araçlar “maliyetinin altında” satılmadığını, ortada filonun doğrudan bir zararı olmadığını, muhtemel olarak … tarafından piyasadaki parakende satış fiyatlarının etkilenmemesinin amaçlandığını, davacının fiyat politikasına ilişkin ekonomik bir karardan ibaret olduğunu, bu durumun müvekkilini ilgilendirmesinin beklenemeyeceğini, davacının başvurduğu yolun … indirim ücreti olarak adlandırdığı ve müvekkiline satım esnasında ödetmediği tutarı bugün ödenmesini sağlamak olduğunu, davacı tarafın hazırladığı sözleşmesinde yaptığı indirimi kullandırma konusunda bir takım gereklilikler düzenlediğini, bu gerekliliklerin sağlanmaması halinde, kullandırdığı indirimin kendisine iade edilmesi gerektiğini düzenlediğini, ancak dava dilekçesiyle, “sözleşmeye aykırılık” iddiasında bulunduğunu, bu durumda, dayanak gösterdiği hükmün niteliğinin tespit edilmesi ve sözleşmeye aykırılık iddiasının kabul edilebilir olup olmadığının ortaya konulması gerektiğini, ilgili, hükmün bir yapmama borcu olarak değerlendirilebileceğini, bu durumda, asla kabul anlamına gelmemek kaydıyla, varsayımsal olarak TBK madde 113 çerçevesinde “Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmünün dayanak olarak gösterilebileceğini ancak ifade edildiği üzere davacının müvekkilinin hareketi neticesinde hiçbir zarara uğramadığını, araçları maliyeti altında satmadığını, kendi karının bir kısmını yansıtmamış olabileceğini, keyfi olarak uygulanmayan indirimin zarar olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, uğranılan zararın ispat edilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin mücbir sebep dolayısıyla araçları elden çıkardığını, müvekkilinin perakende ticaret alanında faaliyet gösteren bir limited şirket olduğunu, müvekkilinin müdürler kurulu başkanı …’nin işbu sözleşmenin ifası tarihlerinde yoğun bakıma girdiğini ve 45 gün kadar yoğun bakımda kaldığını, aynı zamanda şirket ortağı olan yetkili müdürden haber alınamaması sebebiyle şirketin önemli maddi sorunlarla karşılaştığını, firmanın nakit sıkıntısı yaşadığını ve iş akış zincirinde önemli aksaklıkların meydana geldiğini, bu hususların mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, takibin haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle reddolunan meblağın %20 ‘sinden aşağı olmayacak miktarda kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı yana yükletilmesini iddia ve talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
-Mahkememizce icra dosyası, araç tescil kayıtları, araç satışına ilişkin fatura ve belgeler, ödeme evrakları dosya arasına alınmış ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
-Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 334.565,40- TL asıl alacak, 2.509,24 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 337.074,64- TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “18.08.2021 Tarihli Protokol, Bakırköy …. Noterliğinin 10.11.2021 Tarihli …. Yevmiye Numaralı İhtarnamesi” olduğu, davalı takip borçlusu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
-2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
-İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
-Tarafların iddia ve savunmalarının incelenmesinde taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın; taraflar arasında imzalandığı ihtilafsız olan … araç satış sözleşmesi uyarınca davalının yükümlülüklerini ihlal edip etmediği, davacının bu sebeple davalıdan … indirim tutarı talep edip edemeyeceği, talep edebilecekse miktarının ne olduğu, davalının savunmasına göre ise davacının sözleşmede imzasının olmamasının sözleşme sebebiyle talepte bulunmasına engel oluşturup oluşturmadığı, sözleşmenin 4.1 maddesinin geçerli olup olmadığı, davalı tarafından ileri sürülen sebebin mücbir sebep teşkil edip etmediği, bu durumun davalının sorumluluğuna etki edip etmediği hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır.
-Her ne kadar davalı tarafça sözleşmede davacı yanın imzasının bulunmadığı iddia edilerek sözleşmenin geçersiz olduğu iddia edilmiş ise de davacı tarafça ibraz edilen sözleşmede davalı yanın imzasının mevcut olduğu, davacı yanca imza eksikliğinin her aşamada tamamlanabilecek eksiklerden olduğu, davacı tarafın iddia ve beyanlarıyla davalı tarafça imzalanan sözleşmeyi açıkça kabul ettiğinin anlaşıldığı görülmekle davalı yanın bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir.
-Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda uyuşmazlığın çözümü amacıyla öncelikle davalı tarafın taraflar arasındaki sözleşmede yer alan ve dava konusu alacağa dayanak olan “Beyan ve Yükümlülükler” başlıklı bölümünün 4.1. Maddesinin hükümsüz olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
-Somut olayda taraflar arasında imzalanan “… Araç Satış Sözleşmesi”‘nin “Beyan ve Yükümlülükler” başlıklı bölümünün 4.1. Maddesinde; “Bayi tarafından bildirilen adetlerde alım yapan ya da belirlenmiş niteliklere sahip olan … Müşterisi’nin özel indirimler ve/veya fiyatlardan yararlanmak istemesi halinde, … Müşterisinin
Araçları yalnızca kendi kullanımı için satın aldığını,
… İndirimi’ni üçüncü kişilere kullandırmayacağını ve … İndirimi’ne konu araçları piyasada yeniden satma amacı olmadığını,
Satın aldığı Araçları trafik sicilde kendi adına tescil ettirmeden üçüncü kişilere devretmeyeceğini, .
Trafik tescil tarihinden itibaren 6 (altı) ay geçmeden ve 10.000 km yol kat etmeden üçüncü kişilere satmayacağını,
Aracın ağır hasar görerek pert veya cebri icra yoluyla satışı halinde bu durumu derhal yazılı olarak Bayi’ye bildireceğini,
… İndirimi’ni gizli bilgi olarak saklayacağını, bu bilgilere ulaşma imkanı bulunan personelini de bu yükümlülükten haberdar edeceğini,
İş bu Sözleşme’deki beyanlarının gerçek olmadığının anlaşılması veya yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde ilgili Araçlara ilişkin … İndirimi tutarını 15 (onbeş) gün içerisinde Bayi’ye iade edeceğini, beyan, kabul ve taahhüt eder
… Müşterisi’nin ekonomik durumunun ciddi şekilde bozulmasına yol açan koşulların ortaya çıkması halinde … Müşterisi, Araçların iş bu Taahhütname’nin ihlaline yol açmaksızın satışı imkanlarını değerlendirmek üzere akul süre önceden Bayi ile iletişime geçeceğini beyan ve taahhüt eder.” düzenlemelerine yer verildiği görülmektedir.
-Bilindiği üzere hukukî işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukukî ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdi ilişki” denir. Doktrin ve uygulamada sözleşme yerine “akit”, “mukavele” veya “bağıt” kelimeleri de kullanılmaktadır. Sözleşme; hukukî bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşmasını ifade eder.
-2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 12/1. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu düzenlendiği gibi, 48/1. maddesinde de herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetinin bulunduğu kabul edilerek kişilerin irade özgürlüğüne sahip olduğu temel ilke olarak benimsenmiştir. Borçlar Hukukumuza hâkim olan “Sözleşme serbestliği” ilkesinin kaynağı da irade özgürlüğüne dayanmaktadır.
Sözleşme serbestliği ve özgürlüğünün; sözleşme yapıp yapmama, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini, tipini ve şeklini belirleme, sözleşmenin içeriğini değiştirme ve sözleşmeyi ortadan kaldırma gibi biçimleri bulunmaktadır.
-Somut olayda uygulanması gereken ve sözleşmenin imzalandığı tarih ile dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Sözleşme özgürlüğü” başlığı altında düzenlenen 26. maddesinde;
“Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” şeklindeki hüküm ile tarafların kanunda öngörülen sınırlar içinde, sözleşmenin içeriğini özgürce belirleyebilecekleri kabul edilmiştir.
-Sözleşmenin içeriği kavramından anlaşılması gerekenin ne olduğu Kanun’da açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte doktrinde tarafların yapmış oldukları sözleşme kapsamında, üzerinde anlaşmaya vardıkları her şeyin sözleşmenin içeriğine dâhil olduğu ifade edilmektedir. Tarafların belirlediği edim veya edimler, bu edimlerin nerede ve ne zaman yerine getirileceği, yan edim ve yükümlülükler, sözleşmenin şekli, tarafların yapmaması gereken fiil ve davranışlar ile pek çok şey sözleşmenin içeriğine dâhildir (Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2021 tarihli ve 2017/15-259 E., 2021/486 K. sayılı kararı).
-Tarafların özgür iradeleri ile oluşturup, içeriğini serbestçe belirledikleri sözleşmenin kurulmasından sonra sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kararlaştırılan şekilde ve zamanda yerine getirmek zorunda olmaları temel kural olup, bu kurala “Ahde vefa (söze bağlılık)” ilkesi denilmektedir. Latince “pacta sunt servanda” olarak ifade edilen ahde vefa ilkesi, insanların verdikleri sözleri tutması gerektiğini dile getiren ahlâkî bir prensiptir. Herkes sözleşme ile verdiği sözde durmalıdır ve sözleşme yapıldıktan, bir takım haklar ve yükümlülükler doğduktan sonra, tarafların özel durum ve ilişkilerinde ortaya çıkan değişikliklere bakılmamalıdır ve bu değişiklikler sözleşme ile verilen sözü etkilememelidir. Yani taraflar değişikliklere karşın, kendileri için zor da olsa verdikleri sözü yerine getirmelidirler (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 26-27). Aynı zamanda dürüstlük kuralının da bir görünümü olan “ahde vefa (anda bağlılık)” ilkesi gereğince kişilerin serbest iradeleriyle sözleşme ile verdikleri sözleri ve karşılıklı taahhütlerin, bu kişiler arasında bağlayıcı olduğu kuşkusuzdur.
-6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Tacir olmanın hükümleri” başlıklı 20/2. maddesindeki “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır.” düzenlemesine 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 18/2. maddesinde de yer verilmiştir. Bu hüküm tacire belli durumlarda daha önce taahhüt etmemiş olduğu bazı edimler yüklenmesi veya tacirin daha geniş bir sorumluluk altına sokulması şeklinde, “külfet” niteliği taşımaktadır. Basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü, objektif bir özen ölçüsü getirmekte olup, tacirin aynı ticaret alanında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni gösterme yükümlülüğüdür. Tacirin özellikle ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranması, üstleneceği yükümlülüklerin kapsam ve sonuçlarını tartarak işlem yapması zorunludur.
-Genel işlem koşulları 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’dan önce 818 sayılı BK düzenlemesi içerisinde yer almasa da kamu düzeni, ahlâka aykırılık, kişiliğin korunması, sosyal adalet gibi farklı hukuki dayanaklarla bu husus pek çok yargı kararı ile (örneğin; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli, 1996/3-717 E., 1996/850 K. sayılı kararı) kabul görmüştür. Yine TBK’nın yürürlüğünden önce mevzuatımızda, oldukça sınırlı sayıda ve dar kapsamda da olsa, genel işlem koşullarına ilişkin bazı hükümler yer almıştır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 766, 1266; 5464 sayılı Banka ve Kredi Kartları Kanunu m. 24; Sermaye Piyasası Kurulunun Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Tebliği m. 47/3 gibi). Bu düzenlemelerden biri de tüketici hukukunda mevcuttur.
– Sözleşmeye müzakere edilmeden konulan bir hükmün haksızlığını denetleyen hâkimin ana ölçütü dürüstlük kuralıdır. Tüketici ile müzakere edildiği ispatlanan bir hükmün, tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu anlaşılsa dahi, haksız şart olarak nitelendirilmesi mümkün değildir (Karadağ, Ö.: Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar, Ankara 2014, s. 141).
-Buna göre her ne kadar davalı tarafça tarafların serbest iradeleriyle imza altına aldıkları sözleşmenin “Beyan ve Yükümlülükler” başlıklı bölümünün 4.1. Maddesinin hükümsüz olduğu iddia edilmiş ise de sözleşmenin taraflarının tüzel kişi tacir oldukları, davalı şirketin iş bu sözleşmede tüketici sıfatının yer almadığı, yukarıda yapılan açıklamalar da gözetildiğinde taraflar arasındaki bahsi geçen sözleşme düzenlemelerinin haksız şart teşkil ettiği iddialarının kabul edilemeyeceği, tüzel kişi tacirlerin serbest iradeleriyle iş bu sözleşmeye imza altına aldıkları, davalı tarafın sözleşmedeki tüm maddeleri kabul ederek dava konusu araçları satın aldığı ve bu doğrultuda taahhütlerde bulunduğu kanaatine varıldığından, davalı tarafın sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğuna ilişkin iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
-İlgili maddenin geçerlilik şartlarının irdelenmesinin akabinde sözleşmede yer alan “Beyan ve Yükümlülükler” başlıklı bölümünün 4.1. Maddesinin niteliğinin irdelenmesi gerekmektedir. Davalı tarafın cevap dilekçesinde yer verdiği üzere sözleşmede yer alan iş bu hükmün bir “yapmama borcu” olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ancak iş bu borcun “yapmama borcu” “olarak nitelendirilmesi bu borç kapsamında cezai şart belirlenmesine engel teşkil etmeyecektir. İş bu madde ile davalı taraf bir yapmama borcunu üstlenmiş, bu kapsamında borcun ifa edilmemesi halinde cezai şart olarak karşılığı tarafların serbest iradeleriyle belirlenerek sözleşmede yer almıştır.
-Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Sermet Akman, Halûk Burcuoğlu, Atillâ Altop, Selahâttin Sulhi Tekinay: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).
-Buna göre yapılan açıklamalarda da yer verildiği üzere taraflar arasında imzalanan “… Araç Satış Sözleşmesi” ile davacı taraf davalı yana sözleşme ekinde yer alan 13 adet aracın satışını gerçekleştireceğini taahhüt etmiş, bu doğrultuda araç satışında sözleşme ile bir kısım indirimler yapacağını belirtmiştir. Ancak taraflar arasında imzalanan sözleşmede davacı taraf yapılan … indirimini bir kısım kurallara bağlamış, bu kuralların ihlali halinde yapılan indirimlerin davalı tarafça geri ödenmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Davalı taraf iş bu sözleşmeyi serbest iradesi ile imzalamış, davacı taraf ise bu hükmü sözleşmenin imzalanması için esaslı unsur olarak görmüştür. Davacı tarafça bu bedelin talep edilebilmesi için ayrıca zararını ispat külfeti bulunmamaktadır. Zira söz konusu hüküm sözleşme ile kararlaştırılmış cezai şart niteliğinde olduğundan taraflarca sözleşmede kararlaştırılmış olması yeterlidir. Bu nedenle davalı tarafça sözleşme ile verilen taahhütlerin yerine getirilmemesi halinde yapılan indirimlerin cezai şart olarak davacı tarafa ödenmesi gerektiği Mahkememizce kabul edilmiştir.
-Bu doğrultuda dava ve sözleşmeye konu araçların davalı adına tescil ile davalının üçüncü kişilere araç satış tarihlerinin kıyaslanarak, taraflar arasındaki sözleşme doğrultusunda davalı tarafın … satışından kaynaklı olarak faydalandığı indirim bedelleri ve buna bağlı varsa, KDV miktarlarının hesaplanması amacıyla dosyanın SMMM bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 09/11/2022 tarihli raporda özetle; Tablo 1 de detayları verilen dava konusu araçlara ilişkin davacı tarafından davalıya
yapılan … indirim tutarının 187.599,34 TL+33.767,88 TL KDV olmak üzere toplamda
221.367,22 TL olduğu,
Tablo 2 de detayları verilen dava konusu araçlara ilişkin taraflar arasında yapılmış
sözleşmeye istinaden, davacı tarafından davalıya perakende fiyatı üzerinden satış
yapılmış olması halinde yapılacak olan indirim tutarının 243.135,55 TL+43.764,40 TL
KDV olmak üzere toplamda 286.899,95 TL olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Mahkememiz dosyası kök raporda belirlenen indirimsiz araç toplam satış bedellerinin hangi tarihler ve faturalar baz alınarak belirlendiği tespit edilemediğinden bu hususun irdelenerek ek rapor düzenlenmesi amacıyla yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 25/01/2023 tarihlide raporda özetle; kök raporda TABLO 1’de ayrıntıları verilen indirimsiz araç toplam satış
bedellerinin hangi tarih ve faturaların baz alındığı aşağıda ayrıntılı olarak listelenmiş ve
örnekleri iş bu ek rapor ekinde arz edilecek olan 13 adet bayi alış faturalarından tespit
edildiği, bayi alış faturalarının indirim bedelleri düşüldükten sonra net tutarlar
üzerinden düzenlendiğinin bildirildiği görülmüştür.
-Alınan bilirkişi kök ve ek raporları taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, tarafların bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarını ibraz ettikleri görülmüştür.
-Mahkememizce alınan raporlar dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuştur.
-Yukarıda yer verilen açıklamalar, alınan bilirkişi raporları ile birlikte Mahkememizce yapılan değerlendirmede; davalı tarafça taraflar arasındaki “… Araç Satış Sözleşmesi” kapsamında 13 adet aracın satın alındığı, araçların satın alınması sırasında sözleşme ile araçların tescil tarihinden itibaren 6 ay geçmeden ve 10.000 Km yol kat etmeden 3. Kişilere devredilemeyeceğinin taahhüt edildiği, ve fakat alınan bilirkişi raporları ve tescil kayıtları ile sabit olduğu üzere 6 aylık süre dolmadan davalı tarafça araçların dava dışı 3. Kişilere satış ve devirlerinin yapıldığı, bu hususta davacı tarafa herhangi bir bildirim ya da görüş sorulmadığı, davalı tarafın sözleşme ile yüklendiği borcu yerine getirmediği, basiretli tacir olarak davalı tarafın sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirmesi ve sonuçlarına katlanması gerektiği, bu nedenle davacı tarafın sözleşme ile yapılan indirim tutarlarını sözleşme kapsamında talep edebileceği Mahkememizce kabul edilmiştir.
-Her ne kadar davacı tarafça sözleşme kapsamında yapılan indirim bedeli 283.530,00 TL + KDV bedeli olmak üzere toplam 334.565,40 TL olarak belirlenmiş ise de davacı tarafın talep edebileceği indirim tutarının davalıya satış tarihi itibariyle perakende fiyatı üzerinden satış yapılması durumuna göre belirlenen indirim tutarından ibaret olduğu, bu miktarın bilirkişi raporuyla sabit olduğu üzere 243.135,55 TL olduğu görülmektedir. Davacı tarafça KDV bedeli yönünden talepte bulunulmuş ise de KDV bedelinin indirimli tutarlar üzerinden davalı yana satış sırasında yansıtıldığı, bu nedenle davacı tarafın yeniden KDV bedeli talep etmesinin yerinde olmadığı anlaşıldığından takibin 243.135,55 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir.
-Davalı tarafın cevap dilekçesi ile mücbir sebep iddiasında bulunduğu görülmektedir. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin “Beyan ve Yükümlülükler” başlıklı bölümünün 4.1. Maddesinde “… müşterisinin ekonomik durumunun ciddi şekilde bozulmasına yol açan koşulların ortaya çıkması halinde … müşterisi, araçlar iş bu taahhütnamenin ihlaline yol açmaksızın satış imkanlarını değerlendirmek üzere makul süre önceden bayi ile iletişime geçeceğini beyan ve taahhüt eder” düzenlemesine yer verildiği görülmektedir. Hal böyle olunca davalı tarafın davalı şirketin ekonomik olarak zor bir dönemden geçtiğinin ispatı halinde dahi, sözleşmede yer verilen cezai şartın geçersiz hale gelebilmesi için davacı tarafa bildirimde bulunulması ve bu doğrultuda işlem yapılması gerektiği tüzel kişi tacir olan taraflarca sözleşmede hüküm altına alınmıştır. Davalı tarafın bu kapsamda sözleşmeye uygun hareket ettiğine ilişkin bir bilgi ya da belge ibraz etmediği görülmektedir. Bu nedenle davalı tarafın mücbir sebep iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
-Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
-Buna göre davalı borçlu tarafından sözleşme ve faturalar ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
-Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 243.135,55 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz üzerinden devamına,
-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktarın %20’si üzerinden hesap edilen 48.627,11 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 16.608,59-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 5.756,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 10.852,19-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 5.756,40-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 1.250,00 TL bilirkişi ücreti, 155,25-TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 1.485,95-TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına (%72,13) göre hesap edilen 1.071,83-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yargılama sırasında sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Kabul edilen miktar yönünden davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 37.038,98-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddine karar verilen miktar yönünden davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 15.030,25-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca İstanbul Arabuluculuk Bürosu’nun … numaralı arabuluculuk dosyasında suç üstü ödeneğinden karşılanarak ödenen 1.560,00 TL’nin davanın kabul red oranına (%72,13) göre hesap edilen 1.125,24-TL’sinin davalıdan, 434,76-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin e-duruşma ortamında, davalı vekilinin ve feri müdahil vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/07/2023

Katip ….
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır