Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/183 E. 2022/171 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/183 Esas
KARAR NO : 2022/171

DAVA : Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/02/2022
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının yapılan dosya incelemesi neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekikli ve davalı …’ın, …’ın, …’un, …’ın sermaye koyarak ortak olması ile … şahıs şirketinin kurulmuş ve tescil edilmiş olduğunu, söz konusu şirketin normalde müvekkili adına kurulacakken tescil zamanında … … şahıs şirketi olarak kurulmuş olduğunu, … …’in şahıs şirketine ait elektrik, su, telefon abonmanlığının da müvekkili adına açılmış olduğunu, müvekkilinin belli bir süre sonra söz konusu şirkette yer alan ortaklığından çıkmayı tercih etmiş olduğunu, kendisinin şahıs şirketi kurulurken vermiş olduğu sermayeye ve yapmış olduğu masraflara binaen de … tarafından müvekkiline 5 adet her biri 18.000,00 TL tutarlı kambiyo senetleri verilmiş olduğunu, kambiyo senetlerinden birinin tahsil edilmiş olup, 04.02.2019 düzenleme tarihli 04.03.2019 vade tarihli 18.000,00 TL, 04.01.2019 düzenleme tarihli 04.02.2019 vade tarihli 18.000,00 TL, 04.12.2018 düzenleme tarihli 04.01.2019 vade tarihli 18.000,00 TL, 04.11.2018 düzenleme tarihli 04.12.2018 vade tarihli 18.000,00 TL olmak üzere toplamda 72.000,00 TL değerinde dört adet bonoya ilişkin ödemenin ise vade tarihi geçmesine rağmen davalı tarafından davacı müvekkiline yapılmamış olduğunu, müvekkilinin muaccel olan alacağını tahsil etmek için, Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü takip başlatmış olduğunu, ödeme emrinin davalıya 25.12.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup 27.12.2019 tarihinde 4 adet bonoda keşide yerinin yer almaması nedeniyle şikayette bulunulmuş olduğunu, yapılmış olan icra takibinin Büyükçekmece …. İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile iptal edilmiş olduğunu, davalı tarafından yapılmış olan bu itirazın haksız ve yersiz olduğunu, davalının tamamen kötüniyetli olarak hareket etmiş ve müvekkiline olan borcunu ödememiş olduğunu, her ne kadar bono üzerinde keşide yerinin “… Mah. … Sok. No:…” şeklinde gösterilmiş olması sebebiyle TTK 776/1-f uyarınca kambiyo senedi vasfını taşımadığına karar verilmişse de söz konusu senetlerin birer adi senet olduğunu, işbu sebeple söz konusu adi senet alacaklarına ilişkin taraflarınca İstanbul Büyükçekmece …. İcra Dairesi .. Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapılmış olduğunu, ancak davalının 24.07.2020 tarihinde haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibine itiraz etmiş olduğunu, bono üzerinde keşide yerinin olmamasının senedin kambiyo vasfını ortadan kaldırıyor olsa da bu durumun davalının müvekkiline olan borcunu ortadan kaldırmadığını, bu durumun müvekkilini zor duruma düşürmüş olup aynı zamanda müvekkilini hak kaybına da uğratmış olduğunu, dava konusu borç sebebiyle arabuluculuğa başvurulmuş, ancak arabuluculuk toplantıları sonucu anlaşma sağlanamamış olduğunu beyanla; fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin davalı nezdindeki alacaklarına karşılık şimdilik 1.000 TL’nin temerrüt tarihi olan 06/01/2020 itibaren işlemiş ve işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, adi ortaklık sözleşmesi kapsamında verilen adi senetlere dayalı alacak talebine ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.

Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.

Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.

Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Davacı, adi ortaklığın kurulması sırasında vermiş olduğu sermaye ve yapmış olduğu masrafların karşılığı olarak kendisine verilen adi senetlere dayanarak alacak talebinde bulunmaktadır. Somut olayda mutlak ya da nispi ticari dava olarak nitelendirilebilecek bir husus bulunmamaktadır. Davacının talebi genel hükümlere ilişkin olup talep ile ilgili genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin değerlendirme yapıp karar vermesi gerekmektedir. Buna göre davaya bakma görevinin yetkili ve görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu anlaşılmakla Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle HMK’nun 114/.1.(c).b, 115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine, Mahkememizin görevsizliğine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/02/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸