Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/175 E. 2023/567 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/175 Esas
KARAR NO : 2023/567

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/02/2022
KARAR TARİHİ : 26/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2023

Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı/borçlu şirkete yapmış olduğu iş sebebi ile aralarında ticari bir alışveriş olduğunu, bu ticari iş sebebi ile müvekkili tarafından davalı şirkete 25.08.2021 tarihli ve … Fatura numaralı toplam 213.858,30TL, 27.08.2021 tarihli ve …. Fatura numaralı toplam 93.941,76TL , 31.08.2021 tarihli ve … Fatura numaralı toplam 11.298,82 TL olmak üzere faturaların tanzime edildiğin, toplam fatura borcu olan 319.098,88 TL’nin 303.086,18 TL’sinin davalı borçlu tarafından ödendiğini ancak icra takibine konu olan 16.012.70 TL bedelin ödenmediğini, bunun üzerine davalı/borçlu hakkında cari hesap ekstresine göre Küçükçekmece ….. İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı dosyasından ilamsız takip yapıldığını, bu takibe davalı/borçlu vekili tarafından ferileriyle birlikte itiraz edildiğini, borçlu şirketin itirazının haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, zira alacak borç ilişkilerinin ticari defterlerde kayıt altına alındığını, borçlu şirketin cari hesap ilişkisi içerisinde ödemeleri ve kalan borç bakiyesinin belli olduğunu, açıklanan nedenlerle davalının icra takibine yönelik haksız itirazının iptali ile icra takibinin devamını, haksız itiraz nedeniyle % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı … dava dilekçesinde yalnızca bakiye alacağının ödenmediğini iddia etmişse de ürünlerin ayıplı olduğu ve bu ayıba ilişkin değerlendirme yapılması sürecine dilekçede yer verilmediğini, davacı … davalıya vermiş olduğu ürünlerin ayıplı olduğunu, bu durumun karşı tarafa bildirilmesine rağmen davacı tarafın müvekkilini oyaladığını ve icra takibi başlattığını, davacı … müvekkilin kendisine vermiş olduğu kumaşları dikerek müvekkiline fason iş yapmakta olduğunu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, davaya konu işin ise davacı … ayıplı ürün dikmesi neticesinden kaynaklanmakta olduğunu, müvekkili tarafından davalıya kumaş teslim edilerek fason dikim yapmasının istendiğini davacının ise teknik ibare olan meto sırasını karıştırmak suretiyle ürünleri ayıplı olarak diktiğini, müvekkili tarafından bu durumun fark edildiğini ve davacıya bildirildiğini, davacı … ürünleri hatalı diktiğini kabul ettiğini ve zararın karşılıklı giderilmesi yönünde görüş bildirdiğini, davacı … yapmış olduğu hatalı ürün adedinin 1000 adetten fazla olduğunu, taraflar arasında sözleşme bulunmamakla birlikte, davacı … kendi kendine fatura kesmiş olduğunu, birim fiyatlara ilişkin olarak fazla kesilen ödeme olan 03.09.2021 tarih, 4.241,16 TL bedelli iade faturası davacı … tebliğ edilmiş ve yasal süresi içerisinde itiraz edilmediğinden iş bu iade faturasının davacı … kabul edilmiş olduğunu, davacı … güncel cari ekstresini sunmadan kendi yarattığı tek taraflı cari hesabı ile icra takibi başlattığından, cari ekstre, icra dosyası ekinde bulunmadığından, ayıp ihbarına rağmen ve ayıbı kabul etmesine rağmen işlemi atiye atmak suretiyle müvekkili kandırdığından TTK ve TBK gereğince ayıplı ürünlere ilişkin seçimlik haklarını kullandıklarından davacı … kötü niyetli olarak iş bu icra takibini başlattığının görülmekte olduğunu, bu nedenle yüzde 20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini açıklanan nedenlerle davacının sübut bulmayan davasının reddini, davacının %20′ den aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkumiyetini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini iddia ve talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Küçükçekmece ….İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
-Mahkememizce icra dosyası, taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, ticari defterler incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
-Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün ..esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 16.012,70 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “25.08.2021 tarihli 52 nolu ,27.08.2021 tarihli 54 nolu ,31.08.2021 tarihli 55 nolu 3 adet fatura 16.012,70 TL” cari hesap alacağı” olduğu, davalı borçlu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
-2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
-İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
-Somut olayda davacı taraf davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu ve bu nedenle cari hesap bakiye alacak miktarının ödenmediğini iddia etmekte iken, davalı takip borçlusu davacı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle sipariş edilen malların istedikleri şekilde yapılmadığını, ürünlerin bir kısmının ayıplı olduğunu, ayıpların davacı tarafa bildirilmesine ve seçimlik haklarını kullanmış olmalarına rağmen bakiye alacağın talep edildiğini iddia etmektedir.
-Tarafların iddia ve savunmalarına göre aralarında bir ticari ilişkinin mevcut olduğu ve bu ticari ilişki kapsamında fatura bedellerinin bir kısmının ödendiği ihtilafsızdır. Taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; davacı tarafından, davalıya fason olarak üretilen ürünler karşılığında alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu, davalının savunmasına göre söz konusu ürünlerde iddia edildiği şekilde ayıp olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu(gizli-açık ayıp), muayene ve ihbar yükümlülüğünün davalı tarafça yerine getirilip getirilmediği ayrıca ayıp sebebi ile davacı taraf alacağından indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, indirim yapılacaksa miktarının ne olduğu, davalının söz konusu malları bu şartlar altında kabule zorlanıp zorlanamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
-Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığı eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi ve bu doğrultuda ilkelerin somut olaya uygulanması gerekmektedir.
– 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. maddesinde “yüklenicinin bir eser meydana getirmesi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak nitelendirilmiş, sözleşmenin tarafları yüklenici ve iş sahibi olarak isimlendirilmiştir.
-Sözleşmeye ilişkin bu temel unsurlar yanında her sözleşme türünün kendine özgü unsurları bulunmaktadır. Eser sözleşmesinin de kendine özgü olan iki temel unsuru vardır. Bunlar eser ve bedeldir. Bu sözleşme ile bir taraf (yüklenici) istenen özellikle sonucu (eser) meydana getirmeyi, diğer taraf (iş sahibi) ise bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi (bedel) üstlenmektedir.
– Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 474-478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir.
-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun eserin kabulü başlıklı 477. Maddesinde, eserin açıkça veya örtülü kabulünden sonra yüklenicinin her türlü sorumluktan kurtulacağı, ancak yüklenici tarafından kasten gizlenen ve usulüne uygun gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğunun devam edeceği düzenlenmiştir.
-Eserin teslimi ve kabulü ayrı kavramlardır. Eserin teslimi sözleşmenin konusu olan işlerin iş sahibine verilmesi-teslim edilmesidir. Yüklenici teslim ile sözleşme ile üstlendiği edimi ifa etmiş olur ancak sözleşmeden doğan yükümlülüklerinden kurtulmaz. Yüklenicinin sorumluluktan kurtulması teslim edilen eserin iş sahibi tarafından açıkça ya da örtülü kabulü ile olur.
-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 474/1 maddesinde; “İş sahibi eserin teliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz, eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. ” hükümlerine yer verilmiştir. Eski Borçlar Kanunu’nda da benzer şekilde düzenlemeye verilmiştir.
-Bilindiği gibi açık ayıp meydana gelen eserde basit bir muayene ile ve çıplak gözle tespit edilebilen ayıplardır. Açık ayıplarda iş sahibi, eserim tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre eseri gözden geçirip varsa açık ayıpları tespit ve ayıpları uygun süre içerisinde iş sahibine bildirmek zorundadır. Eski Borçlar Kanunu ve yeni Türk Borçlar Kanunu’nda muayene ve ihbar süreleri açıkça belirlenmemiş olup işin niteliği ve olayın özelliği ve imal edilen şeyin büyüklüğü, genişliğine göre süreler farklı olacak ve olayın niteliğine göre belirlenecektir. Muayene ve gözden geçirmeyi iş sahibi bizzat yapabileceği gibi 818 sayılı Borçlar Kanunu 359/2 ve Türk Borçlar Kanunu 474/2 maddesi hükümlerine göre mahkeme aracılığı ile tespit ettirebilir.
-Açık ayıplarda iş sahibi muayene ve ihbar yükümlülüğünü ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır ve yüklenici açık ayıplarla ilgili sorumluluktan kurtulur.
-Gizli ayıp ise eserde basit bir muayene ile tespit edilemeyen, çıplak gözle görüşüp saptanamayan, kullanım sırasında ortaya çıkan veya kullanım sırasında gelişen bir durum nedeniyle ortaya çıkan ayıplardır. Bu ayıplarla ilgili BK 359/1, TBK 474/1 maddelerindeki makul sürede muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Ancak BK 362/3 ve TBK 474/3 maddeleri hükümleri gereğince eserdeki ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde iş sahibinin gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, bildirmezse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı belirtilmek suretiyle gizli ayıplar yönünden de iş sahibine ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin yükleniciye ayıbı ihbar etme yükümlülüğünü yüklemiştir.
-Gerek 818 sayılı BK gerekse 6098 sayılı TBK’da eserdeki açık ve gizli ayıpların yükleniciye ihbarının şekli ile ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılmış olması ihbar kolaylığı sağlar ise de sözleşmede veya eklerinde bu husus kararlaştırılmamışsa taraflar tacir olsa dahi ayıp ihbarının her türlü delille, tanık beyanı ile de ispatlanabileceği Yargıtay tarafından içtihatlar ile kabul edilmiştir. ( Örn. Yargıtay. 15 H.D 13/05/2011 2010/7511 Esas 2011/2896 Karar sayılı ilamı )
-Ayıbın varlığı ve ihbarı bir itiraz niteliğinde olmayıp ancak taraflarca ileri sürülmesi halinde değerlendirilebilecek bir defi niteliğindedir. Taraflarca usulüne uygun olarak süresi içerisinde ileri sürülmedikçe ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığının Mahkeme tarafından re’sen gözetilmesi mümkün değildir. ( Örn. Yargıtay 15 H.D. 05/05/2016 tarih 2015/4343 Esas 2016/2603 Karar sayılı ilamı )
-Ayıp halinde iş sahibinin hakları 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın giderilmesini talep etme haklarıdır. Bu seçimlik hakların dışında ayıpta yüklenicinin kusurunun bulunması halinde iş sahibinin genel hükümlere göre diğer zararlarını isteme hakkı vardır.
-Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).
-Mahkememiz dosyası dava konusu ürünlerin davalının bildirdiği yerde incelenerek inceleme konusu edilen ürünlerle bağlı kalınmak kaydıyla ürünlerin fatura içerikleriyle kıyaslanması, fatura içeriğinde yer alan ürünlerin inceleme mahalinde bulunması halinde ürünlerde açık ya da gizli ayıp bulunup bulunmadığının tespiti ve tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla SMMM ve Tekstil Mühendisi’nden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 01/02/2023 raporda özetle; davacı tarafın 2020-2021-2022 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun tuttuğu
ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığı,
avalı tarafın 2021-2022 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun tuttuğu ve
sahibi lehine delil niteliği taşıdığı,
davacı tarafın davalı tarafa düzenlendiği ve takibe konu ettiği cari hesap ekstresine
ait 2021 yılında 3 adet ve KDV dâhil 319.098,88 TL (KDV hariç 311.620,00 TL) tutarlı
faturanın olduğu,
faturaların açıklama kısmına mal-hizmet, miktar ve birim fiyatı bilgilerinin belirtildiği,
faturaların e-fatura olduğu ve teslim eden ile teslim alan kısımlarının olmadığı, imza
karşılığında teslim edilmediği ve teslim alınmadığı, iş bu faturaların davacı ve davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına işlendiği, davalı tarafın iş bu faturalara itiraz ettiğine dair dosya muhteviyatında tevsik edici belgeye rastlanılmadığı, davacı tarafın 2021 yılı ağustos ayında davalı tarafa düzenlediği ve takibe konu
ettiği cari hesaba ait 3 adet faturanın davacı tarafında BS FORMU ile beyan edildiği,
davalı tarafın 2021 yılının temmuz ayından
itibaren BS-BA FORMU verme yükümlülüğünün olmadığı, takibe konu faturaların 2021
ağustos ayına ait olduğu, bu durumda davalı tarafın BA FORMLARI ile iş bu faturaları
beyan edemeyeceği,
fakat davalı tarafın 2021 yılı ağustos ayında kdv- 2 beyannamesi ile
takibe konu ettiği cari hesaba ait 3 adet faturayı beyan ettiği,
takip tarihi itibariyle taraflar arasında 2.973,65 TL cari hesap farkının olduğunu, iş bu farkın
tarafların ticari defter ve kayıtlarına yaptığı tek taraflı kayıt işlemlerinden kaynaklandığı,
davacı tarafın 123.398,56 TL tutarında yaptığı tek taraflı kayıt işleminin tamamının davalı
taraf lehine olduğu,
davalı tarafın 126.372,20 TL tutarında yaptığı tek taraflı kayıt işleminin tamamının kendi lehine olduğu,
taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın, davalı tarafın davacı tarafa düzenlediği ve tek
taraflı ticari defterlerine kaydettiği KDV dahil 3.732,48 TL ile KDV dahil 4.241,16 TL
fatura olduğu, 10.03.2021 tarihli …. numaralı KDV dahil 3.732,48 TL tutarlı
faturanın açıklama kısmına reklamasyon diye yazıldığı, en alt kısma üretici
performans eksikliği diye belirtildiği,
03.09.2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4.241,16 TL tutarlı
faturanın açıklama kısmına …. Kot Mont Kesim+dikim diye yazıldığı, en alt
kısma fiyat farkı faturası diye belirtildiği, davalı tarafın 2021 yılında düzenlediği 2 adet faturanın ilgili olduğu
aylarda/dönemlerde yasal beyan sınırının altında kaldığından taraflarca BS-BA
FORMU ile beyan edilemediği/edilmediği,
davalı tarafın iş bu faturaların içeriğine konu olan durumu ispat etmesi gerektiği,
ticari defter ve kayıtlara göre davacı tarafın takip tarihi itibariyle davalı taraftan
14.745,19 TL alacaklı olduğu,
davacı tarafından kesim ve dikim işlemi yapılan 315 adet … kodlu kot gömleğin
beden kumaşları arasında renk farklılığı bulunduğundan ayıplı olduğu, gömleklerin ayıplı
hale gelmesindeki kusurun, metolamaya dikkat etmeden kesim ve dikim işlemini yapan
davacıya ait olduğu,
gömlekte kullanılan kumaşın farklı renkte olduğu gömlek dikildikten sonra yapılan kot
yıkama işlemi sonrasında anlaşılabileceğinden, kot gömlek yıkanıncaya kadar kumaştaki renk
farklılığı ayıbının gizli ayıp olduğu, gömlek yıkanınca ayıbın açık ayıp haline geldiği,
davacının kusuru nedeniyle ayıplı hale gelen gömlekler nedeniyle davalının 17.430,53 TL
zararının oluştuğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Tarafların ticari defterlerinin ve dava konusu ürünlerin incelendiği bilirkişi kök raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, Mahkememizce kök rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuştur.
-Tarafların iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre Mahkememizce yapılan değerlendirmede; dava konusu takibe dayanak olan faturaların esas dayanağı olan eser sözleşmesinin varlığı ile bu sözleşme kapsamında faturalara konu malların iş sahibine teslim edildiği ve yine bu ürünlerin tesliminden sonra düzenlenen toplam 319.098,88 TL fatura bedelinin 303.086,18 TL’sinin davalı iş sahibi tarafından ödendiği ihtilafsızdır.
-Davalı tarafın iddia ve savunması faturaya konu bir kısım ürünlerin ayıplı olduğu hususuna dayanmaktadır. Buna göre incelenen ürünler ve alınan bilirkişi raporuna göre ” davacı tarafından kesim ve dikim işlemi yapılan 315 adet …. kodlu kot gömleğin
beden kumaşları arasında renk farklılığı bulunduğundan ayıplı olduğu, gömleklerin ayıplı
hale gelmesindeki kusurun, metolamaya dikkat etmeden kesim ve dikim işlemini yapan
davacıya ait olduğu,
gömlekte kullanılan kumaşın farklı renkte olduğu gömlek dikildikten sonra yapılan kot
yıkama işlemi sonrasında anlaşılabileceğinden, kot gömlek yıkanıncaya kadar kumaştaki renk
farklılığı ayıbının gizli ayıp olduğu, gömlek yıkanınca ayıbın açık ayıp haline geldiği gömlekler nedeniyle davalının 17.430,53 TL
zararının oluştuğu” anlaşılmaktadır.
-Buna göre her ne kadar davacı tarafça bakiye fatura bedelinin ödenmediği iddiası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatılmış ve alacak isteminde bulunulmuş ise de; taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalıya teslim edilen 315 adet …. kodlu kot gömlekte eserde basit bir muayene ile tespit edilemeyen, çıplak gözle görüşüp saptanamayan, kullanım sırasında ortaya çıkan veya kullanım sırasında gelişen bir durum nedeniyle ortaya çıkan gizli ayıpların mevcut olduğu, davalı iş sahibi tarafından iade faturası düzenlenerek makul süre içerisinde muayene ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
-Bu doğrultuda davalı iş sahibinin ayıplı ürünler yönünden zararının 17.430,53 TL olduğu, davalı iş sahibinin bu miktar yönünden iş bedelinden indirim talep edebileceği, bu nedenle davacının bakiye fatura borcu olan 16.012.70 TL’lik talebinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİ ile,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 273,46 TL harçtan mahsubu ile bakiye 93,56-TL harcın davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Küçükçekmece Arabuluculuk bürosunun … numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin (e-duruşma ortamında) yüzlerine karşı KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
26/05/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır