Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/160 E. 2022/1020 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/160 Esas
KARAR NO : 2022/1020

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/02/2022
KARAR TARİHİ : 09/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin …. poliçe nolu Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı davalının maliki-işleteni olduğu …. plaka sayılı aracın kusurlu sürücüsünün, istiap haddini aşkın surette yolcu ile aracı sevk ve idare ettiği 23.06.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde dava dışı ….ın vefat ettiğini, söz konusu vefat nedeni ile destekten yoksun kalan müteveffa…. ‘ın annesi ….. için aktüeryal – teknik ve hukuki tahkikat sonrasında poliçe özel ve genel şartları gereği saptanan maddi tazminat Ankara ….. İcra Müdürlüğü nezdinde ki ….. E. nolu dosyaya 20.04.2021 tarihinde 98.458,04-TL ve 25.01.2018 tarihinde ise 1.101.08-TL olmak üzere ödendiğini, ZMMS Sigortası Genel Şartları gereği zarar gören 3. Kişiye yukarıda belirtilen destekten yoksun kalma nedeni ile tazminat ödeyen müvekkil şirket ZMMS Poliçesi Genel Şartları B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı maddesi gereğince rücu hakkına sahip olduklarını, bu talep haklarından dolayı Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan ….. E. nolu ilamsız takip başlatıldığını, davalı-borçlu tarafın takibe itiraz ettiğini, arabuluculuk dosyasında anlaşmaya varılamaması neticesinde iş bu itirazın iptali davasını açtıklarını, borçlu – davalının Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan ….. Esas nolu dosya kapsamına yönelik ana para ve ferilerine yönelik itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı , yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava ettikleri görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle;2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “hukuki sorumluluğa” ilişkin 85.maddesi 1.fıkrasına göre: “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bir teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan ortalaşa ve zincirleme sorumlu olurlar.” denildiğini, yine aynı 85.maddenin son fıkrasına göre de “İşleten, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” denilerek, bir motorlu aracın meydan getireceği zarardan işleten sıfatına sahip olanın sorumlu olacağının düzenlendiğini, 2918 sayılı KTK”nun 3.maddesindeki tanıma göre: “İşleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği veya araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” denilerek uzun süreli araç kiralama sözleşmelerinin bulunması halinde araç malikinin işleten sıfatını kaybedeceğini, artık işleten sıfatına uzun süreli kira sözleşmesi ile motorlu aracı kiralayanın sahip olacağı açıkça ortaya konulduğunu, Müvekkili şirket ile dava dışı …… A.Ş. Arasında …. Nolu ve 23/08/2012 tarihli sözleşme (Ek 1) ile ….. plaka sayılı araç 36 ay süre ile bu firmaya kiralandığını, anılan sözleşmenin 2012 yılı Ağustos ayına ait damga vergisi beyannamesi (Ek 2) ile bildirildiğini ve
26/09/2012 tarihinde …. Bankası üzerinden …. İşlem kodu ve ….. Referans numarası ile ödendiğini, anılan sözleşme gereğince kazaya karışan araç ….. A.Ş.’ye teslim edildiğini ve müvekkilinin araç üzerinde hakimiyetinin kalmadığını, zira Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ….. Soruşturma No’lu dosyasında Şüpheli ….. ‘ın da ifadesinde (Ek 4) yer aldığında göre kazaya karışan araç şahsın babasının çalıştığı firma olan …. A.Ş. Tarafından babasına tahsis edildiğini, anılan bu sebeple müvekkilinin söz konusu araç üzerinde işleten sıfatı kalmadığından artık bu aracın verdiği zararlardan da sorumlu olduğundan bahisle kendisine rücu talebi yöneltilemeyeceğini, açıklanan ve resen nazara alınacak nedenlerle, davanın esastan reddini, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, iş bu davanın açılmasına sebebiyet verilmediği için yargılama ücretlerini karşı taraf üzerine bırakılmasını talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava; davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takip dosyasında sigortalı …. plakalı aracın istiap haddini aşmak suretiyle kusuruyla kazaya sebebiyet verdiği iddiasıyla ZMMS poliçesi kapsamında dava dışı 3. Kişiye ödenen destekten yoksun kalma tazminat bedelinin rücu talebine dayanılarak başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce davaya konu sigorta poliçesi, ödeme evrakları, hasar dosyası ve tescil kayıtları celp edilerek incelenmiş taraf delilleri toplanmıştır.
Davacı taraf dava dilekçesinde davalının kazaya konu …. plakalı aracın maliki /işleteni olduğu, bu nedenle davalı tarafın işleten sıfatıyla ZMMS poliçesi kapsamında dava dışı 3. Kişiye ödenen bedelden halefiyet ilkesi gereğince sorumlu olduğunu iddia etmekte ve bu doğrultuda alacak istemine bulunmaktadır. Davalı taraf ise dava konusu aracın maliki olduğunu kabul etmekle birlikte kaza tarihi itibariyle aracın dava dışı 3. Kişilere uzun süreli kiralandığını, bu nedenle kira süresi boyunca işleten sıfatının bulunmadığını iddia etmektedir.
Bu nedenle öncelikle kimlerin işleten sıfatına sahip olduğu ve yine buna bağlı olarak davada husumete ilişkin hususların irdelenmesi gerekmektedir.
İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şartı aranmakta ise de sözleşmenin noter aracılığıyla yapılması şartı aranmamaktadır.
Husumet (taraf sıfatı), bir usul hukuku sorunu olmayıp, davaya konu edilen subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında karar verilemeyeceğinden dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı bir dava şartı değildir. Taraf sıfatı, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu olan bir olgudur (Kuru, B.: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 331vd).
Bir başka anlatımla, taraf sıfatının araştırılması, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Somut olayda Mahkememizce davalı tarafın cevap dilekçesinde iddia ettiği hususların tespiti amacıyla davalı tarafa dava dilekçesi ekinde bir suretini ibraz ettiği kira sözleşmesini ibraz etmek üzere kesin süre verilmiş, davalı tarafça kira sözleşmesi aslının ibraz edildiği görülmüştür.
Sunulan kira sözleşmesinin incelenmesinde; kira sözleşmesinin taraflarının kiraya veren sıfatıyla davacı şirket kiracı sıfatıyla dava dışı ….. A.Ş. olduğu, kira sözleşmesinin konusunun sözleşme ekinde belirtilen araçların, ekte belirtilen bedeller karşılığında kiralanmasına ilişkin olduğu, sözleşme süresinin sözleşmenin 4. Maddesinde belirtildiği şekilde ek-1 belirtilen sürelerle sınırlı olduğunun hüküm altına alındığı ve sözleşmenin taraflarca imzalandığı görülmüştür. Sözleşme ekinin incelenmesinde ise; dava konusu …. plaka numaralı aracın 24/09/2012 tarihinde teslim edildiği, kira süresinin 36 ay olarak belirlendiği, yine sözleşme ekinin taraflarca 06/09/2012 tarihinde düzenlenerek imza altına alındığı görülmüştür. Ayrıca sunulan evraklara göre ilgili sözleşmenin davacı tarafça vergi dairesine bildirildiği ve sözleşmenin damga vergisinin ödendiği görülmüştür.
Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; ayrıntılarına yer verilen yasal düzenlemeler, kira sözleşmesi ve diğer bilgi ve belgeler doğrultusunda davalı ile dava dışı ….. A.Ş. Arasında dava konusu rücu istemine dayanak olan ….. plakalı aracın 24/09/2012 tarihinde teslim edilmek suretiyle 36 ay süreyle dava dışı firmaya kiralandığı, dava konusu kazanın 23/06/2014 tarihinde, aracın dava dışı 3. Kişinin uhdesinde olduğu süre içerisinde gerçekleştiği ve bu kaza sırasında aracın fiili hakimiyetinin dava dışı 3. Kişide olduğu savcılıktaki ifade kayıtları ile de sabittir.
Bu doğrultuda kira süresinin 36 ay olduğu nazara alındığında; sözleşmesinin makul derecede uzun süreli olduğu, kira sözleşmesi davalı tarafça vergi dairesine bildirilmiş olduğundan sözleşmenin 3. Kişileri bağlayacak nitelikte bir kira sözleşmesi olduğunun Mahkememizce kabulü gerekmiş, davalı tarafın dava konusu kaza sırasında …. plakalı araçta işleten sıfatı kalmadığından ve dava konusu alacak talebi yönünden davalıya husumet yöneltilemeyeceği sabit olduğundan, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf davayı açarken trafik kaydını esas alarak davayı açmış ve araç maliki şirkete husumet yöneltmiştir. Yargılama sırasında davalı taraf aracın dava dışı 3. kişilere 36 ay süre ile kiraya verilmiş olduğunu ve işleten sıfatının bulunmadığını belirtmiş ve yargılama neticesinde işletenin dava dışı 3. Kişi olduğu anlaşılmıştır. Davacının, dava açarken trafik kayıt malikine husumet yöneltmesinde kusuru bulunmamaktadır. Bu doğrultuda davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.340,06-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.259,36-TL harcın davacı tarafa iadesine,
3-Taraflarca sarf edilen yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafın davanın açılmasında kusuru bulunmadığından davalı taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleşiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk bürosunun …. numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin e-duruşma ortamında ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/12/2022

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır