Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1153 E. 2023/514 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1153 Esas
KARAR NO : 2023/514

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/12/2022
KARAR TARİHİ : 16/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; faaliyet konusu bireysel kullanıcılara ya da kurumsal firmalara günlük ya da uzun dönemli olarak araç kiralama hizmeti sunmak olan müvekkili şirketin, mülkiyeti davalı …’na ait …. şase numaralı, …. marka … model …. cins aracı Bakırköy … Noterliği’nce tanzim edilen 31/10/2019 tarih ve … yevmiye numaralı satış sözleşmesi kapsamında 62.000,00-TL bedel karşılığında davalıdan satın almış olduğunu, aracın, müvekkili şirkete henüz satılmadan önce ruhsat sahibi davalının, aracın yalnızca ön tampon, ön kaput ve sağ ön çamurluk kısımlarının hasarlı olduğunu müvekkiline beyan etmiş olup bu doğrultuda 27/10/2019 tarihinde OTORAPOR ekspertiz merkezinden alınan rapora göre beyan edildiği şekilde kaput, çamurluk ve tamponda işlem olduğunun belirtilmesi üzerine müvekkilinin, davalıya güvenmiş ve aracı satın almış olduğunu, ilerleyen süreçte müvekkilinin, … SMS sorgulama hizmeti ile dava konusu aracın “araç hasar, araç detay, değişen parça” bilgilerine ulaşmak istemiş ve 14/12/2019 tarihinde yapılan sorguda dahi aracın SBM kayıtlarında geçmiş hasarı bulunmadığının bildirilmiş olduğunu, müvekkilinin, 10/06/2021 tarihinde araç muayenesine gittiğinde ise görevli personelin aracın hava yastığı kontrol ünitesinin, sağ ve sol emniyet kemerlerinin, radyatör klima sistemlerinin daha önce değişmiş olduğunu belirtmesi üzerine müvekkilinin aynı gün yapmış olduğu sorguda aracın hasar detaylarına ulaşılmış ve söz konusu aracın 22/03/2019 tarihinde karışmış olduğu trafik kazası neticesinde müvekkiline belirtilenden çok daha ağır hasarlı olduğunun anlaşılmış olduğunu, bu kapsamda, 22/03/2019 tarihinde meydana gelen 27.873,00-TL hasarlı trafik kazasına istinaden (satış bedelinin yaklaşık %45 oranında – ağır hasar-pert sınırında) sigorta şirketinin 20.920,00-TL ödeme yaparak dosyayı kapattığının ve aracın müvekkiline gizli ayıplı olarak satışının gerçekleştirildiğinin tespit edilmiş olduğunu, 17.08.2021 tarihli Uzman Bilirkişi Mütaalası Değer Kaybı Tespit Raporu’nda sigorta eksperi …. tarafından tanzim edilen raporda … plakalı aracın 10.000,00-TL değer kaybı zararına uğramış olduğunun tespit edilmiş olup bu doğrultuda aracın ayıplı olması nedeniyle aracın ayıp oranında bedelden indirim tutarı olan 10.000,00-TL’nin tahsili talepli Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası üzerinden takip başlatılmış, borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmuş olduğunu, dava açılmadan evvel arabuluculuk yoluna başvurulmuş, ancak davalı taraf ile anlaşma sağlanamamış olduğunu, dava konusu aracın, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında “ayıplı mal” niteliğinde olduğunu, aracın muayeneye getirildiğinde araçta satış bedelinin yaklaşık %45’i oranında ağır hasar olduğunun tespit edilmiş olduğunu, somut olayda, dava konusu araçta ortaya çıkan hasarların maddi ayıp olduğunun ve ayıbın ancak muayene sırasında tespit edilmesi nedeniyle “gizli ayıp” niteliğinde olduğunun anlaşılmakta olduğunu, dolayısıyla ayıbın giderilmesinden doğan sorumluluğun alıcıya yüklenemeyecek olduğunu, somut olayda aracın 22/03/2019 tarihinde karışmış olduğu trafik kazası olduğunu bilmeyen müvekkilinin aracı satın alma iradesinin davalı tarafların hileli ve-veya özensiz davranışıyla önemli ölçüde sakatlanmış olduğunu, dava konusu araç üzerindeki ayıp, alıcı müvekkilinin kabul ettiği, bildiği veya bilebilecek durumda olduğu bir ayıp olmayıp davalının bu “gizli ayıptan” sorumlu olduğunu, dava konusu araç üzerindeki ayıbın, 6098 sayılı TBK’nın 222. maddesi kapsamında satış sözleşmesi kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen veya gözden geçirmekle görülebilecek bilinebilecek nitelikte olan ayıplardan olmadığını, söz konusu ayıbın gizli ayıp olduğunu, araç üzerindeki ayıp ve davalı tarafların kusurunun ancak ve ancak aracın müvekkili tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkmış olduğunu, 6098 sayılı TBK’nın 221. maddesi kapsamında müvekkili ile davalı … arasında yapılan bir sorumsuzluk anlaşması bulunmamakla birlikte şayet mevcut olsaydı bile satıcı davalının ağır kusuru söz konusu olduğundan bu nitelikteki bir anlaşmanın kesin olarak hükümsüz olacağını, ayrıca b6098 sayılı TBK’nın 219/2. maddesi uyarınca davalıların bu ayıpların varlığını bilmese bile söz konusu ayıplardan sorumlu olduğunu, müvekkili alıcının, kanunun kendisine yüklediği tüm külfetleri yerine getirmiş olduğunu, 6098 sayılı TBK’nın 223. maddesi, CISG 38. ve 39. maddeleri kapsamında müvekkilinin satım sözleşmesi ile teslim aldığı mal üzerindeki tüm gözden geçirme ve ayıp ile sözleşmeye aykırılığın tespit edilmesi üzerine yasal ve makul süre içerisinde satıcıya durumu bildirme yükümlülüğüne uygun davranmış olduğunu, davacı müvekkilinin, 31.10.2019 tarihinde … plakalı aracı satın aldıktan sonra ve 10/06/2021 tarihinde araç üzerindeki ayıbın ortaya çıkması üzerine Beyoğlu …. Noterliği’nin 25.08.2021 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yazılı olarak satıcıya bildirmiş olduğunu, ancak satıcılar tarafından sorumluluk yerine getirilmemiş olduğunu, davalı tarafın ayıba karşı sorumluluğundan dolayı alıcı müvekkili lehine kanundan doğan seçimlik haklar bakımından yargılama sırasında ortaya çıkacak tüm fiili ve hukuki sebepler nezdinde fazlaya dair talepleri saklı kalmak kaydıyla aracın ayıp oranında bedelden indirim tutarını talep ediyor olduklarını beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, davacıya devri gerçekleştirilen … plakalı aracın gizli ayıplı olduğunun ortaya çıkması karşısında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına konu olan 12.692,60- TL (faiz ve masraflar hariç) tutarındaki ayıp oranında bedelden indirim alacağına yapılan haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile icra takibinin devamına, haksız ve kötü niyetli itirazla kesin ve likit bir alacağın sürüncemede kalmasına neden olan davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine huzurda görülmekte olan davaya konu aracın sigorta kayıtlarından da anlaşılabileceği üzere müvekkili tarafından 22/10/2019 tarihinde satın alınmış ve hemen ardından 31/10/2019 tarihinde davacıya satılmış olduğunu, müvekkiline dava açılmasına sebebiyet veren hasarın meydana geldiği 22/03/2019 tarihinden itibaren müvekkiline gelene kadar aracın 4 defa el değiştirmiş olduğunu, davacının da dilekçesinde belirttiği üzere SMS ile yapılan sorgulamalarda söz konusu tramer kaydına ilişkin kayıtların 2019 yılının Aralık ayında dahi çıkmamış ve müvekkilinin aracı eksper raporuna güvenerek almış kısa bir süre kullanmış ve davacıya satmış olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının taleplerinin açık bir şekilde zamanaşımına uğramış olduğunu, zira taraflar arasındaki satış işleminin 31/10/2019 tarihinde gerçekleşmiş olduğunu, davacının iddia edilen gizli ayıbı ilk olarak 10/06/2021 tarihinde öğrendiğini beyan etmekte olduğunu, müvekkiline ilk bildirimin ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 31/05/2022 tarihinde yapılmış olduğunu, dava dilekçesinden de rahatlıkla anlaşılabileceği üzere davacının dahi aracın ayıplı olduğunu 10/06/2021 tarihinde öğrenmiş ve 31/10/2019 tarihinde ve 14/12/2019 tarihinde davacı tarafından yapılan SMS sorgularında dahi söz konusu tramer kaydının çıkmamış olduğunu, kaldı ki ekspertiz raporunda da durumun söz konusu ayıbın bilinebilir olmadığının aşikar olduğunu, müvekkilinin, davaya konu aracı yalnızca 9 gün kullanmış ve davacıya satmış, aradan geçen 2 seneye yakın sürede dahi davacı tarafından kullanmakla bilinmeyecek olan bir ayıbın 9 gün aracı elinde bulunduran müvekkili tarafından bilinmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte satış tarihinin üstünden 3 sene gibi uzun bir süre geçmişken müvekkiline yöneltilen talebin zamanaşımına uğramış olduğunu, davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle usulen reddi gerektiğini, davacı tarafından müvekkiline yöneltilen taleplerin açık bir şekilde zamanaşımına uğraşmış olması nedeniyle davanın usulen reddi gerektiğini, alıcı sıfatıyla gizli ayıp iddiasında bulunan davacının kanun ile düzenlenen bildirim sürelerine uyamamış olduğunu, davacının dava dilekçesinde de beyan ettiği üzere 10/06/2021 tarihinde araçta iddia edilen ayıbın olduğunu öğrenmiş olduğunu, ancak bu durumu müvekkiline hemen bildirmemiş olduğunu, bu tarihten yaklaşık 10 ay sonra icra takibi başlatmış ve müvekkilinin bu vesileyle söz konusu durumdan davacı öğrendikten 1 yıl sonra haberdar olmuş olduğunu, delil dilekçesi içerisinde yer alan 26 Ağustos 2021 tarihli ihtarnameden müvekkilinin haberi olmadığını, bu nedenle olsa dahi gizli ayıbın öğrenildiği tarihten 2.5 ay sonra yapılan bildirimin makul süre içerisinde yapılmadığının aşikar olduğunu, öte … tensip zaptında davacıya delillerini sunması için süre verilmemiş olup 4 Ocak 2023 tarihinde huzurda görülmekte olan dosyaya sunulan delil dilekçesini ve eklerini kabul etmiyor olduklarını, bu haliyle davacının gizli ayıp olduğunun kabulü halinde dahi sonradan anladığı bu ayıbı hemen veya makul süre içerisinde satıcıya bildirmemiş olup neredeyse 1 sene geçmesi göz önünde bulundurulduğunda alıcının satılanı bu ayıpla birlikte kabul ettiğine kanaat getirilmekle birlikte davanın reddi gerektiğini, sigorta kayıtlarına göre ayıp öğrenildiği sırada davacının malik olmadığını, dosyaya eklenen sigorta kayıtlarından davacının söz konusu aracı 09/07/2020 tarihinde başka bir firmaya sattığının açıkça görülmekte olduğunu, hatta aracı bu tarihte satın alan firmanın da 19/03/2021 tarihinde aracı başka bir firmaya satmış olduğunu, davacı taraf, dava dilekçesinde söz konusu gizli ayıbı 10/06/2021 tarihinde araç muayenesi sırasında öğrendiğini iddia etmişse de bu tarihte aracın malikinin davacı olmadığını, davacının bu tarihten önce aracın satışını gerçekleştirmiş olduğunu, dolayısıyla kendisinin de aracı ayıplı bir şekilde bunu bildirmeden satmış olacağı ve aracı ayıpsız bir emsalinin fiyatına satmış olacağı için bu satış nedeniyle herhangi bir zarara uğradığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, yani davacının aracı kullandığı süre içerisinde herhangi bir sorun yaşamadan aracı kullanmış ve ayıpsız bir şekilde satarak ticaretini yapmış olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili aleyhine açılan icra dosyasında, arabuluculuk görüşmelerinde ya da dava dilekçesinde bu husustan bahsetmeyen davacının, aracın ayıplı olmasından dolayı uğradığı zararı somut bir şekilde ortaya koyamamış olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davalı müvekkilinin sıradan bir vatandaş olduğu göz önünde bulundurulduğunda otomotiv sektöründe faaliyet gösteren tacir davacının araç satın alırken gerekli tüm tetkikleri, kontrolleri ve incelemeleri yapmış olması gerektiğini, eğer davacı olması gerektiği gibi gerekli incelemeleri yapmış olsaydı belki de müvekkilinin aracın kendisine ayıplı bir şekilde satılmasından dolayı zararını tazmin etme hakkına sahip olacağını beyanla; satışın tarihi ile müvekkiline yapılan bildirim tarihinin arasında 3 yıl gibi bir zaman geçmiş olması göz önünde bulundurularak; davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle usulden reddine, mahkememiz aksi kanaatte ise esasa ilişkin açıklamaları doğrultusunda davanın reddine, davacının davaya konu icra takibini yapmakta kötü niyetli olması nedeniyle davacı aleyhine alacak miktarının %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına arar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ayıplı olarak satıldığı iddia olunan araç nedeni ile ayıp oranında bedelden indirim tahsili talebi ile başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya uyap sistemi üzerinden mahkememize gönderilmiş olup, davacı şirket tarafından davalı aleyhine 10.000,00 TL ayıp oranında bedelden tahsili, 2.692,60 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 12.692,60 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının vekili aracılığıyla takibe itiraz ettiği anlaşıldı.
Davalı tarafın tacir araştırması yapılmış olup ilgili vergi dairelerinden gelen müzekkere cevabının incelenmesinde davalının 05/12/2019-31/10/2020 tarihleri arasında ikinci sınıf tacir olarak işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, 31/10/2020 tarihi itibari ile mükellefi sonlandırıldığı görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevaplarının incelenmesinde ise davalı tarafın gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı görülmüştür.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir … ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/l maddesine göre tüketici işleminin “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak aynı yasanın 3/k maddesine göre tüketicinin ise “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlandığı, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73. maddesi gereğince tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir.
Davalı tarafın gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı ve dava tarihi itibari ile mükellefiyet kaydının da olmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Davalı tarafın mükellefiyetinin bulunduğu dönemde ikinci sınıf tacir olarak işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu görüşmüş ise de ikici sınıf tacir olarak işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler esnaf olarak kabul edilebileceğinden tacir sayılmayacaktır. Davacının tacir sayılması tek başına davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için yeterli değildir. Talebe konu aracın trafik tescil kayıtlarının incelenmesinde de aracın kullanım şeklinin hususi olduğu görülmüştür. Mevcut durum itibari ile davanın ticari dava olarak nitelendirilmesini gerektirir bir husus bulunmamaktadır. ( İstanbul BAM 43. Hukuk Dairesi 2022/1444 E.-2022/1488 K. sayılı ilamı ) Davalı taraf, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesinin k ve l bendi uyarınca tüketici sıfatını taşımaktadır. Davalı gerçek kişi ile davacı arasındaki işlem tüketici işlemi olduğundan, uyuşmazlık ile ilgili Tüketici Mahkemesinin değerlendirme yapıp karar vermesi gerektiği anlaşılmakla taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalması nedeniyle HMK ‘nın 1. maddesi, 6502 Sayılı yasanın 3. ve 73. maddeleri gereğince görev hususu kamu düzenine ilişkin olup Mahkemece her aşamada re’sen nazara alınması gerektiğinden Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine, Mahkememizin görevsizliğine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Tüketici Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/05/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸