Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1106 E. 2023/641 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1106
KARAR NO : 2023/641

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2022
KARAR TARİHİ : 15/06/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu ….’ın müvekkil şirket …. ANONİM ŞİRKETİ’nin sermaye ortağı olduğunu, bu hususun müvekkili şirketin ticaret sicil kayıtları ile de sabit olduğunu, 10/01/2011 tarihli kuruluş ilanında ortaklar arasında davalının da ismi yer aldığını, TTK 344. Maddesi uyarınca “Nakdi olarak taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az dörtte birinin tescilden önce ödenmesi zorunludur. Geri kalan miktar şirketin tescilini izleyen 24 ay içerisinde ödenir.” düzenlemesine yer verildiğini, ancak davalı tarafından ödenmesi gereken sermaye borcunu arada geçen 12 yıla yakın sürede hiç ödenmediğini, buna göre müvekkili şirket tarafından 2022/001 Karar sıra nolu, 12/05/2022 tarihli karar ile %11,74 oranında hissedar olan davalı ….’ın sermaye borcunu ödemesi yönünde gerekli ticaret sicil ilanlarının yapıldığını ve sermaye borcunun tahsili amacıyla icra takibi yoluna başvurulması yönünde oybirliği ile karar alındığını, müvekkili şirket tarafından sermaye borcunun ödenmesi amacıyla önce T.C. Gebze İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlu tarafça süresinde “icra müdürlüğünün takipte yetkisizliği yönünden” itirazda bulunulduğunu, davalı/borçlu tarafın yetki itirazı üzerine talep doğrultusunda takip dosyasının T.C. Çatalca İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, dosyanın T.C. Çatalca İcra Müdürlüğü …. Esas sayılı numarasını aldığını, bu dosyadan, davalı/borçluya ödeme emri tebliğ edildiğini, akabinde davalı/borçlunun müvekkili şirkete karşı borçlu olduğunu bilmesine karşın haksız ve kötüniyetli olarak takip konusu borca itiraz ettiğini, bunun üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulduğunu, davalı/borçlunun müvekkili şirket kayıtları gereğince şirket sermaye borcunu ödemediği ve bu nedenle müvekkili şirkete borçlu olduğunın tartışmasız olduğunu, davalı/borçlu tarafın, müvekkili şirkete borçlu olduğunun farkında ve bilincinde olduğunu, başlatılan icra takibi ve bu takipteki taleplerin, usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı/borçlu tarafın haksız, hukuka aykırı ve alacağın tahsilini sürüncemede bırakma amacını taşıyan kötü niyetli itirazlarının iptaline karar verilmesini talep ettiğini, bu nedenlerle davalı borçlunun tüm taşınır, taşınmaz ve üçüncü kişilerdeki malları üzerine öncelikle teminatsız, aksi halde mahkemece belirlenecek teminat miktarı karşılığında ihtiyati haciz konulmasına, davalı/borçlu tarafın T.C. Çatalca İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takibinde tüm itirazlarının iptaline ve icra takibinin aynen devamına, takip miktarı üzerinden üzerinden mahkemece takdir edilecek en az %20 oranında icra inkar tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı/borçlu tarafa yüklenmesine ve davalı/borçlu taraftan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle;
Müvekkilinin, davacı şirketin ortaklarından biri olduğunu, davacı şirketin 2011 yılında kurulduğunu, çok kısa bir süre sonra 15/02/2012 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında 250.000,00 TL olan şirket sermayesinin 1.750.000,00 TL’ye çıkarıldığını, sermaye artışının yapıldığı 2012 senesine göre artış oranının ve artan bedelin çok ciddi olduğunun aşikar olduğu, bahse konu Olağanüstü Genel Kurul Kararı ve ana sözleşme tadil metninin 21.02.2012 tarihinde tescil olduğunu, buna göre ortaklar arttırılan 1.500,000. TL’ nin 1/4 ü nün tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde kalanın ise tescil tarihinden itibaren en geç 3 Yıl içinde ödeneceği karar altına alınarak tescil edildiği, 21.02.2012 tarihinden itibaren 3 ay sonrası 21.05.2012 3 yıl sonrası da 21.02.2015 tarihine tekabül ettiğini, ancak müvekkilinin 2021 yılında ortaklıktan çıkarıldığını, aradan geçen 6 yıl boyunca herhangi bir işlem yapmayan davacı şirketin yasal sürelere ve prosedüre aykırı olarak en büyük hissedarlardan biri olan müvekkili ortaklıktan çıkarma işlemi yaptığını, ortaklıktan çıkarma kararı müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmediği yasal olarak yapılması gereken ilanlarda usulüne uygun olarak yapılmadığını, baştan sakat bir hukuki işlem söz konusu olduğu, burada özellikle üzerinde durulması gereken hususun, şirketin kurulduğundan beri, hiç bir faaliyetinin olmaması, pasif durumda olması olduğu, kuruluş tarihinden bu zamana kadar geçen süre zarfında hiç bir faaliyet yapmayan şirketin 2012 yılı için çok ciddi bir rakam olan 1.750.000 TL sermaye artışı yapmasının herhangi bir gerekçesi ve gereği olmadığını, salt müvekkilinin hissesini azaltmak/küçültmek amacıyla sermaye artışı kararı alındığı, bu nedenlerle haksız ve yersiz davanın zaman aşımı nedeniyle öncelikle usulden reddine, her halükarda haksız ve yersiz davanın esastan reddine, davacı yan hakkında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, davacı şirket ile …. arasında ki illiyet bağının ve asıl amacın şirket hisse ve lisansının vakfa devredilmek olduğunun ispatı bakımından ilgili kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılarak vakıf ve şirketin, kurucu, ortak, hissedar vs. tüm hususlarının tespitine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yandan tahlisine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, sermaye koyma borcunun tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafça icra takibini Gebze İcra Müdürlüğünde başlatılmış, davalının icra takibinin yetkisine itirazı üzerine yetki itirazı kabul edilerek Çatalca İcra Müdürlüğü’nde icra takibi başlatılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 sayılı kararında belirtildiği üzere; itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir.
Bu kapsamda, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış icra takibi bulunması dava şartı olup HMK’nın 138 ve 140. maddeleri gereğince dava şartlarının öncelikle incelenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6097 Esas – 2020/6762 Karar sayılı ilamı)
HMK’nun 14/2 maddesinde özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu düzenlenmiştir. HMK’nun 14/2. fıkrasına ilişkin maddenin gerekçesinde bu husus şöyle açıklanmıştır: “İkinci fıkraya göre, özel hukuk tüzel kişilerinin kendi iç ilişkilerine yönelik olmak üzere, örneğin bir üyenin veya ortağın diğer bir üyeye veya ortağa yahut üyenin veya ortağın merkeze karşı açacağı davalar, merkezin bulunduğu yerde açılacaktır. Bu tür davalarda, merkezin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi kesindir”.
İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde takip yapılmış olmasının HMK’ nın 115/2. maddesi anlamında özel dava şartı olduğu, mahkemece bu hususun re’sen nazara alınacağı, kesin yetki kuralı mevcut iken yetki itirazının kabulünün icra dairesini yetkili hale getirmeyeceği, somut olaydaki davadaki uyuşmazlığın şirket ile ortağı arasındaki ilişkiden kaynaklanmasına göre, bu ihtilafın HMK’ nın 14/2 maddesi uyarınca şirketin ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülmesi gerektiği, dosyada mevcut Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi örneğine göre davacı şirket merkezinin Kadıköy olduğu, İİK’ nın 50. maddesi ile HMK’ nın 14/2 cümlesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yerdeki icra daireleri ve mahkemeleri yetkili olup, bu yetki kuralının kesin yetki niteliğinde bulunması nedeniyle mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla açılan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,80-TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.481,93-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.212,13-TL’nin karar kesinleşince ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı taraf yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 3.120,00-TL arabuluculuk ücretinin, davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair, taraf vekillerinin ve davalı asil …’ın yüzlerine karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır