Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1100 E. 2023/639 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1100
KARAR NO : 2023/639

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/12/2022
KARAR TARİHİ : 15/06/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında ahşap imalatı kapsamında sözleşme yapıldığını, bu sözleşme kapsamında müvekkilinin, davalı taraf ile anlaşmış oldukları ahşapların imalatını gerçekleştirdiğini, ancak davalı tarafın sözleşme yükümlülüğü gereğince ödemesi gereken bedeli müvekkiline ödemediğini, davalı taraf ile müvekkili arasında sadece ahşap imalatı ve dış cephe montajı konusunda anlaşmaya varıldığını, iç cepheye ait montaj vb işlemler için herhangi bir anlaşma yapılmadığını, müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirerek davalının sipariş etmiş olduğu özel üretim ahşapların imalatını gerçekleştirdiğini, daha sonrasında da verilen adrese zamanında teslimatını sağlayarak anlaştıkları gibi dış cepheye montajını yaptıklarını, bunun dışında kalan herhangi bir işlemden müvekkilinin sorumlu olmadığını, iç cepheye ilişkin hiçbir imalat veya montajın söz konusu olmadığını, müvekkilinin yalnızca dış cepheye ait üretim ve imalatların yapıldığını, bu ürünlerin montajını da sözleşme yükümlülüğü gereğince yerine getirdiğini, müvekkilinin imalatını üstlendiği üretimlerin, saçak kenarı alın tahtası, saçak altı aplık köşe işler, orta kuşak, 64 adet panjur işleri yapıldığını ve alt kat çerçeve ilave işlemlerinin yapıldığını, söz konusu imalatların üretimden sonra Kemerburgaz, …. No:18 İstanbul adresine teslim edildiğini, söz konusu faturalarda da yapılan imalatların bilgisinin tek tek belirtildiğini, davalı tarafça müvekkillerine olan borcun ödenmediğini, borçlu olduğu miktarın açık ve net bir şekilde bilindiği halde kötü niyetli olarak takibe itiraz edildiğini, bu sebeplerle açılan davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle;
Davacı tarafça arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden davacı tarafa HUAK m. 18/A-2 uyarınca davetiye çıkartılmasını ve arabuluculuk tutanağı sunulmaması halinde davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın, müvekkili şirket ile davacı arasında ahşap imalatı, dış cephe montajı konusunda sözleşme yapıldığını ileri sürmüş ise de bu hususta taraflar arasında akdedilen herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında davacının iddia etmiş olduğu ahşap imalatı ve dış cephe montajına ilişkin herhangi bir sözleşmenin sözlü dahi olsa yapılmadığını, davacının, müvekkili şirketin geçmişine dayalı iyiniyeti çerçevesinde peşinen avans ödemesi alarak yüklenmiş olduğu edimini aylarca yerine getirmemesi ve kendisine sorulduğunda ise “yapmıyorum işinizi” şeklinde beyanda bulunarak edimini yerine getirmeyeceğini beyan etmesinin ardından müvekkili tarafından ödenen avans bedellerinin iadesinin ihtarname yolu ile talep edilmesinin ardından düzenlemiş olduğu dayanaksız faturaların haksız alacak talebine dayanak teşkil etmesinin mümkün olmadığını, cari hesap ekstresinde müvekkili şirketin davacıdan 122.196 TL alacaklı olmasına rağmen davacı tarafın müvekkili şirketin kendisine borçlu olduğu iddiasının tamamen mesnetten yoksun ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafın gerçek kişi olması ve dosyada mevcut müzekkere cevapları nedeniyle öncelikle dava şartları yönünden görev hususunun irdelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre görev hususunun belirlenmesinde bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 154 vd. maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanununun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan, iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Gönen Vergi dairesi müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere; davacının esnaf odasına kayıtlı olduğu, davacı gerçek kişinin işletme hesabına göre defter tuttuğu, Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinde yer alan hadleri geçmediği dolayısıyla esnaf sınırını aşmadığı görülmektedir.
Yukarıda da ayrıntılarına yer verildiği üzere bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması gerekmektedir. Dosya mevcut vergi dairesine kayıtlarına göre davacı tarafın yukarıda açıklanan nedenlerle işletme hesabına göre defter tuttuğu ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinde yer alan hadleri aşmadığı sabit olduğundan tacir olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Davanın mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır