Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1091 E. 2022/1030 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1091 Esas
KARAR NO : 2022/1030

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 29/11/2022
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının dosya üzerinden yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle;Davacının, davalı şirketin %50 payını 10/06/2022 tarihinde devraldığını ve bu durumun 15/06/2022 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilmek suretiyle tescillendiğini, davalı şirketin diğer %50 payının sahibi ve aynı zamanda müdür olan ….’a günümüze kadar olan tutum ve davranışlarıyla ortaklığı sürdürülemez hâle getirdiğini ve ortaklar arasındaki güven ilişkisi tamir edilemez bir şekilde sarsıldığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 638/2 maddesi gereğince her ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açma olanağı tanındığını, haklı sebepler mezkûr maddede sayılmamış olmasına karşın doktrin ve Yargıtay kararları ışığında; ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi haller haklı sebep olarak görülebilir keza Türk Borçlar Kanunu’nun 629/3 maddesi gereğince yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi de haklı sebep olarak gösterilebileceğini, müvekkilinin ile diğer ortağın arasındaki ortaklık ilişkisi yukarıda saydığı hallerin varlığı ve aşağıdaki olayların neticesinde çekilmez bir hale geldiğini, öncelikle diğer ortak ….a şirkete karşı olan sermaye taahhüdünü yerine getirmediğini, müvekkilinin şirketin yarı payını devraldıktan sonra diğer ortak gibi şirketin müdürü olduğunu, fakat bu süre zarfında şirketin banka hesaplarında yapılan işlemler tamamıyla diğer ortak …. tarafından gerçekleştirildiğini, zira banka nezdinde işlem yapmaya yetkili olan tek kişi kendisi olduğunu, müvekkilinin 2022 Eylül ayında banka ile görüşüp kendisine de bankacılık işlemi yapma yetkisi verilmesini talep ettiğini, bunun neticesinde diğer ortağın şirket hesaplarından yüklü miktarlarda para çekmiş olduğunu, şirket müşterilerinden gelen ödemelerin hepsini neredeyse aynı gün içerisinde kendi hesabına aktardığını fark etttiğini, keza müvekkilinin şirketinin yarı payını devraldığı tarihten ekim ayının sonuna kadar olan dönem için tespit edebildiğini ve diğer ortak …’ın şirket hesabından şahsi hesabına aktardığı paranın tutarı 600.000-TL’nin üzerinde olduğunu, mevzu bahis dönem içerisinde olan 29/07/2022 tarihinde diğer ortak … tarafından şirket aracı 540.000-TL tutar karşılığı satıldığını ve aynı tarihte şirket tarafından faturası düzenlendiğini, aynı tarihte alıcı tarafından ödeme şirket hesabına yapıldığını, bunun akabinde …’a ödenen tutarın neredeyse hepsini kendi banka hesabına geçirdiğini, müvekkilinin bu durumu fark ettiğinde şirket hesabından aldığı tutarın geri ödenmesi için diğer ortak ile görüştüğünü fakat diğer ortak …’a müvekkilinin bugüne kadar oyalayarak şirketten aldığı paraları şirket hesabına geri ödemediğini, diğer ortağın bu davranışları neticesinde müvekkilinin de kendi menfaatlerini korumak amacıyla şirket hesabından kendi hesabına para geçirmiş olmakla birlikte diğer ortağın aldığı meblağın yanında müvekkilinin aldığı meblağın çok daha az olduğunu, keza müvekkilinin bu hususta kusurlu olmasının diğer ortağın daha ağır kusurlu olduğunu değiştirmediği gibi bu davayı açmasının önünde bir engel de teşkil etmediğini, zira ortaklıktan çıkma davasının açılması için ortağın kusursuz olması aranmadığı gibi haklı sebebe kendi kusuruyla sebep olmamış olmasının yeterli olduğunu, işbu davada da böyle bir durum söz konusu olduğunu, diğer ortak …’ın şirketin paralarını kendi hesabına mütemadiyen aktarması neticesinde şirketin vergi borçları ödenemediğini ve biriken vergi borçları yüzünden şirketin sahip olduğu taşınmaza haciz konulduğunu, bu süreçte diğer ortak …’ın yukarıda adı geçen şirket aracını kendi kullanmasına rağmen … Anonim Şirketi aracılığıyla şirket çalışanı olmayan kendi tanıdıkları için 2 adet araç kiraladığını ve bu araçların kira bedellerini de şirket hesabından ödediğini, tüm bu açıklamalar neticesinde açıkça görülmektedir ki diğer ortak şirketi kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak ortaklık anlayışına sığmayan eylemlerde bulunduğunu, yine bu süreçte diğer ortak …’ın ortaklıkta kendi payına düşen sorumlulukları yerine getirmediğini, müşterilerle ilgilenmediğini, bu durum şirketin işleyişinde aksaklıklara yol açtığı gibi müşteri kaybetme riskini de ortaya çıkardığını, tüm bu olaylar neticesinde müvekkilinin ortaklıktan çıkma isteğini diğer ortak …’a ilettiğini ve anlaşarak ortaklığı bitirmek istediğini dile getirdiğini, fakat diğer ortak buna müsaade etmeyeceğini payını başkasına devretse bile genel kurulda pay devrini onaylamayacağını söylediğini, müvekkilinin ortaklıktan çıkma davası açma dışında bir seçeneği kalmadığını, müvekkilinin şirketle fiili bir bağı kalmadığını, fakat diğer ortağın şirketin aktiflerini azaltma, vergi borçlarını ödememe gibi müvekkilinin de sorumlu tutulacağı fiilleri gerçekleştirme riski devam ettiğini, aynı zamanda müvekkilinin kendi ihtisas alanı olan danışmanlık işini de ortaklıktan kaynaklanan sorumluluklarından dolayı şirketten bağımsız bir şekilde yapamadığını, bu durum da hayatını idame ettirmesi önünde büyük bir engel olduğunu, diğer yandan müvekkilinin şirketi temsil yetkisi ve diğer hakları da devam ettiğini, bu sebeplerden dolayı TTK 638/2 maddesindeki düzenlemeye dayanarak müvekkilinin şirket ortaklığından doğan tüm hak ve borçlarının dava süresince dondurulmasına karar verilmesi hem şirket hem de müvekkilimin menfaatine olacağını, günün sonunda müvekkilinin ortaklıktan çıkmasına karar verildiği takdirde TTK 641. maddesinde düzenlendiği üzere esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesi hesaplanarak ticari faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesi gerektiğini, tedbir talebinin kabul edilerek müvekkilinin şirket ortaklığından doğan tüm hak ve borçlarının dava süresince dondurulmasını, davanın kabulünü ve müvekkilinin ortaklıktan çıkmasını
hesaplanacak ayrılma akçesinin faiziyle birlikte ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini dava ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
6102 Sayılı TTK ‘nun 5/A maddesi (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114 maddesinde dava şartları açıkça sayılmış olup, mahkeme tarafından resen gözetilir.
Mahkememiz tensip zaptı 15 no’lu ara kararı gereğince arabuluculuk son tutanağının aslı veya arabulucu tarafından onaylı suretini sunmak için 1 haftalık kesin süre verilmiş, verilen kesin süre içerisinde mahkememize ibraz edilmediği takdirde davanın usulden reddine karar verileceği hususu davacı vekiline ihtar edilmiştir.
Dosyada yapılan inceleme ile davacının arabuluculuk tutanağını sunmadığı görülmüştür.
Davacı vekili 14/12/2022 tarihli dilekçesi ile verilen kesin süre içerisinde arabuluculuk tutanağını sunamadıklarından davanın usulden red edilmesini talep etmişlerdir.
Somut olayda , Arabuluculuk tutanağının sunulması için davacı taraf verilen kesin süre içerisinde arabuluculuk tutanağını sunmadığı davanın 6102 Sayılı TTK’nun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1. fıkrasına aykırı olarak arabuluculuk kurumuna başvuru yapılmadan açılmış olması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- 7155 sayılı Yasa ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 sayılı kanunun 18/A maddesinin 1. fıkrası uyarınca arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine
2-Alınması gereken harç peşin alındığından bu hususta başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır