Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1073 E. 2023/419 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1073 Esas
KARAR NO : 2023/419

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2022
KARAR TARİHİ : 02/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından, müvekkili …. Paz. Tic. Ltd. Şti. Aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu, ancak davalı yanın, iddia ettiği alacağına ilişkin olarak takip talebinde salt “13.07.2014 düzenleme tarihli Özel İş Ortaklığı Sözleşmesine istinaden” ifadelerine yer vermiş, dosyaya ne iddia ettiği sözleşmeyi ne de başkaca bir takip dayanağı belge sunmamış olduğunu, huzurdaki davaya konu icra takibinden ve takip talebinden müvekkilinin davalıya neden borçlu olduğunun iddia edildiği hususunun objektif ve belirgin biçimde anlaşılamamakta olduğunu, müvekkilinin davalıya, anılan icra takibindeki gibi veya herhangi bir borcu bulunmadığını, davalının takibe dayanak olan alacağını ispatlaması gerektiğini, davalının, takipten anlaşılmayan başka bir konudan ötürü alacaklı olduğu iddiası var ise, genel mahkemede dava açması gerektiğini, bu davanın, ancak ve ancak takip dosyasından anlaşılabilen hususlar için iddia ve ispata müsait olduğunu, kesinlikle borcun varlığını kabul etmemekle beraber davalı yanın, söz konusu icra takibinde asıl alacağa işleyecek faiz türünü ticari temerrüt faizi olarak belirlemiş, oranını ise yıllık %21,25 olarak belirtmiş olduğunu, istenen faizin hem türünün hem oranının, tamamıyla dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, ayrıca davalının bunu da izah ve ispat etmesi gerektiğini beyanla; fazlaya dair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı icra takibinin durdurulması için (takdiren teminatsız olarak) tensiple birlikte ihtiyati tedbir kararı verilmesini, neticeten menfi tespit davasının kabulü ile davacının Bakırköy 16. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasından ötürü davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalının en az %20 oranında haksız takip tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle işbu davanın, dava şartı arabulucuğa tabi olup zorunlu dava şartı sağlanmadığından usulen reddi gerektiğini, davacı tarafın, gerçeğe aykırı olarak dava dilekçesinde icra takibi başlatılırken takibe dayanak belgenin sunulmadığını, icra takibinden ve takip talebinden, objektif ve belirgin biçimde anlaşılamadığını iddia etmiş olduğunu, davacının iddialarının gerçeğe aykırı, haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyasın celb edildiğinde dosya içerisinde takibe dayanak olan sözleşmenin olduğunun açıkça görülecek olduğunu, ayrıca dosya kapsamında borçlu tarafa gönderilmiş olan tebliğ mazbatalarının üzerinde yer alan ve tebligatın içeriğine yer verilmiş olan alanda tebligat içeriğinde ödeme emri ve dayanak belge bulunduğunun ifade edilmiş olduğunu, … Mahallesi … Ada … Parsel ile ilgili olarak; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 21.04.2014 tarihinde akdedilmiş olan sözleşme ile başlamış olduğunu, işbu sözleşmeye göre davacı şirketin İstanbul ili, .. ilçesi, .. Mahallesi .. Ada … Parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılacak olan inşaat işinde ortaklık tesis etmiş olduğunu, söz konusu ortaklığa göre 20 dairelik projede 10 daire müteahhit şirkete (davacı şirkete) kalacak, kalan 10 dairede müvekkiline, 5 daire ve davacı şirkete 5 daire olacak şekilde paylaşılacak olduğunu, müvekkilinin söz konusu ilk ödemeyi 300.000,00 TL bedelindeki ödemeyi sözleşmede yer aldığı üzere taahhüdün peşinatı olarak ifa etmiş, sonrasında vade beklemeksizin 22.04.2014 tarihinde ise geriye kalan 500.000,00 TL’yi ödemiş olduğunu, müvekkilinin ödemeleri yapmasının neticesinde davalı şirketin söz konusu inşaatı tamamlayıp teslim etmiş olduğunu, arsa sahipleri ile davacı şirket aralarında yapmış oldukları sözleşmeye istinaden kendi paylarına düşen bağımsız bölümleri teslim almış, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme veya taşınmaz tescili gerçekleştirmemiş olduklarını, … Mahallesi … Ada … Parsel ile ilgili olarak; sonrasında müvekkili ile davacı şirket arasında ikinci bir ortaklık yapmak için İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi … Ada … Parsel sayılı taşınmaz üzerine yapacağı inşaat için 13.07.2014 tarihinde sözleşme imzalamış olduklarını, işbu sözleşmeye göre tarafların eşit oranda kar elde edecek olduklarını, söz konusu inşaatta toplam 2 dükkan 4 daire çıkacak olduğunu, 1 dükkan ve 2 dairenin müteahhit şirkete kalacak, kalan dükkan ve daireleri ise müvekkili ile davacı şirketin eşit oranda paylaşacak olduklarını, müvekkilinin payına inşaatın sermayesi için 400.000,00 TL sermaye koyma borcu yüklenmiş olduğunu, müvekkilinin söz konusu ödemeyi sözleşmenin imzalandığı an ifa etmiş, işbu durumun sözleşmede de yer almış olduğunu, müvekkilinin ödemeleri yapmasının neticesinde davalı şirketin söz konusu inşaatı tamamlayıp teslim etmiş, arsa sahipleri ile davacı şirket aralarında yapmış oldukları sözleşmeye istinaden kendi paylarına düşen bağımsız bölümleri teslim almış, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme veya taşınmaz tescili gerçekleştirmemiş olduklarını, … Mahallesi … Ada … Parsel ile ilgili olarak; sonrasında müvekkili ile davacı şirket arasında ikinci bir ortaklık yapmak için İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi … Ada … Parsel sayılı taşınmaz üzerine yapacağı inşaat için 18.02.2015 tarihinde sözleşme imzalamış olduklarını, işbu sözleşmeye göre tarafların eşit oranda para koyarak söz konusu arsa niteliğindeki taşınmazı satın alacak, aynı sözleşme içerisinde müvekkilinin kendi payına düşen parasını sözleşmenin akdedildiği an ödediğine ilişkin beyan bulunmakta olduğunu, taşınmazın satın alınması sonrasında taşınmaz üzerinde inşaat yapılmış tamamlanmış olduğunu, söz konusu bütün bağımsız bölümlerin davacı şirket adına çıkmış, ancak davacı şirketin yine müvekkiline herhangi bir ödeme ya da adına herhangi bir taşınmaz tescil etmemiş olduğunu, müvekkili ile davacı arasındaki ticari ilişki bu şekilde sürmüş ve kısa bir sürede sonlanmış olduğunu, çünkü müvekkilinin kısa sürede birden fazla iş için davacı ile aralarında ortalık kurmuş ancak hiçbir şekilde maddi edinim sağlayamamış olduğunu, müvekkili ile davacı şirket yetkilisi tarafından kısa bir zaman içerisinde birden fazla ortaklığa imza atmış ancak bütün işlerin nihayete vardığında ise üzerine düşen hiçbir borcu yerine getirmemiş, müvekkilinin söz konusu ortaklıklardan herhangi bir menfaat elde edememiş olduğunu, davacı tarafın alacaklıları zarara uğratmak kastıyla hareket ederek bir çok hileli davranışla müvekkilini zarara uğratma kastında olduğu tespit edildiğinden alacağın bir kısmı için (fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla) icra takibi başlatılmış olduğunu, müvekkili tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası ile davacı aleyhine icra takibi başlatılmış olup söz konusu takibin dayanağını “13.07.2014 düzenleme tarihli Özel İş Ortaklığı Sözleşmesi” oluşturmakta olduğunu, işbu sözleşmeye göre müvekkili ile davacı şirket arasında ortaklık yapmak için İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi … Ada … Parsel sayılı taşınmaz üzerine yapacağı inşaat için 13.07.2014 tarihinde sözleşme imzalamış olduklarını, işbu sözleşmeye göre tarafların eşit oranda kar elde edecek olduğunu, söz konusu inşaatta toplam 2 dükkan 4 daire çıkacak, 1 dükkan 2 daire müteahhit şirkete kalacak, kalan dükkan ve dairelerin ise müvekkili ile davacı şirketin eşit oranda paylaşacak olduklarını, müvekkilinin payına inşaatın sermayesi için 400.000,00 TL sermaye koyma borcu yüklenmiş, müvekkilinin söz konusu ödemeyi sözleşmenin imzalandığı an ifa etmiş, işbu durumun sözleşmede de yer almış olduğunu, müvekkilinin ödemeleri yapmasının neticesinde davalı şirketin söz konusu inşaatı tamamlamış olduğunu, arsa sahipleri ile davacı şirket aralarında yapmış oldukları sözleşmeye istinaden kendi paylarına düşen bağımsız bölümleri teslim almış, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme veya taşınmaz tescili gerçekleştirmemiş olduklarını, buna istinaden söz konusu takip ile müvekkilinin hak ettiği alacağına kavuşmayı amaçlamış, karşı tarafın dava dilekçesinde bu sözleşmenin varlığını “Takip talebinde bahsedilen özel iş ortaklığı sözleşmesinden dolayı dahi müvekkilimin davalıya bir borcu yoktur.” diyerek kabul etmiş olduğunu, bu sözleşmeye ilişkin ödemelerin yapıldığının yahut taşınmazın tescilinin sağlandığını iddia ediyorlarsa bunu bilakis davacı tarafın ispatlaması gerektiğini, aksi halde davacı tarafın edimini yerine getirdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, yukarıda açıklanmış olan sözleşmenin yanı sıra taraflar arasında başka sözleşmelerin de mevcut olduğunu, müvekkilinin, davacı şirket yetkilisi tarafından kısa bir zaman içerisinde birden fazla ortaklığa imza atmış ancak bütün işler nihayete vardığında ise hiçbir gelir elde edememiş olduğunu, davacının sözleşmeden kaynaklı üzerine düşen hiçbir borcu yerine getirmemiş, müvekkilinin söz konusu ortaklıklardan herhangi bir menfaat elde edememiş olduğunu, dava dilekçesinde takibe ticari faize ilişkin oranın dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu iddia etmelerinin asılsız olduğunu, takipte belirtilen oranın 01.01.2019 tarihindeki Mal ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemelerde Uygulanacak Temerrüt Faiz Oranı (%21,25) olarak belirlenen oran Türk Ticaret Kanununun 1530 uncu maddesinin 7. fıkrası uyarınca mal ve hizmet tedarikinde geç ödemelerde uygulanacak temerrüt faiz oranı ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını ifade etmekte olduğunu, öte yandan, açılan işbu dava ile müvekkilinin alacağına ulaşması geciktirildiğinden haksız ve kötü niyetli davacı tarafından müvekkilinin alacağının engellenmesi söz konusu olduğunu, aysa müvekkilinin alacağının likit ve haklı bir alacak olduğunu beyanla; davanın reddine, İİK m.72/4 uyarınca, müvekkilinin alacağının geciktirilmesi sebebiyle davacı borçlunun alacağın % 20’sinden aşağıda olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve yasal vekâlet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, özel iş ortaklığı sözleşmesine istinaden başlatılan takip nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne ve Gelir İdaresi Başkanlığı’na yazılan müzekkere cevaplarının incelenmesinde davalı …’nın gerçek kişi ticaret kaydının bulunmadığı ve ticari kazanca ilişkin mükellefiyetinin bulunmadığının belirtildiği görüldü.

Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.

Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.

Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.

Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Davacı taraf, özel iş ortaklığı sözleşmesine istinaden açıklamalı dayanak belge uyarınca başlatılan takip nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini talep etmekte olup takibe dayanak belgenin incelenmesinde kıymetli evrak niteliğinde olmadığı, tarafların beyan ve itirazları uyarınca aralarında adi ortaklı sözleşmesi bulunduğu ve takibin düzenlenen bu anlaşma uyarınca başlatıldığı görülmüştür. Somut olayda mutlak ya da nispi ticari dava olarak nitelendirilebilecek bir husus bulunmamaktadır. Davacının talebi genel hükümlere ilişkin olup talep ile ilgili genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin değerlendirme yapıp karar vermesi gerekmektedir. Buna göre davaya bakma görevinin yetkili ve görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu anlaşılmakla Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle HMK’nun 114/.1.(c).b, 115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine, Mahkememizin görevsizliğine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (davacı vekiline e-duruşma ortamında) kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/05/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸