Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1050 E. 2023/620 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1050 Esas
KARAR NO : 2023/620

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/11/2022
KARAR TARİHİ : 09/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/06/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …. San. Ve Tic. Ltd. Şti’ye 4.060,16-TL ve 533,52-TL değerinde mal satmış olduğunu ve faturasını kestiğini, ticari ilişki çerçevesinde düzenlenen faturalara konu borcun belirlenen tarihte ödenmesi gerekirken herhangi bir ödeme yapılmadığını, borç ödenmediğinden Bakırköy …. İcra Dairesi’nin …. dosya numarası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine borçlu tarafından 31.08.2022’de itiraz edilmiş olduğunu ve takibin durduğunu, itirazların haksız ve kötü niyetli olduğunu, hem mal bedelinin karşılığını vermemesi hem de ayıplı çıktığını iddia ettiği malı geri vermemesinin iyi niyetli olmadığının göstergesi olduğunu, müvekkilinin ciddi anlamda zarara uğradığını, açıklanan nedenlerle davalının/borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere inkar tazminatı hükmedilmesini, vekalet ücreti ile yargılama giderlerini davalı/borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; şirketinin alacaklı olduğunu iddia ettiği tarafa karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafa kumaş örmesi için ipliklerin teslim edilmiş olduğunu, talep edilen hizmetin gerektiği gibi yerine getirilmemiş olduğunu, ayrıca iplikler ve meydana çıkan kumaş ayıplı olduğunu ve bu durumu kendilerine bildirdiklerini, buna rağmen mağduriyetlerinin giderilmediğini, bu nedenle davacının haksız ve hukuki mesnetten yoksun davasının reddini, yargılama giderleri ile vekil ile temsil ettirme ihtimallerine binaen vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
-Mahkememizce icra dosyası, taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, ticari defterler incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
-Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı takip borçlusu tarafından davalı takip alacaklısı aleyhine 4.060,16 TL ve 533,52 TL bedelli asıl alacaklar olmak üzere toplam 4.593,68 TL üzerinden lamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının ” fatura alacağı” olduğu, davalı borçlu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
-2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
-İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
-Somut olayda davacı tarafın iddiası davalı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davalının satın almış olduğu malların bedelini ödemediği, bu nedenle faturadan doğan alacağının bulunduğu hususlarına dayanmaktadır. Davalı tarafın ise cevap dilekçesi ile davacı ile aralarındaki ticari ilişkinin varlığını vefaturaya konu malların kendilerine teslim edildiğini kabul ettiği ancak davacı tarafın teslim ettiği mallarda ayıplı olduğunu, bu nedenle zarara uğradığını iddia ettiği görülmüştür.
-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacının davalıya teslim ettiği mallarda bir ayıbın mevcut olup olmadığı, ayıp mevcut ise bu ayıplar nedeniyle davalının bedel ödememekte haklı olup olmadığının tespit noktasında toplanmaktadır.
-Davaya konu alacağın incelenmesinde; alacağın taraflar arasındaki satış sözleşmesi ilişkisine dayandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle öncelikle satış sözleşmesinin özelliklerinin irdelenmesi ve satış sözleşmesinde ayıba ilişkin iddiaların varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği hususlarının irdelenmesi gerekmektedir.
-Satış sözleşmesi Türk Borçlar Kanununun 207 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan hükümlere göre satım, satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Satış sözleşmesinin geçerli olabilmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi gerekli ve yeterlidir. Sözleşmenin yazılı yapılması geçerlilik için şart değildir. Yazılı yapılması ispat bakımından önem taşımaktadır. Buna göre, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ve aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Karşılıklı edimlerin ifasında, satıcı malı teslim ettiğini önce kanıtlamalıdır. Bu ispatlandığında bedelin alıcı tarafından alıcı tarafından ödendiği ispatlanmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, anında özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yine aynı Yasanın 200/1 maddesi gereğince eldeki davanın değer ve miktar itibariyle yazılı belgeyle ispat edilmesi gerekmektedir.
-Türk Ticaret Kanun’un 23. maddesinde ise “(1)Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır….c)Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” denilmek suretiyle açık veya mutad inceleme sonucunda ortaya çıkacak ayıplara ilişkin tacirin ihbar ve muayene külfeti izah edilip bunun yanı sıra TBK’nın satıcının ayıba karşı tekeffül borcuna ilişkin hükümlere atıf yapılmıştır.
-Türk Borçlar Kanunu’nun 219 maddesinde “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilerek satıcının ayıba karşı tekeffül borcunun kapsamı izah edilmiş aynı Kanun’un 222 maddesinde ise “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde de “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” denilerek alıcının muayene ve ihbar külfeti ve bu yükümlülüğe aykırı davranışın sonuçları izah edilmiştir.
-Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).
-Türk Ticaret Kanunu faturayı tanımlamış değildir. Ancak kanun faturanın düzenlenmesi hakkında bazı kurallara yer vermiştir. Fatura tanzim edilmesinin öncelikli koşulu, tacirin ticari işletmesi bağlamında mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olmasıdır. Bu koşul, faturanın nitelik itibarıyla sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belge olmasının da gereğidir. Dolayısıyla taraflar arasında bir sözleşme olmadan gönderilen belge, faturanın şekil şartlarını taşısa bile, gerçek anlamda bir fatura olmayıp, öneri (teklif) niteliğinde bir yazıdır. Şüphesiz, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken geçerli olması gerekir. Bu anlamda batıl bir sözleşmeye dayanılarak gönderilen faturaya süresi içinde itiraz edilmemesi, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz. Fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılmasına ilişkin karinenin uygulanması temel borç ilişkisi doğuran bir sözleşmenin varlığı halinde söz konusu olabilir. Taraflar arasında sözleşmenin bulunup bulunmadığı hususu çekişmeli ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde öncelikle sözleşmenin varlığı ispat edilmelidir (Özçelik, Volkan; Fatura İçeriğinin Kabul Edilmiş Sayılması, TBB Dergisi 2018 (138), s. 212 vd.).
-Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
-Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
-Tarafların BA ve BS kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olması halinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesine gerek yoktur. Zira münazaalı hususlar bizatihi tarafların kayıtları ile ispatlanmış kabul olunur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2015 tarih 2015/3302 Esas 2015/12272 Karar sayılı ilamı).
-Mahkememiz dosyası tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla SMMM bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 23/03/2023 tarihli raporda özetle; davacı … defter beyan sistemine tabi olduğundan, tasdike tabi defter
tutma yükümlülüğünün bulunmadığı,
davacı …’ın incelenen 2022 yılı defter beyan sistemi kayıtlarında,
Davalı … Tic. Ltd. Şti.’ne düzenlenen takibe dayanak toplam 4.593,68
TL bedelli 2 adet faturanın sistemde kayıtlı olduğunun tespit edildiği, davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin incelenen 2022 takvim yılına ait ticari
defterlerinin sahibi lehine delil olma vasfına haiz olduğu,
davalı ….Tic. Ltd. Şti.’nin incelenen 2022 yılına ait ticari defter ve
belgelerinde, Davacı … Hesap Kodu ile Satıcılar hesabında hareket
gördüğü, davacı tarafından düzenlenen takibe dayanak toplam 4.593,68 TL bedelli 2 adet
faturanın davacı şirketçe kayıtlandığı, icra takip tarihi itibariyle davacı şirketin davalı
şirkete toplam 4.593,68 TL borcu bulunduğunun tespit edildiği,
takip ve dava konusu fatura tutarlarının BA-BS form bildirim sınırının altında
kaldığı, her iki taraf ticari defter kayıtlarının birbirini desteklediği,
davacının, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı icra
dosyasında icra takibini yaptığı 4.593,68 TL tutarın tarafımıza ibraz edilmiş bulunan
incelemeye konu yasal defterler içerisinde kayıtlandığı ve defter, kayıt, belge ve deliller
ışığında takip tarihi itibariyle alacak aslına ilişkin tutarın 4.593,68 TL olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Tarafların ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi raporları taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı tarafın rapora ilişkin beyan dilekçesini ibraz ettiği görülmüştür. Mahkememizce kök rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuştur.
-Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın incelenen ticari defterlerin usulüne uygun tutulup takibe konu alacak kalemlerinin de bu defterlerde kaydedilmiş olması tek başına alacağın varlığına ve fatura içeriği mal ve hizmetlerin teslimi konusuna delil oluşturmamaktadır.
-Ancak her iki tarafın ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişisi incelemesi yaptırılmak suretiyle alınan gerekçeli raporda dava konusu faturalardan kaynaklı alacağın davacı defterlerinde kaydının bulunduğu, buna karşılık bu bedelin davalının kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre tutulan defterlerinde usulüne uygun olarak kaydedildiği belirlenmiştir.
-Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların veya hizmetin davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.)
-Bu doğrultuda taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafın ticari defterlerinin kayıtları usulüne uygun olduğundan davacı lehine delil vasfı taşıdığı, bilirkişi raporuyla sabit olan 4.593,68 TL tutarındaki miktarın davacı tarafça ispatlandığı Mahkememizce kabul edilmiştir.
-Ve fakat yukarıdaki yer verilen yasal mevzuat ve istikrar kazanmış yüksek mahkeme içtihatlarına göre satış sözleşmesi doğrultusunda ürünleri teslim alan davalı alıcının ürünleri muayene ve ihbar yükümlülüğü bulunmakta olup, varsa bu doğrultuda ayıpların varlığının ürünleri teslim alan alıcı tarafından ispatlanması gerekmektedir.
-Davalı tarafça muayene ve ihbar yükümlülüğünün usulüne uygun olarak yapıldığına ilişkin bir bilgi ya da belge ibraz edilmemiştir. Bu durumun aksi düşünülse dahi davalı alıcı tarafından ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin tamamı muhafaza edilmemiş, bu ürünler üzerinde yargı makamlarınca yapılmış bir tespit ya da inceleme de dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu nedenle davalı tarafın ayıba ilişkin iddia ve savunmalarını ispat edemediği Mahkememizce kabul edilmemiştir.
-Açıklanan nedenlerle davalı tarafın fatura içeriğine itiraz etmemiş olması, ticari defterlerine herhangi bir ihtirazı kayıt olmadan kaydetmiş olduğu nazara alındığında davalı tarafın ayıba ilişkin iddiaları ile bunun yanında takibe konu fatura borcunu ödediğini yazılı belge ile ispat edemediği kanaatine varıldığından itirazın iptali ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
-Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
Buna göre davalı borçlu tarafından fatura ve ticari defter kayıtları ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 4.060,16 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz üzerinden devamına,
-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktarın %20’si üzerinden hesap edilen 812,03 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 196,65- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 193,00 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 2.773,70-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 4.060,16- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk bürosunun … numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.600,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
09/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır