Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/887 E. 2021/1248 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/887 Esas
KARAR NO : 2021/1248

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 22/10/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili tarafından sigortalanan … plakalı aracın dava dışı sigortalı ….’ın sevk ve idaresindeki araç 09/05/2019 tarihinde trafikte seyir halindeyken yola aniden çıkan büyükbaş bir hayvana çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, araçta oluşan maddi hasarın tazmini için önce rücu mektubu gönderildiğini, sonuç alınamaması üzerine Silivri İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile büyükbaş hayvanın sahibi olan davalı …’a icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibine borçlunun haksız itirazı sonucunda takibin durdurulmasına karar verildiğini, borçlunun itirazı tarafına tebliğ edilmemiş olmakla birlikte haricen öğrenildiğini ve arabuluculuğa başvurulduğunu, arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlanması ile birlikte davalının haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli itirazının iptali için huzurdaki davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu, dava dışı ….’a ait … plakalı aracın müvekkili tarafından … numaralı poliçe ile teminat altına alındığını, aracın 09/05/2019 tarihinde Özgürlük Caddesi üzerinde Alipaşa Mahallesi istikametinde seyir halindeyken gidiş istikametine göre yolun sağında yeşil alanda otlamakta olan …. kulak küpeli büyükbaş hayvanın yola çıktığını fark etmeyerek aracın ön kısmıyla çarptığını, kaza neticesinde maddi hasar meydana geldiğini, söz konusu kazada büyükbaş hayvanları güden (tevdi eden) dava dışı …’ın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 69/1. maddesine aykırı davranarak yerleşim yerleri dışındaki karayollarında ve taşıt yolu üzerinde zorunlu haller dışında hayvan bulundurduğunu ve kazaya sebebiyet verdiğini, kazada dava dışı sigortalı aracın sürücüsü …. kendi şeridinde seyretmiş olup hiçbir kusurunun bulunmadığını, bu durumun kaza tespit tutanaklarıyla da sabit olduğunu, dava dışı …, aynı zamanda davalının çalışanı konumunda olduğunu, mevcut durumda somut olayda iki türlü kusursuz sorumluluk mevcut olduğunu, müvekkilinin TBK m.67 gereği dava dışı …’a ; TBK m.66 gereği davalı …’a karşı rücu hakkına sahip iken …’a karşı işlem yapmayı tercih ettiğini, söz konusu kaza sonrası müvekkili sigorta şirketi tarafından teminat altına alınan araçta oluşan hasarın giderilmesi için 10/07/2019 tarihinde … Otomotiv’e 14.784,54-TL; 10/07/2019 tarihinde …. Oto Hizmetleri’ne 283,20-TL ve 11/06/2019 tarihinde araç sahibi ….’a 3.299,49-TL olmak üzere toplam 18.367,23-TL ödeme yapıldığını, … Otomotiv ve …. Oto Hizmetleri müvekkili şirket ile anlaşmalı firmalar olduğundan toplu ödeme yapıldığını, ödeme listesinde teminat altına alınan araç için ne kadar ödeme yapıldığı belirtildiğini, Yargıtay Büyük Genel Kurulu 22/03/1944 tarih ve 1939/37 E., 1944/9 K. sayılı karar gereği başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamı için sayın mahkemede işbu davanın açılması zorunluluğu hasıl olduğunu, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulduğunu, bahse konu görüşmelerin olumsuz sonuçlandığını, AAÜT’nin 16/2-c maddesi “Arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde avukat maktu ücrete hak kazanır, ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” düzenlemesi mevcut olduğunu, işbu düzenleme uyarınca arabuluculuk vekalet ücretine hak kazandıklarının izahtan vareste olduğunu, haksız ve hukuka aykırı olan itirazın iptaline,
Silivri İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takibin asıl alacak, faiz ve ferileriyle beraber devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin süresinde olmayan süre uzatım talebinin reddine dair mahkememizin 15/12/2021 tarihinde ara karar oluşturulmuş, bu ara karara karşı davalı vekilinin 18/12/2021 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesi ekli tebligatın 26/11/2021 tarihinde muhtara tebliğ olunduğunu, müvekkilinin söz konusu davadan 14/12/2021 tarihinde haberdar olduğunu, söz konusu davanın müvekkilince öğrenilmesi halinde hemen aynı tarihte dosyaya vekalet sunulduğunu, süre uzatım talebinin reddi kararı ile tebliğ tarihinin 26/11/2021 olduğunun öğrenildiği, davacı tarafın kötüniyetli olarak usulsüz tebliğ yapıldığını, kötü niyetli olarak asile tebliğ ettirildiğini, vekil ile takip edilen işlemlerde vekile tebliğ zorunluluğunun bulunduğunu, söz konusu dava dilekçesinin vekil olarak kendilerine tebliğ edilmesi gerekirken kötüniyetli olarak davacıya asile tebliğ edilmesinin usulsüz olduğunu, usulsüz tebliğ itirazının kabulü ile dava dilekçesinin kendilerine tebliği çıkarılmasını ve cevap süresinin HMK gereği tebliğ tarihinden itibaren başlatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, sigorta şirketi tarafından davalı hakkında rücuen tazminat istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
TTK’nın 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir.
Somut olayda davacı sigorta şirketi kasko poliçesi sigortasına dayalı olarak dava dışı sigortalısına yapmış olduğu ödemeyi davalıdan talep etmektedir. Dava dışı sigortalı ile davalı gerçek kişi arasında ilişki haksız fiile dayanmaktadır. Görevli Mahkemenin tayininde dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin nazara alınması gerekmektedir. Davacı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme, dava dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere kasko sigortasına dayandığından dava konusu olayda ZMMS hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle uyuşmazlığın çözümünde Mahkememizin görevli olmadığı, uyuşmazlığın haksız fiile dayanılması sebebi ile genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisi olduğu, göreve ilişkin usul kurallarının HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olduğu, dava şartlarının ise kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olması sebebiyle dava şartı yokluğundan HMK’nun115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar verildi. 28/12/2021

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır