Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/752 E. 2022/184 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/752 Esas
KARAR NO : 2022/184

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/09/2021
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın müvekkili şirketten mal alımı için sipariş verdiğini ve verilen sipariş kabul edilerek davalı tarafça talep edilen emtianın satımı için davalı ile tarafla anlaştıklarını, talep edilen emtia davalı adresine sevk edildiğini ve davalı tarafa teslim edildiğini, davalı tarafından iş bu emtianın faturalarına karşı süresi içerisinde hiçbir itiraz ileri sürülmediğini, ancak davalının ödemesi gereken bedeli tüm taleplere rağmen ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhinde ödenmeyen alacak için icra takibi yapıldığını, fakat davalı borçlunun kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini, davalı borçlu tarafından icra takibindeki borca itiraz etmekle açıkça kötü niyetli davrandığını, yargılama aşamasında müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarından da alacaklı olduğunun ortaya çıkacağını, icra takibinde talep edilen faizi şimdilik atiye bıraktıklarını ve asıl alacağa dair işbu davayı ikame ettiklerini, davalı borçlunun, ödemekten kaçmak amacını gütmekte ve haksız olarak icra takibine itiraz ettiğini, bu sebeple davalının icra takibindeki asıl alacağa işletilecek %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr ve kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesi gerektiğini, dava öncesi zorunlu dava şartı arabuluculuk görüşmesi yapıldığını ancak netice alınamadığını, davalı borçlunun haksız olarak Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile icra takibinin devamına,
kötü niyetli borçlunun % 20’den az olmamak kaydı ile icra inkâr tazminatı ödemeye hükmedilmesine,
yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki dava görevli mahkemede açılmadığını, müvekkilinin, davaya esas icra takibi açıldığı esnada da sonrasında da “gerçek kişi tacir “sıfatı bulunmadığını, müvekkilinin vergi açılışının da olmadığını, müvekkili tacir olmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerekirken görevsiz olan Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmasının hatalı olduğunu, görev hususunun kamu düzeninden olması sebebiyle mahkemenizce işin esasına girilmeden davanın görevsizlik nedeniyle reddi gerektiğini, davacı tarafından müvekkiline kesilen bir fatura olmadığı gibi, davacı ile müvekkili arasında ne dava konusu zamanda ne de başka bir zamanda herhangi bir sözleşme kurulmadığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi bir emtia teslimi de söz konusu olmadığını, yine davacı tarafın iddia ettiği gibi, müvekkiline teslim edilen bir fatura ve sevk irsaliyesi de bulunmadığını, esasında davacının iddia ettiği gibi bir ticari ilişkinin olması mümkün olmadığını, zira müvekkilinin vergi kaydı olmadığını, ticareti çok uzun zaman önce terk etmiş olup halihazırda da çalışmadığını, tacir olmayan birinin iddia olunduğu gibi fatura kesmesi ya da fatura alması da mümkün olmadığından davacı taraf iş bu davada somut ve hukuki hiçbir delile dayanmadan bu davayı ikame ettiğini, öncelikle davanın görevli mahkemede açılmamış olması nedeniyle işin esasına girilmeksizin davanın usulden reddine,

şayet işin esasına girilecek olursa davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının esastan reddine,

davacı yan aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine,

yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, davacının, davalıya satıp teslim ettiğini iddia ettiği ürünler ve hizmetler karşılığında cari hesap ilişkisi nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu, davalı savunmasına göre ise davalı tarafından davacıdan faturaya konu mal veya hizmet satın alınıp alınmadığı, teslim edilip edilmediği, hususlarındadır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevabında; …’in gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığından bahisle cevap verilmiştir.
Kocasinan Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevabında; …’in31/12/1997 tarihi itibarı ile mükellefiyetini terk ettiği gerçek usul ticari kazanç mükellefiyeti olduğu tutakla yükümlü olduğu defter bilgisine rastlanmadığından bahisle cevap verilmiştir.
Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının UYAP sistemi üzerinden taranarak mahkememize gönderiliği, incelenmesinde; davacı alaaklı tarafından davalı borçuya karşı ilamsız takip yaptığı davalının itiraz etiği anlaşılmıştır.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Mahkememizce davalı ile ilgili tacir araştırması yapılmış olup, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevabında; …’in gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığına ilişkin cevabı Kocasinan Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevabında; …’in 31/12/1997 tarihi itibarı ile mükellefiyetini terk ettiği gerçek usul ticari kazanç mükellefiyeti olduğu tutakla yükümlü olduğu defter bilgisine rastlanmadığından bahisle cevabı dikkate alındığında davalının tacir sıfatının bulunmadığı, davanın mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı, buna göre Mahkememizin görevli olmadığı, Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek bir ihtilafın söz konusu olmadığı, davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesini gerektirir nitelikte ticari bir dava da olmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin TTK’ nun 5/3. maddesi uyarınca görev ilişkisi olduğu, göreve ilişkin usul kurallarının HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olduğu, dava şartlarının ise kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususların da resen dikkate alınacak hususlardan olması sebebiyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine dair karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı (davalı vekiline e-duruşma ortamında), kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır