Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/680 E. 2022/988 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/680
KARAR NO : 2022/988

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/08/2021
KARAR TARİHİ : 30/11/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 30/11/2022
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili bulunan davacı şirketin eski yönetim kurulu başkanı …. ve eski yönetim kurulu başkan yardımcısı … aleyhine yapılan şikayet ve açılan davalar dışında 3.kişileri suç ve eylemlerine ortak ederek davacı şirketi gerçek olmayan muvazaalı bir şekilde borçlandırmaları sebebiyle ve muvazaalı alacakların iptali istemiyle açılmış bir dava olduğunu, … ile …’in davacı şirketin için boşaltmaya çalıştıklarını, diğer ortakların durumu farkederek genel kurul kararı aldıklarını, yönetimi ele geçirdiklerini, davalıların bu sırada usule uygun olmayan muvazaalı borçlanmalar ve satışlar ile şirketin içini boşalttığını, şirketin 2015-2016-2017 yıllarına ait genel kurulda şirketin yönetim kurulu başkanlığına … ve yönetim kurulu üyeliğine …’in getirildiğini, 2018-2019 yılı genel kurullarını yapmadıkların, bu süreçte şirketin diğer ortaklarını şirkete dahi almadıklarını, yönetim kurulu başkanı … ve …’in ibra edilmeden görevlerinden azledildiklerini, şirkete ait ticari defter ve kayıtların 19/03/2021 tarihine kadar teslim edilmesinin istendiğini, 19/03/2021 tarihinde eski yönetim kurulu üyesi … ile yapılan telefon görüşmesi sonrasında …, …… ’a 2018-2019-2020 ve 2021 yılları yevmiye defteri ve defteri kebiri teslim ettiğini, bunun yanı sıra 2021 yılı envanter defteri ve damga vergisi defterini teslim ettiğini, bunun dışında şirkete ait başkaca evrakın teslim edilmediğini, bu hususta Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını, bu hususta …’a ihtarname gönderildiğini, davacı şirketin davalıya 7.000.000 TL borçlandırıldığı ve bunun karşılığında yönetim kurulu başkanı … tarafından davalıya 22/10/2019 vadeli, 7.000.000 TL bedelli kambiyo senedinin verildiğini, bu senet sebebi ile davalı alacaklının 16/01/2020 tarihinde Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını öğrendiklerini, davacı şirkette 16/03/2021 tarihinde yapılan genel kurul ile değişen yeni yönetim kuruluna eski yönetimden … ve … tarafından yukarıda belirtilen defterler dışında kayıt ve belge teslim edilmediğinden davalıya muvazaalı olarak senet verildiği bilgisi dışında bir bilgiye ulaşamadıklarını, davalı ile davacı şirket arasında ticarete yönelik kayıt bulunamadığını., senetteki borcun gerçek anlamda borç olmadığını, davalı ile yine davacı şirketten alacaklı gösterilerek senet verilen … ile ….’ın …’ın eski ortak ve arkadaşları olduğunu, …. ve … ’ın …. Şirketinin iki ortağı olduğunu, davacı şirket ile …. Limited şirketinin birlikte …. AŞ şirketini kurduklarını, davacı şirkete ait olan …..’un % 50 hissesini 07/01/2019 tarihinde 25.000 TL bedelle muvazaalı olarak satışını yaparak ele geçirdiklerini, davacı ve davalının ortak gayrimenkul alımının da … tarafından sağlandığını, senetteki nakit ibaresinin senedin ve borçlanmanın dayanağı olmadığının en kuvvetli delili olduğunu, kefil kısmına da davacı şirketin kaşesinin basıldığını, senette hem borçlu hem kefil gösterilmesinin mümkün olmadığını, bu hususun iptal sebebi olduğunu, senedin … tarafından verilmesinin akabinde 16/01/2020 tarihinde alacaklı vekili tarafından icra takibi başlatıldığını, … ve … tarafından takibe itiraz edilmediğini, talimat dosyasında taşınmazların değerini düşük gösteren bilirkişi raporlarına itiraz etmediklerini, açık arttırma tutanakları ve şartnameye itiraz etmediklerini, amacın şirket yönetimi elden gitmeden şirketin içini boşaltmak olduğunu, satış aşamasında da şirketin mallarını ele geçirdiklerini, taşınmazların davalı alacaklıya kaldığını belirterek davanın kabulü ile gayrimenkullerin tapularının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, kötüniyetli davalı alacaklıdan % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesindeki tapu iptal tescil talebi yönünden tefrik kararı verilmiş ve akabinde Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
CEVAP; Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacının talep sonucunun belirli olmaması nedeniyle açıklatılmasının gerektiğini, eldeki davada mülkiyet hakkından kaynaklanan tapu iptal tescil talebi yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının huzurda görülen dava dosyası ile aynı konu, aynı taraf ve aynı sebebe dayalı olarak …. esas sayılı davanın açıldığını, derdestlik dava şartı olduğundan reddinin gerektiğini, davacı şirketin iddia ettiğinin aksine müvekkil ile dava dışı … arasında gerçekleştirilen alacağın temliki işleminde muvazaa bulunmamakta olup, müvekkil ve anılan taraflar arasındaki her işlemin hukuka ve yasalara uygun olduğunu, dava konusu taşınmazların satışa çıkarıldığını ve müvekkili tarafından usulüne uygun şekilde satın alındığını, muvazaa iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, davacı şirketin müvekkiline olan borcunun asıl dayanağının ve müvekkili ile … arasında 09/09/2019 tarihinde imzalanan temlikname anlaşması ile …’ın davacı şirketten olan 7.000.000 TL’lik alacağını müvekkiline temlik edildiğini, …’ın alacağının davacı şirketin 30/06/2019 tarihli bilançosu ile kabul edildiğini, temlikname ile alacağın temlik alındığını ve bedelin müvekkilinin hesabına yatırılması gerektiği hususunda ihtarnamenin davacı şirkete tebliğ edildiğini, alacağın temlikinde borçlunun rızasına gerek bulunmadığını, söz konusu borcun kaynağının …’ın zaman zaman davacı şirketin nakit ihtiyacında bulunduğunu ifade etmesi sebebiyle davacı şirkete ödenmek üzere zaman zaman da kendi ihtiyaçları için almış olduğu meblağlar olduğunu, …’ın davacı şirketin hissedarı ve o dönemdeki imza yetkilisi olarak davacının ihtiyaç duyduğu nakit sıkıntısını şirkete para koyarak karşılamaya ve şirketin nakit akışını döndürmeye çalıştığını müvekkiline ifade ettiğini, alacağın gerçek olduğunun davacının şirket kayıtlarının incelenmesiyle ortaya çıkacağını, …’ın borcunu ödeyecek ekonomik durumu bulunmadığından takibe konu senedi verdiğini, söz konusu senette kefil belirlenmediğini, …’ın şirket kaşesi altına 2 imza attığını, dava konusu bedel ödenmediğinden taşınmazların açık arttırma ile satışa çıktığını, davacı yanın ısrarlı bir şekilde … ve …’in davacı şirketten mal kaçırma maksadıyla birtakım işlemlerde bulundukları iddiasının, her bir işlemin gerçekleştiği tarihte davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin tek başına … olmadığı gerçeği karşısında sakıt kaldığını, 16/03/2021 tarihine kadar dava dışı …., … ve …. ’ın şirketi münferiden yetkili olduklarını, davacı şirket dahil diğer grup şirketlerinin de müvekkilini tanımakta olduğunu, ilgili ödeme emrine diğer yetkililerin de itiraz edebilme imkanının bulunduğunu, tüm şirket ortakları tarafından şirketin …’a borçlu olduğunun bilindiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
CEVABA CEVAP; Davacı vekili tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı ile …’ın yakın arkadaş olup aralarında yapılan tüm işlemlerin muvazaalı olduğunu, müvekkili şirketin …’a 7.000.000 TL alacağı bulunmadığını, bu alacak girişinin müvekkil şirketin 16/03/2021 tarihine kadar imzaya yetkili kişisi olan dava dışı … tarafından usulsüz olarak yaratıldığını, davalı tarafından dosyaya sunulan bilançoları kabul etmediklerini, davalıya … tarafından verildiği iddia olunan paralara ilişkin makbuz tablosunu da kabul etmediklerini, tablonun hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, dava konusu taşınmazların gerçek değerlerinin yapılacak keşif sonucunda ortaya çıkacağını, …’ın 08/09/2020 tarihli dilekçeyi davacı şirket adına imzalayarak itirazlarının olmadığını beyan etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, taşınmazların satışı için yapılan açık arttırmaya davalının kendisinden başka katılan kimse olmadığını, gerek dava dışı müvekkilleri …. ve …. gerekse de müvekkil şirketin eski yetkililerinin hiçbir şekilde …’nın o zamanki şirket merkezine dahi sokulmadıklarını, hukuki süreçten haberdar edilmedikleri için yapılan yolsuzlukları da yönetimi devraldıktan sonra öğrendiklerini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İKİNCİ CEVAP; Davalı vekili tarafından sunulan ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkil ile dava dışı …’ın yakın arkadaş olmasını gerekçe göstermekten başka somut bir delil ortaya koymadıklarını, müvekkil ile anılan tarafın arasındaki işlemlerin hukuka uygun gerçekleştirildiğini, davacının huzurdaki uyuşmazlığı somutlaştırmaya yarar bir cümle sarfetmediğini, temliknamenin gerçek bir temlikname olmadığını, müvekkili ile dava dışı … arasında yapılan muvazaalı bir işlem olduğunu yine sadece iddia ederek temliknamenin hukuki değerlendirmesini yargılama sürecinde bilirkişilere bıraktığını, müvekkilinin temlikname ekindeki bilançoya müdahale etmesinin mümkün olmadığını, bu iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacının dava dışı …’ın alacaklı olmadığı iddiasında olması halinde bu iddiaları kendisinin ispat etmesinin gerektiğini, müvekkilinin hukuken var olan alacağı temlik aldığını, davacı şirketin bu miktarı ödeyecek olmaması nedeniyle senet tanzim edildiğini, taşınmazların değerinin tespitinin icra müdürlüğü tarafından yapıldığını, davaya konu taşınmazların açık arttırma ile satışları yapılması nedeniyle mülkiyetinin müvekkiline geçmesi ile başka bir kişiye geçmesi arasında bir farkın bulunmadığını, müvekkilinin açık arttırmaya katılarak mülkiyeti kazanmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, davacının ifadesinin aksine esasen kişinin takibe haksız itiraz ederek bu denli yüksek meblağdaki borcuna icra inkar tazminatı ve faiz eklemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı şirket tarafından zarar olduğu düşünülmesi halinde zarara ilişkin talebini o dönemdeki tüm yetkililere yöneltmesinin gerektiğini, kendi kusuru ile zarara sebebiyet veren kimsenin kendi kusuruna katlanmasının gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Davanın kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ve kötüniyet tazminatı istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın davaya konu senet nedeniyle davalının alacaklı olup olmadığı, senedin dava dışı şirket yetkilisi tarafından muvazaalı olarak davalıya verilip verilmediği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Dosyanın SMM bilirkişiye tevdii ile davacı şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle davacı şirketin mali yapısı, dava dışı …’ın davacı şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise tespit edilen paranın şirket kayıtlarına ve kasasına girip girmediği, dayanak kayıtların bulunup bulunmadığı hususlarında bilirkişi raporu tanziminine karar verilmiştir.
SMMM ….. tarafından düzenlenen kök raporda, öncelikli olarak davacı şirket tarafından incelemeye 2018-2019-2020 – yılı yevmiye ve kebir defterinin ibraz edildiği, ilgili yıllara ait Envanter defterinin şirketin önceki yöneticileri tarafından teslim edilmediği iddiası ile ibraz edilmediği, yine yapılan tespitlerin tamamı sadece ticari defter kayıtlarından yapılmış olup, ticari defter kayıtlarına dayanak belgelerin yine önceki yönetim tarafından teslim edilmediği iddiası ile ibraz edilmediği, davacı ticari defterlerinde …. hesap kodu ile takip edilen dava dışı … cari hesabında, 2017 yılından gelen 1.229.668,99 TL alacak rakamı olduğu, 2017 yılı ve öncesi ticari defterler ibraz edilmediğinden bu alacağın dayanağı veya hangi işlemlerden kaynaklandığının tespit edilemediği, 19.09.2019 tarihinde …’ın alacağının 2.392.419,99 TL artarak 3.622.088,98 TL’ye yükseldiği, 27.09.2019 tarihinde bu alacağın 3.000.000,00 TL’lik kısmının …’e Temlikname ile devredildiği, davacı ticari defterlerinde 431.01 hesap kodu ile takip edilen dava dışı … cari hesabında, 2017 yılı veya öncesinden gelen 4.000.000,00 TL alacak rakamı olduğu, 2017 yılı ve öncesi ticari defterleri ibraz edilemediğinden alacağın dayanağı işlemlerin tespit edilemediği, 27.09.2019 – tarihinde bu alacağın tamamının …’e Temlikname ile devredildiği, dolayısıyla …’e devredilen 7.000.000,00 TL alacağın 5.229.668,99 TL’sinin 2017 yılı veya öncesinden gelen alacak olduğunu söylemenin mümkün olduğu, ancak 2017 ve öncesi ticari defterler ibraz edilemediğinden 5.229.668,99 TL alacağın dayanağı veya hangi işlemlerden kaynaklandığının tespit edilemediği, Temliknameye istinaden yapılan Alacak devri neticesinde …’in davacı şirketten 7.000.000,00 TL alacaklı duruma geçtiği, 15.10.2019 tarihinde davacı şirketin …’e 22.10.2019 vadeli 7.000.000,00 TL bedelli senedi verdiği, davalı … tarafından 04.01.2010 -16.11.2017 tarihleri arasında dava dışı …’a 975.000,00 USD * 240.000,00 EURO borç verildiğine ilişkin para makbuzlarının ibraz edildiği, makbuz numaralarının birbirini takip ettiği, bir diğer ifade ile söz konusu makbuzların sadece …’a borç verilmesinde kullanıldığının gözüktüğü, … tarafından …’a borç verildiği iddia edilen bedellerin banka kanalı ile değil, elden nakden verildiğinin gözüktüğü, davacı ticari defterlerinde dava dışı …’ın 2018-2019 yılı cari hesabının incelenmesi neticesinde yapılan tespitlere Syf.25…-32’de ayrıntılı bir şekilde yer verildiği , özetle ise; Şirketin tek gelir diyebileceğimiz kira gelirleri haricinde, banka hesaplarına gelen paraların tamamının … tarafından gönderildiğinin gözüktüğü, şirketin 2018 yılı kira geliri 2.312.990,16 TL iken, 2018 yılında …’a borç ve alacak olarak kaydedilen işlemlerin mahsup edilmesi neticesinde 2.691.306,23 TL …’tan gelen bedel olduğu, …’tan paraların geldiği tarihlerdeki davacı şirket banka ve kasa hesabının incelenmesinde, paraların %90’nın geldiği tarihlerde şirketin herhangi bir nakde ihtiyacı olmadığı, banka ve kasasında gerekli nakdin bulunduğu, bu nedenle gelen paraların genel olarak davacı şirket banka hesaplarında günlük vadeli hesaplara alındığı ve şirketin faiz gelir elde ettiği, hal böyle olunca dolaylı olarak …’a ait paralarla diğer şirket ortaklarının da faiz gelir elde etmesinin mahkemenin takdirinde olduğu, davacı şirket banka hesaplarında sürekli bir şekilde … cari hesabı ile para giriş ve çıkışları olduğu, şirket banka hesaplarının şirket tüzel kişiliğinden çok ortak cari hesabı ile kullanıldığının gözüktüğü, davacı şirketin incelenen 2017-2018-2019 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamelerinde her dönem kârlı bir yapı sergilediği, keza 1.000.000,00 TL ödenmiş sermayesine karşılık özkaynaklarının 2017 yılı sonunda (+) 6.011.433,99 TL, 2018 yılı sonunda (+) 6.515.567,86 TL, 2019 yılı sonunda (+) 7.327.701,93 TL olduğu, tüm yapılan tespitler neticesinde davacının menfi tespit taleplerinin mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz sonucu aynı bilirkişiden alınan ek raporda, kök rapor kapsamında yapılan tespitlerin doğruluğuna ilişkin tarafların herhangi bir itirazı bulunmadığı, mali yönden yapılan tespit ve tamamen mali yönden yapılan değerlendirmelere yapılan bilirkişi görev yetki ve sınırını aştığına dair itirazların takdiri ise mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Dava, kambiyo senedi nedeniyle borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Takip dayanağı bono, 15/10/2019 düzenleme tarihli, 22/10/2019 vade tarihli, 7.000.000 TL bedelli olup, keşidecisi davacı …. … AŞ, lehdarı ise davalı …’dir, Bono, düzenleme tarihi itibariyle davacı şirketi münferiden temsile yetkili dava dışı … tarafından imzalanmıştır. Senet üzerinde kefil ve ödeyecek hanesinde davacı şirket adı yazılmakta olup, senet üzerinde iki imza bulunmaktadır.
Alacağın temliki veya devri, yazılı bir devir sözleşmesi ile mevcut bir alacağın “alacaklısının” değiştirilmesi işlemidir. Alacağın temliki hükümleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s.1248). Alacağın temliki ile borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Alacağın temlikinin geçerli olabilmesi için bazı şartlar aranmakta olup, bu şartlardan ilki temlike konu bir alacağın varlığıdır. Zira, mevcut olmayan bir alacağın temliki işlemi, temellük edeni alacaklı kılmaz.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda, …’e devredilen 7.000.000 TL alacağın 5.229.668,99 TL’sinin 2017 yılı ve öncesinden gelen alacak olduğu, 2017 yılı ve öncesindeki defterler ibraz edilmediğinden alacağın dayanağı veya hangi işlemlerden kaynaklandığının tespit edilemediği, …’dan gelen paraların geldiği tarihlerde şirketin herhangi bir nakde ihtiyacı olmadığı, genel olarak davacı şirket banka hesaplarında ve kasasında gerekli nakdin bulunduğu, davacı şirket banka hesaplarında sürekli olarak … cari hesabı ile para giriş ve çıkışları olduğu, şirket banka hesaplarının şirket tüzel kişiliğinden çok ortak cari hesabı ile kullanıldığının gözüktüğü, incelenen Kurumlar Vergisi Beyannamelerinde şirketin her dönem karlı bir yapı sergilediği, 1.000.000 TL ödenmiş sermayesine karşılık öz kaynaklarının 2017 yılı sonunda (+) 6.011.433,99 TL, 2018 yılı sonunda (+) 6.515.567,86 TL, 2019 yılı sonunda (+) 7.327.701,93 TL olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitler ışığında, temlike konu alacağın dayanağı ispata muhtaçtır.
Davalı vekili, takibe konu bononun dayanağının davalı ve dava dışı … arasında imzalanan 09/09/2019 tarihli temlikname olduğunu, müvekkilinin yıllar içerisinde dava dışı …’a elden yapılan ödemeler ile borç olarak para verdiğini, bu sebeple anılan temlikname ile dava dışı …’ın şirketten olan alacağının TBK’nun 183.maddesi uyarınca müvekkiline temlik edildiğini beyan etmiştir. Takip dayanağı bono, davalı tarafın beyanı nazara alındığında dava dışı şirket temsilcisi …’ın şahsi borcuna karşılık davalı lehdar gösterilmek suretiyle düzenlenmiştir. Senedin kefil kısmında da davacı şirket kaşesi yer almakta olup, … tarafından iki ayrı imza atılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 395/1. Maddesinde;” “Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu madde hükmüne göre Kural olarak temsilcinin kendi kendisiyle işlem yapması yasaktır.
TTK’nın 369. maddesinde “(1) Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.”
371. maddesinde “(1) Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır.
(2) Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğer ki, üçüncü  kişinin, işlemin işletme  konusu dışında  bulunduğunu  bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir. “
395. maddesinde “(1) Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz. ” hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda takibe konu bononun düzenlendiği tarihte dava dışı …’ın, davalı tarafın beyanına göre şahsi borcu için şirket adına kambiyo senedi düzenlemesi temsilcinin temsil yetkisini kötüye kullanması nedeniyle batıldır. Bononun dayanağı olan borç ilişkisi davacı şirketin işletme konusu dışındadır. Temsilcinin kendisiyle işlem yapması kural olarak yasaktır. Temsilcinin izinsiz olarak kendisiyle yaptığı işlem sakat bir işlemdir. Bu işlem temsil olunanı bağlamaz. Özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır. (Yargıtay 19 HD 2017/2711 E., 2018/52 K, Yargıtay 11 HD. 2012/7791 E., 2014/427 K., 2021/5517 Esas, 2021/6585 karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi, 07/11/2018 tarih, 2018/118 Esas, 2018/1074 karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 43.Hukuk Dairesi, 24/12/2020 tarih, 2020/1047 Esas, 2020/485 karar sayılı ilamı) Yukarıda açıklanan sebeplerle, temlike konu alacağın varlığının ispata muhtaç olduğu, bu yönde bir alacağın varlığı halinde davalı tarafın iddia ettiği şekliyle dava dışı …’ın şirketin işletme konusu dışında şahsi borcu için şirket adına kambiyo senedi düzenlemesinin temsil olunan davacı şirketi bağlamayacağı değerlendirilmekle açılan davanın kabulü ile davacının Bakırköy …İcra Müd’nün …. E sayılı dosyası ve takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafça kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de, davalının kötüniyetli olarak senedi icra takibine koyduğu ispat edilmediğinden tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN KABULÜNE,
1-Davacının Bakırköy …icra Müd.nün …. E sayılı dosyası ve takibe konu bono nedeniyle BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
3-Alınması gereken 109.193,53-TL harçtan, peşin alınan 27.298,39 -TL nin mahsubu ile bakiye 81.895,14 -TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 27.357,69-TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarf edilen yapılan tebligat, müzekkere ve bilirkişi sarf gideri toplam 2.170,95 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına takdir edilen 175.880,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.
30/11/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır