Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/521 E. 2023/231 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/521 Esas
KARAR NO : 2023/231

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 17/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/04/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin önce nedeni belirsiz şekilde 12.000 Euro tutarında faturayı kendilerine yolladığını, bu faturanın müvekkili tarafından iade edilmesine rağmen ısrarla 5.000 Euro dava konusu faturayı kestiğini ve icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin davalı ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, açıklanan nedenlerle müvekkilinin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle borcunun olmadığının tespitini, icra inkar tazminatı ile kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini, dava masrafları ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile müvekkil şirket arasında yapılan mail yazışmaları ve diğer telefon yazışmaları ile beraber davacı şirket ile yapılan ticari işe binaen müvekkili şirket tarafından 18.11.2020 tarihli …. nolu fatura kesildiğini ancak davacı şirketin her defasında müvekkili şirket ile davacı şirketin arasında bir ticari ilişki bulunmadığını iddia ettiğini, davacı …. şirketi çalışanlarından ….’in, şirketimizle daha önceden pek çok defa mail ve diğer iletişim araçları kanalıyla ticari taşıma işleri ile alakalı yazışmalarda bulunduğunu, takip konusu faturayla bağıntılı ticari işle alakalı yine … Şirketi çalışanı … ile o dönem şirket çalışanı olarak bulunan şahıs arasındaki yazışmalarda da görüleceği üzere davacı şirketin ticari taşıma işi karşılığını gerek ayni gerek nakdi olarak yerine getirmediğini, meydana gelen zararların sorumluluğunu da hiçbir zaman kabul etmediğini, tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, açıklanan nedenler ve re’sen görülecek sebeplerle davacının davasının reddini, yargılama ve ücreti vekaletin davacı yan üzeri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davalı tarafından davacı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibinde, davacı tarafın davalı yana borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
-Davacı tarafın dava dilekçesinde 10.000,00 TL üzerinden davasını açmış olduğu, icra dosyasının miktarı, talep sonuç kısmı ve dava değeri arasında çelişkilerin bulunduğu, bu nedenle yatırılan harç miktarı ve dava dilekçesiyle talep edilen hususun birbiriyle uyumlu olmadığı anlaşıldığından, davacı vekiline HMK 31 ve 119 maddeleri gereğince talep ve sonucu açıklamak, bu hususta ayrıntılı beyanda bulunmak ve gerekli olması halinde talep ve sonucu doğrultusunda eksik harcı ikmal etmek üzere kesin süre verilmiş, davacı tarafından sunulan dilekçe ile dava açılışında 10.000 TL üzerinden harç yatırdıkları, takip tarihindeki kur üzerinden dava değerinin 37.500,00 TL olduğu ve bu miktar üzerinden eksik harcın tamamlandığının bildirildiği ve eksik harcın ikmal edildiği görülmüştür.
-Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusu aleyhine 5.000,00 Euro alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının “sözleşme fatura bedeli” olduğu görülmüştür.
-Somut olayda taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; davacı taraf davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını iddia etmekte iken davalı taraf davacı ile aralarında sözleşme ve ticari taşıma işi bulunduğunu, faturanın da bu nedenle düzenlendiğini iddia etmektedir.
-Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
-6100 sayılı HMK ‘nın 190/1 maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yine aynı Yasa’nın 200/1 maddesi gereğince eldeki davanın miktar ve değeri itibariyle iddianın davacı tarafça yazılı belge ile ispat olunması gerekmektedir. Bu durumda ispat yükü davacı taraf üzerinde olup davalıya çek nedeniyle borcunun bulunmadığını HMK 200. Maddesi gereğince yazılı delillerle ispatlaması gerekmektedir.
-İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
-Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E.
-Türk Ticaret Kanunu faturayı tanımlamış değildir. Ancak kanun faturanın düzenlenmesi hakkında bazı kurallara yer vermiştir. Fatura tanzim edilmesinin öncelikli koşulu, tacirin ticari işletmesi bağlamında mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olmasıdır. Bu koşul, faturanın nitelik itibarıyla sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belge olmasının da gereğidir. Dolayısıyla taraflar arasında bir sözleşme olmadan gönderilen belge, faturanın şekil şartlarını taşısa bile, gerçek anlamda bir fatura olmayıp, öneri (teklif) niteliğinde bir yazıdır. Şüphesiz, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken geçerli olması gerekir. Bu anlamda batıl bir sözleşmeye dayanılarak gönderilen faturaya süresi içinde itiraz edilmemesi, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması sonucunu doğurmaz. Fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılmasına ilişkin karinenin uygulanması temel borç ilişkisi doğuran bir sözleşmenin varlığı halinde söz konusu olabilir. Taraflar arasında sözleşmenin bulunup bulunmadığı hususu çekişmeli ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde öncelikle sözleşmenin varlığı ispat edilmelidir (Özçelik, Volkan; Fatura İçeriğinin Kabul Edilmiş Sayılması, TBB Dergisi 2018 (138), s. 212 vd.).
-Mahkememiz dosyası yukarıda yer verilen uyuşmazlık noktalarının çözümü ve ispat yükü üzerinden olan davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla talimat mahkemesi aracılığı ile SMMM bilirkişi tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 10/01/2023 tarihli raporda özetle; dava dosyasında yer alan belge ve bilgilere dayanılarak bir ticari faaliyetin gerçekleştiğini doğrulayan yeterli kanıtlara ulaşılamadığını, taraflar arasında net olarak bir ticari iletişimin olduğu görüşüne ulaşılamadığını, dava dosyasına Gemlik Vergi Dairesi tarafından gönderilen davalı firmanın Bildirim Satış (BS) beyannamelerinin incelenmesinde, davalı firmanın beyannamesinde 1 adet belge karşılığında 46.001,00 TL satış beyan ettiği, davacı firmaya ait Bildirim Alış (BA) formlarında, davalı firmaya ilişkin herhangi bir alışın beyan edilmediği, davalı firmanın 20.01.2020-31.12.2020 dönemine ilişkin muavin defter dökümünü dosyaya ibraz ettiği, her ne kadar BS formunda faturanın beyan edildiği ve muavin defter dökümünde ilgili faturanın bilgileri bulunduğu tespit edilmiş olsa da yevmiye madde numarası ve tarihi olmaması ayrıca bu kayıtların kanıt niteliği taşıyan Yevmiye Defterinde bulunup bulunmadığının tespit edilememesi nedeniyle taraflar arasında bir ticari ilişkinin defter kayıtlarıyla tespit edilemediği görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
-Davalı tarafın ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi kök raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı tarafın rapora ilişkin beyan ve itiraz dilekçesini ibraz ettiği görülmüş, dilekçesinde 19/01/2023 tarihli dilekçe ekinde sunulan bilgi ve belgelerin incelenmediğini beyan ettiği görülmüş, bilirkişi raporunda davalı tarafından sunulan defterlerin incelendiği, ticari defterlerinin tamamının davalı tarafça ibraz edilmediği, dilekçe ekinde sunulan diğer belgelerin uyuşmazlığın miktarı ve niteliği gereğince Mahkememizce delil olarak kabulünün mümkün olmadığı anlaşıldığından, kök rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuş, yeniden rapor alınmasına ilişkin taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir.
-Tarafların iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre Mahkememizce yapılan değerlendirmede; tarafların beyanları ve alınan bilirkişi raporuyla incelenen ticari defter kayıtlarıyla sabit olduğu üzere davalı tarafça ticari defter ve belgelerin talimat mahkemesi aracılığı ile yapılan usulüne uygun tebligata rağmen ibraz edilmediği, bu nedenle davacı tarafın ticari defterlerinin ayrıca incelenmesine yer olmadığı, dosyada mevcut ba-bs kayıtlarında da davacı tarafın dava konusu sözleşmeye ve faturaya ilişkin bir bildiriminin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
-Buna göre ispat külfeti üzerinden olan davalı alacaklı tarafından davacı ile aralarında taşıma işi yönünden bir sözleşme ilişkisinin bulunduğunun ispat edilemediği, davalı tarafça kesin süreye rağmen davacı tarafa bu hususta yemin teklif edilmediği de nazara alınarak, davacı tarafın dava konusu icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
-Davalı tarafın icra takibinde kötü niyetli olduğuna ilişkin bir bilgi ya da belgenin dosyaya ibraz edilmediği, bu hususun davacı tarafça ispatlanamadığı kanaatine varıldığından kötü niyet tazminatına ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine
-Davacı tarafın icra inkar tazminat ve kötü niyet tazminatı taleplerinin şartları oluşmadığından reddine
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.561,63-TL karar ve ilam harcından peşin harç ve tamamlama harcı olarak alınan toplam 2.210,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 350,85- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin harç ve tamamlama harcı olarak yatırılan toplam 2.210,78-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 274,50 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 333,80-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama sırasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 9.200,00- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 17/03/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır