Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/362 E. 2023/252 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/362 Esas
KARAR NO : 2023/252

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/04/2021
KARAR TARİHİ : 28/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, taraflar arasında imzalanan 01.09.2012 yürürlük tarihli …. Eğitim Kurumları YEMEKHANE HİZMET SÖZLEŞMESİ kapsamında uzun yıllar davalı …. Kurumlarına ait yerleşkede hem öğrenci, hem de idari ve akademik personeline yemek temin etmek amacı ile yemekhane hizmetlerinin yürütülmesi, bu doğrultuda yemek yapımı, pişirilmesi, servis ve servis sonrası temizlik ve bulaşık yıkama hizmetlerinin tüm eğitim öğretim dönemi ile yaz tatillleri döneminde sunulmasını kapsayacak şekilde hizmet vermiş olduğunu, ancak davalı tarafın Beyoğlu …. Noterliği 11 Haziran 2019 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile “…Sayın Muhatap, müvekkil ile aranızda akdedilen 01.09.2012 yürürlük tarihli Yemekhane Hizmet Sözleşmesi ile kurumun öğrenci, idari ve akademik personeline yemek temin etmek amacı ile yemekhane hizmetlerinin yürütülmesi, bu doğrultuda yemek yapımı, pişirilmesi, servis ve yemekhanenin temizliği konusunda tarafınızla anlaşılmıştır. Sayın muhatap, müvekkil kurum çok uzun yıllardır devam eden hizmet sözleşmesindeki şartlara uygun davranmış olmasına rağmen, son zamanlarda tarafınızla yapılan bir takım haksız ve mesnetsiz talepler ve girişimler sebebi ile bundan sonraki süreçte müvekkil kurumu nezdinde, tarafınızca verilecek hizmetten verim alınamayacağı kanaati oluşmuş ve tarafınızla çalışılmasına olanak kalmamıştır. Bu sebeple de tarafınızla akdedilen hizmet sözleşmesinin taraflar arasında tanzim olunan sözleşmenin 10. maddesi gereğince tek taraflı olarak fesh ediyoruz.” şeklinde ihtarname ile haksız ve hiçbir somut neden olmaksızın tek taraflı olarak sözleşmeyi fesh etmiş olduğunu, davalı tarafın ihtarnamenin hemen akbinde 14.06.2019 tarihinde müvekkili şirketi adeta yaka paça, hiçbir eşyasını almasına izin verilmeden tüm çalışanları ile birlikte kapı dışarı atmış, okul güvenliği tarafından girişleri engelletmiş, müvekkili şirket yetkilisi ve çalışanların okula girmesinin yasaklatmış olduğunu, davalının ihtarında belirttiği sözleşmeyi sona erdirme (sözde) gerekçesinin haksız ver yersiz olup, tamamen keyfi bir fesih olduğunu, müvekkili şirketin uzun yıllar içindeki davalıya vermiş olduğu hizmette hiçbir kusuru olmadığını, davalı tarafın fesih ihtarnamesinde, sözleşmenin 10. maddesi uyarınca sözleşmeyi fesh ettiğini belirtmiş, ancak sözleşmenin 10. maddesi sözleşme olan 31.08.2011 tarihinden bir hafta önce noter kanalı ile yazılı fesih olmaz ise sözleşmenin uzayacağından bahsetmekte olduğunu, kaldı ki sözleşmede beliritilen tarihten 31.08.2011 tarihinden önce yazılı fesih olmadığından, işbu maddeye dayanarak fesh edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşmede belirtilen tarihin çoktan geçmiş olduğunu, haksız fesih üzerine de taraflarınca Bakırköy … Noterliği 14 Haziran 2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile yapılan feshin haksız olduğu uğranılan zararların taraflarından tahsil edileceğinin davalıya ihtar edilmiş olduğunu, yine davalı tarafın müvekkili şirketi bir anda tek taraflı fesih ihtarı ile sözleşmesini fesh etmesinin planlı bir hareket olduğunu, hemen akabinde, bir kaç gün içinde de derhal başka bir şirket ile (dava dışı …. Yemek Şirketi ile) anlaşma yapması ve müvekkili şirketin almasına izin vermediği mallarını dava dışı 3. şirkete tahsis ederek kullandırması ile anşlaşılmakta olduğunu, bunun üzerine de dava dışı firmaya da malların müvekkiline ait olduğu ve kullanılmasına muvafakatleri olmadığı, uğranılan ve uğranılacak zararın tazmini talep edileceği hususunun Bakırköy …. Noterliği’nin 27 Haziran 2019 tarih … yevmiye nolu ihtarı ile bildirilmiş olduğunu, davalı tarafından yapılan ani ve haksız fesih sonucu, müvekkili şirketin elemanlarını ihbar dahi edemeden işten çıkartmak zorunda bırakılmış olduğunu, işbu ani fesih nedeni ile çalışanlarına, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti gibi ani feshe bağlı alacaklarını ödeme yükümlülüğü altında bırakılmış olduğunu, müvekkili şirketin davalı okul bünyesinde toplam 23 çalışanı ile hizmet vermiş ve işbu işçiler için ani ve haskız fesih nedeni ile 350.000,00 TL tazminat ödemiş olduğunu, birden meydana gelen bu işçilerin ihbar ve kıdem tazminatlarını karşılayabilmek için bankalardan kredi kullanmak zorunda kalmış, kredi yükü altına girmiş olduğunu, ayrıca borç yükü altında özvarlıklarını satmak durumunda kalmış olduğunu, yine müvekkili şirketin haksız fesih nedeni ile ciddi kar kaybına uğramış olduğunu, müvekkili şirketin davalı okul ile gerek öğrenci gerek personel yemek hizmetleri için en son eğitim öğretim yılı yıllık toplam cirosunun 2.000.000,00 TL civarında olduğunu, davalının haksız ve ani feshi ile müvekkilinin kar kaybına uğramış olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin davalı okulda yemek hizmeti vermek için bir çok yatırım yapmış, müvekkili şirketin davalıya ait hizmet alanlarındaki yemekhane, kantin ve çay ocaklarının tüm ekipmanlarını A-dan Z ye kendisi almış ve yapmış olduğunu, davalının ani haksız ve tek taraflı sözleşme feshi akabinde müvekkili şirketin yemek hizmeti yapabilmesine olanak sağlayan ana üretimi gerçekleştiren malları davalı tarafından alıkonulmasının, müvekkili için adeta yıkım olmuş, yemek hizmeti yönünden bir daha ticari hayatına devam edememiş olduğunu, davalı ile arabuluculuk yolu ile uzlaşılması için başvurulmuş, ancak anlaşma sağlanamamış olduğunu beyanla; taraflar arasında imzalanan 01.09.2012 yürürlük tarihli … Kurumları Yemekhane Hizmet Sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve tek taraflı feshi nedeni ile müvekkili şirketin uğradığı müspet ve menfi maddi zararının belirlenmesi (HMK 107 maddesi kapsamında alacağın belirli hale gelmesi halinde talep artırım hakları ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı) ile şimdilik 10.000,00 TL zararın 14.06.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine, her türlü yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kurum ile davacı arasında akdedilen sözleşme gereği davacı şirketin, müvekkili kurum yerleşkesinde öğrenci, idari personel ve akademik personele yemek temin etme borcu altına girmiş olduğunu, davacı … tarafından gerçekleştirilen birtakım haksız ve mesnetsiz girişimler nedeniyle davacı tarafın hizmet akdinin, müvekkili kurum tarafından tek taraflı ve haklı olarak 11.06.2019 tarihli ihtarname ile feshedilmiş olduğunu, davacı …, müvekkili aleyhine aynı konuda ve aynı hukuki vakıaya dayanarak Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde … Esas sayılı dosya ile 06.08.2020 tarihinde dava ikame etmiş olduğunu, açılan bu davanın derdest olup halen devam etmekte olduğunu, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde görülen dava ile huzurdaki davanın, birebir aynı sebepler ile ikame edilmiş olduğunu, mahkememizce yapılacak inceleme sonucunda her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olduğunun tespit edilip ikinci davanın, yani huzurdaki davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, huzurda görülmekte olan davanın, taraflar arasındaki gerek istihdam ilişkisi gerekse de davacının talepleri bakımından borçlar hukuku kuralları ve kanununa tabii olduğunu, dolayısıyla mezkûr sayılı davada, usul kuralları bakımından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki düzenlemelerin esas alınacağını, davacının, dava dilekçesinde harca esas değeri “HMK 107. maddesi kapsamında alacağın belirli hale gelmesi halinde talep artırım ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00- TL” demek suretiyle belirtmiş olduğunu, görüldüğü üzere davacı tarafın talep ettiği tazminat miktarını tam olarak belirtmemiş olup belirsiz alacak davası açmış olduğunu, belirsiz alacak davası açabilmek için ya alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması ya da bunun objektif olarak imkânsız olması gerekmekte olup böyle bir durum söz konusu olmadığı hallerde belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmekte olduğunu, her ne kadar davacı, talep kısmında ayrıca “fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu” belirtmişse de açıkça m. 107 hükmünün uygulanmasını talep eden davacının amacının belirsiz alacak davası açmak olduğunun ortada olduğunu, dava dilekçesinde davacı …, uğradığı zarar kalemleri olarak işçilere ödemek durumunda kaldığı tazminat tutarları ve kâr kaybını saymış olduğunu, ne var ki tüm bu zarar kalemlerinin davacı … tarafından belirlenmesinin objektif olarak imkânsız olduğundan bahsedilmesini mümkün olmadığını, davacının kendi iddialarına göre banka hesap hareketleri ve yıllık ciro hesabı üzerinden, uğradığını iddia ettiği zarar miktarını hesaplamasının pek tabii mümkün olduğunun kabulü gerektiğini, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte, iddia olunan zararın belirlenebilir nitelikte olduğu ve davacının zarar miktarını tespit edebilecek durumda olduğu açık olduğundan davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, dolayısıyla davacının hukuki yararının bulunmaması dava şartı eksikliği oluşturmakta olduğunu, dava şartı eksik olan işbu davada esasa ilişkin değerlendirmeler yapılmadan davanın usulen incelenerek reddedilmesi gerektiğini, müvekkili kurumca gerçekleştirilen taraflar arasındaki hizmet akdinin feshi işleminin hukuka ve yasaya tamamen uygun olduğunu, davacı … ve müvekkili şirket arasında akdedilen 01.09.2012 yürürlük tarihli Yemekhane Hizmet Sözleşmesi ile kurumun öğrenci, idari ve akademik personeline yemek temin etmek amacıyla yemekhane hizmetlerinin yürütülmesi, bu doğrultuda yemek yapımı, pişirilmesi, servisi ve yemekhane temizliği konusunda anlaşılmış olduğunu, davacı … son zamanlarda birtakım haksız ve mesnetsiz taleplerde ve girişimlerde bulunması sebebiyle, davacı … ile çalışmanın müvekkili kurum tarafından artık verimsiz olacağı kanaatine varılmış, dolayısıyla taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10. maddesi uyarınca; işbu sözleşmenin, müvekkil kurum tarafından keşide edilen Beyoğlu …. Noterliğinin 11.06.2019 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tek taraflı ve haklı olarak feshedilmiş olduğunu, işbu … yevmiye numaralı ihtarnamede davacı … ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içerisinde hizmet verilen yemekhaneleri ve kantinleri, demirbaşları eksiksiz bir şekilde müvekkili kuruma teslim edilmesi ve sözleşmeye uygun olarak anılan mekânları boşaltması istenilmişse de davacı … bu teslim ve anılan mekânları sözleşmeye uygun şekilde boşaltma istemlerini yerine getirmeyerek sözleşmeye aykırı davranmaya devam etmiş olduğunu, davacı …, 19.04.2021 tanzim tarihli dava dilekçesinde gerçeğe aykırı bir şekilde davacı şirkete ait mallara müvekkili kurum tarafından el konulduğunu, davacı şirketin tüm çalışanları ile birlikte adeta kapı dışarı edildiğini iddia etmişse de işbu iddianın bilcümle mesnetsiz olduğunu, nitekim müvekkili kurum tarafından keşide edilen ihtarname ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı …, kuruma ait demirbaşları teslim etmesi ve anılan mekânları boşaltması gerekmekteyken davacı …, hukuka aykırı bir şekilde işbu yükümlülüklerini yerine getirmemiş ve sözleşmenin feshine sebep olan davranışlarını sürdürmeye devam ederek müvekkili kurum aleyhine haksız ve mesnetsiz şekilde çeşitli davalar açmaya başlamış olduğunu, işbu haksız davalardan birinin de mahkememiz huzurunda …. Esas sayılı dosya ile görülmeye başlanan işbu dava olduğunu, her ne kadar davacı …, dava dilekçesinde müvekkili kuruma çok uzun zamandır hizmet verdiğini ileri sürmüşse de bu hususun, mahkememizce de takdir olunacağı üzere müvekkili kurum tarafından yapılan feshin hukuka aykırı hale gelmesine sebebiyet vermeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere işbu sözleşmenin 10. madde hükmünde sözleşmenin, noter kanalıyla yapılacak yazılı fesih ihbarı ile sona ereceğinin öngörülmüş olduğunu, müvekkili kurumun da sözleşmede öngörülen usule uygun olarak devam etmenin kendisi için çekilmez hale geldiği işbu sözleşmeyi feshetmiş olduğunu, dolayısıyla yapılan fesihte herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin, başlığından da açıkça görüleceği üzere bir hizmet sözleşmesi olduğunu, müvekkili kurum da gerek kanunda gerek de sözleşmede öngörülen usuller çerçevesinde bu sözleşmeyi feshettiğinden kuruma atfedilebilecek hiçbir kusur bulunmadığını, hal böyleyken davacı … haksız ve mesnetsiz olarak iddia ettiği zararlardan mesul tutulmasının da mümkün ve olası olmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için müvekkili kurumun sözleşmenin feshinde haksız olduğu kabul edilse dahi taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinin; “Sözleşme 01.09.2012 tarihinde yürürlüğe girerek 31.08.2013 tarihinde sona erecektir. 31.08.2013 tarihinden itibaren bir hafta önce taraflardan biri diğerine noter kanalıyla yazılı feshi ihbarında bulunmadığı takdirde sözleşme kendiliğinden bir sonraki döneme devam eder.” şeklinde olduğunu, görüleceği üzere her halükarda sözleşmenin, 31.08.2019 tarihinde sona erecek olduğunu, dolayısıyla müvekkili kurumun sözleşmeyi 31.08.2019 tarihi itibariyle feshetmesi için haklı veya geçerli bir sebebinin dahi bulunmasına gerek olmadığını, bu sebeple şayet mahkememiz aksi bir kanaatte olursa dahi müvekkili kurumun, ancak ve ancak 14.06.2019-31.08.2019 tarihleri arasındaki ihbar süresi ile sınırlı sorumlu olacağını, davacı … tarafından müvekkili kurumun davacı … birtakım mallarına el koyduğu iddiasının gerçeği yansıtmamakta olup tamamen kötü niyetli olduğunu, davacı … tarafından da bilindiği üzere, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen 01.09.2012 yürürlük tarihli Yemekhane Hizmet Sözleşmesi gereği davalının müvekkili kurum yerleşkesinde öğrenci, idari personel ve akademik personele yemek temin etme borcu altına girmiş, işbu sözleşmenin Kira Bedeli başlıklı 12. maddesinde davacı … müvekkili kurumda yapılan yatırım masraflarını karşılaması karşılığında müvekkili kurumun kendisinden herhangi bir kira alacağı tahsil etmeyeceği başka bir deyişle müvekkili kurumun kira alacağının davacı … tarafından yapılacak yatırım masraflarıyla takas edileceğinin kararlaştırılmış olduğunu, davacı … tarafından da işbu sözleşme ve bu sözleşmede yer alan yukarıda yer verilen sözleşme maddesi bilinmekte olduğu halde davacı … hukuka ve somut olay adaletine aykırı bir şekilde, kötü niyetli olarak müvekkili kurumun, birtakım mallara el koyduğunun iddia edilmiş olduğunu, mahkememizce de görüleceği üzere taraflar arasındaki sözleşme kapsamında hizmet verilen alanların, müvekkili …. Kolejinde yapılan inşaat-inşaata ilişkin her türlü harcamayı kapsayan yatırım masrafları karşılığında yüklenici firma olduğunu başka bir deyişle inşaat ve sair edimleri yerine getirdiğini iddia eden davacı … kira bedeli alınmaksızın yani normalde alınması gereken kira bedeli tutarına mahsup edilmek üzere tahsis edilmiş olduğunu, davacının iddia ettiği mallara müvekkilinin haksız olarak el koymamış olup yalnızca taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinin akabinde davacının hizmet verdiği alanların ve dolayısıyla içindeki taşınır eşyaların davacı tarafa “tahsisi” sona ermiş olduğunu, yani bahsi geçen malların mülkiyeti her daim müvekkili kurum üzerinde kalmaya devam etmiş olduğunu, ayrıca işbu sözleşme hükmünün, yatırım masrafları karşılığında davacı taraftan kira bedeli alınmayacağını öngörmekte olduğunu, davacı tarafın, işbu malları müvekkili kurumdan talep etmesinin açıkça haksız ve kötü niyetli olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş sözleşme kapsamında yüklenici firma olan ve bir limited şirket olarak basiretli davranma yükümlülüğüne sahip olan davacı …, yıllarca herhangi bir kira bedeli ödemeksizin müvekkili kuruma ait yemekhane, kantin ve sair alanları kullanmış, yine kendisi tarafından kullanılan bu alanlara ilişkin yapmış olduğu yatırım masraflarını yıllarca müvekkili kuruma ödemesi gereken kira bedeli olarak sayması gerekirken, mahkememiz huzurunda haksız ve kötü niyetli bir şekilde işbu alanlara müvekkili kurumun adeta el koyduğunu iddia etmesinin, mahkemeyi yanıltma çabalarından ileri gidememekte olduğunu, nitekim davacı …, müvekkili kurumdaki alanlara ilişkin olarak yapmış olduğu yatırım masrafları karşılığında yıllarca müvekkili kuruma kira bedeli ödeme yükümlülüğünden kurtulmuş olduğunu, davacı …, yalnızca, müvekkili kurum tarafından taraflar arasındaki sözleşme gereği kendisine tahsis edilen yerlere ilişkin yer döşeme- tesisat- alet edevat temini gibi yatırım masraflarını karşılamış olup bu durumun sözleşmenin yukarıda yer verilen 12. maddesinde açıkça ifade olunmuş ve bu yatırım masraflarının müvekkili kurum tarafından davacı … alınması gerekli kira bedeli yerine sayılacağının taraflarca kabul edilmiş ve imza altına alınmış olduğunu, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için mülkiyet iddialarının tartışmalı olduğu varsayılsa dahi Türk Medeni Kanunu madde 985 hükmünde açıkça taşınırın zilyedinin onun maliki sayıldığının öngörülmüş olduğunu, davacı … müvekkilinin taşınırlar üzerinde mülkiyet hakkı sahibi olmadığı iddiasının tamamen soyut olup hukuki dayanaktan da yoksun olduğunu, o halde, davacı tarafça aksi somut delillerle ispat edilmediği sürece müvekkili kurumun, dava konusu taşınırların maliki olduğunun mahkememizce de kabul edilmesi gerektiğini, hal böyleyken müvekkili kurumun, davacı … ticari hayatına devam etmesini önleyecek şekilde herhangi bir malına el koymadığının ve davacı nezdinde hiçbir surette bir zarar doğuracak edimde bulunmadığının sabit olup davacı tarafın aksi yöndeki iddialarının bilcümle reddi gerektiğini, dava konusu olayda müvekkili kurumun tazminat ödemesini gerektirecek hukuki bir dayanak bulunmadığını, davacı şirketin kendi işçilerine ödemek durumunda kaldığı tazminat tutarlarından müvekkili kurumun sorumlu tutulmasının mümkün ve olası olmadığını, menfi ve müspet zararlarının tazmininin aynı anda talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müspet zararın, alacaklının, borcun ifasındaki menfaatinin gerçekleşmemesi yüzünden uğradığı zarar olarak tanımlanmakta olduğunu, menfi zararın ise sözleşmenin kurulamamasından veya geçersiz olmasından doğan bir durum olduğu takdirde söz konusu olabilmekte olduğunu, bu sebeple hiçbir zaman ve hiçbir sebeple hem olumlu zararın hem de olumsuz zararın tazmininin birlikte istenmesinin mümkün olmadığını, zira olumlu zararın tazminini isteyen kişinin, borç gereği gibi ifa edilmiş olsaydı olumsuz zarar kapsamında yer alan kayıplara katlanacağını, öte … olumsuz zararın tazmini istenebiliyorsa borç hükümsüz sayılıyor demektir ki, hüküm ifade etmeyen borcun ifasına ilişkin bir menfaatin tazmininin istenmesinin de mümkün ve olası olmadığını, ayrıca, davacı …, uğradığını iddia ettiği zararları tümüyle muğlak ifadelerle belirtmiş, bu hususta huzurdaki dosyaya hiçbir dayanak bilgi ve belge sunamamış olduğunu, tüm bu hususlar da davacı … kötü niyetli taleplerle müvekkilinden haksız menfaat temin etmeye çalıştığını göstermekte olduğunu, bu sebeple davacı … zararlarının tazmini talebinin hukuka aykırı olduğunun kabulü gerekmekte olup işbu taleplerin reddi gerektiğini, davacı …, dava dilekçesinde Sulh Hukuk Mahkemesince tespit yapıldığı ve bu tespit dosyası ile kendilerine ait malların müvekkili kurum uhdesinde olduğunun tespit edildiğini ifade etmiş olduğunu, yapılan delil tespitinin belirsiz bir miktar zararın tazmini talepli olarak ikame edilen işbu dava dosyası ile hiçbir ilgi ve alakası bulunmadığını, ayrıca Bakırköy …. Sulh Hukuk Mahkemesinin … Değişik İş dosyasından alınan delil tespit raporuna taraflarınca itiraz edilmiş olduğunu, bilindiği üzere bilirkişi tespit yoluyla alınan bilirkişi raporuna delil tespiti aşamasında itiraz edilmiş olduğu halde, bu itiraz delil tespiti aşamasında incelenmemiş ise itiraza uğramış bilirkişi raporunun asıl davada delil olarak kullanılmasının mümkün olmadığını beyanla; öncelikle huzurdaki davanın derdestlik sebebi ile usulden reddine, mahkememiz aksi kanaat taşıması halinde; belirsiz alacak davası olarak ikame edilen işbu davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, her iki talepleri de kabul görmez ise, davanın tüm talepler yönünden esastan reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeden kaynaklanan tazminat davası olup, uyuşmazlık; tarafların aralarında yer alan yemekhane hizmet sözleşmesi nedeni ile davacı tarafın zararının oluşup oluşmadığı, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, davacı tarafın personeline ödediği tazminatları davalı taraftan talep edebilip edemeyeceği, davacı tarafın tazminat hakkının bulunması halinde miktarı hususlarındadır.
Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirilerek, aralarında yer alan yemekhane hizmet sözleşmesi nedeni ile davacı tarafın zararının oluşup oluşmadığı, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, davacı tarafın personeline ödediği tazminatları davalı taraftan talep edebilip edemeyeceği, davacı tarafın tazminat hakkının bulunması halinde miktarı hususlarında olduğunun tespiti için tarafların Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 18/10/2021 günü saat 15:00’da Mahkememiz duruşma salonunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi Doç. Dr. …, bilirkişi … ve bilirkişi …. 28/02/2022 tarihli raporlarında özetle; taraflar arasında 01.09.2012 tarihinde yürürlüğe giren “YEMEKHANE HİZMET SÖZLEŞMESİ” gereğince davacı yüklenicinin edim yükümlülüklerinin; yemekhane hizmetlerini yürütmek, verilen öğle yemeğinin yapımı, hazırlanması, pişirilmesi ile servisi ve servis sonrası temizlik ve bulaşık yıkama hizmetlerinin eğitim öğretim dönemi ile yaz tatili dönemlerinde haftanın 5 günü sunulması olduğunu, davalı tarafın ise bunun karşılığında ücret ödeme borcu altına girmiş olduğunu, taraflar arasındaki borç ilişkisinin sürekli edimli bir borç ilişkisi olduğunu, bir borç ilişkisinde asli borçlardan en az biri sürekli edimi gerektiriyorsa “sürekli sözleşme” söz konusu olacağını (M. Kemal Oğuzman/M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, İstanbul 2016, s.46), sürekli edimli borç ilişkilerinin sona ermesinin ya sözleşmede kararlaştırılan sürenin sona ermesi, ölüm, fiil ehliyeti kaybı ve iflas gibi sebeplerle kendiliğinden ya da fesih bildirimi yolu ile ileriye etkili olarak gerçekleştiğini, taraflar arasında kurulan borç ilişkisinin, davalı iş sahibinin 11.06.2019 tarihli ihtarname ile tek taraflı fesih bildirimi sonucu sona ermiş olduğunu, söz konusu feshin haklı fesih olabilmesi için taraflar arasındaki borç ilişkisinin taraflar açısından çekilmez bir hal alması ve bu borç ilişkisinin yürütülmesinin taraflardan beklenmeyecek olması gerektiğini (Pınar Altınok Ormancı, Sürekli Borç İlişkilerinin Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2011, s.130), dava konusu olayda davalı iş sahibi vekilinin 11.06.2019 tarihli ihtarnamesinde “tarafınızla yapılan bir takım haksız ve mesnetsiz talepler ve girişimler sebebi ile bundan sonraki süreçte müvekkil kurum nezdinde, tarafınızca verilecek hizmetten verim alınamayacağı kanaati oluşmuş ve tarafınızla çalışılmasına olanak kalmamıştır” denilmek suretiyle fesih yoluna gidildiğinin görülmekte olduğunu, ancak, taraflar arasındaki ilişkinin çekilmez hale geldiğine ilişkin somut, belirgin ve inandırıcı sebepler ileri sürülmeyerek “bir takım haksız ve mesnetsiz talep ve girişimler” ibaresi ile soyut, muğlak ve belirsiz sebeplerin ileri sürülmesinin borç ilişkisinin haklı sebeple feshedilmesi sonucunu doğurmayacağını, huzurdaki davada taraflar arasındaki sözleşmenin haklı sebep olmaksızın tek taraflı olarak feshedilmesi sonucunda davacı tarafın zararının belirlenmesi gerektiğini, zira TBK m. 112 uyarınca “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” sürekli edimli sözleşmelerde haklı sebep olmaksızın sözleşmenin feshedilmesinin borca aykırılık teşkil edeceği ve bunun sonucunda meydana gelen zararın giderilmesi gerektiğini, müspet zararın, alacaklının borcun ifasındaki çıkarının gerçekleşmemesi yüzünden uğradığı zarar olduğunu (Oğuzman/Öz, s. 386), somut olaya göre sözleşme tarafların kararlaştırdığı şekilde ifa edilseydi alacaklının malvarlığındaki durum ile sözleşmenin haklı sebep olmaksızın feshedilmesi sonucunda alacaklının malvarlığının halihazırdaki durumu arasındaki fark olacağını, söz konusu zararı tespit edebilmeleri için borç ilişkisinin usulüne uygun olarak sona ereceği tarih esas alınması gerektiğini, 01.09.2012 yürürlük tarihli taraflar arasında kurulan sözleşmenin 10. maddesi gereğince sözleşme 01.09.2012-31.08.2013 tarihleri arasında 1 (bir) yıllık bir süre için kurulmuş ve sürenin bitiminden bir hafta öncesinde taraflardan biri noter kanalıyla fesih ihtarında bulunmadığı sürece sözleşmenin kendiliğinden bir sonraki dönem için devam edeceğinin kararlaştırılmış olduğunu, bu düzenlemeye göre, tarafların sözleşmeyi her yıl zımni olarak uzattıkları ve davalı iş sahibinin fesih ihtarına kadar bu şekilde devam ettiğinin görülmekte olduğunu, bu nedenle söz konusu sürekli edimli borç ilişkisinin her yıl aynı şartlarla yenilenen belirli süreli sürekli bir borç ilişkisi olduğunu, bu nedenle fesih döneminde yenilenen “Yemekhane Hizmet Sözleşmesinin” 01.09.2018 – 31.08.2019 tarihleri arasında hüküm ifade ettiğini, TBK m. 484 uyarınca; “İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi feshedebilir” bu kapsamda sözleşmeyi haklı bir sebep olmaksızın fesheden davalı iş sahibinin, fesih tarihi olan 11.06.2019 tarihine kadar sözleşme uyarınca görülen işin ve yapılan masrafların değeri üzerinden karşılığını ödeyip, yüklenici davacının sözleşmenin erken feshedilmesi nedeniyle uğradığı bütün zararlarını gidermesi gerektiğini, bu zararların kapsamına yüklenicinin bütün olumlu zararlarının girmekte olduğunu (Alper Gümüş, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 5. Baskı, İstanbul 2020, s.412), bu nedenle fesih tarihi olan 11.06.2019 ile 31.08.2019 tarihi arasında davacı tarafın sözleşmeden elde edeceği menfaatin tespit edilip buna göre müspet zarar hesaplanması gerektiğini, bunun için yukarıda belirtilen dönem aralığı için, davacı yüklenicinin söz konusu sözleşme uyarınca elde edeceği toplam ücretten söz konusu sözleşmenin ifasını gerçekleştirebilmek için yapacağı masraflar (personel giderleri- yemek ve araç gereç masrafları vb.) çıkartılarak brüt karı belirlenmesi gerektiğini, ayrıca haklı bir sebep olmaksızın sözleşmeyi fesheden davalı iş sahibinin, sözleşmenin erkenden feshedilmesi nedeniyle davacı yüklenicinin uğramış olduğu zararları da tazmin etmekle yükümlü olduğunu, bu kapsamda, sözleşmenin erken sona ermesi nedeniyle davacının üçüncü bir kişiye ödeyeceği tazminatların da müspet zarar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini SONUÇ OLARAK; dava konusunun, taraflar arasında akdedilen 01.09.2012 tarihli …. Kurumları Yemekhane Hizmet Sözleşmesi’nin davalı tarafça tek taraflı feshedilmesi sonucu uğranılan zararın tazmini talebinden ibaret olduğunu, davacının 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, ancak 2012 yılı Defter-i Kebir ve 2016 yılı Yevmiye Defteri kapanış tasdiki ibraz edilmediğinden lehine delil niteliği konusunda değerlendirme yapılamadığını, davacının ticari defterlerine göre; sözleşme fesih tarihi (11.06. 2019) itibariyle davacının davalıdan 602.617,81 TL alacaklı olduğunu, davalının 2012, 2013, 2014, 2015 2016, 2017, 2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının ticari defterlerine göre; sözleşme fesih tarihi (11.06.2019) itibariyle davalının davacıya borcunun bulunmadığını, dosya kapsamı itibariyle taraflardan evrak talep edilmiş olmakla birlikte bir kısım evrakların taraflarına ulaştırılmış olup, eksik kalan evrakın halihazırda taraflarına ulaştırılmadığı ve taraflarına ne zaman ulaştırılacağı belli olmadığı gibi söz konusu evrak geldikten sonra yapılacak inceleme süresi ve dosyanın da alınma tarihi nazara alınarak; Davacı şirket tarafından; dava konusu zarara ilişkin dayanak belgelerin, ödemesi yapılan 23 personelin listesinin (ödeme tarihi, ödeme yapılan banka bilgileri ve ödeme tutarı bilgileri yer alacak şekilde), kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödeme belgeleri ve ücret bordrolarının, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. Sayılı dosyasına sunulan Bilirkişi Raporunda tespit edilen demirbaşların faturalarının, 2018 yılı Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ayları ve 2019 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarına ait Gelir Tablolarının, Davalı şirket tarafından; Kira alacağına ilişkin dayanak belgelerin ibrazı neticesinde nihai raporlarının düzenlenebileceği kanaatine varılmış olduğunu bildirmişlerdir.
Taraflara bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikleri tamamlamak üzere 2 haftalık süre verilmesine, verilen süre içerisinde eksikliklerin tamamlanmaması halinde dosyada bulunan deliller itibariyle karar verileceği hususunun ihtarına, taraflarca eksiklikler tamamlandığında dosyanın yeniden bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiş olup, kök rapor sunan bilirkişi heyeti 07/09/2022 tarihli ek raporlarında özetle; davacının sözleşmenin feshi sonrası mahrum kaldığı gelir durumuna ilişkin değerlendirme; 2018 yılında Temmuz ayına göre; 2.877.192,11 TL, Ağustos ayına göre 3.105.440,50 TL, Eylül ayına göre 3.440.938,09 TL, Ekim Ayına göre 4.065.221,28 TL, Kasım Ayına göre 4.627.666,90 TL ve Aralık ayına göre 5.148.066,54 TL net satış rakamları gerçekleşmiş ve aylık olarak satış rakamlarının artarak devam etmiş olduğunun sunulan belgelerle tespit edilmiş olduğunu, 2018 yılında Temmuz ayına göre; 132.576,44 TL, Ağustos ayına göre 155.008,00 TL, Eylül ayına göre 184.913,36 TL, Ekim Ayına göre 211.137,55 TL, Kasım Ayına göre 244.108,65 TL ve Aralık ayına göre 265.781,71 TL net faaliyet karlılığı gerçekleşmiş ve aylık olarak faaliyet karlılığı artarak devam etmiş olduğunun sunulan belgelerle tespit edilmiş olduğunu, 2018 yılında Temmuz ayına göre; 37.563,41 TL, Ağustos ayına göre 43.162,81 TL, Eylül ayına göre 47.586,43 TL, Ekim Ayına göre 48.452,63 TL, Kasım Ayına göre 53.742,35 TL ve Aralık ayına göre 57.368,40 TL dönem net karlılığı gerçekleşmiş ve aylık olarak faliyet karlılığı rakamlarının artarak devam etmiş olduğunun sunulan belgelerle tespit edilmiş olduğunu SONUÇ OLARAK; sözleşmenin erken feshinden dolayı 11.06.2019-31.08.2019 döneminde davacının katlandığı işçilik giderlerinin 97.775,05 TL ve (253.136,28 TL – 29.689,26 TL) 223.447,02 TL tazminat tutarı olmak üzere 321.222,07 TL işçi ve tazminat gideri hesap edilmiş olduğunu, sözleşmenin erken feshinden dolayı davacının mahrum kalınan faaliyet karının 11.663,57 TL olarak hesap edilmiş olduğunu, Davacının Davalıdan Talep Edilebilecek Müspet Zarar Tutarının 332.885,64 TL olduğunu, mahkememiz tarafından 01.03.2022 tarihli duruşmada taraflara bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikleri tamamlamak üzere 2 haftalık süre verilmesine, verilen süre içerisinde eksikliklerin tamamlanmaması halinde dosyada bulunan deliller itibariyle karar verileceği hususunun ihtarına yönünde karar verilmiş olmakla birlikte davalının kira alacağına ilişkin bir belge sunmadığı anlaşıldığından davalı kira alacağına ilişkin bir değerlendirme yapılmamış olduğunu bildirmişlerdir.
Davacı vekili 17/01/2023 tarihli bedel artırım dilekçesi ile; dosya kapsamında alınan 28.07.2022 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının davalıdan talep edebileceği zarar miktarı 332.885,64 TL olarak hesaplanmış olduğunu, öncelikle rapordaki aleyhe hususları kabul etmediklerini bildirmekle beraber, raporda belirlenen zarar üzerinden, ek rapor alınması halinde doğacak hakları saklı kalmak kaydı ile netice-i taleplerini arttırma gereği hasıl olduğunu beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; davanın kabulü ile taraflar arasında imzalanan 01.09.2012 yürürlük tarhili …. Kurumları Yemekhane Hizmet Sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve tek taraflı feshi nedeni ile müvekkili şirketin uğradığı zararın tahsili talepli davadaki dava değerini 10.000 TL den + 322.885,64 TL arttırarak = 332.885,64 TL ye yükseltiyor olduklarını, işbu alacağa 14.06.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine, her türlü yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında 31.08.2011 tarihinde Eğitim Kurumları Yemekhane Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 01.09.2012 tarihinde yürürlüğe gireceğinin ve 31.08.2013 tarıhinde sona ereceğinin kararlaştırıldığı, yine aynı sözleşmenin 10. Maddesi ile sözleşmenin 31.08.2011 tarihinden itibaren süresinin bitiminden bir hafta önce fesih ihbarının yapılmaması halinde sözleşmenin bir sonraki dönemde devam edeceğinin kararlaştırıldığı, davalının göndermiş olduğu 11.06.2019 tarihli fesih ihbarıyla sözleşmenin sona erdirildiği hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Anılan sözleşme ile davacı yüklenici yemekhane hizmetlerinin yürütülmesi, davalı iş sahibi ise ücret ödeme yükümlülüğüne sahip olacaktır. Davacının talebi, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği iddiası ile uğramış olduğu zararların tazmini talebine ilişkindir.
Davalı tarafça, davacı şirkete gönderilen ihtarnamenin incelenmesinde “tarafınızla yapılan bir takım haksız ve mesnetsiz talepler ve girişimler sebebi ile bundan sonraki süreçte müvekkil kurum nezdinde, tarafınızca verilecek hizmetten verim alınamayacağı” hususunun fesih gerekçesi olarak gösterildiği görülmüştür.
İlk olarak irdelenmesi gereken hususu davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve buna bağlı davacı tarafın zararlarının tazmini gerekip gerekmediğine ilişkindir. Davalı vekilince fesih ihtarnamesinde belirtilen “haksız ve mesnetsiz talepler ve girişimler” ibaresi soyut nitelikte olup belirtilen hususu ispat külfeti davalı iş sahibine aittir. Davalı vekilince belirtilen hususu ispatlar delil mahiyetinde bir belge dosyaya sunulmamıştır. Her iki tarafa borç yükleyen sözleşme ilişkisinin süresinden önce, derhal feshedilmesi ve fesih sebebinin geçerli sebebe dayanmaması nedeniyle davalı iş sahibi tarafından davacı yüklenicinin zararlarının tazmin edilmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde 31.08.2011 tarihinden itibaren bir hafta önce taraflardan biri diğerine yazılı fesih ihbarında bulunmadığı takdirde sözleşme kendiliğinden bir sonraki döneme devam eder hükmü bulunmaktadır. Buna göre davalı tarafından gönderilen 11.06.2019 tarihli ihtarnamenin 31.08.2019 tarihinde gönderilmiş olması halinde geçerli fesih kabul edilebileceği dikkate alındığında karşılanması gereken zarar miktarı 11.06.2019-31.08.2019 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olacaktır.
Davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı zarar talebi mahrum kalınan kara ve fesih nedeni ile çalıştırmakta olduğu işçilere ödenen tazminat taleplerine ilişkindir. Her ne kadar sözleşmenin geçersiz feshi nedeni ile davacı tarafın mahrum kalınan kar talebinde bulunabileceği değerlendirilmiş ise de, sözleşmenin feshi nedeni ile işçilere ödemiş olduğu fesih, kıdem ve ihbar tazminatı talepleri yerinde görülmemiştir. Şöyle ki davacı şirketin işçileri ile arasında yer alan sözleşme ilişkisinden doğan alacaklardan davalı tarafın sorumlu olması sözleşmenin nispiliği ilkesinde aykırı olup davalının tarafı olmadığı bir sözleşme nedeni ile borçlu olması düşünülemeyeceği gibi buna bağlı tazminatlardan da sorumlu olmaması gerekmektedir. Hukuki nitelemenin hakime ait olması nedeni ile 28.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda bu hususta yapılan tespitler dikkate alınmamıştır.
Yapılan bu tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda davacının 11.06.2019-31.08.2019 tarihleri arasında mahrum kaldığı kar zararını talep edebileceği, dosya kapsamına uygun ve gerekçeli bilirkişi raporu ile belirtilen dönem için, yapılması gereken masrafların ve zorunlu giderlerin düşülmesi sonucu hesap edilen 11.663,57 TL zarar talebinde bulunabileceği, 11.06.2019 tarihli ihtarname ile 3 günlük süre verildiğinden 14.06.2019 tarihi itibari ile sözleşmenin sona erdiğinin kabul edilmesi gerektiği ve bu tarihten itibaren faiz talep edilebileceği, talep artırım dilekçesi ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 11.663,57 TL mahrum kalınan kar zararının 14.06.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1- 11.663,57 TL mahrum kalınan kar zararının 14.06.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2- Alınması gereken 796,74 TL harcın peşin alınan 170,78 TL peşin harç ile 5.514,10 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 5.684,88 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 4.888,14 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden 46,20 TL’nin davalıdan, 1.273,80 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
4-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 856,04 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça sarf edilen bilirkişi, tebligat ve posta masrafı 2.472,80-TL yargılama giderinin kabul oranı ret oranı dikkate alınarak hesaplanan 86,55-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 47.971,09 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/03/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸