Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/225 E. 2022/921 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/225 Esas
KARAR NO : 2022/921

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 04/02/2020
KARAR TARİHİ : 15/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalıların … Sanayi Limited Şirketi ‘nin ortakları olduğunu, şirketin … ve … tarafından 250.000.000 TL ile kurulduğunu, müvekkilinin % 50, davalı ortak …’un % 50 oranında pay sahibi olduklarını, davalı … ‘un kardeşi davalı … ‘un ise çok sonrasında şirkete ortak olduğunu, … ’un hissedarlığının sadece akrabalık ilişkisinden ve bu nedenle kendisine duyulan güvenden kaynaklı olduğunu, nakdi olarak sermaye koymadığını, müvekkilinin, yeğeni … ’a olan güven dolayısıyla şirket müdürlüğü görevini kendisine bıraktığını, kuruluş ana sözleşmesiyle 5 yıllığına müdürlük görevi verildiğini, şirket müdürü … ‘un amcasının güvenini ve ona verilen temsil yetkisini kötüye kullanarak hukuka aykırı iş ve işlemleri sonucunda hakim hissedar haline geldiğini, davalı … ‘unda sonradan davalı … ile birlikte müdür olarak tayin edildiğini, birçok yolsuz işlemle müvekkilin şirketteki hisselerini eritmeye çalıştıklarını, ayrıca şirketten mal kaçırdıklarını, şirket üzerinde birçok gayrimenkul bulunduğunu, bu gayrimenkullerin piyasa değerinin çok altında bir fiyatla satışının tapuda gösterildiğini, ancak gerçekte daha yüksek bir bedelin alıcılardan tahsil edildiğini, böylelikle …İnşaat ’ın yöneticileri tarafından haksız kazançlar elde edildiğini, davalı … ‘un birçok taşınmazın tapuda muvazaalı olarak maliki gözüktüğünü, davaya konu ….., … Köyü, … Ada … Parselde bulunan 1 ve 2. Bağımsız bölüm numaralarına sahip depolu dükkanlar ile …. Mahallesi … Caddesi No:…, … Ada, … parselde bulunan arsanın muvazaalı bir şekilde satış suretiyle … adına tescil edildiğini, taşınmazların devir tarihinde davalının yaşı itibariyle gelirinin olmadığını, ailesinin de bu taşınmazları almaya ekonomik güçlerinin bulunmadığını, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde davalı olanların gösterdiği tanıkların da gerçekte ….. İnşaat tarafından bedeli ödenen taşınmazların, kendileri üzerine tescil olunduğu yönünde beyanlarının olduğunu belirterek, dava konusu taşınmazların tapuda maliki gözüken kötü niyetli davalının, yargılamanın kesinleşmesine kadar taşınmazlarını 3.kişilere satmasını, üzerinde herhangi bir ayni ve şahsi hak kurmasını engellemek üzere taşınmazlar hakkında tapu kaydı üzerinde tercihen teminatsız tedbir uygulanmasına ve davalıdır şerhi konulmasına, İstanbul İli, … İlçesi, … Köyü, … Ada .. Parselde bulunan 1 ve 2. Bağımsız bölüm numaralarına sahip depolu dükkanlar ile İstanbul İli, …. İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, No:…, … Ada, … parselde bulunan arsa üzerindeki davalı … adına mevcut tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların dava dışı … Sanayi Limited Şirketi adına tesciline, vekalet ücreti ile her türlü yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının da belirttiği gibi müvekkillerinden …’un …. İnşaat İth. İhr. ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin 04/01/2001 tarihinde pay sahibi ve ortağı olduğunu, esasen şirket paylarını da …’a devir edenin davacı … olduğunu, eldeki tapu iptali ve … İnşaat şirketi adına tescil davasına konu edilen davada, davalı olan …’un adına kayıtlı herhangi bir taşınmaz için tapu iptali ve tescile konu olmadığından, … yönünden davanın öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu edilen … ada, … parsel sayılı 141,10 m2 yüzölçümlü arsa üzerinde bulunan kat mülkiyetli kagir binanın zemin katında bulunan 27/141 arsa paylı (1) nolu depolu dükkan’ı müvekkili …’un dava dışı 3. şahıs olan evveli malik ….’den 30/01/2004 tarihinde satın alma suretiyle iktisap etmiş olduğunu, dava konusu edilen … ada, … parsel sayılı 141,10 m2 yüzölçümlü arsa üzerinde bulunan kat mülkiyetli kagir binanın zemin katanda bulunan 26/141 arsa paylı (2) nolu depolu dükkan’ı müvekkili …’ün dava dışı 3. şahıs olan evveli malik ….’den 05/10/2000 tarihinde satın alma suretiyle iktisap etmiş olduğunu, taşınmaz ediniminde …’un henüz şirket ortağı olmayıp, taşınmaz edinim tarihinde gerçek kişi olduğunu, davacının davasını müvekkilinin taşınmaz edinim tarihlerinde birisinde 20 yaşında ve diğerinde 25 yaşında olmasına itiraz etmiş olduğunu, müvekkilinin kendi birikim ve kazançları ve dost ve akrabalarından almış olduğu borç paralar ile alım satım bedelini tamamlayarak taşınmazları satın alma suretiyle kendi kazanç ve gelirleri ile edinmiş olduğunu, müvekkillerinden …’a ait dava konusu olan … ada, …. parselde bulunan (1) ve (2) depolu dükkanların davalı …’un fuzuli işgali altında olduğundan Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesinde ikame etmiş oldukları el atmanın önlenmesi ve Ecrimisil davaları olan aynı mahkemenin .. Esas ve … Esas sayılı dosyalardaki alacakları ve davalarını semeresiz bırakmak amaç ve kastı ile işbu haksız ve hukuka aykırı davanın ikame edilmiş olduğunu, anılan dosyalarda dava konusu edilen (1) nolu depolu dükkanın ve (2) nolu depolu dükkanların 04/03/2016 dava tarihi itibari ile değerlerinin 350.000TL+280.000TL =630.000,00 TL olarak bilirkişilerce belirlenerek tespit edilmiş, rapora ise itirazları mevcut olduğunu, tespit edilen bu değerin …. esas sayılı bu dava tarihine güncellenmesi ile dükkanların değerinin : 630.000,00 TL x (462,32/251,17) — 1.160.000,00 TL iki depolu dükkan değeri ve diğer dava konusu edilen … ada, …. parsel saylı 240 m2 yüzölçümlü taşınmazın eldeki davanın dava tarihi itibarı ile değerinin :1.000.000,00 TL olup, … (1/2) payına 500.000,00 TL isabet ettiğinden davacının …. Esas sayılı dava dosyası yönünden toplam harca esas dava değerinin : 1.160.000,00 TL+500.000,00 TL= 1.660.000,00 TL olduğunu, öncelikle davanın görülebilme şartı olan belirlenen duruma göre dava harcının ikmalinin sağlanması gerektiğini, davacının ise 10.000,00 TL harca esas dava değeri göstermiş olduğunu, bunun kabulünün mümkün olmadığını, tarafları aynı konusu farklı olan davada taşınmazların değerinin bilirkişilerce belirlenmiş olduğunu, davacının muvazaa iddialarının asılsız yersiz ve mesnetsiz olduğunu, bilakis şirket ortağı …’un kendi adına kayıtlı olan …. İlçesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı 286,76 m2 yüzölçümlü taşınmazı 24/09/2012 tarih ve …. yevmiye numarası ile … İnşaat Tahh. İth. İhr. ve Dış Tic. Ltd. Şti adına tapuda devir etmiş olduğunu, aynı şekilde …’un eşi … adına kayıtlı olan ….. İlçesi, … Köyü … pafta, … ada (eski … ada) …. parsel sayılı 127,07 m2 yüzölçümlü taşınmazı 02/06/2005 tarih ve … yevmiye numarası ile … Ltd. Şti adına tapuda devir etmiş olduğunu, şirketten mal kaçırma iddiasının soyut ve mücerret olduğunu, aksine … ve eşi adına kayıtlı taşınmazların şirket adına devir edildiğinin tapu kayıtlarının celp edilmesi ile görülecek olduğunu beyanla; öncelikle Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyada dava konusu edilen … ada, … parseldeki (1) ve (2) nolu meskenlerin değerleri bilirkişi marifetiyle tespit edilmiş olduğundan, bu iki dükkanın 04/03/2016 dava günündeki değerleri 350.000,00 +280.000 TL=630.000,00 TL bu iki dükkanın eldeki bu dava günündeki değerleri Yurt içi Üretici fiyatları indeksi ile : 630.000,00 TL x (462,32/251,17) = 1.160.000,00 TL, dava konusu iki adet depolu dükkan değeri ve diğer dava konusu edilen … ada, … parsel sayılı 240 m2 yüzölçümlü taşınmazın eldeki davanın dava tarihi itibarı ile değerinin :1.000.000,00 TL olup, … (1/2) payına 500.000,00 TL isabet etiğinden davacının … Esas sayılı dava dosyası yönünden toplam harca esas dava değerinin : 1.160.000,00TL+500.000,00 TL = 1.660.000,00 TL olduğunu, öncelikle davanın görülebilme şartı olan belirlenen duruma göre dava harcının ikmalinin sağlanması gerektiğini, davacının dava dayanağı muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali olduğunu, muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişilerin tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerektiğini, somut olayda davacının herhangi bir doğmuş bir alacağı olmadığını, ortada davacı alacağını bertaraf etmek için yapılmış olan herhangi bir muvazaa söz konusu olmadığından haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine davacının ihlal edilen bir hakkının bulunmadığını, karşı davacı …’un tapu iktisap tarihlerinden eldeki davanın dava tarihine göre 16 ve 20 yıl süreler geçtiğini, haksız ve kötü niyetli ikame edilen davanın usul yönünden, husumetten, esas yönünden zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TBK m.19 nedeniyle tapu iptali ve tescil davası olup, uyuşmazlık; davalı şirket müdürü … adına kayıtlı dava konusu taşınmazların muvazaa nedeniyle şirket adına tescili gerekip gerekmediği, davalıların mal kaçırma amaçlarının bulunup bulunmadığı, davalı … adına yapılan tescillerin geçerli olup olmadığı, dava konusu taşınmazların şirket adına tescili gerekip gerekmediği hususlarındadır.
Dosyanın mahkememize Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05/05/2020 tarih ve … Esas …Karar sayılı kesinleşmiş görevsizlik kararı ile tevzi edildiği anlaşıldı.
İptali talep edilen taşınmazlara ait tapu kayıtlarının incelenmesinde İstanbul İli, … İlçesi, … Köyü, … Ada … Parselde bulunan 1 ve 2. Bağımsız bölümlerin … adına olduğu ve edinme sebebi olarak satışın gösterildiği, İstanbul İli, … İlçesi, … Mahallesi, …. Caddesi, No:…, … Ada, … parsel sayılı taşınmazın da yine davalı … ….. adına olduğu ve edinme sebebi olarak satışın gösterildiği görülmüştür.
Mahkememizin 06/07/2021 tarihli celsesinde, karşı davanın esas davadan tefriki ile ayrı esasa kaydedilmesine karar verilmiş ve karşı dava tefrik edilerek mahkememizin … Esasına kaydı yapılmış, yine mahkememizin 08/07/2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile karşı dava hakkında 7155 sayılı Yasa ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 sayılı kanunun 18/A maddesinin 1. fıkrası uyarınca arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin karar verilmiş ve karar 22/02/2022 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkememizin 18/01/2022 tarihli celsesinde davacı tanığı … hazır: Usulen yemini yaptırıldı. Soruldu. Tanık beyanında: Şu anda … mah. … Cad. No:83 olarak yazılı şekilde bildiğim taşınmaz, babam … ‘ye ait idi. Bu yerin önceki adresinde … Mahallesi olarak geçiyordu. Buranın üzerine bağımsız bölümler yapılması için … İnşaat ile babam kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptılar. Yarı yarıya şeklinde anlaşılmış idi. İnşaat bittikten sonra giriş katta bulunan babama düşen dükkan ….. İnşaat’a satıldı. Bütün sözleşme aşamasını ben ve … birlikte yürüttük. Tapuda devir yapılacakken …, devrin kardeşi … adına yapılmasını istedi. Tapuda devir bu şekilde şirket adına değil de … adına yapıldı. Biz kendi açımızdan bir mahsur görmedik. Tapudaki devirden önce taraflar arasında yapılan yazılı bir sözleşme yoktu. Sadece sözlü anlaşmalar yapılmıştı. Dedi. Davacı vekilinin talebi üzerine tanığa soruldu: tapu devrinin yapıldığı aşamada … 19-20 yaşlarındaydı diye tahmin ediyorum dedi. Beyanı okunarak imzası alındı.
Mahkememizin 24/05/2022 tarihli celsesinde davacı tanığı … hazır: Usulen yemini yaptırıldı. Soruldu. Tanık beyanında: davacı benim amcam olur, davalı … abim olur, davalı …’da kardeşim olur, taraflar arasında yıllardır süren davalar olduğunu biliyorum, ancak aralarında ne olduğu konusunda bir bilgim yoktur dedi.
Davalı vekilinin talebi üzerine tanığa soruldu: davalı kardeşim … mağaza müdürlüğü yapmaktadır, … 1994 – 1995 yılandan beri çalışmaktadır, ancak gelirlerini tam bilmiyorum, bildiğim kadarıyla …’un babası … inşaat yapıyordu, bu inşaat işleriyle uğraşırken Levent’te kendisine yardım ediyordu, ancak geliri ile ilgili bir bilgim yoktur dedi. Beyanı okunarak imzası alındı.
Mahkememizin 24/05/2022 tarihli celsesinde davalı tanığı … hazır: Usulen yemini yaptırıldı. Soruldu. Tanık beyanında: … benim oğlum olur, ben 1994 yılında müteahhitliğe başladım, müteahhitliğe başladığımda hatırladığım kadarıyla …. Mahallesinde eskiden ….. Sokak olarak geçen mahallede ve …. Mahallesinde olmak üzere iki ayrı inşaat yaptım, ben memleketteyken de hayvancılık ile uğraşıyordum, birikimim vardır, İstanbul’a gelmediğimde bu birikimlerimle inşaatları yaptım, 1998 yılında müteahhitliği bıraktım, davacı … kardeşim olur, davalı … yeğenimdir, ben davacı ile davalı arasındaki davaya konu taşınmazların alım ve satımına ilişkin bir bilgim yoktur, benim iki oğlum vardır, oğlum ….’u okuttum, inşaat mühendisi oldu, diğer oğlum davalı … da liseyi bitirir bitirmez kapalı çarşıda çırak olarak başladı, şu an mağazası vardır, ben oğullarımı evlendirdim, 1998 yılında müteahhitliği bıraktığımda oğullarıma müteahhitlikten kazandığım paraları paylaştırdım, ancak o gün için onlara ne kadar para verdiğimi hatırlamıyorum, benim bir bilgim ve görgüm yoktur dedi. Beyanı okunarak imzası alındı.
Mahkememizin 24/05/2022 tarihli celsesinde davalı tanığı … hazır: Usulen yemini yaptırıldı. Soruldu. Tanık beyanında: 1994 yılında ben ….. Sokakta bulunan ilk dairemi …’dan aldım, ben ….’u müteahhit olarak bilirim, 1998 yılında tekrar bir daire daha aldım, bunu da …. Mahallesinden aldım, onu da ….’dan aldım, bu bahsettiğim taşınmazları şu an sattım, ada parsellerini hatırlamıyorum, ben İstoç’ta elektronik toptancısı olarak çalışırım, benim bildiğim kadarıyla … ve … o dönemde …. Ticaret adında … markası beyaz eşya mağazası işletiyorlardı, 2000 yılından önceydi ancak tam yılını hatırlamıyorum, ben davalılara mal satıyordum, 2000 yılından sonra … Bayisi açtı, davacının açtığı …. bayisi ile davalıların açtığı …. mağazası ayrı adrestelerdi, ben şuanda …. ile herhangi bir ticaretim yoktur, ….filo bayisi olarak davalılarla ara ara ufak tefek alışverişlerimiz olmaktadır, davacı ve davalıların benim bildiğim kadarıyla ekonomik durumları iyidir, davaya konu taşınmazların temelden girdiğim için ….. direk olarak bana tapuları devretti, ben dava konusu taşınmazlar ile ilgili sadece bildiğim taşınmazları …’un aldığını daha sonra burada … bayisi açtığını biliyorum dedi. Davacı vekilinin talebi üzerine tanığa soruldu: davacı … …..’un geliri bilmiyorum, ben …’la sürekli irtibat halindeydim, inşaat yaptığı için ekonomik durumunun iyi olacağını düşünüyorum, 1994 ve 1998 yıllarında bildiğim kadarıyla … yaşı küçüktü başka yerde çalışıyordu, sonra davalıların kurmuş olduğu …. bayisinde yönetici olarak çalışıyordu, ben davalılar ile sürekli irtibat halinde olduğum için taşınmazları …’un aldığını söyledikleri için biliyorum, ben taşınmazları aldığım …..’un tek başına inşaat yaptığını biliyorum dedi. Davalı vekilinin talebi üzerine tanığa soruldu: ben …’un taşınmazları ne zaman aldığını bilmediğim için o zaman ki gelirini bilmiyorum dedi. Beyanı okunarak imzası alındı.
Mahkememizin 24/05/2022 tarihli celsesinde davalı tanığı …. hazır: Usulen yemini yaptırıldı. Soruldu. Tanık beyanında: ben davalılardan …’u yaklaşık 25 yıldır tanırım, ben ….. Belediyesinde çalışmaktayım, emlak vergilerine ilişkin gelirler müdürlüğünde memurum, …’un müteahhit olduğunu ve inşaat yaptığını bilirim, 25 yıldır müteahhitlik yaptığını bilirim, genelde inşaatlarını Bağcılarda bulunan şuanda …. olan öncesinde …. Mahallesi olan semtte inşaatlar yaptığını bilirim, buna ilişkin emlak vergileri çıkıyordu, encümen kararları ile cezalar çıkıyordu, bu cezaları biz …’a gönderiyorduk, oda ödüyordu, …’un ….. İnşaatın ortağı olduğunu biliyorum, biz borçlarına ilişkin taksit yaptığımızda ….. İnşaat adına … ödüyordu, … bildiğim kadarıyla ….. İnşaatın mağaza bölümünde çalışıyordu, inşaat işleri ile ilgili …’un bir ilgisi bulunmadığını biliyorum, ben …’u yaklaşık 10 yıl önce tanıdım, ….. İnşaatın mağaza bölümünde görmüşlüğüm vardır, ancak inşaatlarla bir ilgisi olup olmadığı hususunda bir bilgim yoktur, benim ekonomik durumlarına ilişkin bir bilgim yoktur, dava konusu taşınmazların alım satımına ilişkin bir bilgim yoktur dedi. Davacı vekilinin talebi üzerine tanığa soruldu: ben …..’u davalı … …..’un amcası olması nedeniyle tanırım, ayrıca bildiğim kadarıyla 2 tane inşaat yapmış buna ilişkin cezalar çıkmıştı, biz bunun tahsilatı için gerekli tebligatı yaptık, …..’un adına tebligatı gönderdik, bildiğim kadarıyla ödemeleri gerçekleştirdir, bildiğim kadarıyla bu inşaatlar 1997 -1998 yıllarında yapılmıştı, sonrasında inşaat işlerinin devam edip etmediği hususunda bir bilgim yoktur, ben 1994 yılından beri Belediyede çalışmaktayım dedi. Davalı vekilinin talebi üzerine tanığa soruldu: …..’un yaptığı inşaatların ruhsatları vardır dedi. Beyanı okunarak imzası alındı.
Dava; Borçlar Kanunun 18. (TBK’nın 19.maddesi) maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayanılarak açılmış iptal davası niteliğindedir.
6098 sayılı TBK m. 19 “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır. Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz” hükmü ile muvazaa düzenlenmiştir.
Türk Hukukunda doktrin ve uygulama açısından geniş bir yere sahip olan bu kurum, çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır. Bir tanım yapmak gerekirse muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan görünüşte yaptıkları hukuki işlemin hiç hüküm doğurmaması ya da görünüşteki işlemin arkasına gizleyip gerçek iradelerine uygun olarak gerçekleştirdikleri işlemin hükümlerini doğurması yönünde anlaşmalarıdır. (OĞUZMAN M. Kemal / ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’na Göre Güncellenmiş 9. Bası, İstanbul 2011, s. 136; TEKİNAY S. Sulhi / AKMAN Sermet / BURCUOĞLU Haluk / ALTOP Atilla, Borçlar Hukuku, Cilt I, İstanbul 1985, s. 547-548). Uygulamada ise 1953 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, açıklanan beyanlarının gerçek maksatlarına uymadıklarını bildikleri halde, tarafların kastettikleri durumdan başka bir ilişkide kendilerini anlaşmış gibi göstermeleri hali olarak tanımlanmıştır. ( 07.10.1953 tarih, 8/7 sayılı YİBK.)
Yargıtay Özel Dairesinin pek çok emsal içtihadında da belirtildiği üzere;İptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK’nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası alacaklı ve borçlunun yaptığı tasarrufi işlemin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler (olayımızda davacı) tek taraflı ve çok taraflı hukuki işlemlerinin geçersizliğini ileri sürebilirler. Danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3.kişinin zararlandırılması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı bir işlemin yapılması gerekir.
Esasen muvazaaya dayanan bu gibi davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü az yukarıda açıklandığı gibi İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal davalarına konu olan tasarruflar özünde geçerli olmalarına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Bu davada ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı, davacının genel hükümlere muvazaaya dayanarak dava açmasına da engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde talebin taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsilini amaçlandığı gözetilerek İİK’nun 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünde hüküm kurulması gerekecektir. Bu madde sadece davacıya taşınmazların satış ve haczini isteme yetkisini kıyasen tanımakta olup 3. kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemelidir. HMK’nun 125.maddesinde dava konusunun 3.kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre iki taraftan biri dava konusunu bir başkasına temlik ettiği taktirde diğer taraf seçimlik hakkını kullanarak dilerse davasını temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilir.
Somut olayda, davacı şirket ortağı, şirketin diğer ortakları olan davalıların hileli işlemler ile dava dışı şirketi zarara uğratarak dava dışı şirket adına tescil edilmesi gereken taşınmazların dava dışı şirket adına tescili talep etmektedir. Tapu iptal ve tescili talep edilen taşınmazlara ait tapu kayıtları incelendiğinde İstanbul İli, ….. İlçesi, … Köyü, … Ada … Parselde bulunan 1 ve 2. Bağımsız bölümlerin … adına olduğu ve edinme sebebi olarak satışın gösterildiği, İstanbul İli, ….. İlçesi, … Mahallesi, …. Caddesi, No:…, … Ada, … parsel sayılı taşınmazın da yine davalı … adına olduğu ve edinme sebebi olarak satışın belirtildiği görülmektedir. İspat yükü taşınmazların hileli işlemler ile davalı … adına tescil edildiği iddia eden davacı taraf üzerindedir. Buna göre davacının dava konusu taşınmazların dava dışı şirket adına tescil edilmesi gerektiğini, taşınmazların muvazaalı olarak davalı … adına tescil ediliğini kanıtlaması gerekmektedir. Dinlenilen tanık beyanları soyut içerikte olup açıkça muvazaa iddiasını ispatlar nitelikte değildir. Davacı tarafın iddialarını ispatlar yeter düzeyde delilin dosya arasında yer almadığı görülmüştür. Açıklanan bu nedenlerle açılan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Her ne kadar davalı vekili tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunulduğu görülmüş ise de sehven itirazın değerlendirilmediği, TBK’nın 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri uygulanmayacağından, davalı tarafın itirazının reddine karar vermek gerekmiş ve 28/07/2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmi Gazedete yayınlanarak yürürlüğe giren değişiklik kapsamındaki HMK 305/A gereğince hükme “Zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazının reddine,” ibaresinin eklenmesine karar verilerek aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere:
“Zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazının reddine,”
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 90,08 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
2-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden davalılar yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/11/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸