Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1128 E. 2023/206 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1128 Esas
KARAR NO : 2023/206

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2021
KARAR TARİHİ : 10/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/04/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı … A.Ş arasında … tarihinde gerçekleştirilecek olan … Fuarı`na katılım sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, anılan fuara katılım için müvekkilinin 24.01.2020 tarihinde “… Fuarı Katılım Peşinatı” açıklamasıyla davalı … …bank …. Şube … İban nolu hesabına EFT aracılığıyla 63.229,21 TL katılım peşinatı gönderdiğini, fuara katılım için geriye kalan tutarın ise dolar kuru 5.93 TL`den sabitlenmek suretiyle; 01.08.2020 tarihinde 6.219,25 USD, 01.09.2020 tarihinde 6.219,25 USD, 01.10.2020 tarihinde 6.219,25 USD, 01.11.2020 tarihinde 6.219,25 USD, 01.01.2021 tarihinde 5.542,25 USD şeklinde taksitlere bölündüğünü, 11.03.2020 tarihinde pandemi ilan edilmesi sonrasında müvekkil şirket tarafından mücbir sebepler dahilinde kalan bedellerin ödenmediğini, davalı tarafın pandemi ilanından sonra fuarın gerçekleştirilmesi için herhangi bir hazırlıkta bulunmadığını, sözleşmenin akdedildiği ve peşinatın ödendiği 24.01.2020 tarihinde COVİD-19 salgınının ortaya çıkmamış olduğunu, pandemi ilan edilmediğini, bununla birlikte bahse konu fuar organizasyonunun COVİD-19 hasebiyle planlanan … tarihlerinde gerçekleşmediğini, bu hususa ilişkin olarak da davalı tarafça 27.05.2021 tarihine kadar davalı … tarafından müvekkili şirkete yazılı bir bildirimde bulunulmadığını, bu tarihte ise kendisini Fuarlar Grup Müdürü olarak tanıtan … isimli kişinin müvekkil şirket yetkilisi ….`e ilettiği mailde; fuarın … tarihlerinde düzenleneceği ve fuara katılım için kalan bakiye ödemelerinin de yapılması gerektiğinin belirtildiğini, ancak anılan şahsın yetkili olup olmadığı bilinmediğinden ve bu hususla ilgili resmi bir tebligat yapılmadığından bu mailin önemsenmediğini, sonrasında anılan şahsın 14.06.2021 tarihinde tekrar bir mail göndererek taksitli ödemelerin yapılmasını, fuara kısa bir süre kaldığını, fuara katılım sağlanmayacaksa bu durumun bildirilmesini istediğini, bu mail sonrasında müvekkil şirketin yaptığı araştırmada anılan fuarın … tarihinde yapılacağını öğrenince Ankara …. Noterliğinin 23.06.2021 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesini (EK 4-İhtarname) keşide ettiğini, keşide edilen ihtarda özetle “müvekkilin taraflar arasında akdedilen sözleşmeden döndüğü ve fuar için ödenen katılım peşinatının iadesi”‘nin bildirildiğini, davalı tarafın ise Beyoğlu …. Noterliğinin 02.07.2021 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile: “bedel iadesi yönünde bir talebin mümkün olmadığını ve fuara katılma yükümlülüğünün de devam ettiğini” bildirdiğini, davalı … bu cevabının kabul edilebilir nitelikte olmadığını, müvekkili şirketin mücbir sebepler dahilinde sözleşmeden dönme iradesine kullandığını, müvekkil şirketin katılım sağlamayacağı/sağlamadığı bir fuar için ödediği bedel davalı … sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet vereceğini, uluslararası mobilya fuarı geleneksel hale gelmiş ve her yılın Ocak ayında düzenlenen bir fuar olup mobilya firmaları, tasarlayıp ürettikleri ürünleri yıl başında sergilemek amacı ile fuarlara katılım sağlamakta olduklarını, istişare edilmeden, müvekkili firmanın onayı alınmadan ve müvekkil şirkete bildirilmeden gelişigüzel bir şekilde yeni tarih atanan fuara müvekkilin bu denli kısa bir sürede hazırlanması yahut fuara katılmasının hakkaniyete aykırılık teşkil edeceğini, müvekkilinin bir an için o kısa süre içinde fuar hazırlıklarını yetiştirebileceği düşünülse dahi, fuarda sergilenmesi gereken yeni ürünleri tasarlama ve üretme şansı bulunmadığını, müvekkilinin davalı … ile sözleşme akdetmesinin en büyük nedeni bahse konu fuarı Ocak ayında gerçekleştirme taahhüdü olduğunu, her yılın Ocak ayında fuar yapılması geleneksel hale gelmiş olmakla birlikte 2022 yılının Ocak ayında da da fuar yapılması ihtimal dahilinde olduğunu, 2022 yılında da fuar yapılması halinde müvekkilinin 4 ay ara ile fuara katılmış olacağını, müvekkilinin bu durumda fuarlardan beklediği verimi alamayacağını, bahse konu fuar organizasyonunun … tarihlerinde gerçekleştirilmiş olduğunu, müvekkilinin fuara katılım sağlamadığını, buna rağmen davalı tarafça 17.08.2021 tarihli … seri numaralı toplam 210.765,25 TL tutarında katılım bedeli adı altında fatura tanzim edildiğini, müvekkili şirketin taraflar arasında akdedilen …. Fuarı`na katılım sözleşmesinden Ankara …. Noterliğinin 23.06.2021 tarih ve …. Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile dönmüş olmakla birlikte … tarihlerinde düzenlenmiş olan fuar organizasyonuna da katılım sağlamadığını, iş bu sebepler dahilinde; pandemi sebebi ile taraflar arasında akdedilen sözleşmede belirtilen tarihte fuarın gerçekleşmemesi sonrasında davalı … A.Ş, sektör temsilcileri ve fuar katılımcılarının görüşü ve fikri alınmaksızın tek taraflı planlanmış olduğunu, 2021 yılı Ağustos ayındaki fuara müvekkili şirket katılım sağlamamış ve bu hususu da davalı … ihtarname ile bildirmiş olduğunu, açıklanan nedenlerle müvekkil şirketin taraflar arasında akdedilen sözleşmeden döndüğünün kabulü ile iş bu sözleşme doğrultusunda davalı … herhangi bir borcunun bulunmadığına dair tespitini, fuar organizasyonu için davalı … tahsil edilen 63.229,21 TL katılım peşinatının ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte iadesini yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin pandemi nedeniyle devlet tarafından alınan kararlar ve yayınlanan genelgeler nedeni ile fuarı ertelemek zorunda kaldığını, belirlenen tarihte yurt dışından misafirlerin pandemi nedeniyle katılamayacak olmaları nedeniyle fuar katılımcıları tarafından ertelenme talep edildiğini, talep edilmiştir. 11 Mart 2020 tarihinde ülkemizde görülen Covid-19 vakaları ile birlikte başlayan süreçte sokağa çıkma yasakları nedeniyle ülke genelinde tüm toplantı, gösteri, konser vb. organizasyonların yasaklanmasıyla … Fuarı’nın da müvekkili şirket tarafından yapıladığını, bu sebeple fuar … tarihinde yapılması planlanan fuarın … tarihine ertelendiğini, … tarihlerinde ülkemizde ve tüm dünyada pandeminin etkilerinin devam etmesi, Amerika, Avrupa ülkeleri ve diğer bazı ülkelerin Türkiye’yi kırmızı listeye alması yani Türkiye’ye seyahat kısıtlaması getirmesi, yine pandemi kaynaklı seyahat prosedürlerinin zorlaşması, aşı zorunluluğunun getirilmesi, karantina süreçleri, bu dönemde bilet fiyatlarının fahiş oranda artması, yurt dışı katılımcıları ve alım gruplarının pandemi sebebiyle ülkelerinden teşvik alamadıklarını bildirmeleri gibi sebeplerden dolayı yurt dışından gelecek birçok katılımcının fuara katılamayacağını bildirmesi üzerine bu durumun fuara katılacak şirketlere bildirildiğini, buna mukabil birçok şirketten, tekstil sektörünün yurt dışına hitap etmesi ve dolayısıyla fuara yurt dışından misafirlerin katılmasının çok önemli olduğu, fuarların yapılış amacın yurt dışından müşteri kazanmak, yurt dışı pazarına açılmak olduğundan yurt dışından misafirlerin gelmemesi halinde fuarın yapılmasının bir anlamı olmayacağı belirtilerek fuarın ertelenmesinin talep edildiğini, davacı tarafın müvekkili şirketin İMOB fuarını her yıl Ocak ayında yapılacağını taahhüt ettiğini, her yıl Ocak ayında yapılmasının gelenek haline geldiğini, Ağustos 2021 tarihinde yapılması halinde Ocak ayınca yapılması muhtemel fuara hazırlanamayacağını ifade ettiğini ancak müvekkili şirketin hiçbir gerek veya tüzel kişiye verdiği böyle bir taahhüdü bulunmadığını, bu noktada kamuya yapılmış bir açıklama da olmadığını, bu iddiaların tamamen soyun olduğunu, fuarın pandemi nedeniyle ertelenmesinin tüm tarafların menfaatine olduğunu, davacı tarafın varsayımlar üzerine karar alarak tek taraflı olarak sözleşmeyi feshettiğini, gelinen noktada ….’nin, …. tarihleri arasında yapılacağının açıklandığını, müvekkilinin fuarı ertelemesinin tamamen haklı sebeplere dayandığını, dava konusu sözleşme yönünden ifa imkansızlığının söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin sözleşmeyle yüklenmiş olduğu edimin, yerine getirilebilir nitelikte olduğunu ve nitekim … tarihlerinde fuarın gerçekleştirildiğini, her yıl yapılabilen fuarın imkansız hale geldiği iddiasının haksız ve kötüniyetli bir iddia olduğunu, nitekim Yargıtay kararlarında da, mücbir sebeple ertelenen fuarlardan organizatör şirketin sorumlu tutulamayacağı, bu sebeple sözleşmeden dönme ve ödenen bedelin iadesinin istenemeyeceğinin ifade edildiğini, müvekkili şirketin, fuarın tarihini değiştirme hakkı bulunduğunu, fuarın tarihinin değiştirilmesinin davacı tarafa bedel iadesi talep hakkı vermeyeceğini, davacı şirket ile yapılan “Fuar Katılım Sözleşmesi”nin 2. Maddesinde; “Fuar Katılım Sözleşmesini imzalayarak işbu Form’da belirtilen Düzenleyici’nin organize ettiği sergi veya fuara katılmayı kabul eden katılımcı, bu imzadan sonra fuara katılmayı reddetse dahi Katılımcı’nın maddi ve manevi yükümlülükleri devam eder. Katılımcı, fuar katılım koşulları, sergi veya fuarın yeri, Katılımcı’nın fuar alanındaki yeri, DÜZENLEME TARİHLERİ, unvanı vb. hususlarda, Düzenleyici’nin, sektörün talebi, ekonomik durumu, organizasyon gerekleri veya kendi takdiri ile yapacağı değişiklikleri (fuarın kısmen veya tamamen iptali dahil) peşinen kabul eder. Bu durum sözleşmenin fesih sebebi değildir. Katılımcı’nın ücret ödeme yükümlülüğü devam eder. Katılımcı, ancak Düzenleyici’nin yazılı teyidi ile fuardan çekilme hakkına sahiptir. Düzenleyici, Fuardan 3 gün öncesine kadar, hiçbir sebep göstermeksizin yazılı bildirimde bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir ve Katılımcı’yı fuardan çıkarabilir.” hükmünün yer aldığını, bu doğrultuda müvekkili şirketin sektörden gelen talepler, organizasyon gerekleri yahut hiçbir sebep göstermeksizin fuar tarihini değiştirme hakkına sahip olduğunu, bu hususun fesih sebebi sayılamayacağını, bir an için davacı … haklı olduğu kabul edilse bile, müvekkili şirkete ödemiş olduğu tutarın ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faiz ile istenilebilmesinin mümkün olmadığını, davalının sözleşmeden döndüğü tarihten itibaren faiz talep edebileceğini, anılan tüm bu nedenlerle haksız, hukuki mesnetten yoksun ve kötüniyetli olan huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki fuar katılım sözleşmesinin davacı tarafla tek taraflı olarak feshedilmesi nedeniyle, sözleşme kapsamında davacı tarafın davalıya borçlu olmadığının tespiti ile sözleşme kapsamında ödenen bedelin iadesine istemine ilişkindir.
Mahkememizce Tobb, Tetsiad kayıtları, davalı hakkında Ticaret Bakanlığı nezdinden yürütülen soruşturma dosyası, salgın dönemine ilişkin İstanbul Valiliği, İstanbul İl Hıfzısıhha Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü kayıtları celp edilerek dosya arasında alınmış, taraf delilleri toplanmıştır.
Somut olayda davacı taraf, … Fuarı`na katılım için davalı ile aralarında sözleşmenin imzalandığını ancak fuarın … tarihlerinde yapılması gerekirken davalı tarafça ertelendiğini ve fuarın … tarihleri arasında gerçekleştiğini, bu nedenle davalı ile aralarındaki sözleşmeyi feshetmeleri nedeniyle sözleşme nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile sözleşme kapsamında ödenen bedelin tahsili isteminde bulunmuş, davalı taraf ise söz konusu fuarın pandemi sebebi ile mücbir sebeple ertelendiğini, fuarın ilerleyen tarihlerde gerçekleştirildiğini, buna rağmen davalının fuara katılmadığını, aksi düşünülse dahi taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafa tek taraflı olarak fuar tarihi değiştirme hakkı tanıdığını iddia etmiştir.
Buna göre taraflar arasında sözleşme ve sözleşme kapsamında ödenen bedeller yönünden uyuşmazlık bulunmayıp, çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın; dava konusu … Fuarı’nın … tarihlerinde yapılmaması sebebiyle davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasında haklı olup olmadığı, davalı tarafından fuarın ertelenmesinin haklı sebeplere dayanıp dayanmadığı, davacının sözleşme kapsamında ödediğini belirttiği miktarın istirdadı ile kalan miktar bakımından borçlu olup olmadığı taleplerinin yerinde olup olmadığı, yerinde ise miktarı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Bu doğrultuda uyuşmazlığın iki yönden ele alınması gerekmektedir. Bunlardan biri davalı tarafın mücbir sebep iddiasının irdelenmesi, bir diğeri ise taraflar arasında ihtilafsız olan ve davalı tarafa fuarın yeri ve tarihini değiştirme, kısmen veya tamamen iptali hakkı tanıyan fuar katılım sözleşmenin 2. Maddesi’nin uygulanma imkanının bulunup bulunmadığıdır.
Mücbir sebep, günümüzde akdedilen sözleşmelerde sıklıkla yer alan bir kavram olmakla birlikte, Türk Hukuku’ndaki uygulamasının hangi esaslar çerçevesinde gerçekleşeceği doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları ile şekillenmektedir.
Öğretiye göre; mücbir sebep, teori ve uygulamada genel olarak “borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun ya da borcun ihlaline, kaçınılmaz ve mutlak şekilde neden olan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay” olarak tanımlanmaktadır. Bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için zorunlu veya zorlayıcı bir olay gerçekleşmiş olmalıdır. Bu olay, doğal, sosyal ve hukuki bir olay olabilir, insana bağlı bir davranış da olabilir. Deprem, kasırga bunlardan birincisine örnek verilebilirken, savaş, darbe gibi olaylar ikincisine örnek olabilir. Bundan başka, mücbir sebep, borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında kalan harici bir olay olmalıdır. Diğer bir ifade ile zarar veren olay ile olayın meydana geldiği işletme arasında bir bağlantı olmamalıdır. Buna ek olarak mücbir sebep kaçınılmaz bir olay olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı aynı zamanda önlenmezlik kavramını da içerir. Zira mücbir sebebin diğer bir unsuru öngörülemezlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Önceden öngörülemeyen husus, olayın doğuracağı sonuçlar olarak algılanmalıdır.
Tanımdan da anlaşılabileceği üzere bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için bazı unsurları birlikte barındırıyor olması gerekir. Bunlar; öngörülemezlik, karşı konulamazlık, dışsallık ve kusursuzluktur. Bununla birlikte meydana gelen olağanüstü olay ile borcun ifa edilememesi arasında uygun illiyet bağının da olması gerekir. Bir başka anlatımla borcun ifa edilmesinin aşırı güçleşmesine veya imkânsız hale gelmesine tüm bu unsurları bir arada bulunduran bir olayın sebep olması gerekmektedir.
Yargıtay’a göre; sorumlu ya da borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … Esas … karar, 11.2.2016 tarihli ilamında; “..davalının kuş gribi ve bombalamaların mücbir sebep oluşturduğu savunmasına tarafların tacir olmaları, olayların etkisinin sınırlı olduğunun belirlenmesi ve aralarındaki sözleşme nazara alınarak kabul görmediği, davalının doldurulmayan odalardan dolayı davacının tasarruf ettiği ve bunların düşülmesi gerektiği savunması da sözleşme hükümleri gereğince yerinde görülmediği..” hususlarına yer verilmiştir.
Dolayısıyla her somut olay nezdinde mücbir sebep nitelendirmesine neden olacak unsurların bir arada bulunup bulunmadığını değerlendirmek gerekecektir.
Mücbir sebep teşkil eden olay sebebiyle borçlunun, imkânsızlaşan ediminin karşılığında kusursuz olduğu için tazminat ödeme yükümlülüğü olmadığı gibi alacaklı tarafından aynen ifaya da zorlanamamaktadır. Fakat alacaklı mücbir sebep halinde iki yola başvurabilecektir. Bunlar;
-Sözleşmenin sona ermesi
-Sözleşme var olduğu müddetçe yükümlülüklerin askıya alınmasıdır.
Borçlu taraf ifasını mücbir sebep teşkil eden olaydan dolayı gerçekleştiremediğinde alacaklı taraf, sözleşme sona ermediği ve borçlu, edimini ifa etmediği müddetçe sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğünün ifasını askıya alabilmektedir.
Yukarıdaki yer verilen unsurlar ve kriterler çerçevesinde tanımı yapılan mücbir sebep, şartları oluşmuş ise bazı durumlarda borçlunun edimi ifa etmesini imkânsız hale getirmektedir. Kanun koyucunun, sözleşme sorumluluğunda esas aldığı kavram mücbir sebebin aksine “imkânsızlık” kavramıdır.
İfa imkânsızlığı, edimin ifa edilememe durumudur. Ancak bu kapsamda hangi hal ve şartların ifanın imkânsızlığına neden olacağının belirlenmesi gerekmektedir.
İmkânsızlığa neden olan olayın niteliğine göre fiili veya hukuki imkânsızlık ayrımı yapılmaktadır. İmkânsızlık tabi bir olaydan veya şahsın fiilinden doğabilir. İmkânsızlık fiili (maddi) bir sebepten ileri gelebileceği gibi, hukuki bir sebepten de doğabilir.
İfa imkânsızlığı, sürekli ifa imkânsızlığı ve geçici ifa imkânsızlığı olarak karşımıza çıkabilmektedir. Sürekli ifa imkânsızlığı, borcun ifa edilememesine yol açan engelin ortadan kalkmasının mümkün olmaması halinde gündeme gelmektedir. Sözleşmede kararlaştırılan edimin hukuki nedenlerle sürekli olarak imkânsız hale gelmesi, borçlunun ifa yükümünü, alacaklının da aynen ifayı talep hakkını sona erdiren sebeplerden biridir. İfa imkânsızlığının gerçekleştiği an itibariyle ifa yükümü kanun gereği (ipso iure) sona erer. İmkânsızlığın sözü edilen etkisi, yalnızca kararlaştırılan (birincil) edimi ifa yükümü üzerinde kendisini gösterir ve bu etki, imkânsızlıktan hangi tarafın sorumlu olduğu konusundan bağımsız olarak ortaya çıkar. Diğer bir ifadeyle, borçlu, imkânsızlıktan sorumlu olsa da olmasa da ifanın imkânsız hale gelmesiyle, aynen ifa yükümü sona erer.
Borçlunun aynen ifa yükümünün sona ermiş olması, tek başına geniş anlamda borcun da sona ermesi anlamına gelmez. Çünkü imkânsız hale gelen edimi yerine getirmekle yükümlü olan borçlunun aynı zamanda imkânsızlıktan sorumlu olması halinde, sona eren ifa yükümünün yerine, karşı tarafın bu nedenle uğradığı zararları tazmin yükümü doğar (TBK 112). Borçlunun imkânsızlıktan sorumlu olmaması halinde ise, ifa yükümü, yerine tazminat yükümü doğmaksızın sona ermiş olur (TBK 136/1).
Ancak bu halde borçlu, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde karşı edimi talep hakkını da kaybeder (TBK 136/1l). Bu durumda ise imkânsız hale gelen edimin alacaklısının imkânsızlıktan sorumlu olup olmadığı önem kazanır. Zira eğer ifa, alacaklının sorumlu olduğu bir sebeple imkânsız hale gelmiş ise bu, TBK 136/ll hükmü gereğince karşı edimi talep etme hakkını kaybeden borçlunun ifa gerçekleşebilseydi elde edeceği menfaatten, alacaklıdan kaynaklanan bir sebeple yoksun kalması anlamına gelir. Bu durumda, sona eren edim yükümünün alacaklısının, borçlunun, belirtilen nedenle uğradığı zararı tazmin etmesi gerekir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 131. maddesi ile düzenleme getirilmiş olup sözleşme ile saklı tutulmamış ise asıl borcun sona ermesi halinde buna bağlı hak ve borçların da sona ereceği düzenlenmiştir. İlgili madde metninde: “Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur. İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir. Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya ilişkin özel hükümler saklıdır.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Mücbir sebebin geçici olması ise kural olarak sadece borcun zamanında ifasını engeller. Bu hâlde, borçlu gecikmeden sorumlu olmasa da ifası hâlâ mümkün olan borcunu ifa etmekle yükümlüdür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.04.2010 gün ve 2010/15-193- 235 sayılı ilamında; “İfa imkânsızlığı borcu sona erdiren nedenlerdendir. Gerçekten BK. md. 117/1’e göre ” borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa borç sakıt olur”, İfa imkânsızlığı ortaya çıkış nedenlerine göre bazı ayırımlara tabi tutulmaktadır. Bu ayırımlardan birisi de objektif imkânsızlık (daimi imkânsızlık)- geçici imkânsızlık ayırımıdır. Şayet ifa imkânsızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkânsızlık denilmektedir. Objektif imkânsızlıkta sözleşme esasen BK. md.20 uyarınca butlanla batıldır (geçersizdir) ve ayrıca feshi gerekmez. Hâlbuki geçici imkânsızlıkta akdin ifası (icrasının istenmesi) bir hadisenin gerçekleşmesine bağlıdır. Ancak o hadise tahakkuk ederse akdin icrası istenebilir. (…) Şüphesiz geçici imkânsızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir. Bu konudaki kural “ahde vefa-söze sadakat” ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller, hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkânsızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine “akde tahammül süresi” denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir” Hususlarına yer verilmiştir.
Buna göre süresi her somut olaya göre ayrı ayrı belirlenmesi gereken bir “akde tahammül süresi” aramaktadır. Akde tahammül süresi geçtikten sonra ise alacaklı temerrüt hükümleri uyarınca sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceği gibi edimler arası dengenin aşırı derecede bozulmasını sebep göstererek TBK 138.md uyarınca sözleşmenin uyarlanmasını hâkimden talep edebilir veya uyarlama mümkün değilse yine TBK 138.md uyarınca sözleşmeden dönme veya fesih hakkını kullanabilir. Buna göre alacaklının TBK m.125 uyarınca şu seçimlik hakları vardır;
-Aynen ifayla birlikte gecikme tazminatı,
-İfadan vazgeçerek zararın tazmin edilmesi
-Sözleşmeden dönerek menfi zararın tazmini
Bu kapsamda vurgulamak gerekir ki, mücbir sebep sonucu borçlunun asli edim borcunun tamamı imkânsızlaşabileceği gibi bir kısmı da imkânsızlaşabilir
Maddi olarak bölünebilir edimin bir kısmının ifasının imkânsızlaşmasının kısmi imkânsızlığa neden olabilmesi için kısmi ifanın aynı zamanda tarafların sözleşmeyi kurdukları sıradaki iradelerine ve sözleşmenin amacına uygun olması gerekir. Zira TBK m. 137/l maddesinde, “.. kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (23) Dolayısıyla kısmi ifanın aynı zamanda tarafların sözleşmeyi kurdukları sıradaki iradelerine ve sözleşmenin amacına da uygun olması gerekmekte olup aksi halde borcun tamamı sona erecektir.
Yukarıda yer verilen açıklamaların somut olaya uyarlanması bakımından yapılan değerlendirmede; taraflar arasındaki fuar katılım sözleşmesinin imzalanmasının ardından dünya genelinde ortaya çıkan Covid-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri oldukça açıktır.
Dünya genelinde ortaya çıkan pandemi şartlarının; mutlak, kaçınılmaz, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan, dış etkenlerden kaynaklanan, olağanüstü bir olay olduğu, bu olayda sözleşmenin taraflarının bir kusurunun bulunmadığı ve bu olayın mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Bu nedenle iş bu mücbir sebep nedeniyle ifa imkansızlığı şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca dava konusu fuarın ilk olarak … tarihleri arasında yapılmasının planlandığı anlaşılmaktadır. Yine tarafların beyanlarına göre davalı tarafın dava konusu fuarı … tarihlerinde gerçekleştirdiği ve davacı tarafın fuara katılım sağlamadığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Salgın nedeniyle 2020 yılı Mart ayından itibaren hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla ülkemizde ve dünya genelinde çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmıştır.
Yaşanılan salgın süresince, bu durumun mücbir bir sebep olduğu ve sözleşmenin imzalandığı aşamada taraflarca öngörülemeyen bir durumda olduğu ve yine bu salgın nedeniyle sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde …. tarihleri arasında fuarın mevcut yasaklar ve önlemler nedeniyle gerçekleştirilemeyeceği sabittir. Zira fuarın yapılmasının planlandığı tarihler kış mevsiminde olup, salgın döneminde kış aylarında tedbir ve yasakların arttırıldığı görülmektedir. Dosyada mevcut İstanbul Valiliği, İstanbul İl Hıfzısıhha Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevapları da bu hususu doğrulamaktadır. Bu doğrultuda salgın hastalık sürecinin mücbir sebep hali olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen ve tarafların kusurundan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi sayılması gerektiği Mahkememizce kabul edilmiştir.
Davalı tarafın iş bu tespitin aksine, mücbir sebep halinin geçici sebepten kaynaklandığını ve söz konusu fuarın ilerleyen tarihlerde ( …. tarihleri arasında ) gerçekleştirildiğini ve davacı tarafa bildirimde bulunulmasına rağmen fuara katılım sağlamadığını bildirdiği görülmüştür.
Ancak taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve tarafların sözleşmeden bekledikleri yarar göz önüne alındığında davacı tarafın belirlenen tarihlerde fuara katılım sağlayarak kendi sektöründe tanıtım ve reklam amacı taşıdığı görülmektedir. Sözleşme kapsamındaki edimlerin imkansızlık sebebi olan salgın şartları ortadan kalktıktan sonra ifa edilebileceği düşünülse dahi taraflarca müzakere edilmeden ve davacının sözleşme ile elde etmek istediği yararı sağlamayacak bir tarihte fuarın gerçekleştirilmesine davacı tarafın katlanma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Zira ifa imkansızlığının ortaya çıkmasında yukarıda ayrıntılarına yer verildiği üzere tarafların kusurlu davranışı etkili olmadığı gibi, süresiz bir şekilde davacı tarafın sözleşmeyle bağlı tutulması tarafların ekonomik ve ticari özgürlüğünü zedeler nitelikte olacaktır. Bu nedenle davalı … bu yöndeki beyanlarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
Her ne kadar davalı tarafça fuarın yeri ve tarihini değiştirme, kısmen veya tamamen iptali hakkının fuar katılım sözleşmenin 2. Maddesi ile tanındığı, davacı tarafın tacir olması nedeniyle sözleşme hükümlerine katlanması gerektiği iddia edilmiş ise de; sözleşmenin 2. Maddesi ile davalı tarafa verilen tek taraflı hakların dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılması gerekmektedir. Sözleşmede yer verilen bu hakkın taraflarca keyfi olarak ve sözleşmeden beklenen yararı engelleyecek şekilde kullanılması mümkün değildir. …. tarihleri arasında yapılması kararlaştırılan fuarın … tarihleri arasında yapılmasına davacı tarafın katlanmak ve uymak zorunda olmadığı, katlanmaya zorlanması halinde davacının sözleşmeyi imzalarken beklediği faydayı elde etmesinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığından davalının bu yöndeki iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
Bu doğrultuda davacı tarafın bu süreçte “akde tahammül süresi” bakımından, seçimlik hakkını kullanarak sözleşmeden dönmesi, taraflar arasında ihtilaflı olmayan ve davacı tarafından ödendiği sabit olan bedelin iadesi talebinin yerinde olduğu, sözleşmeden tek taraflı dönülmesi nedeniyle davacı tarafın sözleşme nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığı Mahkememizce kabul edilmiş, sözleşme kapsamında ödenen bedelin davacı tarafa iadesinin yerinde olduğu kanaatine varıldığından davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Davacı ile davalı arasında imzalanan 04/02/2020 tarihli …. Fuarı Katılımcı Sözleşmesi’nin davacı tarafından tek taraflı olarak feshedildiğinin ve bu sözleşme nedeniyle davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine
-Sözleşme nedeniyle davacı tarafça davalıya ödenen 63.229,21TL’nin 23/06/2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 18.716,56-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 4.679,15-TL harcın mahsubu ile bakiye 14.037,41- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 4.679,15-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 59,30 TL başvurma harcı, 233,50 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere 92,80-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama sırasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 41.359,22- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Bakırköy Arabuluculuk bürosunun ….numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; tebliğden itibaren İKİ HAFTA içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/03/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim ….
E-İmzalıdır