Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1125 E. 2023/913 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/1125 Esas
KARAR NO : 2023/913

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2020
KARAR TARİHİ : 22/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2023
Davacı tarafından mahkememize açılan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
İSTEM:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalı borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle doğan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine Çatalca İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını davalı tarafın ödemeyi geciktirmek, mümkünse yapmamak için yasanın kendisine tanımış olduğu hakkı kötüye kullanarak borca ve faize itiraz etmesiyle takibin durduğunu, müvekkilinin çevre düzenleme elemanları satımı ve peyzaj işleri yürüttüğünü, müvekkili ile davalı arasında bir takım malların satımı konusunda anlaşma sağlandığın, anlaşma neticesinde müvekkilinin 26.08.2019 tarih … no 19.122,18 TL bedelli, 31.08.2019 tarih … no 22.441,22 TL bedelli, 10.09.2019 tarih … no 16.227,08 TL bedelli ve 12.09.2019 tarih …. no 4.393,56 TL bedelli dört adet fatura tanzim ettiğini, müvekkilinin satıma konu malları eksiksiz teslim ederek borcunu gereği gibi ifa ettiğini, buna karşılık olarak müvekkili tarafından mezkur faturaların tanzim edildigini ve söz konusu faturaların bedelinin davalı yanca ödenmediğini, bu hususun tüm ticari defter ve kayıtlar ile sarih olduğunu, alınacak bilirkişi raporuyla bu durumun sübuta ereceğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 329/1 maddesinde yer alan “Kötüniyetli davalı … yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.” hükmü uyarınca aleyhine yapılan icra takibine haksız ve mesnetsiz olarak itirazda bulunmuş olan davalının yargılama giderleri ile birlikte müvekkil şirket ile tarafları arasındaki kararlaştırılmış vekâlet ücretine de mahkûm edilmesini talep ettiklerini, vekâlet ücretinin miktarı hakkında herhangi bir uyuşmazlığa mahal vermemek açısından ücretin Mahkemece takdir edilmesini talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle haklı davalarının kabulü ile davalı borçlu yanın Çatalca İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamını, davalı/borçlunun haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak itirazda bulunması nedeniyle % 20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ve ücret-i vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini iddia ve talep ettiği görülmüştür.
YANIT:
Davalı asilin cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın taahhüt ettiği işi tamamlamış olduğu iddiasının yerinde olmadığını, ekte sunulan fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere taahhüt edilen işin tamamlanmadığını, davacının eksik bıraktığı işin bedelini talep etmesimim adalete aykırılık teşkil ettiğini, Borçlar Kanunu ve Tüketici Kanununun ilgili hükümleri gereğince, taahhüt edilen işin bitirilmemiş olmasınınm “Ayıplı Mal” hükmünde olduğunu, Kanunun tarafına verdiği hakları kullanmak suretiyle yapılmayan işin bedelinin eksik ödenmesinin yasaya, adalete ve hakkaniyete uygun olduğunu, hapis hakkının tarafınca kullanılmasının adil olduğunu, davacının taahhüt ettiği sözleşmeye uygun olarak tamamlaması halinde, bakiye borcumu ödeyeceğini iddia ve talep ettiği görülmüştür.
KANITLAR VE GEREKÇE:
-Dava, davacı tarafından davalı aleyhine Çatalca İcra Dairesi’nin … esas sayılı sayılı takip dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
-İş bu davanın ilk olarak Çatalca … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edildiği, ilgili mahkemenin … Esas …. Karar sayılı ilamı ile görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, kararın kesinleşmesi ile dosyanın Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydının yapıldığı görüldü.
-Mahkememizce icra dosyası, taraflara ait Ba-Bs formları, dosya arasına alınmış, davacı taraf ticari defterleri incelenmiş ve diğer tüm deliller toplanmıştır.
-Çatalca İcra Dairesi’nin … esas sayılı sayılı takip dosyasının celp edilerek incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 13.750,46 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının bulunmadığı, davalı borçlu tarafından takibe süresi içerisinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu görülmüştür.
-2004 Sayılı İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali davalarının görülüp hükme bağlanabilmesi için geçerli bir icra takibi bulunması, süresinde borca itiraz edilmesi ve 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması dava şartı niteliğindedir.
-İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı).
-Somut olayda davacı taraf davalı ile aralarında ticari ilişki bulunduğunu ve bu nedenle cari hesap bakiye alacak miktarının ödenmediğini iddia etmekte iken, davalı takip borçlusu davacı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle taahhüt edilen işin tamamlanmadığını, işin tamamlanması halinde borcunu ödeyeceğini iddia etmektedir.
-Tarafların iddia ve savunmalarına göre aralarında bir ticari ilişkinin mevcut olduğu ihtilafsızdır. Taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacı tarafından, davalıya satılan fatura konusu mallar karşılığında davacının alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının ne kadar olduğu, davalının savunmasına göre fatura konusu malların yapım işinin de ( peyzaj ) davacı tarafından üstlenilip üstlenilmediği, ihbar yükümlülüğünün davalı tarafça yerine getirilip getirilmediği ayrıca bu sebeple davacı taraf alacağından indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, indirim yapılacaksa miktarının ne olduğu hususlarında toplanmaktadır.
-Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığı eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi ve bu doğrultuda ilkelerin somut olaya uygulanması gerekmektedir.
-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. maddesinde “yüklenicinin bir eser meydana getirmesi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak nitelendirilmiş, sözleşmenin tarafları yüklenici ve iş sahibi olarak isimlendirilmiştir.
-Sözleşmeye ilişkin bu temel unsurlar yanında her sözleşme türünün kendine özgü unsurları bulunmaktadır. Eser sözleşmesinin de kendine özgü olan iki temel unsuru vardır. Bunlar eser ve bedeldir. Bu sözleşme ile bir taraf (yüklenici) istenen özellikle sonucu (eser) meydana getirmeyi, diğer taraf (iş sahibi) ise bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi (bedel) üstlenmektedir..
-Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
-Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 474-478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp eserde olması gereken lüzumlu vasıfların veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir.
-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun eserin kabulü başlıklı 477. Maddesinde, eserin açıkça veya örtülü kabulünden sonra yüklenicinin her türlü sorumluktan kurtulacağı, ancak yüklenici tarafından kasten gizlenen ve usulüne uygun gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğunun devam edeceği düzenlenmiştir.
-Eserin teslimi ve kabulü ayrı kavramlardır. Eserin teslimi sözleşmenin konusu olan işlerin iş sahibine verilmesi-teslim edilmesidir. Yüklenici teslim ile sözleşme ile üstlendiği edimi ifa etmiş olur ancak sözleşmeden doğan yükümlülüklerinden kurtulmaz. Yüklenicinin sorumluluktan kurtulması teslim edilen eserin iş sahibi tarafından açıkça ya da örtülü kabulü ile olur.
-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 474/1 maddesinde; “İş sahibi eserin teliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz, eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. ” hükümlerine yer verilmiştir. Eski Borçlar Kanunu’nda da benzer şekilde düzenlemeye verilmiştir.
-Bilindiği gibi açık ayıp meydana gelen eserde basit bir muayene ile ve çıplak gözle tespit edilebilen ayıplardır. Açık ayıplarda iş sahibi, eserim tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre eseri gözden geçirip varsa açık ayıpları tespit ve ayıpları uygun süre içerisinde iş sahibine bildirmek zorundadır. Eski Borçlar Kanunu ve yeni Türk Borçlar Kanunu’nda muayene ve ihbar süreleri açıkça belirlenmemiş olup işin niteliği ve olayın özelliği ve imal edilen şeyin büyüklüğü, genişliğine göre süreler farklı olacak ve olayın niteliğine göre belirlenecektir. Muayene ve gözden geçirmeyi iş sahibi bizzat yapabileceği gibi 818 sayılı Borçlar Kanunu 359/2 ve Türk Borçlar Kanunu 474/2 maddesi hükümlerine göre mahkeme aracılığı ile tespit ettirebilir.
-Açık ayıplarda iş sahibi muayene ve ihbar yükümlülüğünü ihmal ederse eseri kabul etmiş sayılır ve yüklenici açık ayıplarla ilgili sorumluluktan kurtulur.
-Gerek 818 sayılı BK gerekse 6098 sayılı TBK’da eserdeki açık ve gizli ayıpların yükleniciye ihbarının şekli ile ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılmış olması ihbar kolaylığı sağlar ise de sözleşmede veya eklerinde bu husus kararlaştırılmamışsa taraflar tacir olsa dahi ayıp ihbarının her türlü delille, tanık beyanı ile de ispatlanabileceği Yargıtay tarafından içtihatlar ile kabul edilmiştir. ( Örn. Yargıtay. 15 H.D 13/05/2011 2010/7511 Esas 2011/2896 Karar sayılı ilamı )
-Davacı tarafın dava dilekçesi ile ticari defterlere delil olarak dayandığı görülmektedir.
-6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’ da ticari defterlerle ispata ilişkin hükümlere yer verilmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi “Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması” başlığı altında ticari defterlerle ispata ilişkin hükümler getirmiştir.
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
-Yargıtay uygulamasına göre; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi gereğince; ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2018 tarih 2018/2696E. 2018/3431K. sayılı ilamı).
-Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
-Tarafların BA ve BS kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olması halinde tarafların ticari defterlerinin incelenmesine gerek yoktur. Zira münazaalı hususlar bizatihi tarafların kayıtları ile ispatlanmış kabul olunur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2015 tarih 2015/3302 Esas 2015/12272 Karar sayılı ilamı).
-Yüksek Mahkeme içtihatlarına göre fatura düzenlenmesiyle imalatın yapıldığı ve eserin teslim edildiği kanıtlanamaz. Faturaya itiraz edilmemesi de akdi ilişkiyi ve teslim olgusunu kanıtlamaz. İtiraz edilmeyen fatura ticari defterlere kaydedilmiş ise bu kez faturanın delil olması hükümlerine göre değil ticari defterlerin delil olması hükümlerine gidileceğinden kesin delillerden olan ticari defterler ile akdi ilişkinin ve teslim olgusunun ispatlanması mümkündür.
-Ticari defterlere kaydedilen faturanın teslimi kanıtlamasının nedeni faturanın hukuki niteliği ile doğrudan bağlantılıdır. Zira TTK 21 ve Vergi Usul Kanunu 229. Maddesi gereğince fatura malın teslimi veya işin yapılması üzerine düzenlenmesi gereken belge olduğundan, düzenlenen ve defterlere kaydedilen bu belge teslimi de kanıtlamış olacaktır. Kesin delillerin aksinin yazılı veya kesin deliller ile ispatı gerektiğinden bu karinenin aksinin tanık veya diğer takdiri delillerle de ispatı mümkün değildir.
-Yüklenici bu doğrultuda eseri teslim edildiğini kanıtlamış ancak eserin eksik ya da ayıplı olması nedeniyle yükleniciye iade edildiği savunulmakta ise bu iade olgusundan lehine hak çıkarmaya çalışan taraf iş sahibi olacağından eserin eksik veya ayıp sebebiyle iade edildiğini iş sahibi ispatlamalıdır. ( Örn: Yargıtay 15. H.D 23.12.2015 Tarih 2015/1090 Esas 2015/6779 Karar Sayılı İlamı )
-Mahkememiz dosyası yukarıdaki hususlarda ticari defterlerin incelenmesi amacıyla SMMM bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 10/03/2023 tarihli raporda özetle; davacı tarafın defterlerinin, sair vesaikin, muhasebe kayıtlarının 6102 Say. TTK. m.64,65,66 ve 82. Mad. VUK. m. 220-226,229,230,231,232 hükümlerine uygun şekilde tanzimedildiği, HMK. m. 222 gereğinde mevcut haliyle davacının ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı tarafa 17.11.2022 ve 13.01.2023 tarihlerinde evrak talebi için mail atılmış ise de davalı tarafça maillere dönüş yapılmadığı, telefon görüşmelerine istinaden evrakların gönderileceğinin söylendiği fakat yine de dönüş yapılmadığı, davacı yasal defter kayıtları incelendiğinde davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan13.750,46 TL alacaklı olduğu, her ne kadar davacı tarafça davacı tarafın defterlerine göre davacı davalıdan 13.750,46 TLtutarında alacaklı gözükse de davalı tarafça davacının işini eksik yaptığı iddiasında bulunduğu görülmüş olup söz konusu ayıbın tespitinin uzmanlık alanına girmemesi sebebiyle ayıp tespiti yapılamadığını, taleple bağlı kalınarak, Davacının, 09.12.2019 tarihinde T.C. Çatalca İcra Dairesi …. Esas Sayılı İcra takibinde 13.750,46 TL asıl alacak talebinde bulunulmuş olup işlemiş faiz talebinde bulunulmamış, dosya münderecatında davalı yanın temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir ihtarname olmadığı gibi, varsa bile tebliğ edildiğine dair tebliğ şerhi olmadığından, faiz talebi ile ilgili temerrüt gerçekleşmemiş olduğundan, dolayı temerrüt ve işlemiş faiz yönlerinden değerlendirme yapılmadığını, davalı tarafından davacıya kesilen faturaların FORM BS (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu) Beyanı ile ilgili vergi dairesine kanuni süre içinde beyan edildiği, davacı tarafından davalıya kesilen faturaların FORM BA (Mal ve Hizmet Alışlarına İlişkin Bildirim Formu) Beyanı ile ilgili vergi dairesine kanuni süre içinde beyan edildiği, davacı alacağının kabulü halinde, 09.12.2019 Takip ve dava tarihi olan 29.12.2021itibariyle, Davacı … San. ve Tic. A.Ş.’nin Davalı … ‘den Davacının Ticari Defterlerine göre 13.750,46 TL asıl alacak alacağı olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce davalı vekiline 16/09/2022 tarihli celse ticari defterlerinin inceleme günü bildirilmiş olmasına rağmen davalı tarafın ticari defter ve belgelerini incelemeye esas olmak üzere mahkemeye ibraz etmediği, yerinde inceleme talep ettiği ancak yerinde inceleme yapılmak üzere ticari defterlerin bilirkişiye rapor düzenleme süresi içerisinde sunulmadığı görülmüştür.
-Davacı tarafın ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi kök raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, Mahkememizce kök rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve kanaat verici bulunmuştur.
-Tarafların iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre Mahkememizce yapılan değerlendirmede; davacı tarafın incelenen ticari defterlerinde alacak kalemlerinin de bu defterlerde kaydedilmiş olması tek başına alacağın varlığına veya fatura içeriği mal ve hizmetlerin teslimi konusuna delil oluşturmamaktadır.
-Ancak Mahkememizce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 83. Maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222/3 gereğince, ticari defterlerin incelenmesine karar verilmiş ise de usulüne uygun ihtarata rağmen davalı tarafça ticari defterlerin ibraz edilmediği görülmektedir. Her ne kadar davalı tarafça teknik sebeplerden ticari defterlerin ibraz edilemediği belirtilmiş ise de Mahkememizce ticari defter ve belgelerin sunulması amacıyla usulüne uygun olarak inceleme gününün belirlendiği, davalı tarafça yerinde inceleme talep edildiği ancak yerinde inceleme yapılmak üzere ticari defterlerin bilirkişiye rapor düzenleme süresi içerisinde sunulmadığı görülmekle, davalı tarafın geçerli bir mazereti olmadan defterleri ibrazdan kaçınduığ anlaşılmakla davalı tarafın bu yöndeki beyanlarına Mahkememizce itibar edilmemiştir.
-Dava konusu alacağın davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacı tarafın ticari defterlerinin kayıtları usulüne uygun olduğundan davacı lehine delil vasfı taşıdığı, bilirkişi raporuyla sabit olan 13.750,46 TL alacağın davacı şirketin ticari defter kayıtlarında yer aldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte incelenen BA formlarına göre takibe konu faturala davalı tarafça da vergi dairesine bildirildiği tespit edilmiştir. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların veya hizmetin davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.)
-Buna göre davacı şirket ile davalı şirketi arasında ticari ilişkinin var olduğu, davacı tarafın davalı ile aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı edimlerini yerine getirdiği, davalıya yansıtılan bedellerin usulüne uygun olduğu hususlarının; davacı tarafın ticari defterler kayıtları, davalı tarafın defterlerini ibrazdan kaçınması- vergi dairesi kayıtları nazara alınarak davacı tarafından ispat edildiğinin kabulü gerekmiştir.
-Buna karşılık olarak davalı tarafın takibe konu bakiye fatura borcunu ödediğini yazılı belge ile ispat edemediği kanaatine varıldığından itirazın iptali ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
-Her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesinde davacı ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle taahhüt edilen işin tamamlanmadığı iddia edilmiş ise de ticari defter kayıtları ve davalı tarafın beyanları nazarında davalıya teslim edildiği belirtilen ürünlerin eksik ya da ayıplı olduğuna ilişkin davalı tarafça dosyaya herhangi bir bilgi ya da belge ibraz edilmediği, davalı tarafça bu hususta bir ihbarda bulunulmadığı görülmektedir.
-Bu nedenle yukarıdaki açıklamalarda ayrıntılarına yer verildiği üzere, davacı yüklenicinin taraflar arasındaki sözleşme doğrultusunda ürünleri davalı tarafa teslim etmiş olup, bu noktadan sonra eserin eksik ya da ayıplı olması nedeniyle yükleniciye iade edildiğinin davalı iş sahibi tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Davalı tarafça yer verilen hususların ispatına elverişli herhangi bir bilgi ya da belge ibraz edilmediği gibi, ticari defterlerin ibrazından kaçınması nedeniyle davacı tarafın kayıtlarına itibar edilmesi gerekmiştir. Bu nedenle davalı tarafın ayıba ilişkin iddialarına Mahkememizce itibar edilmemiş, bu kabul doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
-Davacı vekili, itirazın iptali talebi ile birlikte icra inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. Borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit ve belirlenebilir bir alacağın mevcut olması gerekmektedir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.
Buna göre davalı borçlu tarafından fatura ve ticari defter kayıtları ile sabit olan alacağın tereddütsüz bir şekilde likit ve belirlenebilir olması nedeni ile davalı borçlu aleyhine kabul edilen alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Çatalca İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasında davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına,
-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktarın %20’si üzerinden hesap edilen 2.750,09 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 939,29-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 166,08-TL harcın mahsubu ile bakiye 773,21- TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 166,08-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 256,10 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 1.310,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yargılama sırasında sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 13.750,46- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca İstanbul Arabuluculuk bürosunun 202/37163
numaralı arabuluculuk dosyasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Bakiye gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa derhal iadesine,
Dair; davacı vekili (e-duruşma ortamında) ile davalı vekilinin yüzlerine karşı KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/09/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır