Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/887 E. 2022/233 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/887
KARAR NO : 2022/233

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/11/2020
KARAR TARİHİ : 09/03/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 10/03/2022

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ilişki çerçevesinde muhtelif tarihlerde davalıya makine satışı ve teslimi yaptıklarını, davalının ana para borcunun 812.931,69 TL olduğunu, fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine başlatılan Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının kötüniyetle itiraz ettiğini, davalının dava konusu malları teslim aldığını kabul ettiğini belirterek davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davanın …. ve ….’a ihbar edilmesini talep ettiklerini, sözkonusu borcun davacıya ödendiğini, dekontların ekli olduğunu, davaya konu fatura bedellerinin ödendiğini, 400.000 TL’sinin şirket hesabına, geri kalan 800.000 TL’nin ise davacı şirket yetkilisinin talimatıyla IBAN numaraları verilen kişilerin hesabına yatırıldığını, bu kişilerin …. ve …. olduğunu, ödeme yapılan kişiler ile ticari ilişkilerinin bulunmadığını, davalı şirket yetkilisinin Iban numarasını paylaştığı …. mesajlarının mevcut olduğunu, müvekkilinin hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığı şahıslara ödeme yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, makinelerin ayıplı olduğuna dair ihbarın da ….üzerinden yapıldığını, davacı şirketin tek hissedarına gönderilen ses kaydında detaylı olarak makinelerin ayıplı olduğunun bildirildiğini, ayıbın giderilemediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir
CEVABA CEVAP; Davacı vekili tarafından sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın malları teslim aldığını kabul ettiğini, borcun ödendiği hususunun davalı tarafça ispatının gerektiğini, davacı tarafça ödenen 400.000 TL mahsup edilerek icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin ödemenin başka hesaba yapılması yönünde bir talimatının bulunmadığını, iddiaları kabul etmemek kaydıyla böyle bir talimat olması halinde dahi basiretli bir tacir olarak bu talebe olumsuz yanıt vermesinin gerektiğini, bahsi geçen dekontların cevap dilekçesinde ibraz edilmediğini, ibraz edilmesi halinde cevap verileceğini, davalı tarafın ödeme iddialarını kendi beyanları ile yalanladığını, davalı tarafın ayıp iddialarının davayı sürüncemede bırakma amaçlı olduğunu belirterek davanın kabulüne talep etmiştir.
İKİNCİ CEVAP; Davalı tarafından sunulan ikinci cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirket ile dava konusu olay dışında başkaca ticari ilişkisinin bulunmadığını, bedelin ödendiği kişiler ile müvekkilinin de ticari ilişkisinin bulunmadığını, malların ayıplı olduğunu, ayıpların giderilmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, ilamsız icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, fatura konusu malların davalı tarafa teslim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmayıp, uyuşmazlığın fatura bedellerinin ödenip ödenmediği, davalı tarafın fatura bedellerinin bir kısmının dava dışı şahıslara davacı tarafın talimatıyla ödendiğine ilişkin iddiası karşısında bu miktarın fatura bedelinden mahsubunun gerekip gerekmediği, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği, satım sözleşmesi mi ve eser sözleşmesi mi olduğu, bu doğrultuda ayıplı olduğu iddia edilen makinelere ilişkin usulüne uygun ve süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, bulunulmuş ise malların ayıplı olup olmadığı, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı, alacaklı ise icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmeyeceği hususlarında toplandığı anlaşılmıştır.
Küçükçekmece .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası celbedilmiş olmakla tetkikinde, davacı tarafından davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafça itiraz dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/3-1772 Esas,2021/1011 Karar sayılı Kararında vurgulandığı üzere;”Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 236. maddesinde (HMK.nun 188.madde de); taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. (İkrar kavramının tanımı ve aşağıda ikrarın türlerine ilişkin olarak yapılan açıklamalar bakımından ayrıntılı bilgi için, Bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı Cilt: 2, Ankara 2001, sayfa: 2037 ve devamı; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: 1–2, 3. Bası, Formül Matbaası, İstanbul 1984, Sayfa: 549 ve devamı; Prof. Dr. Necip Bilge, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, sayfa: 510 ve devamı; Dr. Süha Tanrıver, Türk Medeni Yargılama Hukukunda İkrarın Bölünüp Bölünemeyeceği Sorunu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1993/2, sayfa: 212 ve devamı.).
İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar.
Öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır.
Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir.
Kapsam yönünden, ikrar, çekişmeli olan maddi vakıanın tamamını veya belli bir kesimini kapsayabilir. İlkinde tam, ikincisinde ise kısmi ikrar söz konusudur.
İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkâr da denilmektedir.
Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz.
Vasıflı ikrarda, (gerekçeli inkârda) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir.
Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.
Yukarıda da değinildiği üzere, öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir.”
Kural olarak; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. (HMK m. 200/1)
Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir (YHGK 09.11.1955 gün E:4-79 K:78; YHGK 25.06.1975 gün E:4/681 K:879).
İkrarın ispat kuvveti, yapıldığı yere göre belirlenir. Buna göre; ikrarın mahkeme içinde veya mahkeme dışında yapılmasına farklı hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır.
Kural olarak mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil olmayıp, takdiri delildir. Bununla ancak takdiri delillerle ispat edilebilen hususlar ispat edilebilir. Bu bakımdan kesin delille ispatı gereken bir hukuki işlemin varlığı mahkeme dışı ikrar ile ispat edilemez. Ne var ki mahkeme dışı ikrar bir belge ile ispat edilebilirse kesin delil hükmünde olur.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından değişik tarihlerde verilen Kararlarda mahkeme dışında taraflardan birinin poliste verdiği ikrar mahiyetindeki beyanın mahkeme dışı ikrar niteliğinde olduğu (HGK’nın 26.03.2014 tarih, 2013/13-637 E., 2014/397 K), mahkeme dışı ikrar’ın ise takdiri delil niteliğinde olduğundan diğer deliller ile kanıtlanması gerektiği (HGK’nın 20.04.2016 tarih, 2016/19-269 E, 2016/529 K) ayrıntılı olarak vurgulanmıştır.
Davalı taraf cevap dilekçesinde fatura konusu malların 400.000 TL’sinin davacı şirkete, bakiye 800.000 TL’sinin davacı tarafça bildirilen dava dışı ….. ve …..hesaplarına yatırıldığını belirtmiş, davacı taraf ise müvekkilinin ödemenin başka hesaba yapılması yönünde bir talimatının bulunmadığını, iddiaları kabul etmemek kaydıyla böyle bir talimat olması halinde dahi basiretli bir tacir olarak bu talebe olumsuz yanıt vermesinin gerektiğini belirterek ödeme iddiasını kabul etmemiştir.
Mahkememizce celbedilen Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …. soruşturma sayılı dosyanın tetkikinde, savunması alınan davacı şirket yetkilisi …..’ın ” 3 adet ikinci el maske makinasını 800.000 TL’ye satmak konusunda ….’la anlaştım. Bu makineleri kendisine teslim ettim. Bu ikinci el makineleri ben kendi adıma sattım. İkinci el makinelerin şirketle ilgisi yoktur. ….. da bunların bedelini …..ve …..’ın hesaplarına gönderdi. … ve …’a gönderilen ödemeler yukarıda da belirttiğim üzere benim haricen 2.el olarak sattığım 3 adet maske makinesinin bedelidir. Şirketle ilgisi yoktur…..Şirketimizin ithal edip faturalı olarak sattığı sıfır makinaların bedeli henüz ödenmemiştir” demek suretiyle davalı tarafından dava dışı ….. ve …..hesabına yapılan ödemelerin makine bedeli olarak gönderildiği hususunu ikrar etmiştir. Davacı şirket yetkilisinin beyanı mahkeme dışı ikrar niteliğindedir. Davalı tarafça sunulan dekontlar ile ….. tarafından …..hesabına 12/06/2020 tarihi saat 19:02’de 100.000 TL, 12/06/2020 tarih saat 18:51’de 100.000 TL, 13/06/2020 tarihinde …..hesabına 200.000 TL, 16/06/2020 tarihinde 200.000 TL, ….. hesabına 200.000 TL, 17/06/2020 tarihinde davacı şirket hesabına 400.000 TL gönderildiği, davacının mahkeme dışı ikrarı ile bu ödemelerin makine bedeli olarak davalı tarafça davacıya gönderildiği hususunun sabit olduğu, davalı taraf mahkeme dışı ikrarında bu ödemelerin davacı şirket yetkilisinin kendi adına davalı tarafla arasındaki başka bir ticari satıma ilişkin olduğunu iddia etmiş ise de, işbu dosyadaki yargılamada bu ödemelerin davacı taraf ile ilgisinin bulunmadığını, ödeme yapılan kişiler ile arasında herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını belirttiği, iddiasına konu ticari satıma ilişkin fatura, delil ibraz etmediği, ödeme tarihleri ile fatura tarihleri uyumlu olup taraf beyanları, dosya kapsamı ve toplanan deliller ile faturalara konu satım bedelinin davalı tarafça ödendiğinin mahkememizce kabul edildiği anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
AÇILAN DAVANIN REDDİNE
1-Alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 9.660,48 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 9.579,78 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 57.696,58 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
5–6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 09/03/2022

Başkan ..
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır