Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/869 E. 2022/529 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/869 Esas
KARAR NO : 2022/529

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ : 14/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili olduğu firma tarafından davalı ….. İnş. A.Ş. ile yapılan görüşmelere istinaden tarafların anlaşması doğrultusunda düzenli olarak ürün kalemlerinin satış ve sevkiyatlarının yapılmış olduğunu söz konusu işlemlere ilişkin olarak; 31/07/2019 tarihli …. Seri No’lu 29.10.2019 vade tarihli 46.385,52 TL’lik Faturadan kalan 8.361,44 ‘’….’’ isimli ürünü, 23/08/2019 tarihli …. Seri No’lu 21.11.2019 vade tarihli 47.607,81 TL ‘’….’’ isimli ürünü, 06/09/2019 tarihli …. Seri No’lu 05.12.2019 vade tarihli 12.001,60 TL ‘’….’’ isimli ürünü, 08/11/2019 tarihli …. Seri No’lu 06.02.2020 vade tarihli 47.476,59 TL ‘’….’’ isimli ürünü ve 13/11/2019 tarihli …. Seri No’lu 11.02.2020 vade tarihli 23.752,830 TL’lik ‘’….’’ isimli ürünler için faturalar düzenlenmiş olup; 31/07/2019 Tarih ve Seri No’lu ….23 Sevk İrsaliyesi, 23/08/2019 Tarih ve …. Seri No’lu Sevk İrsaliyesi, 08/11/2019 Tarih ve … Seri No’lu Sevk İrsaliyesi ve 13/11/2019 Tarih ve …. Seri No’lu Sevk İrsaliyelerinden de anlaşılacağı üzere davalı tarafça ürünlerin ıslak imzalı bir şekilde teslim alınmış olduğunu, müvekkili şirketin tarafların anlaşmasından doğan tüm edimlerini eksiksiz ifa etmiş olmasına rağmen davalı tarafça halihazırda müvekkili şirkete söz konusu fatura alacaklarına ilişkin olarak herhangi bir ödeme yapılmamış olduğunu, davalı şirketin müvekkiline olan 139.200,26 TL toplam fatura borcunu vadesinde ödememesine istinaden noter kanalıyla ihtarname çekilmiş olduğunu, ihtarnamenin 26/08/2020 tarihinde davalı tarafa tebliğ edilmiş olduğunu, İhtarnamenin kendilerine tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde söz konusu borcun ödenmediği taktirde temerrüte düşüleceği bilgisi mevcut olmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmamakla birlikte noter kanalıyla ihtarnamelerine cevap şeklinde ihtarname çekilmiş olduğunu, söz konusu cevap şeklindeki ihtarname de kötü niyetli olarak taraflar arasındaki anlaşmadan doğan edimlerini yerine getirmemek ve borç ödeme yükümlülüğünden kaçınmak için 23.08.2020 tarih … numaralı 139.200,26 TL bedelli iade faturasını e-fatura şeklinde kesilerek gönderdiklerini ve bu sebeple herhangi bir borçlarının olmadığını belirtmiş olduklarını, ancak müvekkili firma tarafından davalı firmaya kesilen son 13/11/2019 tarihli ….. Seri No’lu 11.02.2020 vade tarihli 23.752,830 TL’lik ‘’….’’ isimli ürünün faturasında yer alan vade tarihinden yaklaşık olarak 6 aylık gibi bir uzun süre sonra gönderilen iade faturasının herhangi bir hukuki geçerliliği bulunmadığını, iade faturasının geçerliliğinden bahsedebilmek için süresi içerisinde karşı tarafa gönderilmesi gerektiğini beyanla; fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, Ticari defterlerinde kayıtlı olan 31/07/2019 tarihli …. Seri No’lu 29.10.2019 vade tarihli 46.385,52 TL’lik Faturadan kalan 8.361,44 ‘’…..’’ isimli ürünü, 23/08/2019 tarihli …. Seri No’lu 21.11.2019 vade tarihli 47.607,81 TL ‘’…..’’ isimli ürünü, 06/09/2019 tarihli …. Seri No’lu 05.12.2019 vade tarihli 12.001,60 TL ‘’…..’’ isimli ürünü, 08/11/2019 tarihli … Seri No’lu 06.02.2020 vade tarihli 47.476,59 TL ‘’…..’’ isimli ürünü ve 13/11/2019 tarihli ….. Seri No’lu 11.02.2020 vade tarihli 23.752,830 TL’lik ‘’…..’’ isimli ürünlerin faturalarından kalan 139.200,26 TL alacağın Büyükçekmece …. Noterliği’nin 24/08/2020 tarihli …. yevmiye numaralı ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 04.09.2020 tarihinden işleyecek ticari temmerrüt faizi ve tüm ferilerinin davalıdan tahsiline, davalı şirketin vekili aracılığıyla keşide ettiği Konya …. Noterliği’nin 01/09/2020 tarih ve … Yevmiye numaralı cevap ihtarnamesindeki ticari ilişkinin varlığını ve faturayı ikrar eden beyanları da göz önüne alınarak, şirketin üzerindeki gayrimenkul, araç ve çalışılan banka hesaplarına mal kaşırma riski göz önüne alındığında İhtiyaten Tedbir konulmasını, tüm dava ve yargılama masrafları, noter masrafları ve avukat vekalet ücretlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVA: Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının faturaya dayalı alacak davası açmış olduğunu, taraflar arasında yetki sözleşmesi olmadığını, davacının dilekçesinde vurguladığı üzere dava konusu boyaların müvekkili şirketin ticaret sicilinde kayıtlı yönetim merkezi olan Akşehir adresine teslim edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin tek adresi Akşehir olup, Akşehir mahkemelerinin yetkili olduğunu, İstanbul mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, yetki itirazları bulunduğunu, davacı tarafın dava konusu ettiği faturaların bedelinin ödenmediğini, faturadan dolayı alacaklı olduğunu, iade faturasının hukuken muteber olmadığını ileri sürmüş olduğunu, bir kişinin fatura kesti diye alacaklı olmayacağını, alacaklı olduğu için fatura keseceğini, davacının alacaklı olmadığını, sattığı malların gizli ayıplı olduğunu, malların ayıplı olması sebebiyle davacının hiçbir hak / bedel talep edemeyeceğini, bilakis müvekkilinin bu ayıplı mallar/boyalar için ödediği tutarı müvekkiline iade etmek zorunda olduğunu, bunun yanında müvekkiline yaşattığı zararları da ödemek zorunda olduğunu, davacının müvekkilden hiçbir hak ve alacağı olmadığı gibi bilakis müvekkiline borçlu olduğunu beyanla; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; yetki itirazlarının kabulü ile davanın yetkili ve görevli Akşehir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, asıl davanın reddine, yargılama giderlerinin karşı taraftan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVA: Davalı-karşı davacı vekili vermiş olduğu karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalının faturaya dayalı alacak davası açmış olduğunu, taraflar arasında yetki sözleşmesi olmadığını, davacı-karşı davalının dilekçesinde vurguladığı üzere dava konusu boyaların müvekkili şirketin ticaret sicilinde kayıtlı yönetim merkezi olan Akşehir adresine teslim edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin tek adresi Akşehir olup, Akşehir mahkemelerinin yetkili olduğunu, İstanbul mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, yetki itirazları bulunduğunu, müvekkilinin, Lüks Konutlara(Villalara) Beton Çatı Kiremiti üreten Türkiye’de ki 6 şirketten biri olduğunu, kullanılan malzemenin, teknoloji ve makine parkının normalin 10 katı pahalı olduğunu, üretilen malzemenin normal Beton Çatı Kiremitlerine kıyasla fiyatının da 3 kat pahalı olduğunu, bu sebeple sıfır hata prensibine göre üretim yapılmakta olduğunu, müvekkilinin dünyanın dört bir yanına bu ürünleri ihraç etmekte olup önceki gün Katara 3 tır mal satışı gerçekleştirilmiş olduğunu, Türkiye’de 130 adet bayisi bulunduğunu, davacı-karşı davalı şirketin İtalyan menşeli boya üreticisi olup, en ileri teknoloji kullanan en kaliteli ve pahalı Beton Çatı Kiremiti boyası olduğu bilinirliği sebebiyle, müvekkili tarafından resmi faturalı olarak 2019 yılında muhtelif tarihlerde olmak üzere toplam 531.165,40TL tutarında Beton Çatı Kiremiti boyası satın alınmış olduğunu, müvekkili dava-karşı davalıdan önce … markası ile çalışıyor olduğunu, esasen ….. markalı boyalarla hiçbir sorun yaşamamış olduğunu, halen daha … ile boyanan kiremitlerinin ilk günkü canlılığını ve kalitesini muhafaza etmekte olduğunu, davacı-karşı davalı şirketin(markanın/boyanın) uluslararası bilinirliği sebebiyle özellikle ihracat sürecinde faydalı olacağı inançları bulunduğunu, bu sebeple davalı şirketle irtibata geçilmiş ve boya siparişleri verilmiş olduğunu, davacı-karşı davalı şirketin müvekkiline teslim etmeyi taahhüt ettiği renkleri tutturamadığı için (bir ton koyu, açık, farklı renk gibi) birçok kez gelen(07.03.2019, 11.06.2019, 28.06.2019,23.07.2019 tarihlerinde) boyaları iade etmek zorunda kaldıklarını, öyle ki, bu yanlış boyalardan ve iadelerden dolayı da doğru boyalar gelinceye kadar müvekkiliinn üretim yapamamış, işçilerinin boş beklemek zorunda kalmış olduğunu, toplam 42 Ton 820 Kg Beton Çatı Kiremiti boyası satın alınmış olduğunu, bunlardan 9 Ton 380 Kg kısmı iade edilmiş, 33 Ton 440 Kg müvekkilinde kalan tutar olduğunu, bu 33 Ton 440 Kg boyanın 29 Ton 240 Kg kısmı kiremitlerin boyanmasında kullanılmış olup, geriye kalan 4 ton 200 Kg boyanın müvekkilinin fabrikasında tank içinde durmakta olduğunu, müvekkilince bu 29 Ton 240 Kg boya ile 1.450.000 ADET Beton Çatı Kiremitinin boyanmış, bu Beton Çatı Kiremitlerinin 1.317.520 adedinin gerek yurt dışına gerekse ülkenin dört bir yanındaki bayilere satılmış olduğunu, bu bayilerce nihai/son tüketiciye satılmış ve villalarda, lüks konutlarda çatılara uygulaması yapılmış olduğunu, müvekkilinin fabrika bahçesinde 132.480 ADET kiremitin(boyası ayıplı) istifli şekilde durmakta olduğunu, 11 Aralık 2019 tarihinde fabrika bahçesinde üretilmiş ve satışa hazır şekilde depolanmış vaziyette bulunan bu 132.480 Adet beton çatı kiremitlerinde boya akması/ayrışması olduğunu müvekkilinin fark etmiş olduğunu, kiremitlerin fabrika bahçesinde istifli olarak kar, yağmur altına maruz kalıyor olduğunu, müvekkilinin bu durumu derhal 11 Aralık 2019 tarihinde davalıya mail atarak ayıplı boya durumunu ihbar etmiş olduğunu, birkaç ay sonrasında müvekkiline memleketin dört yanındaki bayilerden şikâyetlerin adeta yağmaya başlamış olduğunu, tüketicilerin bile müvekkili şirketi aramaya, şikâyetlerini iletmeye başlamış olduklarını, şikayetlerin, Beton Çatı Kiremitlerinin boyasının attığı yönünde olduğunu, henüz üzerinden 1 yıl bile geçmemiş olan bu boyaların özelliğini yitirmesinin normalde mümkün olmadığını, müvekkilinin, bu davalı şirketin boyalarından önce Türk Malı boyalarla boyadığı Beton Çatı Kiremitleri 5 yılı geçmesine rağmen halen ilk günkü gibi dururken, Dünyanın en kaliteli boyası olduğu lanse edilen davalının boyalarının 1 yıl olmadan özelliğini yitirmiş, formunu kaybetmiş olduğunu, ortada çok ciddi bir ayıplı mal olduğunu, davacı-karşı davalı şirketin sürekli müvekkilini oyalamış, problemin çözümü noktasında hiçbir adım atmamış olduğunu, müvekkilinin bayiler ve son tüketiciler karşısında tek başına bırakmış, tüm maddi ve manevi külfetin müvekkili tarafından karşılanmış olduğunu, davalının malına sahip çıkmamış, malının arkasında durmamış olduğunu, davacı-karşı davalının gönderdiği boya tankından alınan örnek ile birlikte; depodaki kiremitlerden alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme, müşteri şikayeti olan doğrudan villa çatısından alınan kiremitler üzerinde yapılan inceleme, ayrıntılı laboratuvar tetkikleri, bilimsel incelemeler neticesinde dava konusu boyaların gizli ayıplı olduğunun ortaya çıkmış olduğunu, ayıplı boyaların sebep olduğu kiremitlerden dolayı, 13.07.2020 tarihi itibariyle 9 bayilerinin bayiliklerini iptal etmiş olduğunu, bayiliklerini iptal eden bu müşterilerinin 2020 yılı için verdikleri tüm siparişlerini (460.000 ADET kiremit siparişi) iptal etmiş olduklarını, sadece bu sipariş iptalleri sebebiyle müvekkilinin zararının 13.07.2020 fiyatları ile 1.769.528,00 TL olduğunu, bayilik iptali ve sipariş iptali ve azalması noktasında her geçen gün zararlarının artmakta olduğunu, 2020 yılında bu ayıplı boyalar yüzünden şimdilik Ciro kayıplarının %30 olduğunu, buna göre hesaplayabildikleri yaklaşık 2 MİLYON TL Kar kayıpları olduğunu, ayıplı ürünlerin yeniden boyanması için boya masraflarının 1 MİLYON TL, boyama makinalarının işgal edilmiş olması sebebiyle mahrumiyet bedeli(makine kirası) olarak 500 BİN TL, boyama işlemi için 20 adet işçi 2 ay boyunca tam mesai çalıştığından 200 BİN TL, hatalı kiremitlerin fabrikaya intikali ve boyandıktan sonra bayilere geri götürülmesi için lojistik/nakliye masraflarının 800 BİN TL, müşteri çatılarından kiremitlerin toplanması ve yeniden döşenmesi işçilik bedelleri için 200 BİN TL olmak üzere hesaplayabildikleri YAKLAŞIK 5 MİLYON TL maddi zararları olduğunu, dava konusu kiremitlerin en lüks konutlara en titiz müşterilere hitap eden ürünler olduğunu, bu sınıfta marka değeri çok önemli olup, davaya konu olayda müvekkilinin marka değerinin zarar görmüş ve büyük zararlar oluştuğunu, arabuluculuğa başvuru yapıldığını, ancak anlaşma sağlanamamış olduğunu beyanla; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; yetki itirazlarınn kabulü ile davanın yetkili ve görevli Akşehir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, karşı davanın kabulü ile, dava konusu boyaların ayıplı olduğunun tespiti ile bu ayıplı ürünlere(boyalara) ödemiş oldukları paranın şimdilik 50.000 TL’sinin öncelikle Ayıp İhbar tarihi olan 11.12.2019 tarihinden olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren Ticari Avans Faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline, ödenmesine, arz edilen Maddi zararlarından fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00TL Maddi Tazminatın öncelikle Ayıp İhbar tarihi olan 11.12.2019 tarihinden olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren Ticari Avans Faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, dava konusu ayıplı mal sebebiyle müvekkilinin uğradığı ticari itibari zarar sebebiyle 100.000,00TL ticari itibarı (manevi) tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte karşı davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, yaptırmak zorunda kaldıkları delil tespitleri masraflarının bu dava içinde yargılama gideri içine alınmasına, yargılama giderlerinin karşı taraftan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVA: Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı-karşı davacı tarafın dilekçesinde ” Maddi Zararlarımız” kısmında belirtmiş olduğu ” Hesaplayabildiğimiz Yaklaşık 5 Milyon TL Maddi zararımız oluşmuştur ” şeklindeki beyanlarından ve talep sonucu kısmında belirtmiş olduğu 50.000 TL maddi zarara yönelik talebinden yola çıkarak işbu davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmı alacak davası mı olduğunun belirlenerek, şayet belirsiz alacak davası şeklinde ise; kendileri tarafından iddia olunan hesaplanmış zarar üzerinden dava değeri belirtilerek dava açılması gerekirken daha düşük bir miktar üzerinden dava değeri hesaplaması yapıldığından, başvuru harcının yeniden hesaplanarak eksik olan harcın dava şartı bakımından yerine getirilmesi gerektiğini, davalı-karşı davacının vermiş oldukları dilekçenin ” Müvekkil davalıdan önce ….. markası ile çalışıyordu. Esasen ….. markalı boyalarla hiçbir sorun yaşamamıştık. Halen daha ….. ile boyanan kiremitlerimiz ilk günkü canlılığını ve kalitesini muhafaza etmektedir.” denmekte olduğunu, ancak müvekkili firma tarafından davalı-karşı davacıya rutin müşteri ziyaretinde çekilen videoda davalı-karşı davacı firma sahibi tarafından da söylenildiği gibi daha önce çalışmış oldukları ….. markalı boyalarda da benzer sorunlar yaşadıklarını belirtmekte olduğunu, bu sebeple davalı-karşı davacının beyanlarında çelişkiler yer almakta olup, kendilerinin kiremit üretim sürecinde yapmış oldukları eksiklikler ve aksaklıklarından kaynaklı oluşan sorunları alacaklı olan müvekkili firmaya mahal etmeye çalıştıklarını düşündüklerini, bu durumun aynı zamanda davalı-karşı davacının müvekkili firma aleyhine açmış oldukları davanın haksız ve kötü niyetli olarak açıldığı anlamına gelmekte olup işbu haksız davanın reddi gerektiğini, davalı-karşı davacının dilekçesinde 11 Aralık 2019 tarihinde davalıya mail atarak ayıplı boya durumunu ihbar ettiklerini beyan ettiğini, ancak söz konusu ihbara ilişkin olarak; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda Madde 18/3 De ”Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır” hükmü düzenlenmiş olmasına rağmen taraflarınca bu şekil de herhangi bir ayıp ihbarı yapılmamış olduğunu, yine ilgili kanunda birlikte bu konuda Emsal Yargıtay Kararları da mevcut olduğunu, davalı-karşı davacı firmanın tacir olduğunu, dolasıyla basiretli olması gereken tacirin Tüketicinin Korunması Hakkında kanunun uygulamayacağı Türk Ticaret Kanunu ve örtüştüğü ölçüde Borçlar Kanunu ve Hükümlerinin uygunacağını, bu sebeple de 11 Aralık 2019 tarihinde yapmış olduklarını iddia eden davalı-karşı davacının ihbarının kabul edilemeyeceğini, müvekkili firma tarafından ilk fatura ve sevk irsaliyesinin 31.07.2019 Tarihinde, son sipariş fatura ve sevk irsaliyesinin 13.11.2019 tarihinde, davalı-karşı davacı tarafından iddia olunan ayıp ihbarının ise 11.12.2019 tarihinde olduğunu, taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarında da görüleceği üzere parti parti ürün siparişleri vermeye devam etmelerinden ortada bir ayıp olmadığı, iddia olunduğu ve kabul etmemekle birlikte varsa bile karşı tarafça bu ayıbın kabul edildiğinin anlaşılmakta olduğunu, aksi halde parti parti ürün siparişleri verilmeyecek ve süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılmış olması gerekeceğini, davalı-karşı davacının kötü niyetli olarak ödeme yükümlülüğünden kaçınmak amacıyla açmış olduğu asıl davaya karşı dava açmak için işbu davayı açtığının anlaşılmakta olup bunun da TMK’nin 2/1. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturmakta olduğunu beyanla; davalı-karşı davacının davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı-karşı davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın asıl dava yönünden, davacı tarafın davalı adına düzenlemiş olduğu faturalar konusu malların davalı tarafa teslimi konusunda uyuşmazlık bulunmayıp, taraflar arasındaki uyuşmazlığın mahkememizin yetkili olup olmadığı, düzenlenen faturalar nedeni ile davalı tarafın borçlu olup olmadığı, davalı tarafın düzenlemiş olduğu iade faturasının hangi faturaya istinaden düzenlendiği, iade faturasının düzenlenmesinin yerinde olup olmadığı, davacı tarafın alacaklı olması halinde miktarına; karşı dava yönünden ise davalı tarafından teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu(gizli-açık ayıp), muayene ve ihbar yükümlülüğünün davacı tarafça yerine getirilip getirilmediği ayıp sebebiyle davacının bir zararı olup olmadığı ve miktarı ile ayrıca ayıp sebebi ile davalı taraf alacağından indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, indirim yapılacaksa miktarının ne olduğu, davacının söz konusu malları bu şartlar altında kabule zorlanıp zorlanamayacağı, söz konusu malların düzenlenen faturalarda belirtilen niteliklere uygun olup olmadığı, davacı tarafın söz konusu ayıplı ürünler nedeni ile maddi ve manevi bir zararının bulunup bulunmadığı, davacı tarafın bayiliklerinin söz konusu satışlar nedeni ile sonlanıp sonlanmadığı, tespit edilmesi halinde maddi zararının miktarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, SMMM bilirkişi …. 14/02/2022 tarihli raporunda özetle; davacı/karşı davalının 2019 ve 2020 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacı/karşı davalının ticari defterlerine göre; dava tarihi (24.11.2020) itibariyle davacı/karşı davalının, davalı/karşı davacıdan 139.200,26 TL alacaklı olduğunu, davalı/karşı davacının 2019 ve 2020 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalı/karşı davacının ticari defterlerine göre; dava tarihi (24.11.2020) itibariyle davalı/karşı davacının, davacı/karşı davalıya borcunun bulunmadığını, taraf ticari defterlerinin 01.01.2020 tarihi itibariyle davacının davalıdan 139.200,26 TL alacaklı olduğu noktasında uyumlu olduğunu, dava tarihi itibariyle taraf ticari defterleri arasındaki farkın 139.200,26 TL olduğunu, bu farkın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup davacı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 23.08.2020 tarihli …. nolu 139.200,26 TL tutarlı faturadan kaynaklı olduğunu, taraf ticari defterleri arasındaki farkı oluşturan fatura incelendiğinde; mezkur faturanın davacı şirket tarafından davalı şirkete düzenlenen 31.07.2019 tarihli …. nolu, 23.08.2019 tarihli …. nolu, 06.09.2019 tarihli ….001836 nolu, 08.11.2019 tarihli … nolu, 13.11.2019 tarihli ….. nolu faturaların iade edilmesi kapsamında düzenlendiğini, mahkememizin 07.12.2021 tarihli ara kararı gereğince “asıl dava yönünden iade faturasının düzenlenmesinin yerinde olup olmadığı, karşı dava yönünden ise davalı tarafından teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu (gizli-açık ayıp), Muayene ve ihbar yükümlülüğünün davacı tarafça yerine getirilip getirilmediği ayıp sebebiyle davalı taraf alacağından indirim yapılmasının gerekip gerekmediği, indirim yapılacaksa miktarının ne olduğu, davacının söz konusu mallar bu şartlar altında kabule zorlanıp zorlanamayacağı, söz konusu malların düzenlenen faturalarda belirtilen niteliklere uygun olup olmadığı, davacı tarafın söz onusu ayıplı ürünler nedeni ile maddi ve manevi bir zararının bulunup bulunmadığı, davacı tarafın bayiliklerinin söz konusu satışlar nedeni ile sonlanıp sonlanmadığı, tespit edilmesi halinde maddi zararının miktarının tespitine” karar verilmiş olmakla birlikte dava konusu ürünlere ilişkin olarak ayıp iddiasına istinaden mahkemece verilen görev uzmanlık alanı dışında olduğundan konusunda uzman bilirkişi atanması halinde nihai sonuca varılabileceğini bildirmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/19-861 Esas ve 2016/632 Karar sayılı kararında “…6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye dair ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle önceki hükümde bir kısım değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler madde gerekçesinde, “… Bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır. (1)Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü, burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.” şeklinde açıklanmış ve böylece tacirler arasında ihtar ve ihbarlar için öngörülen şekil şartı geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmıştır….” denilmektedir.
6098 sayılı TBK’nın Satım sözleşmesinde alıcının seçimlik hakları başlıklı 227. maddesinde; “satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı;1-Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, 2-Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, 3-Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, 4- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme, Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
TTK. 23. maddesi uyarınca; malın ayıplı olduğu teslimi sırasında açıkça belli ise alıcı (2) gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değil ise alıcı malı teslim aldıktan sonra (8) gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içerisinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK. 223. maddesi uyarınca alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır.
Somut olayda davalı karşı davacı iddialarına göre varlığı iddia edilen ayıplara ilişkin TTK 18/3 madde gereği usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunulmadığı, bu hususta yazılı belge sunulmadığı, her ne kadar davalı karşı davacı tarafından ayıp ihbarının 11/12/2019 tarihinde e-mail ile yapıldığı iddia edilmiş ise de davalı karşı davacının ayıplı olduğunu ileri sürdüğü ürünler nedeniyle TTK 23 maddesi uyarınca muayene ve ihbar külfetini yerine getirmediği dikkate alındığında söz konusu e-mail bu anlamda ayıp ihbarının yapıldığı yazılı bir belge olarak kabul edilemeyeceği, kaldı ki söz konusu e-mail de yağan kar ile birlikte ürünlerde ayrışma olduğu ve bundan sonra satılan ürünlerden böyle bir şikayet geldiğinde nasıl bir yol izleneceği ile ilgili davacı karşı davalıdan görüş, açıklama istendiği, bu anlamda da e-mailin ayıp ihbarına ilişkin olduğunun yorumlanamayacağı, davacı karşı davalı tarafından davaya konu edilen faturaların 31/07/2019, 23/08/2019, 06/09/2019, 08/11/2019 ve 13/11/2019 tarihli olduğu, davalı karşı davacı tarafından kesilen 23/08/2020 tarihli 139.200,26 TL bedelli iade faturasının da bu faturaların iade edilmesi kapsamında düzenlendiği, taraflar arasında ticari satış olduğundan az önce de bahsedildiği üzere davalı karşı davacının TTK 23. maddesi uyarınca malın ayıplı olduğu teslimi sırasında açıkça belli ise (2) gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi, açıkça belli değil ise malı teslim aldıktan sonra (8) gün içinde incelemek veya incelettirmekle yükümlü olduğu, oysa davalı karşı davacının satın aldığı boyaları TTK 23. maddesinde öngörülen 2 ve 8 günlük süreler gereği yapması gereken yükümlülükleri yerine getirmeden çatı kiremitlerinin boyanması işinde kullandığı, bu durumda davalı karşı davacının satılanı olduğu gibi kabul edilmiş sayılması gerektiği, davacı karşı davalı tarafından dava konusu edilen faturaların toplam bedeli olan 139.200,26 TL bedelin ödenmesi için Büyükçekmece …. Noterliğinin 24/08/2020 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilmesi üzerine davalı karşı davacı tarafından bu ihtarnameye cevap mahiyetinde keşide edilen Konya …. Noterliğinin 01/09/2020 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile aynı tutarda iade faturasının kesildiği ve ürünlerin ayıplı olduğu (bu durumun daha öncesinde de bildirildiği) bildirilmiş olup her ne kadar ayıp ihbarının yapılması için TTK 18/3 maddesinde öngörülen usullerden birisi bu olsa da davalı karşı davacının işbu ihtarnamesi ile daha önceden ayıp ihbarının kendisi tarafından yapıldığını beyan etmesi sebebiyle bu ihtarnamenin ayıp ihbarına ilişkin değil davacı karşı davalı tarafından çekilen ihtarnameye cevap mahiyetinde keşide edildiğinin Mahkememizce değerlendirildiği, davalı karşı davacı ihtarname ile daha öncesinde ayıp ihbarının yapıldığını iddia etse de Mahkememizin bu paragrafta yapılan açıklamaları ile davalı karşı davacı tarafından süresinde ve usulüne uygun bir ayıp ihbarı yapıldığının kabul edilmediği, buraya kadar anlatılmaya çalışıldığı üzere TTK 18/3 madde gereği usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunulmadığı, bu hususta yazılı belge sunulmadığı, yine TTK 23 maddesi gereği davalı karşı davacının muayene ve ihbar külfetini de yerine getirmediği, her ne kadar tanık dinlenmesi yoluna gidilmiş ise de taraflar arasında ticari satış söz konusu olduğundan eser sözleşmelerinde olduğu gibi malın ayıplı olduğu ve süresinde ihbar edildiğine dair davacı karşı davalının açık bir muvafakati de bulunmadığından tanık dinlenemeyeceği anlaşılmakla davalı karşı davacı tarafından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Tarafların incelemeye sunulan defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve lehlerine delil olma niteliğinin bulunduğu davacı karşı davalıya ait incelenen ticari defterlere göre dava tarihi itibariyle davacı karşı davalının, davalı karşı davacıdan 139.200,26 TL alacaklı olduğu, davalı karşı davacıya ait incelenen ticari defterlere göre dava tarihi itibariyle davalı karşı davacının, davacı karşı davalıya borcunun bulunmadığı, davalı karşı davacının ticari defterlerine göre 23/08/2020 tarihine kadar davacı karşı davalıya 139.200,26 TL borçlu olsa da bu tarihte ve aynı miktarda kesilen iade faturası ile borcunun kalmadığının anlaşıldığı, söz konusu iade faturasının davacı karşı davalı tarafından davaya konu edilen 31/07/2019, 23/08/2019, 06/09/2019, 08/11/2019 ve 13/11/2019 tarihli faturaların iade edilmesi kapsamında düzenlendiği, iade gerekçesinin ise malların ayıplı olduğuna dayandığı, davalı karşı davacı tarafından ayıp iddiasına dayalı olarak açılan karşı dava bakımından Mahkememizce davanın reddine karar verildiğinden ayıp iddiasına dayalı olarak davalı karşı davacı tarafından düzenlenen 23/08/2020 tarihli 139.200,26 TL bedelli faturanın dayanağı kalmamış olup hüküm vermeye elverişli olduğu değerlendirilen bilirkişi tarafından sunulan rapor da dikkate alınarak davacı karşı davalı tarafından açılan asıl davanın kabulü ile 139.200,26 TL’nin 04/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVA BAKIMINDAN;
1-139.200,26 TL’nin 04/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken 9.508,77 TL harçtan peşin alınan 2.377,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.131,57 TL eksik harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 2.431,60 TL ile bilirkişi, tebligat ve posta masrafı 921,50 TL olmak üzere toplam 3.353,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 17.174,02 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde İLGİLİSİNE İADESİNE,
KARŞI DAVA BAKIMINDAN;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 3.415,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 3.334,80 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 22.450,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde İLGİLİSİNE İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/06/2022

Katip ….
¸

Hakim …
¸