Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/868 E. 2022/219 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/868 Esas
KARAR NO : 2022/219

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ : 04/03/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle;Müvekkilinin restoran-kafe işletmeciliği yaptığını, davalıdan uydu alıcı ve servis hizmeti aldığını, müvekkilinin, Ocak, Şubat, Mart, Nisan 2020 tarihleri arasında davalıdan satın aldığı hizmet bedeline istinaden 4 adet senet imzaladığını ve davalı … Elektronik Ve İnşaat Taahüt İşleri firmasının sahibi olan …’a teslim ettiğini, Covid- 19 salgının yarattığı mücbir sebebe istinaden TBMM tarafından 7226 Sayılı Torba Kanun çıkartıldığını ve tüm kambiyo senetlerine ilişkin ibraz sürelerinin 15/06/2020 tarihine kadar durdurulduğunu ve bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağının hüküm altına alındığını, dolayısıyla senetlerdeki düzenleme tarihleri esas alındığında senetler için öngörülen vadelerin de bu süre kadar uzamış olduğunu, senetlerin vade tarihinden önce takibe konulduğunu, borcun vadesinin gelmediği bir tarihte borç için herhangi bir talepte bulunulması ve asıl alacağa faiz işletilmesinin hukuken mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin salgının etkilerini Ocak ayı başlarında hatta daha erken tarihlerde yaşamaya başladığını, bu sebeple işlerinin kötüye gittiğini ve faturalarını ödeyemez hale geldiğini, müvekkilinin, davalıdan satın aldığı hizmetin iş yerinde müşterilere futbol maç yayınları hizmeti sunmak için satın alındığını, Mart- Nisan aylarında pandemi sebebiyle maçların ertelendiğini, dolayısıyla müvekkilinin bu aylada davalıdan aldığı bir hizmetin bulunmadığını, zaten iş yerinin yasaklar sebebiyle fiili olarak kapalı olduğunu beyanla fazlaya dair her türlü dava ve alacak hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle icra kasasına davacı müvekkili tarafından ve cebri icra tehdidi ile yatırılan alacak tutarı üzerine tedbir konularak bu tutarın alacaklı hesabına yatırılması, müvekkilinin davalıya ilgili dönem ile ilgili borcunun doğmadığı, ibraz ve faiz başlangıç surelerinin yanlış hesaplandığı ve 7226 Sayılı Kanun’un sürelere ilişkin hükümlerine rağmen hukuka aykırı şekilde takip başlatılmış olduğu, davacı aleyhine başlatılan icra işleminin haksız ve icra işlemi niteliğinde olduğundan haksız icra tazminatı hükümlerinin uygulama alanı bulduğu, icra tehdidi altında davacı tarafından yapılan ödemelerin sebepsiz zenginleşme niteliğinde olduğu ve istirdat davasına konu olabileceği, yargılama gider ve masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmili yönünden hüküm tesis edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacının senette ki imzayı ve borcunu kabul ettiğini, dava konusunun menfi tespit davası olmadığını, bundan dolayı davanın reddi zaruretinin hasıl olduğunu beyanla, davanın reddi ile, %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının, davalıdan satın aldığını belirttiği hizmet bedeline ilişkin iddia edildiği gibi verilen 4 adet senet sebebiyle davacının, davalıya borçlu olup olmadığının tespitine ilişkin olup her ne kadar Mahkememizce taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava konusu edilen senetlerin davalı tarafa teminat amacıyla verilip verilmediği husuna ilişkin olduğu tespit edilmiş ise de davacı vekili tarafından sunulan 29/01/2021 tarihli dilekçe üzerine sehven bu şekilde bir tespitin yapılmış olduğu, söz konusu dilekçede senetlerin teminat amacıyla verildiğine yönelik bir beyanın bulunmadığı anlaşılmakla taraflar arasındaki uyuşmazlığın bedelsizlik iddiasına dayandığı anlaşılmıştır.
Dava, kambiyo senetlerinde bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun 691/1.maddesi). Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamları).
Somut uyuşmazlıkta davacı, davalı taraftan almış olduğu hizmetten yararlanmadığı için dava ve takip konusu senetlerin bedelsiz kaldığını iddia etmiş olup bu durumda kural olarak ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davacı tarafın bu kapsamda senetlerin bedelsiz kaldığını usulüne uygun yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, davacı tarafından 29/01/2021 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan taraflar arasında akdedilmiş hizmet sözleşmesi sureti olduğu belirtilen fotokopi belge üzerinde sadece davacıya atfen atılan imzaların bulunduğu, davalıya atfen atılan bir imzanın bulunmadığı, dolayısıyla bu belgenin davalıdan sadır olup olmadığının belli olmadığı gibi bedelsizlik iddiasını ispatlayacak mahiyet ve kuvvette bir belge de olmadığı, mevcut delil durumu ve dosya kapsamı itibariyle davacının, bedelsizlik iddiasını dolayısıyla davasını ispatlayamadığı, diğer taraftan davacı taraf dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış ise de HMK hükümleri gereği hakimin yemin hatırlatma görevi bulunmadığından (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/30674 Esas 2019/3408 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi 2019/1178 Esas 2021/114 Karar, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi 2019/1889 Esas 2019/1973 Karar, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 2018/2495 Esas 2019/919 Karar, Ankara 6. Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi 2017/2915 Esas 2018/1885 Karar sayılı ilamları) davacı tarafa yemin deliline dayanıp dayanmayacağının hatırlatılmadığı, davacı tarafın da yemin deliline dayanacağı ve davalıya yemin teklif edeceği yönünde bir beyan ve talebinin bulunmadığı dikkate alındığında ispatlanamayan davanın reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 236,18 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 155,48 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
2-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı . 04/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır