Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/759 E. 2022/193 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/759 Esas
KARAR NO : 2022/193

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 21/10/2020
KARAR TARİHİ : 25/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirkette %50 pay sahibi olduğunu, aynı zamanda yetkili müdür ve münferiden imza yetkilisi olduğunu, diğer %50 ortağın müvekkilinin abisi … olduğunu, her iki ortağında müdür ve münferiden imza yetkilisi olduğunu, davalı şirketin tekstil sektöründe iştigal ettiğini, diğer ortakla birlikte 2017 yılında şirketi devir aldıklarını, diğer ortak …’ın pay devrinden kısa bir süre sonra kendi özel işlerini gerekçe göstererek her ne kadar ortak görünse de şirketten ve kimseden hiçbir alacağının olmadığını söyleyerek şirketin yönetimini müvekkili üzerinde bıraktığını ve Rusya’ya gittiğini, piyasada herkesin müvekkilini tanıdığını, aradan 3 yıl geçtikten sonra 2020 yılının Ocak ayında diğer ortağın Rusya’dan dönerek hiçbir sebep olmamasına rağmen müvekkilini baskı ve tehdit ile zorla şirketten attırdığını, şirketin tüm yönetimine el koyduğunu, müvekkilinin araya akrabaları koyarak sulh yoluyla iki kardeş olarak şirket faaliyetlerini beraber yürütmek istediğini, ayrıca diğer ortağın bu birlikteliği istememesi halinde müvekkiline ait payları satın almasını teklif ettiğini, diğer ortağın müvekkilini şirketten uzaklaştırdıktan sonra şirketin yönetimi ile ilgilenmediğini, işleri işçilere ve çocuklarına bıraktığını, şirketin faaliyet konusundan uzaklaşarak zarar etmeye başladığını, mal varlığının israf edildiğini, kira ve vergi borçları nedeniyle icra ve iflas takipleri ile karşı karşıya kaldığını, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğini, şirketin gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkansızlık meydana geldiğini, diğer ortağın şirketin işleri ile ilgilenmediği gibi şirketin alacaklarını tahsil ettiğini, ancak şirketin borçlarını ödemediğini, şirketin içini boşalttığını, şirketle iş yapanların müvekkilini aradıklarını, bunun üzerine müvekkilinin tekrar şirkete giderek ticari faaliyetlerine devam ettirmek istediğini, ancak yine tehditle, zorla işyerinden atıldığını, yaşanan bu olay nedeniyle müvekkilinin polise şikayette bulunduğunu, davacının yasal ortağı ve müdürü olduğu davalı şirkete diğer ortağın tehdit ve baskısı ile giremediğini, şirket üzerinde etkinliği olamadığını, kendisine kar dağıtımı yapılmadığını, şirketin bilançolarının gösterilmediğini, kendisinden şirketin defter ve belgelerinin gizlendiğini ve bu şekilde faaliyetlerini sürdüremez hale getirildiğini, şirketin kamuya olan borçlarının ödenmemesi halinde müvekkilinin müteselsilen sorumluluğunun ortaya çıkacağını beyanla müvekkilinin şirketin başında bulunmadığı 2020 yılı Ocak ayından itibaren Mahkememizin karar vereceği tarihe kadar kamu alacaklarından müteselsil sorumluluğunun bulunmaması için gerekli tedbirlerin alınmasına, şirketin hesaplarının bulunduğu bankalara müzekkere yazılarak banka hesaplarına tedbir konulmasına, şirketin bu süreçte içinin boşaltılmasına yönelik girişimleri önlemek amacıyla şirkete borçlanma yasağı getirilmesi tedbirlerine hükmedilmesine, müvekkilinin diğer ortak ile aynı şirkette ortaklığı devam ettirme imkanı kalmadığından haklı sebepten dolayı ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine, müvekkiline ait payların gerçek değerinin tespiti halinde artırılmak şartıyla çıkma bedeli olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin davalı şirketten alınarak davacı müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacının hiçbir somut delile dayanmayıp soyut beyana dayalı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin iş faaliyetlerinden dolayı devamlı Rusya’ya gidip geldiğini, 3 yıl boyunca Rusya’da kaldığı ve şirketin faaliyetleri ile ilgilenmediğinin gerçek dışı olduğunu, aksine bu yurtdışı seyahatlerinin tamamıyla şirketin müşterilerinin bir kısmının Rusya’da yaşamasıyla ilgili olduğunu, müvekkilinin halen kardeşiyle birlikte şirket faaliyetlerini yürütmeye ve uzlaşmaya hazır olduğunu, hiçbir suretle davacıyı baskı ve tehdit yoluyla şirket merkezinden kovma durumunun gerçekleşmediğini, dava dilekçesinde şirketin ekonomik durumunun çarpıtıldığını, dünyada ve ülkemizde görülen Covid-19 pandemisinin ticari hayatı olumsuz etkilediğini, müvekkilinin şirketin işleyişiyle yakından ilgilendiğini ve üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin çabasına rağmen tüm sektörlerde olduğu gibi davalı şirketin bulunduğu tekstil sektörünün de etkilendiğini, davacının müvekkilinin şirketin piyasada ki alacaklarının tahsilatını yapmakta olduğunu fakat bu tahsilatlarla şirketin alacaklarına ve devlete olan borçlarını ödemediğini ve şirketin içini boşalttığını iddia ettiğini, bu iddiayı kanıtlayacak herhangi bir delil sunulmadığını, diğer iddialara ilişkin sunulan tek delilinde tanık beyanları olduğunu, davacının istediği gibi şirkete gelip gidebilmekte olduğunu, şirketin bilançolarını, defter ve belgelerine istediği şekilde rahatça ulaşabildiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının çıkma payı ödenmek suretiyle ortaklıktan ayrılması istemine ilişkin olup uyuşmazlık davacının, şirket ortaklığından ayrılmasını gerektirir haklı bir sebebinin bulunup bulunmadığı, talep yerinde görüldüğü taktirde davacı ortağın çıkma payının miktarına ilişkindir.
Dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup bilirkişi heyeti tarafından sunulan 02/12/2021 tarihli raporda özetle; davalı tarafından ibraz edilen ticari defter ve belgeler ile dosya münderecatının incelenmesi neticesinde davacının şirketten çıkması şartlarının gerçekleşmediğini, Mahkemenin aksi kanaate olması halinde davacının esas rayiç değerli ayrılma akçesinin 137.281,09 TL olarak hesaplandığını, ayrıca davacının, davalı şirkette ortaklar cari hesabında gözüken 395.072,65 TL’nin hesaplanan ortaklıktan ayrılma yedek akçesine eklenmesi gerektiğini bildirmişlerdir.
Somut uyuşmazlıkta davacı, davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi ile çıkma payının tahsilini talep etmiş olup davalı şirketin Limited Şirket olduğu, Limited Şirketten çıkma hakkının düzenlendiği TTK 638 maddesinin “(1)Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. (2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.
” hükmünü ihtiva ettiği, buna göre ortaklıktan çıkma talebinin kabul görebilmesi için ileri sürülen iddianın haklı bir nedene dayanmasının gerektiği, madde içeriğinde haklı nedenlerin neler olduğu konusunda bir belirlemenin yapılmamış olduğu, ayrıca somut olayda TTK 638/1 kapsamında davalı şirket ana sözleşmesinde bu hususa ilişkin bir düzenlenmenin de yapılmamış olduğu anlaşılmakla dava dilekçesinde dayanılan sebeplerin davacıya ortaklıktan çıkma hakkı bahşedecek nitelikte haklı neden olarak sayılıp sayılmayacağı dosya kapsamı ve mevcut delil durumu ile Mahkememizce değerlendirilmiş olup bunun neticesinde aşağıdaki sonuç ve kanaate varılmıştır.
Davacının, diğer ortağın yönetimi ele alarak kendisini şirketten uzaklaştırdıktan sonra davalı şirketin iyi yönetilmediğinden faaliyet konusundan uzaklaşarak zarar etmeye başladığını, mal varlığının israf edildiğini, borçları nedeniyle icra ve iflas takipleri ile karşı karşıya kaldığını, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğini, şirketin gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkansızlık meydana geldiğini, diğer ortağın şirketin işleri ile ilgilenmediği gibi şirketin alacaklarını tahsil ettiğini, ancak şirketin borçlarını ödemediğini, şirketin içini boşalttığını, yasal ortağı ve müdürü olduğu davalı şirkete diğer ortağın tehdit ve baskısı ile giremediğini, bu sebeple şirket üzerinde etkinliği olamadığını, kendisine kar dağıtımı yapılmadığını, şirketin bilançolarının gösterilmediğini, kendisinden şirketin defter ve belgelerinin gizlendiğini ve bu şekilde faaliyetlerini sürdüremez hale getirildiğini iddia ederek davalı şirketten çıkma talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin %50 hisseye sahip iki ortağının bulunduğu, ortaklardan birinin davacı …, diğerinin ise dava dışı … olduğu, her ikisinin de münferiden müdürlük yetkisinin mevcut olduğu, TTK’nın 625. maddesinde “Görevler, Yetkiler ve Yükümlülükler” başlığı altında müdürlerin devredilemez ve vazgeçilemez görevlerinin düzenlenmiş olduğu, kendisinin de diğer ortak gibi münferiden müdür olması sebebiyle müdürlük görevinin bahşettiği yetkilerin kullanılmasından önce ileri sürdüğü iddiaları gerekçe göstererek davacının şirket ortaklığından ayrılmasının mümkün olmadığı, şöyle ki davacının, diğer ortak tarafından şirketten uzaklaştırıldığını iddia ettiği 2020 yılı ve devamında alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere davalı şirketin satışlarının ve karlılığının azalmadığı gibi arttığının da tespit edildiği, buna göre temelde davacının, davalı şirketin iyi yönetilmediğinden bahisle maddi olarak zarar ettiğine yönelik iddiasının haklı bir tarafının bulunmadığı, TTK’nın 626. maddesine göre müdürlerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatini dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetmekle yükümlü olduğu, TTK’nın 630/2 maddesine göre ise her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkını ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, TTK’nın 630/3 maddesine göre yöneticinin özen ve bağlılık yükümlülüğü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetilmesi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak düzenlendiği, somut olayda davacının, dava dışı ortağa yönelik iddialarını genel olarak görevini özen göstererek yerine getirmediğinden bahisle yönetim ve temsil hakkını iyi kullanamamasına dayandırdığı, halbuki az önce açıklanan maddelerde de belirtildiği üzere davacının kullanabileceği yasal imkanların bulunmasına rağmen davacının kendisine bahşedilen yasal yollara başvurmadığı, diğer yandan “Bilgi Alma ve İnceleme” başlıklı TTK’nın 614 maddesine göre her ortağın, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebileceği ve belirli konuda inceleme yapabileceği, genel kurulun bilgi alınmasını ve incelemeyi haksız yere engellemesi halinde ortağın istemi üzerine Mahkemenin bu hususta karar vereceği, somut uyuşmazlıkta ise davacının bu konuda herhangi bir talebi ve girişiminin bulunmadığı, yine yasal yollara başvurmadan işbu davayı açtığının anlaşıldığı, buna göre bu paragraf içerisinde açıklamaya çalışıldığı üzere davacının yasa gereği müdür olarak sahip olduğu yetkilerini kullanarak tüketmesi gereken yollara başvurmadan işbu davayı açmasında hukuki menfaatinin bulunmadığı, tüm bunların yanında uzaklaştırıldığı iddiası ile davalı şirket üzerinde etkinliği olmadığı, kardeşi olan diğer şirket ortağı ile arasında herhangi bir diyalog ve irtibat bulunmadığı ve karşılıklı olarak güven ilişkisinin ve ortamının ortadan kalktığı, bu koşullar altında şirket ortaklığını sağlıklı bir şekilde sürdürme imkanının kalmadığına yönelik davacının ortaklıktan çıkmak için ileri sürdüğü sebeplerin davacının müdürlük görevi ile ilgili ve müdürlükten ayrılma sebebi teşkil edebilecek nitelikte olduğu, yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında bu sebeplerin ortaklıktan ayrılmak için haklı sebep oluşturmadığı, diğer taraftan davacı, davalı şirkete diğer ortağın tehdit ve baskısı ile girememesi sebebiyle resmi merciler huzurunda şikayetçi olmuş ve dinlenen tanıklar da bu yönde beyanda bulunmuş ise de davacının az önce ayrıntıları ile açıklandığı üzere 6100 Sayılı TTK’nın kendisine bahşettiği hak ve yetkileri kullanmak suretiyle başvurabileceği yolların bulunduğu, davacının iddia edildiği gibi davalı şirkete alınmamasının bu hak ve yetkilerini kullanmasına engel teşkil etmediği, ayrıca iddia edildiği gibi davacının, kardeşi olan diğer ortak tarafından şirkete alınmamasının direngen bir hal alıp almadığının belli olmadığı gibi davacı tarafından Polis Merkezinde verilen ifadede davalı tarafından kendisine yöneltilmiş somut bir tehdit fiilinden bahsedilmediği, daha çok şirkete giremediğinden ve ticari faaliyetlerinin engellendiğinden bahisle bu mağduriyetinin giderilmesinin talep edildiği, davacı tarafından şikayette bulunulduktan sonra bu iddialar sebebiyle yürütülen soruşturma yada kovuşturmanın akıbetinin ne olduğunun da belli olmadığı, buna göre davacı tarafından salt şikayette bulunulmasının iddialarının ispatı bakımından lehine delil oluşturmayacağı, kaldı ki davacının Polis Merkezindeki şikayetinden bağımsız olarak düşünüldüğünde de davasında haklı olmadığı kanaatine varılmakla buraya kadar yapılan açıklamalar ile tüm dosya kapsamı ve delil durumu gözetilerek açılan davanın reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
2-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansı ve delil avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı . 25/02/2022

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır