Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/697 E. 2021/1016 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/697
KARAR NO : 2021/1016

DAVA : Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/10/2020
KARAR TARİHİ : 03/11/2021
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 04/11/2021
DAVA; Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sahibi olduğu ….. Tekstil ve Konfeksiyon San.ve Tic.A.Ş. (….. Tekstil) şirketi ile Denizli’de ham bez ve kumaş üreten iş insanı olduğunu, davalılardan …..’nun, ….. Tekstil isimli firmanın sahibi olduğunu, iflas ettiğinden kendi adına ticaret yapmaktan imtina eder durumdayken müvekkili ile tanışmış olduğunu, davalı …..’nun içinde bulunduğu ekonomik durum sebebiyle ticaret yapabilmek için başkası adına şirket kurmaya karar vermiş olduğunu ve diğer davalı ….. (%45), ….. (%15) ve ….. (%40) adına davalı ….. Ltd. Şti.’nin 1.000.000,00 TL sermaye ile 27.02.2012 tarihinde kurulmuş olduğunu, davalılardan ….. şirketinin faaliyetlerini istenilen düzeye çıkaramaması sebebiyle müvekkiline yapılan ortaklık teklifinin müvekkili bakımından cazip bulunmuş olduğunu ve tarafların şirketin %50’sinin müvekkili İsmail ….. tarafından alınması hususunda …..’nun da iradesi doğrultusunda mutabık kalmış olduklarını, taraflar arasındaki mutabakat doğrultusunda öncelikle diğer iki ortağın, paylarını …..’ya devrederek şirketten çıkmış olduklarını, akabinde yine aynı mutabakata uygun olarak müvekkili tarafından şirkete parça parça 2.500.000,00 TL tutarında para ödenmiş olduğunu, ödemeler tamamlandıktan sonra 05.03.2013 tarihinde müvekkilinin, davalı şirkete ortak olduğunu, davalı şirketin daha sonra resmi ortaklarının ve gizli ortak …..’nun kararı doğrultusunda 11.11.2015 tarihinde tür değiştirerek “….. TEKSTİL SAN. VE DIŞ TİC. A.Ş.” şeklindeki ticaret unvanını almış olduğunu, şirketin aynı dönemde nama yazılı hisse senedi bastırmış olduğunu, müvekkilinin %50 hissesine karşılık gelen senetlerini almış olduğunu, kalan %50 hissenin ise ….. tarafından …..’na cirolanmış olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirket ve eski ortaklarının sadece ….. şirketini düşünerek yaptıkları baskı sonucunda müvekkilinin geçici olarak hisselerini devretmesi ile kendi şirketini konkordato ilan etmek zorunda kaldığını, müvekkilinin konkordato sürecinde işlerinin yoğunluğundan dolayı başvuruda bulunmadığı davalılardan, 2020 yılı başında protokol hükümleri çerçevesinde hisselerinin geri verilmesini, yine sözleşmede yazılı olan kar paylarının kendisine ödenmesini talep etmiş olduğunu, ancak davalılardan olumlu bir geri dönüşün olmadığını, mezkûr davanın ikame edilmesinden sonra, davalı şirkette hissedar konumunda bulunan davalıların ellerindeki hisseleri iyiniyetli üçüncü kişilere devretmelerinin muhtemel olduğunu, davadan haberdar olmayan üçüncü kişilere söz konusu payların devrinin engellenmesi için hisselerin devrinin engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı taleplerinin bulunduğunu beyanla; davanın kabulüne, müvekkilinin davalı şirkette bulunan ve inançlı işlemle devrettiği %50 oranındaki hisselerinin kendisine iadesine, şirketin geçmişe yönelik olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tutarındaki kar paylarının faizi ile müvekkiline ödenmesine, hisselerin iadesinin mümkün olmaması halinde, hisselerin gerçek değerinin mahkeme tarafından tespit edilerek müvekkiline düşen kısmının ve 05.09.2018 tarihli sözleşmede yazılı olan ifaya eklenen cezai şart niteliğindeki tutarın şimdilik her biri için ayrı ayrı 10.000,00 TL’lik kısmının ödenmesine, dava konusu payların 3. kişilere devredilmesinin teminatsız ihtiyati tedbir kararı ile önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalılar vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerden …..’nın kurucusu ve tek ortağı olduğu ….. Tekstil San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin 500.000-TL bedelli, şirketin ½ hissesini 09.03.2013 tarihinde davacı …..’a devrettiğini, şirketin 11.11.2015 tarihinde tür değiştirerek anonim şirket halini oldığını, davacının merkezi Denizli’de bulunan ….. Tekstil ve Konfeksiyon San. Tic. A.Ş.’nin tek ortağı ve yöneticisi olduğunu, …..’nın ve diğer davalıların bu şirket ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığına, müvekkili şirketin 05.12.2016 tarihinde davacı …..’nın baskı ve yönlendirmesi ile …..’ın sahip olduğu ….. Tekstil ve Konfeksiyon San. Tic. A.Ş.’nin ….. Bankası A.Ş.’nden aldığı krediye kefil olduğunu, bu tarihten sonra …..’ın şirketi ….. Tekstil A.Ş. finansal açıdan sıkıntıya girdiğini ve …..’ın sürekli olarak ….. A.Ş.’nin kaynaklarını, kredibilitesini kullanarak kendi şirketini ayakta tutmaya çalıştığını, bu durum ….. nazarında rahatsızlık yarattığını ve defaten iki şirket arasındaki kefalet ilişkisinin, bankalar nezdindeki grup şirket yapısının tasfiye edilmesi gerektiği ifade edildiğini, ….., ….. A.Ş. hisselerinin tamamını 600.000-TL bedelle Bakırköy …. Noterliği’nce düzenlenen 05.09.2018 tarih ve … yevmiye sayılı devir sözleşmesi ile …..’ya devretmiş ve devir bedelini tahsil ettiğini, davacının şirketi ….. Tekstil A.Ş. ve kendisi için konkordato başvurusunda bulunmuş ve Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait ….. E. Sayılı ve 20.09.2018 tarihli kararı ile konkordato mühleti aldığını, müvekkili şirketin davacının şirketinin konkordato sürecinde kefil sıfatı ile tüm kredi borçlarını ödemek zorunda kaldığını, müvekkili şirket tüm kredi borçlarını ödedikten sonra davacı ve şirketi ….. Tekstil A.Ş. konkordato davasından feragat etmiş ve konkordatodan çıktığını, müvekkili şirket kefaleten ödediği krediler nedeni ile ….. Tekstil A.Ş.’ne icra takipleri başlatmış ancak Davacı İsmail ….. ve … A.Ş. bu takiplere itiraz ettiğini, itirazın iptali davaları halen derdest olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, dava şartlarının oluşmadığını, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Açılan davanın inanç sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafın davalı ….. tekstil san ve Dış Tic A.ş.ne (11/11/2015 tarihinden önce limited şirkette) ne amaçla ortak olduğunun sonrasında payların …..’ya devrinden sonra davacıya iade edilip edilmeyeceği, pay devirlerinin geçerli olup olmadığı, taraflar arasında inançlı işlem olup olmadığı, 05/09/2018 tarihli sözleşme gereği davacı tarafa ödenmesi gereken bir kar payı bulunup bulunmadığı, sözleşmede kararlaştırıldığı belirtilen cezai şartın talep edilip edilemeyeceği, talebin zaman aşımına uğrayıp uğramadığı ve davalı …..’in husumetinin bulunup bulunmadığı, sonuç itibariyle taraflar arasında bir inançlı işlem bulunması halinde şirket hisselerinin davacı tarafa iadesi gerekip gerekmediği ve kar payı ve cezai şartın davacıya ödenmesi hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
İnançlı işlem, inananın (itimat edenin) bir hakkını belirli bir süre veya amaçla inanılana geçirmeyi, inanılanın da inananın emir ve talimatlarına göre kullanıp amaç gerçekleşince veya süre dolunca hakkı tekrar inanana devretmeyi yüklendiği sözleşmeler olarak tanımlanabilir (Özkaya Eraslan, İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, Ankara 2004,s. 25).
Yargısal kararlarda ise inançlı sözleşme, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erdikten veya belirli bir süre geçtikten sonra inanana veya üçüncü kişiye devretme taahhüdünü içeren bir anlaşma olarak tarif edilmiştir (HGK, 13.5.1992 gün ve 1992/14-249 E, 1992/323 K ).
İnançlı sözleşme ile inanan (itimat eden) bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana (mutemede) devretmekte, borçlandırıcı bir sözleşme ile de inanılan kişinin hak ve yetkilerini sınırlandırmaktır. İnanılan hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca tekrar hakkı inanana iade etmeyi yükümlenmektedir.
İnançlı işlemler gibi, bu işlemlerin hangi zamanaşımına tabi tutulacakları da Kanunumuzda düzenlenmemiştir. Gerek bilimsel alanda gerekse uygulamada, inanç konusunun iadesine, inanç konusu üçüncü kişiye devredilmiş, inanılan elinden çıkmışsa tazminat talebine ilişkin dava hakkının 818 sayılı BK’nun 125.maddesindeki 10 yıllık zamanaşımına tabidi olduğu kabul edilmektedir.
Zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu tarihte, başka bir anlatımla inanç konusu şeyin iadesi gerektiği tarihte işlemeye başlar. İade tarihi henüz gelmemiş inanılan, inanç konusunu elinde tutmakta haklı ise zamanaşımının başlamasına imkân yoktur.Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 15.04.2011 gün, 2011/13-14 E., 2011/189 K. ve 29.01.2014 gün, 2013/11-376 E., 2014/49 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir. Davalı tarafça zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de mahkememizce zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için bu aşamada anonim şirketlerde pay kavramı ve payın devrine ilişkin kısa açıklama yapılması gereklidir.
Anonim şirketler için önemli bir kavram olan “pay”, üç anlamda kullanılır. Bunlardan ilki esas sermayenin bir parçasını ifade etmesidir. Esas sermayenin pay sayısına bölünmesi sonucu oluşan ve nominal (itibari) değeri olan her bir birim birer payı oluşturur. Pay sayısının ve nominal değerinin esas sözleşmede gösterilmesi zorunludur. Bir diğer anlamıyla pay; pay sahipliği konumunu yani ortaklık sıfatını ifade eder. Ortaklık sıfatından kaynaklanan hak ve borçlar paya bağlıdır. Pay elde edilirken ortaklık sıfatı da kazanılmış olur. Payın devredilmesi halinde ortaklık sıfatı ve buna bağlı hak ve borçlar da devredilmiş olur. Üçüncü anlamıyla pay; bir kıymetli evrak niteliğindeki pay senetlerini (hisse senetlerini) ifade eder. Hamiline düzenlenmiş paylar hariç olmak üzere, payın bir senede bağlanması zorunluluğu yoktur. Senede bağlanmamış paylar “çıplak pay” olarak adlandırılmıştır (Fatih Bilgili, Şirketler Hukuku, 2.bası, 2012, s.240,241).
TTK bünyesinde senede bağlanmamış çıplak payın devri konusunda her hangi bir hükme rastlanılmamaktadır. Ancak Anonim Ortaklıklar Hukukunda payın pay senedine bağlanması esasen zorunlu olmadığından ötürü, senede bağlanmamış payın da, pay senedi veya ilmuhabere bağlanmış pay gibi her türlü işleme konu edilebileceği kabul edilir. Zira, senedin yokluğu ortaklık haklarının doğumunu engelleyici nitelikte değildir. Çıplak payın konu edileceği en önemli işlemlerden biri devirdir. Çıplak payın devri genel hükümler doğrultusunda yapılır. Çıplak payın devrinin adi yazılı bir sözleşme ile yapılması ve sözleşmenin alacağın temliki hükmünde olması yeterlidir. Ancak devrin anonim ortaklığa karşı ileri sürelebilmesi için pay defterine kaydı gereklidir. Davalı tarafından ibraz edilen pay defterinin tetkikinde devrin pay defterine kayıt edildiği anlaşılmıştır.

Taraflar arasında yapılan Bakırköy … Noterliği’nin 05/09/2018 tarih, … yevmiye no’su ile “senede bağlanmamış anonim şirket pay devri” sözleşmesi ile davacının 600 paya karşılık 600.000 TL değerindeki sermaye payı davalı …..’ya devredilmiş ve devir bedelinin nakden ve peşinen alındığı belirtilmiştir. Hisse devir sözleşmesi ile aynı tarih olan 05/09/2018 tarihinde davacı ve davalı ….. arasında “hisse devrinden sonraki ilişkiyi düzenlemeye dair sözleşme” imzalanmış olup, sözleşme ile …..’ın hisselerini …..’ya devrettiği, ….. ve ….. Tekstil’in ….. ve onun ortak ya da yetkili olduğu şirketle lehine çeşitli bankalara kefalet verdiği, …..’ın ….. Tekstil şirketine devrettiği hisseleri istediği zaman geri alabileceği, ancak bu hakkını kullanabilmek için ….. ve ….. Tekstilden bankalara kendisi ve şirketleri için aldığı kefaleti sona erdirmesinin gerektiği, bunun için kefalet sözleşmeleri uyarınca bankadan aldıkları kredileri ödeyerek kapatmaları ve ….. ve ….. Tekstil’in kefaletinin sona erdiğine dair banka onaylı belgenin …..’ya teslim edilmesinin gerektiği, İsmail …..’ın bu yükümlülüğü yerine getirdikten sonra hisselerin iadesini isteyebileceği kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında bu sözleşmenin yapıldığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasında yapılan sözleşme, niteliği gereği inançlı işlem olup, hisselerin davacıya iadesinde “….. ve ….. Tekstilden bankalara kendisi ve şirketleri için aldığı kefaleti sona erdirmesi, bankadan aldıkları kredileri ödeyerek kapatması ve kefaletin sona erdiğine dair banka onaylı belgenin …..’ya teslim edilmesi” hususunun amaç olarak belirlendiği, dosyaya ibraz edilen delil ve belgeler ile amacın gerçekleşmediği, davacı tarafça da kredilerin ödenerek kapatıldığı, amacın gerçekleştiği hususunun iddia ve ispat edilemediği anlaşılmıştır.
Davacı yan, nama yazılı hisse senetlerinin halen davacının elinde olmasının maddi anlamda gerçek bir devir olmadığının ispatı olduğunu iddia etmiş ise de, esasen hisselerin inançlı işlemle devredildiği ve amacın gerçekleşmesi halinde iadesinin gerekeceği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. TTK’nun 490/2 maddesinde kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı payların herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebileceği, hukuki işlemle devrin ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabileceği düzenlenmiştir. Davalı şirket tarafından alınan, tescil ve ilan edilen kararla nama yazılı pay senetleri bastırılmış olup, mahkememizce verilen süre içerisinde pay senedi asılları davacı yan tarafından ibraz edilmiştir. Münhasıran nama yazılı pay senetlerinin davacı uhdesinde bulunması nedeniyle hisselerin iadesinin istenmesi somut olayda mümkün değildir. Davacı tarafın bir taraftan inançlı işleme dayanarak hisselerin iadesini istemesi, bir taraftan zaten devrin geçersiz olduğunu ileri sürülmesi birbiriyle çelişen talepler olacağı gibi hakkın kötüye kullanılması söz konusu olacaktır. Devir işleminin nama yazılı senetlerin ciro ve teslim olgusu gerçekleşmediğinden geçersiz olduğunun ve neticeten davacının zaten şirket ortağı olduğunu kabul edilmesi halinde ise davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının olmadığı sonucuna varılması gerekecektir.
Neticeten, davacı tarafça hisselerin inançlı işlemle devredilmiş olmasına rağmen, inançlı işlemde amaç gerçekleşmediğinden hisselerin iadesi talebinin reddi gerekmektedir. Davacı taraf, geçmiş döneme dair kar payı talep etmiş ise de şirket ortağı olmadığından kar payı talep etmesi mümkün değildir. Hisselerin iadesinin mümkün olmaması halinde hisselerin gerçek değerinin tespiti ile ödenmesi talep edilmiş ise de, noter sözleşmesinde bedelin nakden ve peşinen alındığının belirtildiği, aksinin ispat edilemediği anlaşılmakla bu yöndeki talebin de reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Açılan davanın REDDİNE,
1-Alınması gereken 59,30 -TL’nin harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 512,33 TL ve tamamlama harcı 9.734,17 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 10.187,20 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 47.050,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar verilmesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça dosyaya yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,

Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.. 03/11/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır