Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/480 E. 2021/1041 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/480 Esas
KARAR NO : 2021/1041

DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/07/2014
KARAR TARİHİ : 09/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı asil 15.07.2014 tarihli dava dilekçesinde; davalılardan … Turizm firmasıyla personel taşıma işini diğer davalının Beylikdüzü ve Avcılar personel servisinin alt tedarikçisi olarak yapılan sözleşmeyle 2012 eylül-2013 haziran tarihleri arasında iş ilişkisi meydana geldiğini, 4857 sayılı İş Kanunu 2.maddesine göre asıl işveren olarak …şirketi, alt tedarikçi olarak da … Turizm şirketi olduğunu, her ikisinin de birlikte sorumlu olduğunu, anılan tarihler arasında personel taşıma işinden dolayı 25.066,32 TL fatura düzenlediğini, 15.235,00 TL ödendiğini, aracı için alınan 8.388,62 TL yakıttan sonra geriye kalan 1.442,70 TL’den her iki davalının da sorumlu olduğunu, ayrıca taşımadan dolayı … Turizm şirketi tarafından …. AŞ’den yakıt kartı çıkarıldığını, 9 ayda toplam 8.388,62 TL’lik yakıt aldığını, yakıtı aracında kullanmasına rağmen kurumsal indirimi kendi uhdesinde kullandığını, bunun da … Turizm firmasınca ödenmesi gerektiğini, bunun da 671,00 TL olduğunu, öte yandan taşıma işinde kendi aracına … firmasının unvan ve logosunu yapıştırdığını, reklam ücreti olarak da 1.800,00 TL’nin kendisine ödenmesi gerektiğini belirterek 1.442,70 TL’nin her iki davalıdan, diğer reklam ve yakıttan dolayı da 2.471,00 TL’nin da … Turizm şirketinden tahsilini talep etmiştir.
Davalılardan … Turizm Reklam İth.ve İhr.San.ve Tic.Ltd.Şti.vekili cevabında; yetkiye itiraz ettiklerini, yetkili yerin İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının kendilerinin taşeronu olup diğer davalının personelini bir dönem taşıdığını, hakedişlerini tahsil ettiği davacının gerçek kişi tacir olup 4857 sayılı İş Kanunu’nun uygulanmayacağını, işçi-işveren ilişkisi olmadığını, davacıya bir borçlarının olmadığı, yakıtın …’den alındığını, akaryakıt alımlarında doğrudan kendi şirketlerine borç yazıldığını, anılan akaryakıt şirketinden alımlarının ciddi rakamlar olup bu şirketin kendilerine sağladığı avantajların davacı aracı olmadığı gibi sağlanan indirimden de ilgisi olmadığını, ayrıca sözleşmeye göre kendi logolarını aracına yapıştırmayı kabul ettiğini, reklam bedeli talebinin de doğru olmadığını, istemin reddini talep etmiştir.
Davalı vekili ekinde de taraflar arasında imzalanan “Araç İş Başı Sözleşmesi” başlıklı 07.03.2013 tarihli sözleşmeyi sunmuştur. Sözleşmede davacı ile davalı … Turizm arasında imzalandığını, davacının yüklenici olduğu, sözleşmenin 4.1.maddesinde davacıya günlük herşey dahil 90,00 TL ödeneceği, 3.2.maddesinde yakıt ihtiyacının %50’sini davalının anlaşmalı olduğu yakıt firmasından almak zorunda olduğu, 2.4.maddesinde davalının logosunu yapıştıracağının kararlaştırıldığı, davacı yüklenicinin 3.3.maddesine göre de koltuk, trafik ve kasko sigortalarını yaptırmak zorunda olduğu, 4.5.m.de de yüklenicinin her ay hakedişinden %3 kırtasiye ve ekstra ücretler için kesinti yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Davalı … Turizm cevap dilekçesinin ekinde davacıya yaptıkları ödemelere ilişkin makbuz örneklerini sunmuş, davacı 06.04.2015 tarihli duruşmada makbuzlardaki imzaların kendi imzası olduğunu, boş olarak imzalattırdıklarını söylemiştir.
Davalı …İç ve Dış Ltd.Şti.vekili cevabında, husumet itirazında bulunduklarını, davacının elektro market zincirleri olduğunu, diğer davalı …’ın ise personel taşıma işi yaptığı, kendilerinin diğer davalı ile hizmet sözleşmesi yaptığını, işçi-işveren ilişkisinin olmadığını, kendilerinin davacı ile akdi ilişkisi olmadığını, reddini talep etmiştir.
Davacı 14.10.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle davalı … Turizm firmasının kendisi ile olan sözleşmesini haksız yere feshettiğini, bu nedenlele 10.194,00 TL maddi ve manevi tazminatın bu davalıdan alınmasını talep etmiştir. Davacı manevi tazminata ilişkin talebini 06.04.2015 tarihli duruşmada açıklamış, davalı … Turizm’den 30.000,00 TL talep ettiğini söylemiştir.
…AŞ şirketinden … Turizm ile yapılan sözleşme celp edilmiş, davalı … firması ile Yakıtmakit sözleşmesi imzalandığını, yakıt alımlarının 15 günde bir davalı … firmasına fatura edileceği, müşterinin … firması olduğu, …. firmasının %8 indirim uygulayacağı, sözleşmenin 8.2.2008 tarihinde imzalandığı, ek protokollerle süresinin uzatıldığı anlaşılmıştır.
Davalı … firmasının yetki itirazı 08.06.2015 tarihli duruşmada HMK’nun 7/1 maddesine göre reddini karar verilmiştir.
Davacının ödemelerin yapıldığını belirttiği … Bankası’ndan hesap ekstresi celp edilmiştir.
Bilirkişi raporunda, davacının işletme defteri tuttuğunu, açılıp noter tasdiklerinin zamanında yapıldığını, davalı … Turizm’in de ticari değterlerinin düzenli ve zamanında işlendiğini, sahibi lehine kesin delil vasfında olduğunu, toplam 25.066,32 TL fatura toplamına karşın sigorta poliçe bedelleri dahil 16.675,00 TL ödeme yapıldığı, 8.388,71 TL akaryakıt kesintisi yapılması sonucu 25.063,71 TL ödeme yapıldığını, her iki tarafın ticari defter kayıtlarının örtüştüğü, fatura, tediye makbuzu ve banka ödemeleri ve akaryakıt yansıtma faturaları neticesinde davalı … firmasından 1,61 TL alacağının olduğunu, 1.442,70 TL’lik eksik ödeme talebinin yerinde olmadığını, 2-davalı firma ile akaryakıt firması arasında anlaşma yapılmış olup firmanın araç sahipleri ile ilgisinin olmadığı, sözleşmelerde yapılan indirimin araç sahiplerine yansıtılacağı yönünde bir maddeye rastlanmadığı, taraflar arasında böyle bir teamülün de oluşmadığı, 3-araca davalı şirketin logosunun yapıştırılmasına yönelik talebin incelenmesinde de taraflar arasındaki sözleşmede logo bedelinin ödeneceği yönünde bir maddenin olmadığı, 4-haksız fesihe yönelik talebi incelendiğinde de sözleşme süresi 1 yıl ise de sözleşmenin hangi gerekçe ile sonlandırıldığı yönünde dosyada bir belge olmadığını, ispata muhtaç olduğunu yazmıştır.
Taraflar arasında yapılan yargılama sonunda uyuşmazlığın davacının davalılarla işçi-işveren ilişkisi nedeniyle davalı …şirketinin asıl işveren, … firmasının da taşeron olduğu, kendisiyle personel taşıma işi yaptıklarını, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, eksik hakediş ödemesi, reklam ve akaryakıt indirimden dolayı alacaklı olduğuna yönelik iddiası sebebiyle açtığı dava olduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle davalı … şirketi vekili yetkiye itiraz etmiştir. Davalının adresi İstanbul Anadolu Adliyesinin yetki çevresinde olan Kadıköy ilçesindedir. Ancak diğer davalı …şirketinin adresi Bağcılar olup HMK’nın 7/1 maddesine göre birden fazla davalı olması halinde onlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğundan davalının bu itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacı, davalılardan …şirketinden taşıma işinden dolayı diğer davalı … firması ile birlikte eksik ödemeden dolayı 1.442,70 TL talep etmiştir. Davacı, İş Kanunu uyarınca …şirketinden alacaklı olduğunu iddia etmiştir. Davacı, bilirkişi incelemesinde de sunduğu üzere işletme defteri tutan bir tacirdir. Davalı … firması ile taşıma sözleşmesi yapmıştır. Davalı …. şirketi ile bir sözleşme imzalamıştır. … ile … şirketi arasında taşıma sözleşmesi yapılmış olup her iki davalı arasında asıl işveren-taşeron ilişkisi yoktur. Bu nedenlerle İş Kanunu uygulanma yeri yoktur. Bu nedenlerle davalı ….şirketinden talep ettiği 1442,70 TL eksik ödemeye ilişkin talebi yerinde değildir. …şirketinden dava dilekçesine göre 1.442,70 TL talep etmiştir. Islah dilekçesinde de bu davalı yönünden bir talebi yoktur. Bu durumda davalı …şirketi yönünden bu miktar üzerinden reddi ve vekalet ücretine hükmetmek gerekmiştir.
Davalı … Turizm şirketi ile davacı … İş Başı Sözleşmesi yapmıştır. Sözleşmeye göre davacı kendi aracı olan … plakalı aracı ile davalı … firmasının taşıma işini alt taşıyıcı olarak yapmaktadır. Yani davacı, davalı … firmasının taşıma işi için anlaştığı kişidir. Davacı bu davalıdan eksik taşıma ücreti aldığını iddia etmiştir. Ancak davalının sunduğu makbuzları davacı kabul etmiş, ayrıca bu makbuzların kendi işletme defterine de işlediği görülmüştür. Yani davacı ve davalının defterlerindeki kayıtları birbirini teyit etmekte, yaptırılan inceleme sonunda davacıya 1,61 TL eksik ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle 1.442,70 TL talep yönünden sadece 1,61 TL kısmının kabulüne karar vermek gerekmiş, fazlaya ilişkin istemin reddi gerekmiştir.
Davacı, davalı … firmasının yaptığı akaryakıt anlaşması uyarınca akaryakıt firmasından aldığı indirimin de kendisine ödenmesini talep etmiştir. Davalı … firması ile … AŞ arasındaki sözleşme incelendiğinde davacının taraf olmadığı, indirimin davalı … firmasına yapıldığı, davalının akaryakıt firmasının kestiği faturaları ödeyeceği, belli bir miktar yakıt almayı taahhüt ettiği görülmüştür. Anılan sözleşmede davacı taraf olmadığı gibi kendisine bir yükümlülük de yüklenmemiştir. Sadece davacı davalı ile yaptığı sözleşmede kullanacağı yakıtın %50’sini davalının belirlediği yerden almakla yükümlü olduğu belirtilmiş, bu nedenlerle bir bedel ödenmesi konusunda bir anlaşma yoktur. Davacı tacir olup kendi imzaladığı sözleşmeyle bağlıdır. Davacı yakıt indirimin kendisine ödeneceğine ilişkin bir belge sunmamıştır, böyle bir teamül olduğuna ilişkin delil de sunulmamıştır. Bu talebin reddi gerekmiştir.
Davacı, aracına davalı … firmasının logosunu yapıştırdığını, reklamını yaptığı belirterek reklam ücreti olarak 1.800,00 TL talep etmiştir. Taraflar arasındaki anlaşmanın 2.4.maddesine göre davacının davalının logosunun aracının her iki tarafına da yapıştırmak zorunda olduğu şeklindedir. Burada yükümlülük davacıya yüklenmiş, logonun yapıştırılmaması halinde davacı aleyhine cezai şart konusunda anlaşılmıştır. Bu logolardan dolayı davacıya bir ödeme yapılacağına ilişkin bir anlaşma maddesi yoktur. Bu talebinin de reddi gerekmiştir.
Davacı ıslah dilekçesiyle davalı … firmasından sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini belirterek tazminat talep etmiştir. Gerçekten taraflar arasındaki sözleşmenin süresi 1 yıl olup 07.03.2013 başlangıç tarihlidir. Sözleşmeye göre feshetme yetkisi davalıdadır. Davacı taraf sözleşmenin neden feshedildiğini ispatlaması gerekmektedir. İspak külfeti HMK’nın 190/1 maddesinde iddia edilen olaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu belirtilmiştir. Somut olayda davacı bu yönde bir delil sunmamıştır. Haksız feshe yönelik davacı iddiasını ispatlayamamıştır. Davalı bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde davacının işi bıraktığını belirtmiştir. Davacı bu iddiasını ispatlayamadığından reddi gerekmektedir.
Öte yandan davacı, davalı … firmasından manevi tazminat talep etmiştir. Manevi zarar, kişinin duygusal dengesini bozan, yaşama sevincini, yaşama keyfini azaltan, panik, korku, dehşet, yas, öfke, iğrenme, elem, küçük düşme, utanç duyma, moralsizlik, tedirginlik, ümitsizlik, yalnızlık hissi, aşağılık hissi, hayal kırıklığı gibi olumsuz duygular, sarsıntılar veya fiziksel acılar olarak tanımlanabilir (Sözleşmeye Aykırılıktan Doğan Manevi Tazminat, …). Manevi tazminat TBK’nun 56.maddesinde bedensel bütünlüğün zarar görnesi halinde, 58.madde de kişilik hakkının zedelenmesi halinde manevi tazminata hükmedileceği konuları düzenlenmiştir. Davacı bu ticari ilişkiden dolayı bedensel bütünlüğünün zarara uğradığı ya da kişilik haklarının zarar gördüğü, ticari itibarının zedelendiği yönünde bir delil sunmamıştır. Sözleşmenin ihlal edilmesi, alacağının eksik ödenmesi halinde ne şekilde manevi zarara uğradığı ispatlanamamıştır. Bu nedenlerle manevi tazminat şartlarının oluşmadığından istemin reddi gerekmiş ve davalı …İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davanın REDDİNE, davalı … Turizm Reklamcılık İth.ve İhr.San.ve Tic. Ltd. Şti. hakkında yapılan yargılama sonunda; manevi tazminat şartlarının oluşmadığından REDDİNE, 1,61 TL alacağın davalı … Turizm Reklamcılık İth.ve İhr.San.ve Tic.Ltd.Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 25/01/2016 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 18/12/2019 tarih ve … Esas …Karar sayılı ilamı ile; ” davanın taraflarından olan davalılar tacir ise de, davacının tacir olup olmadığının dosya kapsamında anlaşılamamakta olduğu, dava konusu ihtilafın da TTK’de yer alan mutlak ticari davalardan olmadığı, 6102 sayılı TTK’nin 6335 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüş olduğu, davanın, 6335 sayılı Yasa ile değişik 6102 sayılı TTK’nin 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra 15.07.2014 tarihinde açılmış olduğu görev, HMK’nin 1. maddesi hükmü gereği kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiği, bu durumda mahkememizce, davacının tacir olup olmadığı, dava konusunun Ticaret Kanunu kapsamında olup olmadığı araştırılıp görev hususu tartışıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirtiği, bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediği sonuç olarak: temyiz olunan mahkememiz kararının BOZULMASINA” karar verilmiştir.
Davacı tarafın tacir araştırmasının yapılması için ticaret sicil müdürlüğüne ve vergi dairesine müzekkere yazıldığı, ticaret sicil müdürlüğü cevabi yazıldığı, ticaret sicil müdürlüğü cevabi yazsında davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunduğu, vergi dairesi yazı cevabının incelenmesinde ise, davacının 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarında 2. sınıf tüccar sıfatı ile işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunun bildirildiği görülmüştür.
TTK’nun 4/1 maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına da bakılmaksızın aynı maddenin alt bentlerinde yazılı istisna hallerin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olduğu hüküm altına alınmıştır. Söz konusu yasa maddesine göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte sayılabilmesi için her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi ya da söz konusu maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Mahkememizin görevli olup olmadığının tespiti için öncelikle davanın ticari dava olup olmadığının ve bu kapsamda davacının gerçek kişi tacir sıfatının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Türk Ticaret Kanununun ticari davanın tanımının yapıldığı TTK’nun 4. Maddesi, ticari işletmenin tanımı yapıldığı 11. Maddesi ve gerçek kişi tacirin tanımının yapıldığı 12. Maddesi ile 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin hep birlikte değerlendirilmesi zorunludur.
TTK’nun 12. Maddesinde, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye gerçek kişi tacir denildiği hüküm altına alınmıştır.
TTK’nun 11/1 maddesinde ticari işletmenin, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olduğu; ikinci maddesinde ise ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterileceği belirtilmiştir.
2007/12362 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi:
(21 Temmuz 2007 Tarihli Resmi Gazete Sayı: 26589,Karar Sayısı: 2007/12362)
“Ekli “Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayicinin Ayrımına İlişkin Karar’ın yürürlüğe konulması; Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun kararına dayanan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 8/6/2007 tarihli ve 2051 sayılı yazısı üzerine 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1463 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulunca 18/6/2007 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı:
MADDE 1 – (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;
a)Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Bünyesindeki Odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b)213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defler tutanlar ile işletme hesabına göre defler tutan vc bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri kararlaştırılmıştır.” şeklinde olduğu,
Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayici sınıflamasının: Vergi Usul Kanunun 176, maddesine göre tüccarlar defler tutma bakımından iki sınıfa ayrılmış olup;
1. sınıf tüccarlar bilanço esasına göre,
11. sınıf tüccarlar ise işletme hesabı esasına göre
Defler tutmak zorundadırlar, Aynı kanunun müteakip maddeleri ise I. sınıf tüccarlar ile II. sınıf tüccarlar kapsamına giren mükellefleri belirlemiştir.
Bu çerçevede;
1.sınıf tüccarlar; Yıllık alımları satışları veya gayri safi iş hâsılatı tutarlarından herhangi biri ayrı ayrı belirlenen tutarları aşan mükellefler ile her türlü ticaret şirketleri Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler ve İhtiyari olarak bilanço esasına göre defler tutmayı tercih edenler şeklinde belirlenmiştir,
11. sınıf tüccarlar ise: yukarıda sayılan mükellefler dışında kalanlar İle Kurumlar Vergisi mükelleflerinde işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilenler şeklinde belirlenmiştir.
Defter tutma bakımından sınıflara ayrılmış olan mükelleflerin bir sınıftan diğerine geçme esasları ise yine aynı kanunun 179 ve 180. maddelerinde Sınıf Değiştirme başlığı ile açıklanmıştır.
Sınıf değiştirme: İş hacmi bakımından kendi sınıfına göre 177. maddede belirtilen hadlerin %20 oranında fazlalık veya düşüklük göstermesi halinde ortaya çıkmaktadır. Sınıf değiştirme şartları oluşan mükellefler bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlayarak ilgili sınıfa geçerler.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu düzenlemeler dikkate alındığında, bir kişinin gerçek kişi tacir sayılabilmesi için bilanço esasına göre defter tutması veya şayet işletme esasına göre defter tutmakta ise Vergi Usul Kanunun 177. Maddesinde belirlenen sınırları aşmış olması gerekmektedir. Aksi halde kişi gerçek kişi tacir sayılmayacaktır.
Yukarıda belirtildiği şekilde … sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin madde /1-b bendinde açıklandığı üzere 213 sayılı VUK ‘a istinaden birinci sınıf tacir sayılan bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme esasına göre defterler tutanların tacir ve sanayici sayılmalarına karar verilmiştir. Dolayısıyla ikinci sınıf tüccarlar, işletme esasına göre defter tutanlar, ekonomik faaliyeti bedeni çalışmaya dayanan ve kazancı tacir ve sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olanlar tacir sayılmayacaktır.
Dava konusu olayda, Avcılar Vergi Dairesinin yazı cevabına göre davacının davanın açıldığı 2014 tarihi itibari ile işletme hesabına göre defter tuttuğu , ikinci sınıf tacir yani esnaf statüsünde olduğu, … sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinin 1/b maddesinde yazılı ” Tacir ve sanayici ” kapsamında bulunmadığı anlaşılmıştır. Açılan dava mutlak ticari dava niteliğini taşımamaktadır. Dava TTK’nun 4/1 bendinde yazılı davalardan olmadığı gibi aynı maddenin alt bentlerinde yazılı istisnalar kapsamında da bulunmamaktadır. Dolayısıyla davanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından çözümlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay 20 HD’nin 08.06.2016 tarih 2016/4131 Esas- 2016/6460 Karar sayılı; 20.09.2016 tarih 2016/9244 Esas- 2016/7944 Karar sayılı; Yargıtay 15 HD’nin 19.01.2016 tarih 2015/3579 Esas- 2016/241 Karar sayılı kararlarında ve İstanbul BAM 37 HD’nin 09.03.2017 tarih 2017/429 Esas- 2017/403 Karar sayılı kararı aynı mahiyette olup söz konusu içtihatlarda taraflardan birinin tacir sıfatının bulunmaması halinde taraflar arasındaki ilişkinin 6102 sayılı kanun kapsamında kalmadığı, davanın ticari nitelikte olmaması nedeniyle davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu hüküm altına alınmıştır. Yerleşik Yargıtay kararları ve İstanbul BAM kararları da dikkate alındığında uyuşmazlığın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmekte olup HMK’nun 114/1.(c).b,115. Maddeleri gereğince davanın görev nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, davacı asilin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 09/11/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸