Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/460 E. 2021/153 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/460 Esas
KARAR NO : 2021/153

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Yükleniciden İşyeri Alımına Dayalı)
DAVA TARİHİ : 14/06/2013
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Yükleniciden İşyeri Alımına Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının temsile yetkili olduğu ….nde faaliyet gösteren … şirketi ile davalı şirket arasında imzalanan dış cephe asansörü alım satım sözleşmesi gerğince davalı şirkete dış cephe asansörü satışının yapılacağını, davalı şirketin asansöz bedeli olarak … … ada … parsel üzerinde inşa edeceği … isimli binadaki .. Kat .. ve … Kat .. nolu daireleri davacı adına tapuya tescil ve teslim edeceğini, sözleşme gereğince dış cephe asansörü sözleşmede belirtilen şekilde ve zamanda davalı şirkete teslim edildiğini, yine sözleşmede belirtildiği şekilde davalı şirket tarafından ödenen 21.950 ABD dolarının davacı tarafından davalı şirkete iade edildiğini, davalı şirketin belirtilen bağımsız bölümleri davacı adına tapuya tescil ettirmesi gerekirken bugüne kadar bu yükümlülüğü yerine getirmediğinden davayı açmak zorunda kaldıklarını beyanla dava konusu bağımsız bölümlerinin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde her iki dairenin dava tarihindeki değerinin tespit edilerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davacının huzurdaki davada sıfatı/husumeti olmadığından dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, yine davacının dava takip yetkisinin de olmadığını, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu, satıcı tarafın satış sözleşmesi ile yükümlendiği edimleri yerine getirmediğini, satış sözleşmesine konu asansörün noksan teslim edilmek istendiğini, yine satış sözleşmesine konu asansör bedelinin mükerrer olarak tahsil edildiğini, dava dışı şirket ile davacı-karşı davalı tarafın sözleşme ile yükümlendikleri edimleri ifa etmedikleri halde karı edimin ifasının talep edildiğini, müvekkilinin sözleşmenin aksine fazladan toplamda 25.449,34-TL tutarında ödeme beyanla davacının davasının reddine, fazlaya dair tüm talep ve hakları saklı kalmak üzere karşı davanın kabulü ile fazladan ödenen 9.950 USD ve geç/noksan gönderilen asansörün gümrükten çekilmesi, mahrecine iade ve ithali için yapılan toplamda 25.449,34 TL masrafın davacı-karşı davalıdan faizi ile birlikte tahsili ile geç ve noksan ifa nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın bilhassa asansörün geç teslimi sebebiyle dışarıdan kiralanan vinç bedelleri ile tespit edilecek diğer zarar ziyandan şimdilik 1.000,00 TL nin karşı taraftan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili dosyaya ibraz ettiği 01/11/2016 tarihli dilekçede; getirtilen tapu kayıtlarına göre, davalı şirketin sözleşme ile devretmeyi üstlendiği … Kat .. nolu ve … Kat … nolu bağımsız bölümlerin davanın devamı sırasında 3. kişilere sattığını ve tapuda temlik ettiğini, bu nedenle davaya tazminat davası olarak devam edilmesini talep ettiklerini, 5.5.2014 tarihli bilirkişi raporunda .. nolu bağımsız bölüm için 80.000.-TL ve … nolu bağımsız bölüm için 85.000.-TL kıymet takdir edilmiş olduğundan, toplam 165.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini istediklerini bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Büyükçekmece … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14/11/2017 tarih ve … esas … karar sayılı kararı ile davanın kabulü ile 165.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek değşiken oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafça depo edilen 8.000 USD karşılığı paranın karar kesinleştiğinde davalı tarafa ödenmesine karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 02/03/2018 tarih ve …. esas … karar sayılı ilamı ile B.Çekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına, dosyanın Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi için görev yönünden davanın usulden reddine kesin olarak karar verildiği, davalının eski hale getirme talebinin değerlendirilmemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiş olup, Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 08/04/2019 tarih ve … esas … karar sayılı ilamı ile; “…İstanbul BAM … Hukuk Dairesinin .. Esas ve … Karar sayılı ve 02.03.2018 tarihli kararında davalı vekilinin eski hale getirme talebi hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmadan istinaf talebinin incelenmesine geçilmiş olduğundan eski hale getirme talebinin zımnen kabul edilerek istinaf talebinin incelenmesine geçildiğinin kabulü gerekir. Ayrıca bu kararın niteliği itibariyle HMK353/1-a-3. maddesi gereğince kesin olup temyiz yolu kapalıdır. İstanbul BAM … Hukuk Dairesi bu kararın verilmesinden sonra bu kere davacı vekilinin maddi hata iddiası üzerine HMK’nın 304. maddesine göre verdiği ilk kararı kaldırarak mahiyeti tamamen değişik yeni bir karar veremez. HMK’nın 304. maddesi hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların yöntemince düzeltilmesini amaçlar. Bu maddeye dayanılarak verilen kararın tamamen kaldırılıp çok farklı yeni bir karar verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle İstanbul BAM …. Hukuk Dairesinin … Esas ve… Karar sayılı ve 19.03.2018 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Bu aşamadan sonra yapılacak iş İstanbul BAM …. Hukuk Dairesinin .. Esas ve … Karar sayılı ve 02.03.2018 tarihli kesin kararı gereğince ilk derece mahkemesince gereğinin yapılması için İstanbul BAM …. Hukuk Dairesince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesinden ibarettir. Yukarıda açıklanan sebeplerle İstanbul BAM …. Hukuk Dairesinin … Esas ve … Karar sayılı ve 19.03.2018 tarihli ek kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, dosyanın İstanbul BAM …. Hukuk Dairesinin tarafından daha önce verdiği … Esas ve …Karar sayılı ve 02.03.2018 tarihli kesin kararının gereğinin yapılması için ilk derece mahkemesine gönderilmesine…” karar verilerek dosya Büyükçekmece … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sırasına kaydı yapılmış, Büyükçekmece … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı ve 22/01/2020 tarihli görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosya mahkememize gönderilmiş ve yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Dava konusu olayda davacı taraf davacının temsile yetkili olduğunu iddia ettiği şirket ile davalı şirket arasında imzalanan dış cephe asansörü alım satım sözleşmesi uyarınca davalı şirkete dış cephe asansörü satışı yapıldığını, bu asansör bedeline mukabil karşı tarafın ilgili daireleri davacı adına tapuya tescil ve teslim edeceğinin kararlaştırıldığını,fakat edimin ifasına rağmen anılan yükümlülüğünün yerine getirilmediğini belirterek iş bu davayı açmıştır.
Toplanan deliller yapılan keşif alına bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirilmesinde ;Dosyaya sunulan,ayrıntılı ve gerekçeli olduğu için hükme esas alınan 05.05.2014 tanzim tarihli bilirkişi raporunda 89 nolu bağımsız bölümün 80.000,00 TL, .. nolu bağımsız bölümün de 85.000,00 TL değerinde olduğu belirtilmiştir. Dosyaya ibraz edilen sözleşmede alıcının davalı şirket, satıcının ise …isimli şirket olduğu, satıma konu asansör bedelinin 21.950 USD olarak belirtildiği,anılan bedelin davalı ithalatçı tarafından ödeneceği, fakat …’ün hesabına iade edileceği, buna karşılık da dava konusu edilen … ada .. parseldeki .. ve … nolu bağımsız bölümlerin mülkiyetinin davacıya devredileceği hususlarının kararlaştırıldığı, davacının sözleşmede müteselsil kefil olarak yer aldığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi heyetinin 28/12/2015 tarihli raporunda da belirtildiği üzere; “…Üçüncü kişi yararına sözleşme, sözleşmenin tarafı olmayan bir kişiye, onun yaranna bir edim kararlaştınlmasıdır. (Bkz, …, …: Tam Üçüncü Şahıs Yararına Sözleşme, İst 1976, sh. 10). Üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişiye özgü bir hak tanınmış olur. Üçüncü kişi, yararına kurulan sözleşmeden doğan hakkını derhal, herhangi bir irade açıklamasına, sözleşmeye katılmasına, kabul açıklamasında bulunmasına, hatta bu durumu bilmesine gerek kalmadan kazanır. Alacak doğrudan doğruya ücüncü kişinin (davacının) kişiliğinde doğar. Sözleşmenin tanzim edildiği tarihte cari 818 sayılı BK.nun 111. maddesinde yazılı üçüncü şahıslar yararına sözleşme, sözleşmenin ancak taraflar arasında hüküm ve neticeler doğurabileceği şeklinde tanımlanan sözleşme ilkesine istisnadır. İki taraflı bir işlem olduğu halde üçlü bir ilişki düzeni tesis eder…Gerçekten de “üçüncü şahıs yararına sözleşme” sözleşmenin tarafı olmayan bir şahsa, onun yaranna bir edim karartaştınlmasıdır. Sözleşmenin taraflarından biri (borçlu) diğerine karşı (alacaklı) bir üçüncü şahsa (yararlanma) edimi ifa edeceğini yükümlenmektedir. Burada, alacaklının kendi adına hareket etmesi, üçüncü şahsın yararına sözleşmenin temel unsurunu oluşturmaktadır. Böyle bir hukuki işlemden doğan alacak hakkının kimin eliyle kullanılacağı konusunda, BK. m. 111/1 metni “alacaklıyı” göstermektedir. BK.m.111/2. metni ise “üçüncü şahsın dahi” talep hakkına haiz alacağına işaret ederek hem alacaklının hem de üçüncü şahsın talep hakkını haiz olabileceklerini düzenlemektedir. Üçüncü şahsa karşı ifanın kendisine yapılmasını sağlamak üzere bir talep hakkı tanınan sözleşmeye “Tam üçüncü şahıs yaranna sözleşme” denir. Burada üçüncü şahıs kavramı hukukî işlemin meydana gelmesine katılmayan şahısları ifade eder. Hukuki işlemi kuranlar “taraf” işlemin kurulmasını katılmayanlar ise “üçüncü şahıstır” üçüncü sahısın borçlu ile alacaklı arasındaki hukuki ilişkiyle borç altına sokulması imkansızdır. Üçüncü şahıs yaranna sözleşmede üçüncü sahıs yarar elde ettiği hukuki işleme yabancıdır. Üçüncü şahıs ile borçlu arasında hiç bir sözleşme ilişkisi yoktur. Üçüncü şahsın sözleşmenin tarafı haline gelmesini gerektirecek biçimde alacaklının onun temsil yetkisine dayanarak hareket etmemiş olması zorunludur…”tam üçüncü şahıs yararına sözleşme” temsilden aynlmaktadır. Temsille, üçüncü şahıs yararına sözleşme arasındaki benzerlik, sözleşmenin kuruluşuna katılmayan bir şahsın doğrudan hak sahibi olmasıdır. Bu ortak noktaya rağmen her iki müessese birbirinden farklıdır. Üçüncü şahıs yararına kurutan sözleşme doğrudan temsil yetkisine dayanan bir işlem olarak kabul edilemez. Çünkü alacaklının vaadettiren sıfatı ile üçüncü şahıs adına bir hukuki işlem kurması (temsil) değildir. Temsilde üçüncü şahıs sözleşmenin tarafıdır. Sözleşme temsilci ile borçlu arasında değil temsil olunan ile borçlu arasında kurulmuştur. Temsille kurulan hukuki işlemin bütün sonuçlan temsil olunan hukuk alanında doğar. (BK.m.32/1) Ortak taraf her iki durumda az yukarıda değinildiği gibi, üçüncü şahsın (huzurdaki davacı) davalıdan malın teslimini isteme konusunda doğrudan bir talep hakkı elde etmesidir. Fakat bu iki talebin her iki durumda kaynağı farklıdır. Temsilde sözleşmenin tarafı olarak, üçüncü şahıs yararına sözleşmede ise; o sözleşmenin bir dış etkisi, yabancıya etkisi olarak talep hakkına sahiptir. Yani üçüncü sahıs katılmadığı bir sözleşmeden doğrudan ve derhal bir hak kazanır. Bu kazanma onun sözleşmeye katılmasını, taraf sıfatını taşımasını gerektirmez. Üçüncü şahsa yapılan kazandırma, onun taraflardan birinden halefiyet yolu ile kazandığı hak değildir, üçüncü şahsın hakkı alacaklı ile borçlu arasındaki sözleşmeye dayanır… (… age., Sh. 61 vd.) “Mahkememizce dava konusu sözleşmenin davacı yararına edim içermesi nedeniyle üçüncü şahıs yararına sözleşme niteliği taşıdığı, bu nedenle davacının sözleşmede kendisi yararına vaadedilen gayrimenkullerin teslimi isteme hakkına haiz olduğu, dolayısıyla aktif husumet ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Öte yandan her ne kadar taşınmaz mülkiyetinin nakli resmi şekle tabi ise de, Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında taşınmaz inşa edip edime hak kazananların kendisine isabet eden bağımsız bölümleri sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK nın 162 ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca adi yazılı şekilde devretmelerinin mümkün bulunduğu, diğer tarafın edimini ifa ettiği durumlarda sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu açıktır.
Dava konusu olayda da asansör teslimine ilişkin edimin ifa edildiği de nazara alınarak sözleşmenin geçersizliğine yönelik savunmaya itibar edilmemiştir.
Taraflar arasında; sözleşmede belirtilen 21.950 USD’nin satım bedelinin davalı tarafından gönderildiğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Buna mukabil davalı-karşı davacı ikinci cevap dilekçesinde satıcının 18.950 USD’yi iade ettiğini kabul etmiştir. Bu durumda anılan beyan ve davacının 23/12/2014 tarihli dilekçesindeki bu beyanı doğrulayan ifadesine göre bakiye 3.000 USD alacak bulunmaktadır.
Ayrıca sözleşmenin 4.2.d. Maddesi uyarınca tapu devri sırasında davacı …’nın 5.000 USD ödeyeceği hükmünün kararlaştırıldığı nazara alındığında davalının (3.000 USD + 5.000 USD=8.000 USD) yi sözleşme çerçevesinde talep edebileceği sonucuna varılmaktadır.
Her ne kadar davalı tarafça sözleşmede belirtilen malın tesliminin eksik ve ayıplı olduğu iddia edilmiş ise de, bu tarafça karşı tarafa gönderilen Büyükçekmece …. Noterliğinin 21/06/2011 gün ve … yevmiye sayısı ile keşide edilen ihtarnamede; “Kararlaştırmaya konu asansörün 15.03.2011 tarihinden sonra teslim limanı olan 04.04.2011 tarihinde gönderildiği; Ambarlı limanında yapılan kontrolünde asansörün sözleşmede belirtilen niteliklerini taşımadığı, pek çok parçasının bulunmadığı, sözleşmeye uygun olarak asansörün eksik (72,5 m. mast) parçalarının 5 gün içinde teslim edilmesi, edilememesi hâlinde muadili asansörün en geç 5 gün içinde kurulması aksi hâlde sözleşmenin feshi cihetine gidileceği, uğranılan zararların tazmin edileceğinin” davacıya bildirildiği, buna mukabil eksik ifa üzerine sözleşmeden dönülmediği, davacıya verilen süre sonunda da sözleşmenin feshedilmediği, dava konusu ilişki tarihinde cari 818 sayılı BK nun 106/2 uyarınca derhal fesih bildirimi yapılmadığı, süre sonunda da yapılmış bir fesih bildirimi bulunmadığı, sonradan yapılan teslimin de kabul edildiği, bilahare eksik ifanın giderilmesi sebebiyle de gecikme cezası talep edildiği, bu durumda sözleşmenin geçerliliği ve devamlılığı yönünde irade beyan edildiği kanaatine ulaşılmıştır.
Mahkememizce talebe konu olayda tarafların ilgili sözleşmenin feshini talep etmediği, buna mukabil davacının devrini istediği gayrimenkullerin üçüncü şahıslara dava devam ederken satıldığı, dolayısıyla davacının da talebini bu taşınmazların değerine dönüştürdüğü, davalının karşı davaya konu olan taleplerinin karşı davada incelenebileceği, davacı tarafın ilgili sözleşme nedeniyle dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle bedelini karşı taraftan isteyebileceği, bunun için yukarıda belirtilen paranın davacı tarafça karşılanması gerektiği, davacı tarafın da kendisine verilen süre içerisinde sözü geçen bedelin Türk lirası karşılığını mahkeme veznesine depo ettiği nazara alınarak davanın kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 165.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişken oranlarla yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı tarafça depo edilen 8.000,00-USD karşılığı paranın karar kesinleştiğinde davalı tarafa ödenmesine,
3-Alınması gereken 11.271,15-TL harçtan, davacı tarafından yatırılan(297,00+ 527,00+1994,00=) 2.818,00-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 8.453,15-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan toplam 2.818,00-TL harç gideri, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti gideri, 177,50-TL keşif harcı, 100,00-TL vasıta gideri, 390,60-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 4.986,10-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca tespit edilen 19.625,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı.11/02/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır