Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/443 E. 2021/261 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/443 Esas
KARAR NO : 2021/261

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2015
KARAR TARİHİ : 16/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 22.04.2015 tarihli dava dilekçesinde, davalının satın alma elemanı …’ün “2r Satış Stok Durumu hakkında mailinde” belirtmiş olduğu alacak kalemleri kadar alacaklı olduklarını, bunların icra takibine konulduğunu, davalının itirazında belirttiği sözleşmeden davacı şirketin halihazır yetkilisi tarafından imzalanmadığını, böyle bir sözleşmeden de haberdar olmadığını, eğer böyle bir sözleşme varsa ağır maddeler içerdiğinden gabin nedeni ile batıl olduğu, davacının halihazır yetkisinin şirketi 29.07.2013 tarihinde devraldığını, bu protokolde davalının bahsettiği sözleşmenin olmadığını, davalının daha sonra kendilerinden mal almayacaklarını açıkladığını, kendilerinin davalı olduğu şirketlerden mal tedarik ettiğini, davalının devirden sonra %90 oranında ürün almadığını, dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, halihazırdaki sözleşmeden davacının yetkilisinin taraf olmadığını, davalının stoklarında davacıya ait ürünlerin tüketildiğini düşündüklerini, davalının takipten sonra ödemelerde bulunduğunu yazarak itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı delil olarak … isimli kişiden gelen e-postayı eklemiş olup davacıya gönderdiği iddia edilen yazışmada 2014-2015 yıllarına ait satışlar ve ödeme planı sunulduğu görülmüştür. Ayrıca davacının şimdiki yetkilisi ile şirketi devreden … arasında imzalanan 29.7.2013 tarihli protokol olup davacı şirketin devrine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davalı tarafıdan verildiği iddia edilen 05.02.2015 tarihli mutabakat mektubu olup 31.12.2014 itibariyle cari hesabın 370.454,44 TL olduğu yazılmıştır.
Davalı vekili cevabında, davacı ile yapılan tedarikçi sözleşmesine göre Sat-Öde prensibine göre ödemelerin yapılacağının kararlaştırıldığını, ay içinde satılan ürünlerin ödemesinin satıldığı ayın son günü vade kabul edilip bu tarihten itibaren 45 gün sonra ödemesinin yapıldığını, faturaların vadelendirmeye esas teşkil etmediği, sözleşmede de bir alım taahhüdünün olmadığını, buna rağmen davacının sözleşmeyi 6.3.2015 tarihinde feshettiğini bildirdiğini, kendilerinin keşide ettiği karşı ihtarname ile de fesih arzusunda ise satılmayan 196.031,00 TL tutarındaki ürünlerin iade alınmasının istendiğini, davacının mallarını iade almadığı gibi icra takibine geçtiğini, sözleşmenin 4.2.maddesine göre davalının satışlarının istenildiği gibi olmayan ürünleri iade masrafı davacıya ait olmak üzere iade etme, bedellerini rayiç bedel üzerinden fatura etme hakkına sahip olduğunu, 4.4.maddesinde de davalı tarafından 30 gün içinde alınmayan ürünlerin mülkiyetinin davalıya geçeceğinin kararlaştırıldığını, malların mülkiyetinin davalıya geçtiğini ancak iyiniyetli olarak tahakkuk eden satış bedellerinin takipten sonra ödendiğini, benzer davaların mahkemelerce reddedilip Yargıtay tarafından da onandığını, istemin reddini ve kötüniyet tazminatı talep etmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 4.2.maddesinde davalının satışları istenen seviyede olmayan ürünleri iade etme hakkına sahip olduğu, 4.4.maddesinde de davalının yazılı ihbarına rağmen 30 gün içinde alınmayan ürünlerin mülkiyetinin davalıya geçeceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmede davalının mal alma taahhüdüne ilişkin bir maddenin olmadığı görülmüştür.
Bakırköy …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında, 30.03.2015 tarihinde toplam 285.789,74 TL’nin tahsili amacıyla genel haciz yoluyla icra takibine geçildiği, 7 no’lu ödeme emrinin davalıya tebliği üzerine süresinde verdiği itirazında, davacının ürün tedariki yapılan firmalardan biri olduğu, 2012 yılında imzalanan sözleşmeye göre ürünün satıldığı ayın son günü vade kabul edilip 45 gün sonra malın ödemesinin yapıldığını, müvekkilin böyle bir borcunun olmadığı yazarak borca itiraz etmiştir.
Bilirkişi kurulu raporunda; her iki tarafında defterlerinin usule uygun olarak tutulduğunu, davacının ticari defterlerinde 2015 yılı açılışında 370.454,44 TL alacaklı göründüğünü, takip tarihinde ise 297.454,44 TL alacaklı olduğunun gözüktüğünü, takipten sonra ödemeler sonucu dava tarihinde 226.518,00 TL olduğunu, dava tarihinden sonra ödemeler sonucu 2015 yılı sonunda 146.218,44 TL olduğunu, davalının defterlerinde de 2015 yılı açılışında ihtilaf olmadığını, 2015 yılı sonunda davalının 97.901,95 TL borçlu gözüktüğünü, aradaki farkın katılım payı faturalarının davacının defterlerinde kayıtlı olmadığından kaynaklandığını, davalı tarafından sunulan 17.11.2014 tarihli e-mail yazışmasında davacının anılı faturanın kesilmesine onay verdiği, bu nedenle 30.903,90 TL alacaklı olduğuna kanaat getirildiğini, ayrıca davalının 11.640,33 TL iade faturalarının düzenlendiği, sözleşmenin varlığından davacı şirketin bilgisinin olduğunu, davalı gönderilen 06.03.2015 tarihli ihtarnamede aramızdaki akit olunan sözleşmeye istinaden yaklaşık 1 yıldır mal alınmadığından sözleşmeyi feshettiklerinin yazıldığını, bu nedenle sözleşmeden haberdar olmadıkları iddiasının geçerli olmayacağını, taraflar arasındaki ihtilafta sözleşme ve süre gelen ticari uygulama esas alınacağını, sözleşmenin 4.2 ve 4.4.hükümlerinin ihtilafta uygulanacağını, 4.4.maddesine göre noter ihtarına rağmen 30 gün içinde mallarını davacı geri almadığından mülkiyetin davalıya geçtiği, bu bağlamda icra takibine itirazda haklı olduğu yazılmıştır.
Yapılan yargılama sonunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın Bakırköy …. İcra Dairesi’nin takibine konu alacağın olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İcra takibine yapılan itiraz sonucu takip durmuştur. İİK’nun 67.maddesine göre itirazın tebliğinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Ayrıca TTK’nın 18/2.maddesine göre tacirin işlerini yürütürken basiretli bir tacir gibi hakeret etmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. TBK’nun 202.maddesinde malvarlığının veya işletmenin devralınması halinde devralanın sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı sözleşmeden haberdar olmadığını, şirketi 29.07.2013 tarihli protokolle devraldığını, bu sözleşmenin kendisini bağlamayacağını, gabin nedeniyle geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Davacı şirketi devralmış olup şirketin tüzel kişiliği devam etmektedir. Devralmadan önceki sözleşmelerden dolayı şirketin sorumluluğu devam etmektedir. Davacı şirketin yetkilisi ve hissedarının buna yönelik iddialarını ancak şirketi devraldığı dava dışı kişiye karşı ileri sürebilir. Davalıya ileri sürmesi düşünülemez. Bu nedenlerle buna yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir. Davacı tacir olup işlemlerinde yaptığı sözleşmelerde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerekmektedir. Sözleşme imzalandıktan ve yürürlüğe girdikten sonra basiretli bir tacir olan davacının gabin iddiasında bulunması da doğru görülmemiştir.
Yaptırılan bilirkişi incelemesinde tarafların ticari defterleri incelenmiştir. Davacı ticari defterlere göre alacaklı görünüyorsa da sözleşme hükümlerine göre davacının ancak satılan ürünlerin satıldığı ayın sonu vade kabul edilerek 45 gün sonrası için talepte bulunabileceği, davalının buna göre takipten ve davadan sonra da ödemelerde bulunduğu açıktır. Taraflarca imzalanan sözleşmenin 4.maddesinde özel hükümler getirdiği, 4.2.maddesinde davalıya satılmayan ürünlerin nakliye bedeli davacıya ait olmak üzere iade edebileceği, piyasa fiyatına göre faturalandırabileceği, 4.4.maddesinde de iade edilecek ürünlerin davalının yazılı ihtarından sonra 30 gün içinde alınmaması halinde mülkiyetinin davalı satıcıya geçeceği anlaşılmıştır. Somut olayda davacı 06.03.2015 tarihli ihtarnamesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Bunun tebliği üzerine davalı Beşiktaş … Noterliği’nin 17.03.2015 tarih …. yevmiye no’lu ihtarnamesiyle davalının sözleşmenin feshine yönelik bir iradesi olmadığını, davacının sözleşmenin feshetme arzusunda ise bunun tebliğden itibaren 3 gün içinde bildirilmesi ve 30 gün içinde malların iadesini alması ihtar edilmiştir. Anılan ihtarname 19.03.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup davacının buna yönelik bir işlemi olduğu hakkında dosyada belge bulunmamaktadır. Bu durumda davacının sözleşmeye göre muaccel bir alacağının olduğunun ispatlanamadığını, davalının sözleşme hükümlerine göre belirtilen vadede mallar satıldıktan sonra ödemelerde bulunduğu anlaşılmış, istemin reddine, davalı cevabında kötüniyet tazminatı talep etmişse de davacının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 14/03/2016 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 24/09/2018 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı ile; ” Mahkememizce sözleşmenin 4. maddesine göre davalı tarafından davacıya çekilen ihtarname sonucunda davacı tarafından davalıya satılan ancak iade alınmayan mallarının mülkiyetinin davalıya geçtiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de davalı tarafından davacıya gönderilen 17/03/2015 tarihli cevabi ihtarnamenin, sözleşmenin 4. maddesine göre malların iade alınmaması halinde mülkiyetin davalıya geçmesini temin edecek nitelikte ve içerikte olmadığı, bu itibarla davacının davalıya sattığı ve davalı tarafından müşterilere satılamayıp elde kalan malların cins ve miktarı ve hangi mağazada bulunduğu, davacının hangi faturalarıyla davalıya satıldığı hususlarını taşıyan belirleyici ihtar bulunmadığından, davacının davalıya satıp henüz parasını almadığı mal bedelinin davacıya ödenmesi gerektiği, bu durumda mahkememizce, davacının davalıya satıp teslim ettiği ve bedeli ödenmeyen mallarının bedelinin takip tarihi itibariyle hesaplatılıp, takipten sonra yapılan ödemeler konusunda davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı olmadığı ve davalı tarafından dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin hükmün icrası sırasında dikkate alınacağı hususlarına dikkat edilerek, bu şekilde toplanan deliller doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmemiş olduğu bu nedenle; açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA” karar verilmiştir.
Davalı şirket vekili tarafından Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 24/09/2018 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamına karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuş olmakla, Yargıtay aynı dairenin 10/06/2020 tarih ve … Esas … Esas sayılı ilamı ile; “Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE” karar verilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 24/09/2018 tarih ve … Esas… Karar sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ise de, davacı vekili tarafından dosyanın bozman öncesi düzenlenen 12/02/2016 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak değerlendir yapılması talep edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı tümel olarak değerlendirildiğinde, Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 24/09/2018 tarih ve … Esas …. Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere iade alınmayan malların mülkiyetinin davalıya geçmiş olduğunun kabul edilemeyeceği, bozma öncesi alınan bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere dava tarihinden sonra yapılan ödeme miktarının 71.354,49 TL olduğu, ne var ki dava dilekçesinde belirtilen miktarın 70.936,00 TL olduğu görülmekle BK m.100 gereği takipten sonra yapılan ödemelerin öncelikte faiz ve masraflardan düşülmesi gerektiği, yapılan ödeme bakımından takibin icra masrafı, vekalet ücreti ve takip harcı yönünden devamının gerektiği, bakiye 418,49 TL’nin tespit edilecek icra masrafı, vekalet ücreti ve takip harcından mahsubu gerektiği, dava tarihi itibari ile davacı tarafın davalı taraftan 183.555,72 TL alacaklı olduğu dikkate alınarak takibin bu miktar üzerinden devamının gerektiği, her ne kadar bozma öncesi alınan bilirkişi raporu ile dava tarihinden sonra yapılan ödemenin 85.653,77 TL olduğu tespit edilmiş ise de, kısa kararda sehven dava tarihinden sonra yapılan ödemenin 97.901,95 TL olarak belirtiltildiği görülmüş ise de, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratmamak adına düzeltme yoluna gidilmediği, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin hükmün infazı aşamasında dikkate alınması gerektiği, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebi yönünden ise, alacağın varlığı yapılan yargılama ile tespit edildiğinden reddi gerektiği kanaati ile aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Açılan davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE,
1-Davalı tarafın Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın KISMEN İPTALİNE,
a-Takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yapılan 70.936,00 TL yönünden takibin icra masrafı, takip harcı ve icra vekalet ücreti yönünden DEVAMINA, fazla ödenen 418,49 TL’nin MAHSUBUNA,
b-Takibin 183.555,72 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
c-Dava tarihinden sonra yapılan 97.901,95 TL’nin infaz aşamasında dikkate ALINMASINA, tahsilde tekerrüre yer VERİLMEMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2- İcra inkar tazminatı talebinini REDDİNE,
3-Alınması gereken 12.538,69 TL harçtan peşin alınan 2.767,98 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.770,71 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye gelir KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan ilk dava açılış harç gideri 2.795,68 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça sarf edilen bilirkişi, tebligat ve posta masrafı 1.742,35 TL yargılama giderinin kabul oranı (%74,69) ret oranı (%25,31) dikkate alınarak hesaplanan 1.301,36TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafça sarf edilen 96,00 TL yargılama giderinin ret oranı (%25,31) dikkate alınarak hesaplanan 24,30 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, bakiye kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 21.298,90 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 8.886,21 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 16/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸