Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/148 E. 2021/696 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/148 Esas
KARAR NO : 2021/696

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/02/2020
KARAR TARİHİ : 08/07/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkili … Mühendislik San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı … arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalı şirket tarafından keşide/ciro edilen çeklerin müvekkili şirket tarafından … A.Ş. nezdinde cirolanmak suretiyle nakit paraya çevrildiğini, akabinde, … Yapı Malz. İnş. Taah. Pet. ve Orman Ürün San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından keşide/ciro edilen çeklerin karşılığının bulunmaması nedeniyle … A.Ş. tarafından müvekkili aleyhine icra takipleri ile ihtiyati haciz talepli davalar ikame edildiğini ve müvekkilinin keşide/ciro edilen çek bedellerine ilaveten ağır faizler ile icra vekalet ücretleri de ödemek zorunda bırakıldığını, tüm bunlara karşılık bir de müvekkili şirketin davalı şirketin alacaklıları tarafından cezai yaptırımlarla karşı karşıya bırakılmak istendiğini, davalı şirketin müvekkili şirketten bir alacağı olmamasına rağmen, davalı şirketin takip alacaklıları tarafından; davalı şirketçe ikame edilmiş iflas erteleme talepli Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dava dosyasında mübrez kayyım raporuna dayanarak, davalı şirketin müvekkili şirketten alacağı olduğundan bahisle müvekkili şirket aleyhine 89/1 haciz ihbarnameleri tebliğ ettirildiğini, kayyım raporlarında davalının borçlarına karşılık olarak verdikleri çeklerin nasıl müvekkilinden alacak şeklinde görüldüğü anlaşılmamış olup İflas ertelemesinde olan şirketin defterlerinin usulune uygun tutulmamasından dolayı müvekkilinin borçlu olduğunun tespitinin yapıldığı düşünüldüğünü, … A.Ş. tarafından müvekkili aleyhine girişilmiş olan haciz işlemlerinin ardından müvekkili şirket ve müvekkili şirket yetkilisi …’in borçlu taraf olduğu, … A.Ş.‘nin alacaklı taraf olduğu bir protokol hazırlanıp, protokol müvekkilleri tarafından imza altına alındığını, mahkemece davalı tarafından keşide/ciro edilen çeklere ait çek hesabının bulunduğu muhatap bankalara müzekkere yazılması neticesinde; bahse konu edilen çeklerin karşılığının bulunmadığı ve müvekkil şirketin, … Yapı Malz. İnş. Taah. Pet. ve Orman Ürün San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne borçlu olmadığı aksine davalı şirketten alacaklı olduğu hususunun tespiti sağlanmış olacağını, davalı … Yapı Malzemeleri İnş. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından keşide/ciro edilmiş ve müvekkili şirkete verilmiş olan bir kısım çekler, müvekkili şirket tarafından … A.Ş. nezdinde cirolanmak suretiyle nakit paraya çevrildiğini, akabinde, … Yapı Malz. İnş. Taah. Pet. ve Orman Ürün San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından keşide/ciro edilen çeklerin karşılığının bulunmaması nedeniyle … A.Ş. tarafından müvekkili aleyhine icra takipleri ile ihtiyati haciz talepli davalar ikame edildiği ve müvekkil keşide/ciro edilen çek bedellerine ilaveten ağır faizler ile icra vekalet ücretleri de ödemek zorunda bırakıldığını, müvekkili … Mühendislik San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin davalı … Yapı Malzemeleri İnş. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne borçlu olmaığının tespiti ile yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davalı davaya cevap vermemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Davanın, menfi tespit istemine ilişkin olduğu anlaşıldı.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
“…Davada takip dosyasında, davalı takip alacaklısı tarafından dava dışı takip borçlusunun borcundan dolayı, davacıya İİK’nun 89/1 ve 89/2 maddeleri uyarınca haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, davacının borçlu olmadığı iddiasıyla İİK’nun 89/3 maddesi uyarınca menfi tespit davası açıldığı, davanın tarafları arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı, TTK’nın 4.maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari davadan söz edilemeyeceği, davanın HMK’nın 2.maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği kanaatine varılmakla…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 20/11/2020 tarih ve 2020/1973 Esas 2020/1988 Karar sayılı kararı), “…Davada taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi, uyuşmazlıkta, davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, takip borçlusuna borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir. İİK’nin 89/3. maddesinin üçüncü cümlesinde, hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte, bu mahkemenin HMK 2 maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarih ve 3568 E., 6425 K. ve 17.12.2015 tarih ve 7065 E., 17162 K., sayılı ilamları da bu yöndedir…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 16/10/2020 tarih ve 2020/1852 Esas 2020/1733 Karar sayılı kararı).,”……. İİK 89/3 haciz ihbarnamesi üzerine 3. şahıs tarafından açılan menfi tespit davasında tarafların tacir olmasının veya temel ilişkinin ticari nitelikte bulunmasının veya borcun temelini oluşturan senedin kambiyo senedi niteliğinde olmasının görevin belirlenmesinde bir etkisi bulunmadığından genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği kanaatine varılmakla…”….”, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 44. Hukuk dairesi 19/02/2021 tarih ve 2021/172E.2021/170K.)
Somut olayda talebin İİK’nın 89 maddesine göre gönderilen haciz ihbarnamesine dayalı olarak açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, dolayısıyla taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişkinin bulunmadığı, her ne kadar İİK 89 maddesinde görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmemiş ise de iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesindeki anlatım, konuya ilişkin yasal düzenleme ile içtihatlar dikkate alındığında uyuşmazlığın çözümünde Mahkememizin görevli olmadığı ,İİK 89 haciz ihbarnamesi üzerine 3. şahıs tarafından açılan menfi tespit davasında tarafların tacir olmasının veya temel ilişkinin ticari nitelikte bulunmasının görevin belirlenmesinde bir etkisi bulunmadığından ,Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı, davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesini gerektirir nitelikte ticari bir dava da olmadığı, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin TTK’ nun 5/3. maddesi uyarınca görev ilişkisi olduğu, göreve ilişkin usul kurallarının HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olduğu, dava şartlarının ise kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususların da resen dikkate alınacak hususlardan olması sebebiyle dava şartı yokluğundan HMK’nun115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair, davacı vekilinin yüzlerine karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/07/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır