Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/994 E. 2020/789 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/994 Esas
KARAR NO : 2020/789

DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 04/03/2016
KARAR TARİHİ : 24/11/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …..’nun başarılı çalışmalarıyla çevresinde üne kavuşmuş ciddi bir portföyü olan Fizyoterapist olduğunu, 2008 yılı Aralık ayında davalı ile yaptığı sözleşme çerçevesinde kendi rehabilitasyon merkezini kapatarak tüm müşteri portföyü ile davalıya %50 oranında ortak olduğunu, aynı zamanda müvekkilinin kurulacak şirkette sigortalı olarak ücret alacağı hususunda da anlaşmış olduklarını, müvekkilinin sözleşmeyle birlikte çalışmaya başladığını ancak şirket kuruluşunun bahanelerle sürekli ertelendiğini, müvekkilinin çalıştığı kurumda ortak olması sebebiyle kurumun menfaatleri doğrultusunda olduğundan daha fazla mesai ve özverili çalıştığını, davalı ortağın şirket kuruluşunu gerçekleştirmediği gibi müvekkilinin ortaklıkta biriken haklarını ve yasal haklarını ödemeden haksız olarak iş akdini feshettiğini, bu nedenle işçi alacakları tahsili bakımından Bakırköy …. İş Mahkemesi … E. sayılı dava dosyası açıldığını, bilirkişi raporunda imzalanan sözleşmeye göre bir limited şirketi kurulacağının davalı tarafından da inkar edilmediğinin tespit edildiğini, ancak müvekkilinin ortaklıktan kaynaklanan alacaklarının kendisine verilmediği nedeniyle davanın açıldığını, müvekkilinin, sözleşme gerekliliklerini eksiksiz olarak yerine getirerek rehabilitasyon merkezinin iyi bir konuma gelmesini sağladığını, Rehabilitasyon Merkezleri Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğunu, Engellilerin 8 ay boyunca bu merkezlerden ders alarak yararlandıklarını, M.E.B. bu ders ücretlerini Rehabilitasyon merkezlerine her ay ödeyerek engelli bireylerin eğitimini teşvik ettiğini, Müvekkilinin haftalık 40 derse girmek üzere anlaştığını, kurumun bedensel engelliler programı olmamasına rağmen, müvekkilinin kurumda başlaması üzerine engellilerin kuruma geldiğini, bedensel engelli öğrencilerin de bulunması sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurularak bu programın açılmasının sağlandığını, engellilerin artması sonucunda Müvekkilinin haftada 40 olan ders saatinin 60-70 ders saati düzeyine çıktığını, aynı zamanda müvekkilinin her sene sözleşme yenilemekte ancak ortak olduğu nedeniyle maaşına zam yapılmadığını, ortak olması nedeniyle müvekkiline kar payı verilmediği halde, dava sonucu yatırılması gereken 100.000,00 TL nın yarısının müvekkilinden alındığını, ayrıca SGK borcu nedeniyle ortaklık gerekçesiyle müvekkilinden 125.000,00 TL alınarak ödendiğini, merkezin ilk kurulduğu dönemlerde personel ücretlerinin ödenmesi için müvekkili tarafından senet karşılığı borç alındığını, alınan borçların ödenmemesi nedeniyle müvekkilinin icra ve haciz tehdidi altında kaldığını, müvekkilinin davalı firmaya 125 öğrencisi ile geldiğini, bu durumun MEB. Kayıtları ile kanıtlanabileceğini, davalının müvekkili sayesinde durumunu iyileştirdiğini ileri sürerek, müvekkilinin ortaklıktan kaynaklanan alacaklarının bilirkişi marifetiyle tespit edilerek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL nin faiziyle birlikte tahsili ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile dava konusu işyerinin kuruluşundan itibaren müvekkili adına kayıtlı olduğunu, davacının bu işyerinde 2009-2014 yılları arasında iş sözleşmesine dayalı olarak çalıştığını, davacının ve eşinin açıp işlettikleri kurumları iflasa sürükledikleri, kira ödeyemez, elemanlarına ve öğretmenlerine maaş ödeyemez hale geldikten sonra işyerini kapatmak zorunda kaldıklarını, davacının okuluna Ocak 2010 tarihi itibariyle ders konmayıp okul kapatıldığı için bu işyerinde kayıtlı öğrencilerin bu işyerine en yakın olan müvekkiline ait okula kayıt yaptırdığını, bu sırada işsiz kalan davacının kendileriyle görüştüğünü ve fizyoterapist olarak 16.01.2009 tarihinde düzenlene iş sözleşmesi ile işe başladığını, davacının müvekkili firmada fizyoterapist olarak iş sözleşmesine dayalı olarak çalıştığını, kesinlikle ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, davacının işyerinde çalışmaya başladıktan sonra sahibi bulundukları 2 adet eğitim kurumunu kapattıklarını, bu kurumlara ait demirbaş, malzeme, sıra oto gibi tüm getirebileceklerini ve birlikte çalışabileceklerini bildirmiş olduklarını, Kendi işyerlerine ait ödemeleri bulunduğunu, müşterilerinden gelecek olan paranın hacze maruz kalmaması için ….. hesabına gönderilmesini ve para geldiğinde kendilerine verilmesini talep ettiklerini, gönderilen 20.560,00 TL nın kendilerine ödendiğini, ayrıca 25.02.2009 tarihinde de 10.000,00 TL nın alınıp kendilerine ödendiğini, Bu paraların ödenmesine müteakip …. gelerek bu paralar karşılığında davacının eşi ……’ndan senet talep ettiklerini senede ise müvekkili ….nın kefil olarak imza etmesi istenmiş ve öğretmeninin eşine yardım amaçlı müvekkilinin senede kefalet ettiğini, meselenin bu şekilde halledileceği zannedilerek şirket kurma talebi uygun görülerek şirket sözleşme taslağının imzalandığını, Davacının alacaklılarının sürekli olarak işyerine gelmeye başladıklarından tehdit ve hakaretlere varan tartışmalar neticesinde durumun öğrenildiğini, 45.000,00 TL tutarında kiralarını ödemedikleri mal sahibinin tüm demirbaş ve malzemeye hapis hakkı kullanıp el koyduğunun ortaya çıktığını, öğretmen ve elemanlara ödenmeyen maaşlar nedeniyle sürekli tehdit ve rahatsızlık nedeniyle müvekkilinin davacıya işyerinden ayrılması gerektiğini, ortaklık durumunu düşünmediklerini bildirmiş ve ilişkileri sonlandırdığını, sözleşme taslağında söz edilen koşulların hiç birinin uygulanmadığını, davacının iş sözleşmesi kapsamında haftada 40 saat üzerinden çalışarak ücretlerini aldığını, durumun, davacının müvekkili işyerinde çalışan olduğunu kanıtladığını, bu maddi gerçekler karşısında davacı ve eşi ile ortaklık yapmanın doğru olmayacağının sabit olduğunu, davacı tarafından Bakırköy …. İş Mahkemesi … E. sayılı dosyasında verilen kararı gerekçesinde; Davacının davalı işyerine gizli ortak olduğu iddiasının inandırıra delillerle kanıtlanmadığını, taraflar arasında iş ilişkisinin kurulduğu kabul edilmiştir, şeklinde karar verildiğini, müvekkili şirketin Zehra Sarıkeçe adına tescilli olduğunu, davacı ve eşinin bu süreç içerisinde boşanarak mallarına el konulmasının önlendiğini, bu sebeple davacının sözüne itibar edilmeyeceğinin açık olduğunu, müvekkilin ortaklık fikrinden vazgeçerek kesin tavrını ortaya koyduğunu, davacının, borçlarından kaynaklı müvekkili kuruma hacizler geldiğini, kefil olunan senetler haricindekilerin geri çevrildiğini, davacının ve eşinin müvekkiline kefalet yoluyla senet imzalatıp ödemediğini müvekkilin dolandırdığını, 23.000,00 TL ve 10.000,00 TL tutarındaki senetlerle ilgili İstanbul …. İcra md. 2013/30310 ve … numaralı dosyalarda ile haciz işlemi neticesinde müvekkilinin parayı ödemek zorunda kaldığını, davacının haftada 40 saat üzerinde ders verdiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, zira ders çizelgeleri ve aylık BEP raporlarının üçlü imza ile hazırlandığını, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü aylık BEP raporuna girmeyen ödemelerin yapılmadığını, davacının yanlış beyanları resmi belge, defter ve raporlara teftiş belgelerine aykırı olduğunu, müvekkili şirketin hiçbir zaman 125.000,00 TL tutarında SGK borcunu olmadığını, ayrıca davacının böyle bir katkı sunmadığını, davalının 125 öğrenci ile geldiği husus gerçeği yansıtmadığı, kapanan okul öğrencilerinin müvekkili kuruma kayıt yaptırdığını, davacı tarafından müvekkili kurumu belgeleri, yoklama ve ders fişleri ve yıllık tutulan defterlerin Okul Müdürü bilgisi dışında alındığı, durumun yİ sonunda fark edildiği ve kendisinden beyan istendiğini, Evrakları teslim etmediği gerekçesiyle tutanak düzenlendiğini, davacının belgeleri teslim etmemiş olması sebebiyle Esenler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ne ihbarda bulunduklarını soruşturma sonucunda davacıya uyarı cezası verildiğini, bu durum sebebiyle davacının 15 günlük izne ayırdığını ve sözleşmeyi yenilemeyeceği hususunu davcıya ihtarname ile bildirdiklerini, davacının iş akdine göre ücretinin aylık brüt 2.000,00 TL olduğunu, başlama tarihi 29.01.2012 bitiş tarihi 29.01.2014 olarak açıkça belirtildiğini, önceki dönemlere ait sözleşme sürelerinin:16.01.2009-16.01.2010, 29.01.2010-29.01.2011, 02.02.2011-02.02.2012 ve 29.01.2012-29.01.2013 tarihlerini kapsadığını ileri sürerek; davacı ile herhangi bir ortaklıklarının bulunmadığını, iş akdi ile çalışan davacının hizmetinin karşılığı ödendiğinden haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Bakırköy … İş Mahkemesinin …. Esas, ….karar sayılı ilamı dosyamız arasına celbedilmiş olup tetkikinde, davacı tarafından işçilik alacaklarının tahsili istemiyle açılan dava olduğu, davacının davalıya ait işyerinde fizyoterapist olarak çalıştığı kabul edilerek işçilik alacaklarının tahsiline karar verildiği görülmüştür.
Dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup tanzim olunan 19/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda davacının davalıdan 323.284,21 TL ortaklık payı alacağı olduğu tespit edilmiştir.
Dava, ortaklık payına ilişkin alacaklarının ve kar payının tahsili istemine ilişkindir. Gelen belgeler ve tarafların da kabulünde olduğu üzere taraflar arasında Ticaret Siciline tescili gerçekleşmiş resmi bir ortaklık ilişkisi bulunmamaktadır. Davacının talebine konu alacak kalemlerinin yasal pay sahibi gözüken kişi tarafından talep edilebileceği, gizli ortak olduğu iddiasıyla talepte bulunulamayacağı, resmi ortaklık iddiasının ispat edilemediği anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 15/05/2017 tarih ve …. Esas …Karar sayılı ilamı istinaf edilmiş olmakla; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 20/12/2017 tarih ve …. Esas …. Karar sayılı ilamı ile; dosyaya ibraz edilen tarihsiz sözleşmeye göre, davacı ile davalının limited şirket kurmak üzere anlaştıklarını ancak bunu resmiyette gerçekleştirmediklerinin anlaşılmış olduğu, davacının ortağı olduğunu iddia ettiği … Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi-….nin ticaret sicil kayıtlarına göre ferden (… adına) tescil edildiğinin anlaşıldığı, dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtlarına göre; davacının, …. Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin ortaklarından olmadığı, davacının, davalı işyerinde işçi olarak çalıştığının SGK kayıtları ve Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin ….Esas sayılı dosyasında verilen karara göre sabit olduğu, Bakırköy ….. İş Mahkemesinin ….Esas sayılı dosyasında davacı tanığı olarak dinlenen davacının eski eşi …’nun … Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin %50 ortağının kendisi olduğunu belirttiği, yine davalı firmanın 2012 Ocak ayı ile 2013 yılı Haziran ayı dönemine ilişkin gelirin davalı ile davacının eski eşi …. arasında paylaştırıldığı yönündeki bilirkişi tespiti birlikte değerlendirildiğinde davacının davalının ortağı olduğunu ispat edemediği, dolaysıyla ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu bu kapsamda davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince Esastan Reddine” Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 20/12/2017 tarih ve …. Esas ….Karar sayılı ilamı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 10/10/2019 tarih ve …Esas … Karar sayılı ilamı ile; 6100 sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakimin tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği, tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe olmadığı, burada açıklığa kavuşturulması gereken hususun, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususu olduğu, sözlü yargılamanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 186. maddesinde düzenlenmiş olduğu, bu maddenin, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü içerdiği, bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerektiği, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerektiği, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu hususun duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçileceği, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkemenin hükmünü vereceği, somut uyuşmazlıkta, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 24/11/2015 tarihli celsede, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmeden, taraflara son sözleri sorulmadan karar verilmiş olduğu, tüm bu açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu, mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, bozmayı gerektirdiği, bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği sonuç olarak; davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA” karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı tümel olarak değerlendiriliğinde Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda taraflara davanın esası hakkında beyanda bulunmak için süre verilerek HMK m.186/2 gereği sözlü yargılama için ayrı gün tayin edildiği, gelen belgeler ve tarafların da kabulünde olduğu üzere taraflar arasında Ticaret Siciline tescili gerçekleşmiş resmi bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, davacının talebine konu alacak kalemlerinin yasal pay sahibi gözüken kişi tarafından talep edilebileceği, gizli ortak olduğu iddiasıyla talepte bulunulamayacağı, resmi ortaklık iddiasının ispat edilemediği, bu nedenle açılan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 85,39 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 30,99 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafça sarf edilen 120,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla YARGITAY yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, anlatıldı. 24/11/2020

Katip ….
¸

Hakim …
¸