Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/961 E. 2020/877 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/961 Esas
KARAR NO : 2020/877

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/07/2017
KARAR TARİHİ : 15/12/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketten 3.164,15-TL alacaklı bulunduğu halde, 04/07/2017 tarihli mutabakat yazısına verilen cevapta müvekkili şirketin 236.588,52-TL borçlu olduğunu bildirildiğini, davalı tarafın bahse konu ettiği 236.588,52-TL’lik borca ilişkin malların müvekkili şirkete teslim edilmediğini, ancak malların teslim edilmemesi üzerine emtialarının bedellerini ödemiş gibi gösterip cari hesaptan düşmek zorunda kaldığını, açıklanan nedenlerle icra takibinin teminatsız bir şekilde dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasına, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında ticari bir ilişki olduğunu, davacı tarafın hangi faturaları kabul etmediğini ve bunların kendileri açısından hangilerinin ihtilaflı olduğu konusunda hiçbir açıklama yapmadıklarını, davacının herhangi bir ödeme yapmadığı halde, ödeme yapmış gibi kendi ticari defter kayıtlarında usulsüz işlem yaparak söz konusu uyuşmazlık konusu faturaların bedellerini ödemiş gibi gösterdiğini iddia ve kabul ettiklerini, gerçek bir ödeme iddiası olmadığından ödenmiş gibi gösterilme hadisesinin nasıl yapıldığının bir öneminin olmadığı kanaatinde olduklarını, davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığının açık olduğunu, davacı şirket yetkilisinin de şüpheli sıfatıyla ve diğer şüphelilerle birlikte suça iştiraki isnadıyla … isimli satış yetkilisinin müvekkili şirketin emniyetini suistimal etmesinden dolayı savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, tensiple birlikte verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, kararın devamı yönünde bir karar oluşturulması halinde teminat tutarının artırılarak makul bir seviyeye yükseltilmesini, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili ibraz ettiği cevaba cevap dilekçesinde, uyuşmazlığın 28/01/2017 tarihli 96.439,04 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 20.135,24 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 5633,98 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 43.286,29 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 88,08 TL bedelli, 23/03/2017 tarih 97.906,61 TL bedelli, 30/032017 tarih 1.215,58 TL bedelli faturalardan kaynaklandığını, malın teslim edildiğinin yazılı delillerle ispatının gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, davacının davalıya karşı 236.588,52-TL borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Tarafların ticari defter ve belgelerinin tetkiki ile tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle, taraflar arasında toptan temizlik malzemesi satışı yapılması şeklinde ticari ilişki bulunduğu, davacının ticari defterlerinde davalıdan 3.164,15 TL alacaklı göründüğü, davalı ticari defterlerinde ise davalının davacıdan 236.588,52 TL alacaklı göründüğü, taraflar arasında 239.752,67 TL ihtilaf bulunduğu, bunun da davalı borcuna mal teslim edilmediği iddiası ile dayanaksız olarak işlediğini belirttiği 239.756,92 TL’den kaynaklandığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın 28/01/2017 tarihli 96.439,04 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 20.135,24 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 5633,98 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 43.286,29 TL bedelli, 28/02/2017 tarih 88,08 TL bedelli, 23/03/2017 tarih 97.906,61 TL bedelli, 30/032017 tarih 1.215,58 TL bedelli faturaların taraf ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, davalının bu faturalar nedeniyle alacaklı olup olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır
YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturanın tebliğine rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi ve TTK hükümleri uyarınca ispatlamış olur.
Faturaların tebliğ edildiğinin ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraza uğramadığının tespiti halinde, fatura içeriklerini taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğunun davalı tarafça kanıtlanmış olduğunun kabulü gerekli olup; bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davacıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin davalı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da iade edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması halinde davacı tarafça davalının hizmet vermediği savunulduğuna göre, faturaya konu hizmetin verildiğinin davalı tarafça kanıtlanması; davacının faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın davacı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı davacının (faturayı defterine kaydetmemek ve sözleşme ilişkisini inkar etmek suretiyle), kabul etmemesi halinde hizmetin verildiğini davalının kanıtlaması gerekeceği gözetilmelidir.
Ne var ki, somut olayda, davalı tarafça gönderilen faturanın, davacının ticari defterlerine kaydedilmiş olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda davalı faturaya dayalı alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi uyarınca kanıtlamış olduğunun ve artık davacının, faturaya konu hizmeti almamış olmasının varılan bu sonuca bir etkisi bulunmadığının kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 07/05/2018 tarih ve … Esas …. Karar sayılı ilamı İstinaf edilmiş olmakla; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 24/10/2019 tarih ve … Esas ….Karar sayılı ilamı ile; “Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, davacının davalıdan gıda ve ihtiyaç maddesi satın aldığına dair faturaların her iki tarafın ticari defterlerine işlemiş olduğu, davacının, bu faturalara konu malların kendisine teslim edilmediği iddiasıyla bu menfi tespit davasını açmış olduğu, davalı vekilinin cevap dilekçesinde açıkça, davacı şirket yetkilisinin şüpheli sıfatıyla ve diğer şüphelilerle birlikte suça iştirakı isnadıyla Altan Bozbeyoğlu isimli şahıs yetkilisinin emniyeti suistimal suçunu işlemiş olduğu bahisle Savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu beyan ettiği ve dilekçenin deliller kısmında söz konusu dosyaya da dayandığı, davacı vekilinin de cevaba karşı cevap dilekçesinde, davalı tarafın bahsi geçen suç duyurusunu huzurdaki dava ve müvekkili şirket yetkilisi ile ilgili olmadığına ilişkin beyanda bulunmuş olduğu, 07/05/2018 tarihli duruşma zaptından görüleceği üzere, davacının Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyanın celbini talep etmiş olduğu, ilk derece mahkemesinin bu talebe ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadığı gibi yargılamanın hiçbir aşamasında bahsi geçen soruşturma dosyasının da getirtilerek incelenmemiş olduğu, gerekçeli kararında ceza soruşturmasına hiç değinmemiş olduğu, bu delili hiç değerlendirmemiş olduğu, TBK’nın 74. maddesi uyarınca, hukuk hakimi, ceza hakiminin beraat kararıyla veya kusurun varlığına ve oranına ilişkin kararıyla bağlı değilse de mahkumiyet kararıyla bağlıdır. Ceza dosyasında verilecek olası bir mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlayacak olması nedeniyle; davaya konu bazı eylemlerle ilgili olarak açılmış olan ceza yargılamasının HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun sayılarak sonucunun beklenmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde birbiriyle çelişen mahkeme kararlarının ortaya çıkma ihtimali vardır. Bu yasal düzenlemelere rağmen ilk derece mahkemesince, ceza dosyasının açıkça usulüne uygun şekilde bir delil olarak gösterilmiş olduğu halde, bu delilin hiç değerlendirilmemesi, bekletici sorun sayılıp sayılmayacağının tartışılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu, bahsi geçen sebeplerle HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
Davacı iddia ve delilleri, davalı savunma ve delilleri ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, açılan davanın taraf ticari defterlerinde kayıtlı faturalar nedeni ile davacı tarafın davalı tarafa borçlu olup olmadığının tespitine ilişkin olduğu, bozma öncesi alınan bilirkişi raporu ile faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğunun tespit edildiği, bu halde davacı tarafın borcun bulunmadığını aynı kuvvette yazılı delil ile ispat etmesi gerektiği, ispat yükünün davacı tarafta olduğu, ne var ki buna ilişkin bir delilin sunulmadığı, bozma ilamında belirtilen Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının …. Soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde ise, davalı ve dava dışı … İç ve Dış Ticaret A.Ş’nin müşteki olduğu, şüphelilerin dava dışı … İç ve Dış Ticaret A.Ş.’nin, davanın ve davalının çalışanları olduğu, görevi kötüye kullanma ve nitelikli dolandırıcılık suçları nedeni ile şikayette bulunulduğu ve soruşturmanın yakalama kararı ile devam ettiği, ilgili soruşturma dosyasının davalı tarafın delilleri arasında yer aldığı, davacı tarafın delilleri arasında gösterilmediği, soruşturma dosyasında verilecek kararın iş bu dosyada verilecek olan karara etki etmeyeceği, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıda belirtildiği şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alının 4.040,35 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 3.985,95 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 25.011,20 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/12/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸