Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/914 E. 2020/533 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/914 Esas
KARAR NO : 2020/533

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/09/2018
KARAR TARİHİ : 15/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30.09.2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalının davacı müvekkiline 09.06.2014 tarihli 11.000,00 TL borcu bulunduğunu, söz konusu borcun müvekkili tarafından davalıyla çalışılan projeler için … Şubesi talimatıyla 09.06.2014 tarihinde ödendiğini, ancak borçlunun taahhüt ettiği işi yerine getirmediği gibi iş bu parayı da geri ödemediğini, bu sebeple davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından yasal süresi içerisinde borca ve takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirterek haksız maddi ve hukuki olgu ve dayanaklardan yoksun ve de kötü niyetli davalının itirazının iptaline, takibin devamına, alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde “birlikte çalışılan projeler” bahsedildiğini ancak buna ilişkin herhangi bir sözleşme, fatura, iş listesi ya da sair başka bir belge sunulamadığını, müvekkili davalının, davacıdan alacağını tahsil ettiğini, davacı tarafın takipte asıl alacağın yanı sıra işlemiş faiz de talep ettiğini, takipte talep edilen faizin yasal bir dayanağı bulunmadığını, bir an için böyle bir borcun varlığı kabul edilse bile talep edilen alacak ile ilgili olarak yasal temerrüt koşulları oluşmadığını, bu nedenle talep edilen faize ve faiz oranına da itiraz ettiklerini, davacı tarafın borcunu ödemesinden yaklaşık 3 yıl sonra alacak talebinde bulunduğunu beyanla; haksız davanın reddi ile icra takibinde davacının iş bu davanın açılmasında kötü niyetle hareket ettiğini, bu nedenle İ.İ.K. gereği davacı aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptaline ilişkindir.
Beylikdüzü Vergi Dairesi’nin cevabi yazısı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasının uyap suretleri ve delil niteliğindeki tüm bilgi ve belgeler dosya içerisine aldırılmıştır.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasının celbi talep edilmiş, dosya mahkememize uyap sistemi üzerinden gönderilmiş olup; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 13.07.2017 tarihinde 11.000,00 TL asıl alacak, 3.064,93 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.064,93 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu tarafından süresi içerisinde icra takibine itiraz edilerek takibin durmasına sebebiyet verildiği görüldü.
6100 sayılı HMK’nun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler. Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Dava konusu, sebepsiz zenginleşme nedeniyle ödenen paranın iadesi istemine ilişkin olup, davacı taraf, davalı tarafa avans niteliğinde parayı gönderdiğini ispatla yükümlüdür. 6098 sayılı TBK’nun 555. ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe (tıpkı onun özel biçimlerinden biri niteliğindeki çek gibi) bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havale eden, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı savunmalarında, davalının davacılara borçlu olmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda ispat yükü davacı taraftadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmamış olup, dava konusu ve miktarı dikkate alınarak ve davalı tarafın muvafakati olmaması gözetilerek tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiş, davacı tarafın yemin deliline de başvurmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04/11/2015 gün ve 2015/2-3037 Esas 2015/2430 Karar sayılı kararı ve HMK’nın 94/3 ile TMK’nın 6. maddesi uyarınca ispat yükü kendisine düşen davacı tarafın alacağını dayandırdığı belge ve delillerini ibraz etmediği, dolayısıyla bu konuda delil bildirme hakkının düştüğü, bu nedenle davaya konu alacağın varlığının ispat edilemediği anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 11/03/2019 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı istinaf edilmiş olup; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi’nin 30/10/2019 tarih ve 2019/2949 Esas 2019/2266 Karar sayılı ilamı ile “TTK’nun 4.maddesinde ticari davaların tanımlanmış olduğu, anılan maddenin 1. fıkrasında “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda…” sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüş olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12.maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içerdiği, 26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1.fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise “davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde 3.ve 4. fıkraları “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” şeklinde düzenlenmiş olduğu, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği, görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz tarafların da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabileceği, görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkemenin, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlaması gerektiği şeklinde değiştirilmiş olduğu, somut olaya bakıldığında ise; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davanın alacak davası olduğu ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açıldığının anlaşılmış olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerektiği, davacı şirketin davalının bizzat kendisine havale ile para göndermiş olduğu, davalının proje işini yerine getirmediği gibi iş bu parayı da geri ödemediği iddiasıyla eldeki davayı açmış olduğu, davacı şirketin iş avansı olarak ödenen bedelin iadesini talep etmiş olduğundan ve davada bizzat gerçek kişi davalı aleyhine açılmış bulunduğundan davanın mutlak ticari dava niteliğinde bulunduğundan söz edilemeyeceği, hal böyle olunca, davalının statüsünün mahkemece yeteri kadar araştırılmadığı, başka bir deyişle davalının tacir olup olmadığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı davalının tacir olup olmaması mahkemenin görevini etkilediğinden görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davalı yönünden delillerin toplanmadığı anlaşıldığından davacının diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin kararın davacı yararına KALDIRILMASINA” karar verilmiştir.
stanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 30/10/2019 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı doğrultusunda davalı tarafın tacir araştırması için davalı tarafın bağlı bulunduğu ticaret sicil müdürlüğüne ve vergi dairesine müzekkere yazılmış, Beylikdüzü Vergi Dairesi tarafından verilen müzekkere cevabında davalının en en son 2012 yılında Gelir vergisi beyannamesi verdiği, ticari bir kaydının olmadığı, herhangi bir defter ve belge tutmadığı ve ödevlinin 31/12/2013 tarihinde diğer terk ettiğinin bildirildiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK. 114-(1)-c) maddesi uyarınca; görev mahkemeye ilişkin olumlu dava şartıdır. HMK. 1 maddesi uyarınca; mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Mahkeme tarafından dava şartlarının bulunup bulunmadığı, davanın her aşamasında re’sen araştırılır. Dava şartının bulunmaması halinde, HMK.’nın 115/2. maddesi uyarınca; davanın usulden reddine, karar verilir.
Ticari davalar TTK. 4.maddesinde; mutlak ve nispi ticari dava olarak düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıklarda ise; nispi ticari dava sözkoınusu olup, ticaret mahkemesi görev alanı içinde kalacaktır. TTK.’nın 5. maddesine göre; Asliye Ticaret Mahkemeleri, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ile özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere bakmakla görevlidir.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nın 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan reddine, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nin 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevisizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizde dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacıya yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/09/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸