Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/892 E. 2020/61 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/892
KARAR NO : 2020/61

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 13/09/2014
KARAR TARİHİ : 15/01/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 30/01/2020

Davacı vekilince davalılar aleyhine açılan bozma öncesi (İstanbul …… Asliye ticaret mahkemesinin 28/02/2008 gün ve esas …… karar …… sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize gelen) ……. Esas ……. karar sayılı iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun …….. ve ……. sayılı kararları ile …….. Grubuna ait şirketlerin ortaklarının temettüsü hariç olmak üzere ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine el koyduğunu, el konulan şirketlerden birinin de davacı ……. Televizyonculuk Reklam Yayın A.Ş olduğunu, TMSF tarafından göreve getirilen …….. Grubu yönetimince söz konusu grup şirketlerinin muhasebe kayıtlarının incelemeye alındığını, yapılan incelemede şirket kasasında olması gereken nakit ve çek tutarları ile mevcutlar arasında fahiş farklar bulunduğunun tespit edildiğini, bundan sonra Şirket Denetim Kurulu tarafından şirket kayıtları üzerinde yapılan inceleme yapılıp kasa açığının hangi iş ve işlemlerden kaynaklandığı hususunda denetim kurulu raporu düzenlendiğini, bu rapor uyarınca şirket kasasındaki açığın, fiili olarak ödenmemekle birlikte fiktif olarak ödenmiş gibi gösterilen apel ödemelerinden kaynaklandığının tespit edildiğini, bu raporla resmi olarak şirket kayıtlarında ortak olarak görünmeyen belirli bir grup tarafından ( hakim ortaklar) şirketin yönetildiğini ve resmi kayıtlarda yer alan şirket ortaklarının ise (figüran) göstermelik ve muazalı şekilde ortaklık sıfatını taşıdıkları hususunun da tespit edildiğini, dava konusu apel ödemelerinin fiktif yapıldığı dönemlerde usulsüz fiilleri organize ve iştirak eden, onaylayan, yürüten ve talimat veren şirket muhasebe, Finans ve diğer ilgili departmanlarda görev yapan şirket ortakları ile birlikte hareket ederek söz konusu işlemleri gerçekleştiren şirket çalışanları, hakim ortaklar, yönetim ve denetim kurulu üyeleri ve şirket ortakları ile birlikte müştereken ve müteselsilen olarak şirket zararından sorumlu olduklarından bahisle bu sorumluluklarının tespiti ve sorumlu oldukları miktarlarla ilgili yıllardan itibaren işleyecek kademeli ticari faizi ile birlikte 29/03/2000 30/04/2011 29/04/2002 24/01/2003 tarihlerinden itibaren ödenmeyen toplam 500.000,00-TL apel ödemesinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 126.000,00-TL sının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ;Davalılardan ……..’a, ……., ……., .vekilleri ile davalılardan ….., cevap dilekçelerinde ve aşamalarda özetle, şirkete el konulduğu tarihte tespit yapılmayıp uzun zaman geçtikten sonra tespit yapıldığını, iddiaların da doğru olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Davalılardan ……. yargılama sırasında ölmesi üzerine veraset belgeside ibraz edilmek suretiyle mirasçıları İstanbul ……. Asliye Ticaret Mahkemesine verilen 01/08/2007 havale tarihli dilekçe ile usulüne uygun davaya dahil edilmişlerdir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
Dava, apel ödemelerinin fiktif olmasından kaynaklı şirket zararının şirketin ortakları, yönetim kurulu üyeleri, denetim kurulu üyeleri ve diğer şirket çalışanlarından müştereken ve müteselsilen tahsili talebine ilişkindir.
Temlik alan davacı İstanbul ……. Asliye Ticaret Mahkemesine 05/06/2006 tarihli ıslah dilekçesinde özetle, 126.000,00-Tl olan talebi toplam 500.000,00-TL ye çıkartıp bu tutarın zararın meydana geldiği tarihlerden itibaren işleyecek değişik oranlardaki avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz bozma öncesi ……. Esas ……. karar sayılı 25/11/2015 tarihli karar ile;” İddia, savunma, birinci, ikinci ve üçüncü bilirkişi kurulu raporları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, temlik alan davacı TMSF tarafından …….. Grubuna ait davacı şirkete el konulduğu 13/02/2014 tarihinde kasa sayımı yapılmadığı, dava konusu olaya ilişkin ilk raporun 23/12/2014 gün ve ……. nolu rapor olduğu, denetim kurulu raporunun ise 16/08/2015 tarihinde düzenlendiği, kasa açığının el koyma tarihinde tespit edilmediği, sonraki tarihte yapılan sayım inceleme sonucunda 31/12/2004 tarihli bilanço kapsamında 404.480,30-TL olarak tespit edildiği, bununla birlikte üçüncü bilirkişi kurulu raporunun 27 ve 28. Sayfasındaki açıklamalar dikkate alındığında apel ödemelerinden kaynaklı kasa açığı zararının 375.000,00-TL den ibaret olduğu, apel ödemelerinin ödenmesi gereken tarihlerden dava tarihine kadar işlemiş avans faizin ise 640.824,89-TL olduğu, zira eTK m. 141 de sermaye koyma borcunu da ödenmesi gereken tarihten itibaren faiz isteneceğinin öngörüldüğü, söz konusu kasa açığının mevcut olmasına rağmen sebebinin tam olarak tespit edilemediği, davalıların ise şirketin hakim ortakları, ortakları, yönetim kurulu üyeleri, denetim kurulu üyeleri üst düzey yetkililer ve diğer şirket çalışanlarından ibaret oldukları anlaşılmıştır. Dosya kapsamından anlaşıldığına göre, kasa açığının apel ödemelerinden mi yoksa başka bir nedenden mi kaynaklandığının tam ve kesin olarak tespit edilememesinin sebeplerinden biri, şirkete el konulduğu tarihte kasa sayımının yapılmaması ve el koyma tarihindeki bilançosunun çıkartılmaması, diğeri ise şirket defter ve belgelerinin mevzuata uygun tam ve intizamlı tutulmamasıdır. eTTK m. 325 vd hükümlerinden anlaşıldığı üzere anonim şirketin yönetim kurulu üyeleri ticari defter ve belgelerini düzgün ve intizamlı tutmakla mükelleftirler. Yani bu görev ve yetki yönetim kurulu üyelelerine aittir. Yönetim kurulu üyelerinin bu görevlerini yerine getirmemelerinin yaptırımı ise sorumluluk hallerini düzenleyen eTK m. 336/2 de gösterilmiştir. Bu hükme göre, yönetim kurulu üyeleri kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirmektedir.Denetim kurulu üyelerinin görevlerini düzenleyen eTK m. 353 de ise, şirket muamelelerinden bilgi edinmek lüzumlu kayıpların intizamla tutulmasını sağlamak maksadıyla hiç olmazsa 6 ayda bir şirket defterlerinin incelenmesi, 3 aydan fazla ara verilmeksizin sık ve ansızın şirket veznesinin teftiş edilmesi, en az ayda bir şirket defterlerini inceleyerek rehin veya teminat yahut şirketin veznesinde saklanmak üzere vedia olarak teslim olunan her nevi kıymetli evrakın mevcut olup olmadığını, tahkik ve kayıtlarına tatbik etmek, bütçe ve bilançoyu denetlemek ve yönetim kurulu üyelerinin kanun ve esas mukavele hükümlerine tamamıyla rivayet eylemelerine nezaret etmek denetim kurulunun görevleri arasında sayılmıştır. eTK m. 359 da ise kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından dolayı doğan zararlardan kusursuz olduklarını ispat etmedikçe denetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu oldukları açıkça düzenlenmiştir. Bu hükümler kapsamında dava konusu olaya bakıldığında, dosya kapsamına göre hem yönetim kurulu hem de denetim kurulu vazifelerini kanuna uygun olarak yapmadıkları gibi diğer üst düzey görevlilerinde görevlerini tam olarak yapmadıkları görülmektedir. Bu itibarla, dava konusu zararın doğmasında bizzat kendilerinin kusurlu olmadıklarını ispat etmeleri gerekmektedir. O nedenle söz konusu kasa açığının olup olmadığı ile hangi sebepten kaynaklandığını davalı tarafın ispatlaması gerekir. Zira burada davacı bakımından menfi bir durumun ispatı söz konusudur. Hemen belirtelim ki, bir davada kural olarak bir iddiayı ileri sürenin onun doğru olduğunu ispat etmesi gerekmektedir (TMK m. 6, HMK m. 190/1) . Ancak bu kural mutlak bir kural olmayıp istisnaları bulunmaktadır. İstisnalardan biri, menfi vakaların ispatı hususudur. Bu olayda da davacı bakımından menfi bir vakanın ispatı söz konusu olduğundan burada ispat yükünün yer değiştirmesi olaya ve hukuka uygun bulunmuştur. İstisnalardan bir diğeri de MK m. 2 de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Bu kural gereği de, söz konusu şirket defterlerinin kanuna uygun düzgün ve intizamlı tutulmaması nedeniyle ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesi gerektiği düşünülmüştür. Davalı taraf ise kasa açığı zararının olup olmadığını ve sebebini açıklayıp ispat edemediğinden söz konusu kasa açığının apel ödemelerinden kaynaklandığının ve tutarınında yukarıda belirtildiği üzere 375.000,00-TL olduğu sonucuna varılmıştır. Dosya kapsamına göre dava açıldıktan sonra davalılardan …….. i’nin haklarında açılan davalar takip edilmediklerinden dolayı işlemden kaldırılmış, işlemden kaldırıldıkları tarihten itibaren de 3 ayı aşkın süre geçmesine rağmen yenilenmediğinden bu davalılar hakkında açılan davaların HMK m. 150 uyarınca açılmamış sayılmasına; dava açılmadan önce öldüğü anlaşılan ……. aleyhinde açılan davanın ise usulden reddine karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen nedenler ve dosya kapsamına göre şirketin hakim ortakları olan davalılar Kemal ………. ile şirket ortakları ile yönetim kurulu üyeleri olan ……., yönetim kurulu üyeleri şirket ortağı ve denetçiler ……., şirket ortakları ……., şirkette yönetici olan …….. ‘nin, apel ödemelerinden fiktif olmasından anlaşılan zararın doğmasında kusurlu oldukları kanaatine varıldığından bu davalılar hakkında açılan davaların ıslah edilmiş haliyle kısmen kabulü ile 375.000,00-TL den ibaret kasa açığı zararına ilişkin tazminatın işlemiş 640.822,89-TL faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, diğer davalıların zararın doğmasında kusurlarının bulunmadığı anlaşıldığından diğer davalılarar hakkında açılan davaların reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen ……. Esas ……. karar sayılı 25/11/2015 tarihli karar davacı vekili, davalI ……. Temyiz Edilmiş Yargıtay ……. Hukuk Dairesi’nin …… Esas……. karar sayılı 15/04/2019 tarihli ilam ile;”Mahkeme gerekçeli kararının incelenmesinde …… hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmişse de davada böyle bir davalı bulunmadığı, davacının davalılar ……. Hakkında Davayı İşlemsiz Bırakmasına Rağmen Bu Kişilerin Karar Başlığında Davalı Olarak Gösterilmediği Ve Haklarında Hüküm Kurulmadığı, Hakkında Davalı Olarak Davanın Kabulüne Karar Verilen ….. isimli bir kişinin davada taraf olmadığı, davalılardan ……. hakkında hüküm kurulmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece davacının tüm talepleri hakkında olumlu yada olumsuz bir değerlendirme yapılması ve her davalının başlıkta ismi yazılıp her davalı hakkında ayrı ayrı gerekçeli bir şekilde hüküm kurulması gerekirken bir yandan davada taraf olarak yer almayan kişiler hakkında hüküm kurulması, öte yandan davada taraf olan kişiler hakkında hüküm kurulmaması doğru görülmemiş, kararın bu yönden re’sen bozulması gerekmiştir.Davalılardan ……. hakkındaki davanın davacı, tarafça işlemsiz bırakılmasına ve 08.11.2007 tarihli celsede bu davalı hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine rağmen kararda bu davalı hakkında davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu yönden davalı …….. yararına bozulması gerekmiştir. Bozma ve sebep ve şekline göre davacının ve temyiz eden davalıların diğer temyiz sebeplerinin incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.Bu sebeple davalı ……. ‘ın temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı …… yararına bozulmasına, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının ve temyiz eden davalıların diğer temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,” karar verilmiş ve dosya mahkememiz esasına yeniden kaydedilerek bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
İddia, savunma, birinci, ikinci ve üçüncü bilirkişi kurulu raporları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, temlik alan davacı TMSF tarafından …….. Grubuna ait davacı şirkete el konulduğu 13/02/2014 tarihinde kasa sayımı yapılmadığı, dava konusu olaya ilişkin ilk raporun 23/12/2014 gün ve …… nolu rapor olduğu, denetim kurulu raporunun ise 16/08/2015 tarihinde düzenlendiği, kasa açığının el koyma tarihinde tespit edilmediği, sonraki tarihte yapılan sayım inceleme sonucunda 31/12/2004 tarihli bilanço kapsamında 404.480,30-TL olarak tespit edildiği, bununla birlikte üçüncü bilirkişi kurulu raporunun 27 ve 28. Sayfasındaki açıklamalar dikkate alındığında apel ödemelerinden kaynaklı kasa açığı zararının 375.000,00-TL den ibaret olduğu, apel ödemelerinin ödenmesi gereken tarihlerden dava tarihine kadar işlemiş avans faizin ise 640.824,89-TL olduğu, zira eTK m. 141 de sermaye koyma borcunu da ödenmesi gereken tarihten itibaren faiz isteneceğinin öngörüldüğü, söz konusu kasa açığının mevcut olmasına rağmen sebebinin tam olarak tespit edilemediği, davalıların ise şirketin hakim ortakları, ortakları, yönetim kurulu üyeleri, denetim kurulu üyeleri üst düzey yetkililer ve diğer şirket çalışanlarından ibaret oldukları anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından anlaşıldığına göre, kasa açığının apel ödemelerinden mi yoksa başka bir nedenden mi kaynaklandığının tam ve kesin olarak tespit edilememesinin sebeplerinden biri, şirkete el konulduğu tarihte kasa sayımının yapılmaması ve el koyma tarihindeki bilançosunun çıkartılmaması, diğeri ise şirket defter ve belgelerinin mevzuata uygun tam ve intizamlı tutulmamasıdır. eTTK m. 325 vd hükümlerinden anlaşıldığı üzere anonim şirketin yönetim kurulu üyeleri ticari defter ve belgelerini düzgün ve intizamlı tutmakla mükelleftirler. Yani bu görev ve yetki yönetim kurulu üyelerine aittir. Yönetim kurulu üyelerinin bu görevlerini yerine getirmemelerinin yaptırımı ise sorumluluk hallerini düzenleyen eTK m. 336/2 de gösterilmiştir. Bu hükme göre, yönetim kurulu üyeleri kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektirmektedir.
Denetim kurulu üyelerinin görevlerini düzenleyen eTK m. 353 de ise, şirket muamelelerinden bilgi edinmek lüzumlu kayıpların intizamla tutulmasını sağlamak maksadıyla hiç olmazsa 6 ayda bir şirket defterlerinin incelenmesi, 3 aydan fazla ara verilmeksizin sık ve ansızın şirket veznesinin teftiş edilmesi, en az ayda bir şirket defterlerini inceleyerek rehin veya teminat yahut şirketin veznesinde saklanmak üzere vedia olarak teslim olunan her nevi kıymetli evrakın mevcut olup olmadığını, tahkik ve kayıtlarına tatbik etmek, bütçe ve bilançoyu denetlemek ve yönetim kurulu üyelerinin kanun ve esas mukavele hükümlerine tamamıyla rivayet eylemelerine nezaret etmek denetim kurulunun görevleri arasında sayılmıştır. eTK m. 359 da ise kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından dolayı doğan zararlardan kusursuz olduklarını ispat etmedikçe denetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu oldukları açıkça düzenlenmiştir.
Bu hükümler kapsamında dava konusu olaya bakıldığında, dosya kapsamına göre hem yönetim kurulu hem de denetim kurulu vazifelerini kanuna uygun olarak yapmadıkları gibi diğer üst düzey görevlilerin de görevlerini tam olarak yapmadıkları görülmektedir. Bu itibarla, dava konusu zararın doğmasında bizzat kendilerinin kusurlu olmadıklarını ispat etmeleri gerekmektedir. O nedenle söz konusu kasa açığının olup olmadığı ile hangi sebepten kaynaklandığını davalı tarafın ispatlaması gerekir. Zira burada davacı bakımından menfi bir durumun ispatı söz konusudur. Hemen belirtelim ki, bir davada kural olarak bir iddiayı ileri sürenin onun doğru olduğunu ispat etmesi gerekmektedir (TMK m. 6, HMK m. 190/1) . Ancak bu kural mutlak bir kural olmayıp istisnaları bulunmaktadır. İstisnalardan biri, menfi vakaların ispatı hususudur. Bu olayda da davacı bakımından menfi bir vakanın ispatı söz konusu olduğundan burada ispat yükünün yer değiştirmesi olaya ve hukuka uygun bulunmuştur. İstisnalardan bir diğeri de MK m. 2 de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Bu kural gereği de, söz konusu şirket defterlerinin kanuna uygun düzgün ve intizamlı tutulmaması nedeniyle ispat yükünün davalı tarafa yüklenmesi gerektiği düşünülmüştür. Davalı taraf ise kasa açığı zararının olup olmadığını ve sebebini açıklayıp ispat edemediğinden söz konusu kasa açığının apel ödemelerinden kaynaklandığının ve tutarınında yukarıda belirtildiği üzere 375.000,00-TL olduğu sonucuna varılmış olmakla ……….. hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile asıl alacak 375.000 TL, dava tarihine kadar işlemiş 640.824,89 TL’nin bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, asıl alacak miktarına dava tarihi olan 15/11/2005 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davalı ……..’ın dava açılmasından önce öldüğü anlaşılmakla bu davalıya karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili mahkememize ibraz ettiği 17/01/2020 tarihli dilekçesiyle ……. hakkındaki davanın HMK m.150 gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş ise de, mahkememizce 15/01/2020 tarihinde nihai karar verildiği, davanın işlemden kaldırılmasına yönelik talebin kararın kesinleşmesine kadar ileri sürülebilecek olan “davanın geri alınması” ya da “feragat” olarak nitelendirilemeyeceğinden HMK m.150 gereğince talebin nihai karar verilinceye kadar ileri sürülmesi gerektiği anlaşılmakla bu yönde ayrıca ek karar verilmemiştir.
Davalılar …….. ’a karşı açılan davanın anılan şirket çalışanlarının talebe konu tazminat miktarından konumları itibariyle sorumlu tutulmaları mümkün olmadığından bu davalılar bakımından davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
Davalılar ……. hakkındaki davanın işlemden kaldırıldığı ve yasal 3 aylık süre içerisinde yenilenmediği anlaşılmakla bu davalılar hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M;Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
AÇILAN DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,
1-Davalılar …… hakkında açılan davanın kısmen kabulü ile asıl alacak 375.000.00 TL , dava tarihine kadar işlemiş faiz 640.824,89 TL’nin bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, asıl alacak miktarının dava tarihi olan 15/11/2005 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davalılar …….. hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına,
3-Davalılar…….. ‘a karşı açılan davanın subut bulmadığından REDDİNE,
4-Davanın açılmasından önce ölmüş olduğu anlaşılan ………..’a karşı açılan davanın REDDİNE,
5-Davalılar ……. davada kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 3400,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalılara verilmesine,
6- Davacı davada kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 34.700,00 vekalet ücretinin davalılar …….., ‘den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
7-Davalılar ……… kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 33950,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
8-.Davacının yapmış olduğu diğer yargılama giderleri olan bilirkişi sarf ücreti 6.250 TL ile tebligat ve posta gideri 1040 TL toplam 7.270,00-TL ve bozma sonrası 581,5TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 7851,50TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 5888,63 TL’sinin davalılar ……… ‘den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili , davalı …….. yüzlerine karşı, diğer davalıların yokluğunda, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 15/01/2020

Başkan ……
¸e-imzalıdır
Üye …….
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip …….
¸e-imzalıdır