Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/826 E. 2020/88 K. 24.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/826 Esas
KARAR NO : 2020/88

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2019
KARAR TARİHİ : 24/01/2020
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı sigortalısı arasında 16.09.2016-16.09.2017 tarihlerini kapsar halde Konut Sigorta Poliçesi mevcut olduğunu işbu sigorta poliçesi kapsamında 17.06.2017 tarihinde müvekkil şirketin sigortalısına ait evde su sızıntısı nedeniyle maddi hasar meydana geldiğine ilişkin ihbarda bulunulduğunu, müvekkili şirketin sigortalısının villasına bitişikte bulunan davalı yan …’nın maliki bulunduğu villanın su tesisatının patlaması sonucu meydana gelen su sızıntısı nedeniyle sebebiyle müvekkil şirketin sigortalısının dairesinde maddi hasar meydana gelmiş olduğu tespit edildiğini, müvekkili şirket tarafından söz konusu hasar miktarı göz önüne alınarak sigortalısına 13.041,00 TL maddi tazminat ödenmiştir. Bu aşamada davalı yanın evinin konut sigorta poliçesi bulunduğu tespit edilmiş bu aşamada müvekkil şirketçe ödenen maddi hasar bedelinin rücuen ödenmesi için davalı … şirketi ile görüşülmüş olmasına karşın davalı … şirketi mevcut hasarın kendi sigortalısından kaynaklanmadığı iddiası ile ödeme yapmaktan imtina etmiştir. Taraflar arasında arabuluculuk süreci yürütülmüş fakat anlaşma sağlanamadığını, bu durumda müvekkil şirket TTK 1472. maddesine göre halef hale geldiğinden kusur oranında ödenen tazminatı kusurlu olan taraftan rücu ile talep edebileceğini, davalı yanlarla anlaşmak mümkün olmadığı için işbu davanın açılması hasıl olduğunu beyanla davalarının dava değeri üzerinden ve faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi ile davamızın kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı … Aş vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davalı …’nın müvekkil şirket nezdindeki en eski sigorta poliçesi 24.06.2018 başlangıç 24.06.2019 bitiş tarihli olduğunu ancak dava konusu olayın meydana geldiği tarih 17.06.2017 tarihi olduğunu, müvekkili şirket tarafından düzenlenen sigorta poliçesi hasar tarihini kapsamadağını, hasar tarihi itibari ile müvekkil şirket nezdinde düzenlenmiş sigorta poliçesi bulunmadığından müvekkil şirket aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekmediğini beyanla açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı … şirketi tarafından dava dışı sigortalısına meydana gelen hasar sebebiyle yapılan ödemenin davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkin olup, davacının, meydana gelen olay sebebiyle dava dışı sigortalısına yaptığı ödemenin davalılardan talep edilip edilemeyeceği, talep edilebilecekse miktarı hususlarında olduğunun tespitine ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda davacı … şirketinin, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığı, buna göre görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin nazara alınması gerektiği, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde ortaya konulan gerekçeler de dikkate alındığında davacı … şirketi tarafından rücuen tazminat istemine ilişkin açılan eldeki davada davacı sigortacının sigortalısı olan gerçek kişinin açacağı davada görevli olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu, talep ile ilgili genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin değerlendirme yapıp karar vermesi gerektiği anlaşılmakla davaya bakma görevinin yetkili ve görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğundan mahkememizce aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair davalı … vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/01/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır