Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/769 E. 2019/1025 K. 07.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/769
KARAR NO : 2019/1025

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/05/2019
KARAR TARİHİ : 07/10/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 07/10/2019

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan ve verilen görevsizlik kararları ile mahkememize tevzi edilen iş bu davanın dava dilekçesinde özetle;Müvekkilleri ile davalı firma arasında davalının İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, …. Köyü, …. Adada inşaa edeceği taşınmazın ticari …. numaralı bağımsız bölümdeki dükkanını taksitli bonolar ile 1.724.000-TL bedel ile satımı konusunda anlaştıklarını, bu anlaşmaya ilişkin 21/05/2016 tarihli sözleşme ve satış sözleşmesi gereği 53 adet farklı miktarlardaki sıralı bonoyu sözleşme tarihi olan 21/05/2016 tarihinde imzalamış olduklarını, müvekkilerinin 26/06/2016 tarihinde sözleşmeye konu dükkanı almaktan vazgeçtiklerini davalıya bildirmiş olduklarını, davalıda bu yönde işlem yapmış olup müvekkillerinin satış sözleşmesinin iptal ettiğini, satış sözleşmesini iptali sonrasında müvekkillerinin davalıdan imzaladıkları bonoları talep etmişlerdir ancak davalının müvekkillerini uzun bir süre oyaladığını, sonra da bu bonoları aldıkları kredilerin teminatı olarak bankalara verdiklerini beyan ettiklerini, müvekkillerinin ısrarı üzerine 53 bononun 50 adedinin üzerine iptal ibaresi basılarak müvekkillere iade ettiklerini, müvekkillerinin borçlu olmadıkları halde borçlu olarak gözüktükleri 30/06/2018 ödeme tarihli 20.000-TL bedelli, 30/10/2018 ödeme tarihli 20.000-TL bedelli ve 30/05/2019 ödeme tarihli 180.000-TL bedelli 3 adet bononun icra takibine konu edilmesi halinde müvekkiller açısından telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracağından dava sonuna kadar bu bonoların icra takibine konu edilmemesi ve ödenmemesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, bu bonoların karşılıksız kaldıklarının ve bu bonolardan dolayı müvekkillerin borçlu olmadıklarının tespitine ve bu bonoların iptaline, iş bu bonoların protestolarının da dava sonuna kadar …. Bankasına bildirilmemesine , bildirilmiş ise bildirimin geri alınmasına, dava masrafı ile ücreti vekaletinde davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava davacının aleyhindeki bonoların karşılıksız kalması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile bonoların iptaline ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Bakırköy …… Tüketici Mahkemesinin … Esas …… karar sayılı 31/05/2019 tarihli kararı ile ; ” davaya konu taşınmazın dükkan olarak belirtildiği anlaşılmakla, davacının, davaya konu İstanbul İli, …. İlçesi, ……. Köyü, …. Adada inşaa edeceği taşınmazın ticari …. numaralı bağımsız bölümdeki dükkanı taksitli bonolar ile satın aldığı, …… adet farklı miktarlardaki sıralı bonoyu sözleşme tarihi olan 21/05/2016 tarihinde imzaladığı, satış sözleşmesinin iptali sonrası 53 adet bononun 50 adedinin iptal edilerek iade edildiği, ancak kalan 30/06/2018 ödeme tarihli 20.000-TL bedelli, 30/10/2018 ödeme tarihli 20.000-TL bedelli ve 30/05/2019 ödeme tarihli 180.000-TL bedelli 3 adet bononun iade edilmediğinden bahisle bonoların iptali ile davacıların borçlu olmadıklarının tespitinin iş bu dava ile talep edildiği, ancak davaya ve sözleşmeye konu taşınmazın dükkan niteliğinde olması ve tarafların hiç birinin tüketici sıfatının bulunmadığı, aralarındaki işlemin de tüketici işlemi olmadığı anlaşılmakla,görev hususunun, kamu düzenine ilişkin olduğu dikkate alınarak,mahkememizin dava ile ilgili olarak yargılama yapmaya görevli olmadığı, yargılama yapma görev ve yetkisinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ ne gönderilmesine ” karar verildiği dosyanın Bakırköy ….. Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi edilidği ve bu mahkemece verilen …. Esas ….. karar sayılı 27/09/2019 tarihli karar ile de ” ikame olunan davanın, davacının aleyhindeki bonoların karşılıksız kalması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile bonoların iptaline ilişkin olduğu anlaşılmıştır.01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakmak görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilen davalardır. Buna göre, her iki tarafın da “Ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” hukuk davaları, ticari dava sayılmıştır. Mutlak ticari davalar ise, tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın yasa gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK’nın 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ile diğer Kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır. TTK’nın 4/1-a maddesinde, “TTK’da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari davalar arasında sayılmıştır. Kambiyo senetleri, 6102 sayılı TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, TTK’da düzenlenmiş olan kambiyo senedinden kaynaklanan hukuk davaları, mutlak ticari dava olup, aynı Kanunun 5/1. ve 5/3. maddeleri gereğince kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiğinden mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine” karar verilerek dosyanın mahkememize tevzi edildiği görülmüştür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Dava; taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesi kapsamında verilen bonolar dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, davacının somut olayda tüketici ve tacir sıfatlarının bulunmadığı sabittir. Taraflar arasındaki anlaşmazlık bono kaynaklı olmayıp, taşınmaz satım sözleşmesinden kaynaklanan “Menfi Tespit Davası” dır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı tacir olmadığı gibi taraflar arasındaki sözleşme ticari satım sözleşmesi değildir. Bu surette Türk Borçlar Kanunu’ndan kaynaklanan satış sözleşmesine dayanılarak açılan Menfi Tespit davasında (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/2016 tarih 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar sayılı hükmünde de belirtildiği üzere) Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davaya bakmaya görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, verilen kararın istinaf denetiminden geçmeden kesinleşmesi halinde olumsuz görev uyuşmazlığının halli bakımından dosyanın yargı yerinin belirlenmesi amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Açılan davanın HMK’nun 115/2 , HMK’nun 114/1-c maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
1-Davaya bakmaya görevli mahkemenin Bakırköy ….. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
3-Mahkememiz nezdinde verilen görevsizlik kararının istinaf denetiminden geçmeden kesinleşmesi halinde olumsuz görev uyuşmazlığının halli bakımından dosyanın yargı yerinin belirlenmesi amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
4-HMK nun 331/2.maddesi gözetilerek davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır