Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/580 E. 2020/587 K. 25.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/580 Esas
KARAR NO : 2020/587

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/11/2013
KARAR TARİHİ : 25/09/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan dosya incelemesi neticesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; alacaklarını tahsil amacıyla Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında takip başlatıldığını, davalıların borca itiraz ettiklerini, taraflar arasında 02.06.2011 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalanıp taksitli ticari kredi hesabına taksitlerin geri ödenmediğini, 11.12.2012 tarihinde hesabın kat edildiğini, borcun muaccel hale geldiğini, sözleşmenin temerrüt faizi başlıklı 45.maddesinde temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranının %50 faizlasının olacağının kararlaştırıldığını, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesinin ekinde, Beyoğlu ….Noterliği’nin 12.12.2012 tarih ve …. yevmiye no’lu hesap kat ihtarnamesi olduğu, 42.083,49 TL kredi borcunun 24 saat içinde ödenmesini talep etmiştir. Tebligat borcu şirkete 14.12.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, müteselsil kefil …’a ise iade edilmiştir.
Dava dilekçesine ek olarak ayrıca ticari kredi faiz oranı, kredinin kullandırıldığı hesabın da ekstresi eklenmiştir. Davalı borçlu şirket ile davacı alacaklı banka arasında imzalanan 02.06.2011 tarihli “Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi”nin incelenmesinde, kredi limitinin 100 bin TL olduğu, sözleşmenin 10.maddesinde hesap özeti düzenlenmiş, sözleşmede gösterilen adrese noter aracılığı ile hesap özetinin gönderilmesi halinde yeni adresin bildirilmemesi halinde eski adrese ulaştığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağını, 45.madde de temerrüt faizi düzenlenmiş olup temerrüt tarihindeki en yüksek kredi faizinin %50 fazlasının uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşmede davalı … ise 100 bin TL miktara kadar müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır.
Davalı şirkete dava dilekçesi 12.12.2013 tarihinde tebilğ edilmiştir ise de cevap vermemiştir.
Davalı …’a dava dilekçesi 06.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, süresinde verdiği cevap dilekçesinde, kefalet sözleşmesinin kanunun aradığı şartların olmadığını, davalı …’ın gümrük müşaviri belgesine sahip olduğunu, …. şirkette sermeyedar olmayıp çalışan olduğunu, gümrük müşavirliği şirketi kurulması için davalının bu belgesine ihtiyaç olduğunu, şirketin muvazaalı kurulduğunu, davalının borçlu şirkette işçi olduğunun tespiti için Bakırköy …. İş Mahkemesi’nde dava açıldığını, davalı şirket yetkilileri tarafından ….’a baskı uygulandığını, kendisi ve ailesinin geçimi için imzaladığını, bu nedenlerle kefalet sözleşmesindeki imzasının bağlayıcılığının olmadığı, faizin de fahiş olduğunu, reddini talep etmiştir.
Bakırköy … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 07.02.2013 tarihinde davalı borçlular hakkında 39.576,60 TL asıl, 5.974,18 TL muacceliyet tarihinden takip tarihine kadar ki %94,5 faiz, 298,70 TL faizin gider vergisi ve masraf toplamı 46.060,64 TL için takip başlatıldığı, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %94,5 temerrüt faizi talep edildiği görülmüştür. 7 no’lu ödeme emri borçlu şirkete 27.02.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, şirket vekili 01.03.2013 tarihindeki itirazında alacak likit olmadığından takibe itiraz etmiştir. Borçlu ….’a 04.03.2013 tarihli itirazında, borca itiraz ettiğini, usule uygun bir kefaletinin söz konusu olmadığını, kefalet sözleşmesinin şekil şartlarının eksik olduğunu yazmıştır.
Bankacı bilirkişi raporunda, 02.06.2011 tarihinde tarafların 100 bin TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, 45.maddesinde temerrüt faizinin kararlaştırıldığını, davalı şirkete 42 bin TL tutarında 18 ay vadeli taksitli ticari kredi açıldığını, aylık %1,95 akdi faiz belirlendiğini, son taksitin 09.12.2013 tarihinde yatırılacağını, ilk iki taksitin yatırıldığını, 3.taksit ile izleyenlerin yatırılmadığını, 38.053,51 TL borcunun bulunduğunu, 12.12.2012 tarihinde hesap kat ihtarının Beyoğlu 48.Noterliği’nce gönderildiği, davacı bankanın TC Merkez Bankasına bildirdiği faiz oranı listesinde kredilere uygulanan en yüksek faiz oranı %63 olup bunun %50 fazlasının %94,50 olup istenilen temerrüt faizinin doğru olduğunu, yapılan hesaplamada takip tarihi itibariyle 46.060,64 TL alacağın olduğu yazılmıştır.
Davalı … rapora itirazında, cevap dilekçesindeki nedenleri tekrarlayarak kefaletin geçerli olmadığını, davalının borçlu şirkette işçi olarak çalıştığını, tehditle sözleşmeyi imzaladığı, kredi sözleşmesinin geçerli olmadığını ileri sürmüştür. Ekinde de Bakırköy …. İş Mahkemesi’nin 13.11.2014 tarih ve …, …. sayılı kararını eklemiştir. Kararda davalı …’ın diğer davalı şirkete karşı işçilik alacaklarından dolayı açtığı alacak davası olduğu, mahkemece kıdem tazminatı, ücret ve yıllık ücret alacağına hükmettiği görülmüştür.
Yapılan yargılama sonunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı taraflar arasında imzalanan 02.06.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine göre davalı borçlu şirkete kullandırılan krediden dolayı bankanın alacaklı olduğu iddiasına dayalı yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. İİK’nun 67.maddesine göre itirazın tebliğinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Öte yandan İİK’nun 68/b maddesinde; “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şeklide bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır” hükmü bulunmaktadır.
Somut olayda, davalı şirketin asıl borçlu, davalı …’ın da müteselsil kefil olduğu 02.06.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak davalı şirkete ticari kredi kullandırılmıştır. Şirket kredinin ilk iki taksitini ödedikten sonra kalan diğer taksitleri ödememiştir. Bunun üzerine banka tarafından asıl borçlu şirkete ve müteselsil kefile İİK’nun 68/b maddesi uyarınca hesap kat ihtarnamesi Beyoğlu … Noterliği’nin 12.12.2012 tarihli ihtarnamesiyle hesap kat edilmiştir. Söz konusu hesap kat ihtarnamesi borçlu şirketin kredi sözleşmesindeki adresine gönderilmiştir. Hesap özetinin kesinleşmesinden sonra banka genel haciz yoluyla yaptığı takibe davalıların ayrı ayrı itirazları üzerine takip durmuş, mahkememize açılan bu dava ile de itirazların iptali talep edilmiştir.
Davalı …, cevabında ve aşamalardaki beyanlarında kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını iddia etmiştir. Sözleşme tarihinde eski 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri yürürlükte olup davalının kefaleti geçerlidir. Anılan kanun hükümlerine göre davalının kefaleti geçerli olup şekil şartları da kanunun aradığı şekildedir. Bu nedenlerle davalının bu itirazına itibar edilmemiştir. Ayrıca davalı …, kendisinin diğer borçlu şirkette işçi olduğunu, gerçekte ortak olmayıp sırf kendisinin Gümrük Müşavirliği belgesinin kullanılması için kendisinin görünürde ortak olduğunu, kefalete ilişkin sözleşmedeki imzasını da borçlu şirket yetkililerinin tehdidi ile imzaladığını ileri sürmüştür. Somut olayda, davalı bu iddiasına ilişkin bir delil sunmadığı gibi, davacı bankanın da bu tehdit eylemini diğer borçlu şirketle birlikte gerçekleştirdiğine dair de bir iddia yoktur. Davalı sözleşmenin tehditle imzalattırıldığına ilişkin bir delil, savcılık soruşturması, ceza davası vb.delil sunmamıştır. Sadece kendisinin borçlu şirkette çalışan olup Bakırköy …. İş Mahkemesi’nde açtığı alacak davasını göstermiştir. Söz konusu şirkette davalının çalışan olması onun müteselsil kefil olarak sözleşmeyi imzalamasına kanuni bir engel olmadığı gibi borçtan da kurtulmasına sebep olmaz. Bu nedenlerle davalının 100 bin TL limitli krediden-takip miktarının da bu limitin altında olduğu-dolayı borçlu olduğunun kabulü gerekmiştir. Bu nedenlerle savunmasına itibar edilmemiştir.
Taraflar tacir olup kredi sözleşmesinin 45.maddesine uygun olarak banka temerrüt faizi talep etmiştir. Bu nedenlerle buna yönelik davalıların itirazı da yerinde değildir. Borcun muaccel olduğu tarihteki davacı bankanın TC Merkez Bankası’na bildirdiği en yüksek kredi faiz oranının %50 fazlasıyla temerrüt faizi isteneceği taraflarca kararlaştırılmış olup bankanın talebi de buna uygun olduğu anlaşılmıştır. Temerrüt faizi %94,50 oranında olduğu görülmüştür.
Somut olayda, davalı şirketin borcun oluşmadığını, muaccel bir borcun olmadığı yönündeki takip dosyasındaki itirazı da geçerli değildir. Banka tarafından İİK’nun 68/b maddesine uygun olarak hesap kat edilerek borçluya hesap özeti gönderilmiş olup alacak İİK hükümlerine göre muaccel hale gelmiştir. Bu nedenlerle davalılar tarafından borcun da ödendiği iddia edilmediği, bu yönde bir delilde sunulmadığından itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılarak istemin kabulüne karar verilmiş, alacak muaccel olduğundan ve de itiraz haksız olduğu kanaatine varılarak itirazın iptali kararı ile birlikte davalıların %20 icra inkar tazminatından da sorumlu olmalarına karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 02/11/2015 tarih ve …. Esas ….Karar sayılı ilamı temyiz edilmiş olmakla; Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 02/04/2018 tarih ve …. Esas … Karar sayılı ilamı ile; “Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı … vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” karar verilmiştir.
Davalı … vekilince Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 02/04/2018 tarih ve …. Esas …. Karar sayılı ilamına karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuş olmakla; Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 18/06/2019 tarih ve …. Esas …. Karar sayılı ilamı ile; “Davanın, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesinde temerrüt faizinin ne şekilde hesap edileceğinin açıkça gösterilmiş olduğu, temerrüt faizi yönünden davacı bankanın T.C. Merkez Bankası’na bildirdiği kredi faizi oranı üzerinden değil, mahkememizce bankacılık konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilerek banka kayıtları incelenip dava konusu krediler için bankanın temerrüt tarihindeki emsal kredilerde fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı belirlenip bu orana %50 ilave edildikten sonra taraflar arasındaki sözleşmede uygulanması gereken temerrüt faizi oranı saptanarak buna göre temerrüt faizi uygulanması gerektiği, dairelerinin yerleşik uygulamasının bu yönde olduğu, (Dairelerinin 30/10/2017 tarihli ve ….-…. E.-K. sayılı ve 11/06/2012 tarihli ve ….-…. E.-K. sayılı kararları) mahkememizce bilirkişiye bu yönde bir araştırma yaptırılmaksızın doğrudan davacı banka tarafından T.C. Merkez Bankası’na bildirilen kredi faiz oranlarının %50 fazlasıyla temerrüt faizi belirlenmesi ve mahkememizce benimsenerek karar verilmesi ve bu hususun temyiz konusu yapılmasına rağmen mahkeme kararının onanmasının doğru olmadığından davalılardan … vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile dairelerinin onama kararının kaldırılarak açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA” karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dava mahkememizin …. Esas sırasına kaydı yapılmış ve duruşma günü verilerek taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan iş bu davanın, mahkememizin 26/11/2019 tarihli celsesine davacı tarafın duruşma gününden haberdar olduğu mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığı, davalı vekilinin ise davacı tarafça takip edilmeyen dosyayı takip etmek istemedikleri beyanı dikkate alınarak, davanın HMK’nın 150. maddesi gereğince 3 aylık yasal süre içerisinde yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 150.maddesinde davanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek esas kaydının kapatılacağı düzenlenmiştir. Mahkememizin bu dosyası işlemden kaldırıldığı 26/11/2019 tarihinden itibaren yasal süre olan 3 ay içerisinde yenilenmediğinden 26/02/2020 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın H.M.K’nun 150/1,5 ve 320/4 maddesi uyarınca 26/02/2020 tarihi itibariyle AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 641,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 586,75 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı … tarafından yapılan 165,65 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden bu davalı yararına A.A.Ü.T. gereğince takdir edilen 3.400,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine İADESİNE,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize müracaatla temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 25/09/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸