Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/122 E. 2019/677 K. 26.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/122
KARAR NO : 2019/677

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 20/02/2019
KARAR TARİHİ : 26/06/2019
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 04/07/2019

DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; müflis….Limited Şirketi ile müvekkili arasında imzalanan satış sözleşmelerine istinaden ticari araç satıldığını, araçlar üzerine rehin işlendiğini, araçların bedellerinin ödenmemesi nedeniyle müvekkiline borçlu olduğunu, müflis borçlu aleyhine İstanbul Anadolu …..İcra Müdürlüğü’nün……esasına kayıtlı olarak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, ayrıca tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla İstanbul Anadolu……. İcra Müdürlüğü’nün …… esas ve İstanbul Anadolu…. İcra Müdürlüğü’nün …… esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takipler başlatıldığını, 19/02/2019 tarihi itibariyle alacak tutarının 1.230.523,07 TL olduğunu, iflasın açılması ile birlikte 975.596,48 TL alacağın iflas masasına bildirildiğini, iflas masası tarafından reddedildiğini belirterek davanın kabulü ile alacağın iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usule uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
6102 Sayılı TTK ‘nun 5/A maddesi (Ek:6/12/2018-7155/20 md.) “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114 maddesinde dava şartları açıkça sayılmış olup, mahkeme tarafından resen gözetilir.
Somut olayda, kayıt kabul davası olup, 6102 Sayılı TTK’nun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1.fıkrasına aykırı olarak arabuluculuk kurumuna başvuru yapılmadan açılmış olması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla davanın reddi ile aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1- 7155 Sayılı Kanun ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanuna eklenen 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalarda dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak hüküm altına alınmış olup davanın 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,

2-Alınması gereken harç peşin alındığından bu hususta başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, yapılan yargılama neticesinde kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize müracaatla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla ( … …) verilen karar açıkça okunup, anlatıldı 26/06/2019

Başkan … Üye ……. Üye … Katip…
E-imzalı E-imzalı E-imzalı E-imzalı (muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ

Arabuluculuk; dava yoluna gitmeden, kişilerin başvurabileceği alternatif bir çözüm yoludur. 01.01.2019 tarihi itibariyle ticari uyuşmazlıklar bakımından da; dava şartı olarak arabuluculuk getirilmiştir. Bu düzenlemeye ilişkin kanun maddesi Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesine eklenmiştir; Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuğun Kapsamı dikkate alındığında, Uyuşmazlığın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebine ilişkin ticari dava olmalıdır. Doğrudan doğruya iflas hali, konkordato mühleti verilmesi, icra takibi, ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir talepleri dava şartı arabuluculuk kapsamında sayılmayacaktır. Sıra cetveline itiraz davaları da bu kapsamda değerlendirildiğinde, bir miktar paranın ödenmesi talebine ilişkin olmadığından, uyuşmazlık konusu nedeniyle arabuluculuğun kapsamında olmaması gerekmektedir. Bununla birlikte aşağıda ayrıca açıklanacağı üzere, sıra cetveline itiraz davaları alacaklının doğrudan borçluya açtığı bir dava türü olmadığından, arabuluculuk da borçlu ve alacaklı arasındaki çözüm yolunu oluşturmayacaktır. Ayrıca ticari dava niteliğinde bir dava açılacaksa, ihtiyati tedbirden sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 397 uyarınca 2 hafta içinde, ihtiyati hacizden sonra İcra İflas Kanunu m. 264/1 uyarınca 7 gün içinde arabuluculuğa başvurulmalıdır. Her iki halde de süresinde arabuluculuğa başvurulduğunda dava açma süreleri işlemez. Sürelerin tek tek hangi hallerde işlemeyeceğine dair yasal düzenleme olmasına rağmen, sıra cetveli davalarında, hak düşürücü sürelere ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Kıyas yolu ile sıra cetvelinde sürelerin işlemeyeceği yorumu yapılsa bile, uygulamanın yeni olması nedeniyle farklı kararların çıkmasına neden olabilecektir.
Sıra cetveline itiraz davalarında, İflas kararı verildikten alacaklılar alacağının dayanağını ve miktarını iflas idaresine bildirir. Alacaklıların alacaklarını kaydettirmeleri için 2004 sayılı Kanun’un 219/2. maddesinde öngörülen bir aylık sürenin bitiminden sonra, iflas idaresi alacakların doğru olup olmadığını incelemeye başlar. Maddi yönden inceleme sonucu kabul edilen her alacak tespit edilen sıraya göre sıra cetveline kaydedilir. Kabul edilmeyen alacaklar da ret sebepleri ile birlikte sıra cetvelinde gösterilir. İflas idaresi 2004 sayılı Kanun’un 232. maddesinde öngörülen sürede düzenlediği sıra cetvelini iflas idaresine verir ve alacaklıları aynı Kanun’un 166/2. maddesindeki usule göre ilan yoluyla haberdar eder. Sıra cetveline itiraz davalarında dava açma süresi, görev ve yetki 2004 sayılı Kanun’un 235. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre dava açma süresinin ilandan itibaren başlayacağı belirtildikten sonra, ayrıca 2004 sayılı Kanun’un 223/3. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir. Saklı tutulan hükme göre, iflas masasına müracaat eden alacaklılar tebligatı kabule elverişli adres gösterir, yazı ve tebligat masrafları için avans yatırmışlarsa sıra cetveline itiraz davası açma süresi bu alacaklılar hakkında sıra cetvelinin kendilerine tebliğinden itibaren başlar. Davanın on beş gün içinde açılması gerekmektedir. Bu süre hak düşürücü süre olup Mahkemece kendiliğinden dikkate alınır. Kıyas yolu ile hak düşürücü sürenin arabuluculağa başvuru halinde işlemeyeceğine ilişkin yorum, uygulamada farklı kararların oluşmasına sebebiyet vereceğinden herkesin eşit hak arama özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu meydana getirecektir.
İİK’nın 142/1. hükmüne göre, “Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebilir. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise sıraya dair şikayetlerin icra mahkemesine yapılacağı öngörülmüştür. Anılan hükümde yer alan “alakadarlar” ifadesi, kural olarak borçluyu değil, şikayet eden alacaklıdan sıra itibariyle önce olan alacaklıları ifade eder. Şikayet, kural olarak şikayet edene göre sıra cetvelinde öncelikli olan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara yöneltilmelidir. Bu nedenle sıra cetveline itirazda borçluya husumet yöneltilemez. Arabuluculuğun temel olarak borçlu ve alacaklı arasındaki ticari uyuşmazlıkları hızlı olarak çözebilmek ve kişilerin daha az maliyetle ve daha kısa sürede arabuluculuktan sonuç alabilmelerini sağlamak amacı ile getirildiği düşünüldüğünde, sıra cetveline itiraz davaları, borçlu ve alacaklı arasındaki bir dava türü olmadığından, bu sonuca uluşabilmek mümkün görülemez. Böyle bir durumda, bir borçlunun alacaklısının, diğer alacaklıya karşı açacağı sıra cetveline itiraz davasında, dava açan alacaklı, borçlunun bütün alacaklarını bilmekle yükümlü hale gelmek zorundadır ki arabuluculuğa başvurabilsin. Arabuluculuk temel olarak borçlu ve alacaklı ilişkisini düzenlediğine göre, borçlunun alacaklıların, kendi aralarında arabuluculuğa başvurmasını zorunlu hale getirmek kanunun düzenleme amacı ile ters düşer. Arabuluculuk, dava açan alacaklının, borçlunun tüm alacaklılarına yönelik bilgi sahibi olması halinde mümkün olabilir ki, bu da mümkün olmadığından ancak alacaklılar için süreci uzatma durumunda bırakacaktır.
İİK’nın 142. maddesinde, cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklının takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebileceği düzenlenmiş olup, bu madde hükmü ile sıra cetveline itiraz hakkı takip alacaklılara tanınmış ise de, her alacaklı bu hakkı haiz değildir. YHGK’nın 05.03.2008 tarih ve 19-161 E., 213 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerekir. Sıra cetveline yönelik itirazda bulunma yetkisi, bu itiraz üzerine düzenlenecek yeni sıra cetveline girme hakkı bulunan alacaklılara tanınmıştır. Bir diğer ifade ile bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunmayan alacaklının, sıra cetvelinin iptalini istemekte de hukuki yararı yoktur.Anılan hükümde yer alan “alakadarlar” ifadesi, kural olarak borçluyu değil, şikayet eden alacaklıdan sıra itibariyle önce olan ve pay ayrılan alacaklıları ifade eder. Şikayet, kural olarak şikayet edene göre sıra cetvelinde öncelikli olan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara, diğer bir deyişle, kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmelidir. Bu durumda mahkemece, şikayetçinin alacağının dayanağı olan icra dosyaları incelenerek, şikayetçinin bedeli paylaşıma konu taşınmazlar üzerinde haczi olup olmadığı, haczi mevcut ise süresinde satış isteyip istemediği, haczinin ayakta olup olmadığı, başka bir deyişle İİK’nın 106. ve 110. madde koşullarının bulunup bulunmadığı araştırılarak, öncelikle şikayetçinin sıra cetvelinin iptalini istemekte hukuki yararının olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu durumun mahkemece ancak yargılama ile tespiti yapılabilirken, alacaklıdan, diğer alacaklılarla ilgili bu türden bir araştırma yapmasını beklemek dava açma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından, tüm yukarıda açıklanan gerekçeler dikkate alınarak, sıra cetveline itiraz davalarının, kanunun ifadesinden yola çıkılarak arabuluculağa tabi tutmanın doğru olmayacağı görüşü ile, usulden redde ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. 26/06/2019
Üye ……
¸e-imzalıdır