Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/116 E. 2019/1139 K. 25.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/116 Esas
KARAR NO : 2019/1139

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/02/2019
KARAR TARİHİ : 25/10/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle;davalının, müvekkili şirkette 19/10/2010-08/08/2018 tarihleri arasında ….. Pazarlama Müdürü olarak çalıştığını,eski personel davalı ile müvekkili şirket arasında imzalanan iş sözleşmesinin Sır Saklama ve Rekabet Yasağı başlıklı 4.maddesi ile davacının müvekkil şirketle rekabet etmemesi konusunda taraflar arasında yazılı anlaşma yaptığını,anlaşma ile rekabet yasağının sınırları net bir şekilde çizilmiş ve bu durum çalışan tarafından da ayrıca onaylandığını, davalının 08/08/2018 tarihinde müvekkili şirketten ayrılmış, daha sonra ….. Kimya Ltd.Şti.(Esenyurt) ünvanlı, müvekkili şirketle aynı faaliyet konusunda iştigal eden ve müvekkil şirketin rakibi olan başka bir firmada çalışmaya başladığını, müvekkili şirketin faaliyet konusu, emprime baskı boyası ve baskı atölyesi makineleri üretimi olup davalının çalıştığı firma olup ticari faaliyet konusu aynı olan iki şirket pazarda birbirinin ticari rakibi konumunda olduğunu, müvekkilinin ana iştigal konusunda rakip firmada çalışan davalı, müvekkilin pek çok ticari sırrına vakıf olarak eski işvereni olan davacı müvekkilin yanında çalıştığı dönem içinde müvekkilin “iş ve müşteri çevresini, üretim sırların, büyüme ve pazarlama stratejilerini” ve benzeri hususlarda detaylı bilgi sahibi olduğunu, bu ticari sırları hali hazırda rakip konumda bulunan şirket vasıtasıyla doğrudan doğruya müvekkil aleyhine haksız rekabet yapılması anlamını taşımakta olduğunu, davalının gerçekleştirdiği haksız rekabet eylemi müvekkil şirketin “önemli bir zarara uğraması” teşkil edecek seviyede olup hukuken korunmasına imkan bulunmadığını, müvekkili şirketin korunmaya değer bir menfaatinin bulunduğu açıktır.Zira müvekkilin işlerini ve işle ilgili sırlarını, müvekkil çevresini bilmediğini, davalı müvekkili şirkete olarak rekabet yasağı taahhüdünü açıkça ihlal etmiş olup sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu beyanla iş sözleşmesinde düzenlenen rekabet yasağının hükmünün ihlali sebebiyle fazlaya ilişkin her türlü talep, hak ve alacaklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik cezai şart olarak kararlaştırılan son brüt ücretin 10 katı tutarında olan 38.592,50-TL’nin hakkın doğduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini,yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davalının 19.10.2010 tarihinde, davacı yanında çalışmaya başladığını, işe başladıktan dört sene sonra işveren tüm işçilerine matbu sözleşme hazırlayarak imzalıttırmış imzalayanları ise işten çıkarttığını, nitekim ….. isimli çalışan sözleşmeyi imzalamak istememiş ve bu durumu bir ihtarname ile işverene bildirmiş, akabinde ise sözleşmeyi imzalamadığı için işten çıkartıldığını, müvekkilininde diğer işçiler gibi işten çıkartılma ve işsiz kalma korkusundan dolayı önüne konulan klişe sözleşmeyi mecburen imzaladığını, öncelikle taraflar karşılıklı konuşarak ve mutabakata varakak sözleşme imzalamadıklarını, nekabet yasağının ilk şartı dahi gerçekleşmediğini, hür irade ile tarafların karşılıklı menfaatleri göz önüne alınarak imzalanan bir sözleşme söz konusu olmadığını beyanla açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına ilişkin hükmün ihlali sebebiyle kararlaştırılan cezai şart bedelinin tazmini istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın davacının, davalıdan iş sözleşmesinde kararlaştırılan bu hüküm sebebiyle cezai şart talep edip edemeyeceği hususuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesinde iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği ve davacının dava dışı şirkette işe başlama tarihi nazara alındığında somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve devamı hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesinin ”Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü ihtiva ettiği, hizmet sözleşmesi içerisinde rekabet etmeme yasağına dair hüküm bulunduğu hallerde, sözleşmenin, hem hizmet ilişkisinin devamı sürecinde geçerli olan bir hizmet sözleşmesini, hem de hizmet sözleşmesi sona erdirdikten sonra da yükümlülükler öngören bir rekabet etmeme sözleşmesini ihtiva ettiğinin kabulü gerektiği, sözleşmede öngörülen rekabet yasağının ancak işçinin iktisadi geleceğinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, yer ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise geçerli olduğu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/5641 esas 2017/1255 karar sayılı kararı), rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığının yeterli olduğu, yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunmasının arandığı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/1636 esas 2019/959 karar sayılı kararı), somut uyuşmazlıkta davacı ile davalı arasında akdedilen iş akdinin davacı tarafından 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesi uyarınca geçerli nedenle feshedildiği, davacının, davalının kanuni haklarını ödediği, yargıtay kararında da belirtildiği üzere iş akdinin davacı işveren tarafından haklı nedenle feshedilmesi gerekirken geçerli nedenle feshedildiği, bu nedenle rekabet yasağına ilişkin hükmün geçerli olmadığı, öte yandan sözleşmede yer alan rekabet yasağının çalışma ve sözleşme hürriyetine ilişkin Anayasanın 48. maddesi, sözleşme özgürlüğüne ve yaptırımına ilişkin TBK 26 ve 27. maddeleri ile rekabet yasağına ilişkin TBK 445. maddesine aykırılık teşkil ettiği, şöyle ki taraflar arasındaki davaya konu hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde coğrafi alan sınırlaması çok geniş bir alanı kapsamasa da bu sınırlamanın ticaret ve istihdam olanaklarının diğer bölgelere göre yüksek olduğu İstanbul bölgesini kapsaması sebebiyle işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürecek nitelikte olduğu, bu nedenle de az önce değinilen kanuni düzenlemelere göre rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerektiğinin Mahkememizce değerlendirildiği, diğer taraftan davalının, davacının müşteri çevresini ve iş sırlarını öğrenebilecek bir konumda olduğu halen davacı şirkette çalışmaları sebebiyle beyanlarının tarafsızlığından şüphe duyulan tanıkların soyut beyanları ile ortaya konulduğu, bu sebeple de Mahkememizce itibar edilmediği, davacının hem bu hususu hem de davalının rekabet yasağına aykırı davranışı sebebiyle zarar gördüğünü ispatlayamadığı da dikkate alındığında TBK’nun 444. maddesinde yazılı şartlar gerçekleşmediğinden davacının, davalıdan cezai şart talep edemeyeceği kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın reddine,
Alınması gereken 44,40-TL’nin harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 659,07 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 614,67 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince takdir olunan 4.595,18 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/10/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

İş bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri uyarınca imzalanmış olup HMK Yönt. 8/5 maddesi gereği fiziki olarak imzalanmayacaktır