Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1041 E. 2022/194 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1041 Esas
KARAR NO : 2022/194

DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali)
DAVA TARİHİ : 24/12/2019
KARAR TARİHİ : 25/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle;Davalının, Küçükçekemece … İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlattığını, ödeme emrinin taraflarına 15/05/2019 tarihinde tebliğ olduğunu, bunun üzerine Küçükçekmece … İcra Hukuk Mahkemesinin ….. Esas sayılı dosyasıyla icra takibine itiraz davasının açıldığını, fakat Mahkemenin şikayetin reddine karar verdiğini, davalının haksız bir şekilde eline geçirdiği senedin lehtar kısmına kendi adını daha sonradan ekleyerek ikinci lehtar olduğunu, senet kambiyo vasfında değilken kambiyo senedi vasfının hukuka aykırı bir şekilde kazandırıldığını, senedin asli unsurlarından birisinin düzenleyen ile lehtarın farklı kişiler olmasının olduğunu, icra takibine konu olan senette ise düzenleyen ile lehtarın ayrı kişi olduğunu beyanla çıplak gözle dahi senette tahrifatın gözükmesi sebebiyle öncelikle Küçükçekemece ….. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin teminatsız durdurulmasına, kambiyo senedine dayanmayan takibin ve ödeme emrinin iptaline, senedin kambiyo vasfı taşımadığının tespiti ve iptaline, haksız takip nedeniyle alacaklının %20 kötüniyet tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça düzenlenen 01/01/2018 keşide tarihli, 27.000,00 TL bedelli dava konusu senedin, davacı tarafın ödeme yapmaması üzerine Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine özgü takibe konu olduğunu, ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini, davacının, müvekkilinin haksız bir şekilde eline geçirdiği senedin lehtar kısmına kendi adını daha sonradan ekleyerek ikinci lehtar olduğu, senette tahrifat yaparak kendi adını daha sonradan eklediği iddialarının asılsız olduğunu, davacının, müvekkilinin senetlere ilişkin bilgisizliğinden yararlanarak dava ve takip konusu senedi kötü niyetli olarak bu şekilde düzenlediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava 01/01/2018 düzenleme tarihli, 10/01/2018 vade tarihli, 27.000 TL bedelli bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yürütülen takipte söz konusu senedin üzerinde tahrifat yapılarak sonradan doldurulup doldurulmadığı, bu sebeple takibin ve ödeme emrinin iptal edilmesinin gerekip gerekmediği hususlarında olduğunun tespitine ilişkindir.
Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davalı takip alacaklısı tarafından davacı takip borçlusuna karşı 01/01/2018 düzenleme tarihli, 10/01/2018 vade tarihli, 27.000 TL bedelli bono sebebiyle toplamda 32.852,71 TL’nin tahsiline ilişkin olduğu görüldü.
Dosyanın Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesine gönderilerek dava konusu senet üzerinde yazılı olan ” …..” yazısının davacının eli ürünü olup olmadığının tespiti ile rapor tanziminine karar verilmiş olup Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 20/10/2021 tarihli raporda, inceleme konusu senetteki lehtar bölümünde yer alan ” …..” yazısı ile …’in mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu yazının mevcut mukayese yazılarına kıyasla ….’in eli ürünü olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. 6100 Sayılı HMK’nun 114/c maddesi gereğince mahkemelerin görevi dava şartı olup, yasanın 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartının bulunup bulunmadığını res’en araştırmakla yükümlüdür.
6102 Sayılı T.T.K.’nun 4. maddesinin 1. fıkrası 6335 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilerek ticari davalar her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları, T.T.K.’nun 4. Maddesinin a bendi gereğince T.T.K.’nun dan kaynaklanan davalar, T.T.K.’nun 4. maddesinin b, c, d, e, f bentlerinde sayılan davalar ve diğer özel kanunlarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kararlaştırılan davalar ticari dava olarak Ticaret Mahkemelerinde görülecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
“…TTK’nun 673. maddesi hükmüne göre; poliçe, bizzat keşidecinin emrine yazılı olabileceği gibi, keşideci üzerine veya bir üçüncü kişi hesabına da düzenlenebilir. Ancak TTK’nun 778. maddesinde, aynı Yasa’nın 673. maddesine yollama yapılmadığından, bonolar açısından, bononun borçlusu konumunda olan keşideci, kendisini lehtar göstermek suretiyle bono düzenleyemez. Bir başka anlatımla, lehtar ve keşideci sıfatının birleşmesi durumunda, düzenlenen senet, bono niteliğinde sayılmaz..”(Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2016/25336
Esas 2017/15832 Karar sayılı kararı).
“…Somut olayda dayanak senedin lehtar kısmında: “….’e” ibaresi yazılı olup, keşideci borçlu …..’ın ismi de lehtar olarak belirtildiğinden alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiği görülmektedir. TTK.nun 690. maddesi 585. maddesine atıf yapmadığından, bir kimse poliçelerde olduğu gibi kendi emrine bono tanzim edemez. Diğer bir anlatımla bonoyu tanzim eden, kendisini lehtar gösterek bono düzenleyemez..”(Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2012/7813 Esas 2012/26300 Karar sayılı kararı).
TTK 673. maddesine göre poliçenin bizzat keşidecinin emrine yazılı olabileceği gibi, bizzat düzenleyen üzerine veya bir üçüncü kişi hesabına da düzenlenebileceği, bonolar açısından ise bononun borçlusu konumunda olan keşidecinin kendisini lehtar göstermek suretiyle bono düzenleyemeyeceği, zira TTK 778. maddesinde, TTK 673. maddesine yollama yapılmadığı, bir başka anlatımla lehtar ve keşideci sıfatının birleşmesi durumunda düzenlenen senedin bono niteliğinde sayılmayacağı, bu hususun hem yasal düzenlemeler hem de Yargıtayın müstakar içtihatlarıyla da ortaya konulduğu, somut uyuşmazlıkta dava konusu senedin 01/01/2018 düzenleme tarihli, 10/01/2018 vade tarihli, 27.000 TL bedelli olduğu, …. tarafından düzenlendiği, lehtar olarak ise …. ve ….’ın gösterildiği, buna göre bononun borçlusu konumunda olan davacı ….’in keşideci olduğu gibi aynı zamanda davalı …. ile birlikte lehtar olarak gösterildiği, davacı keşideci …’in kendisini lehtar göstermek suretiyle bono düzenlemiş olduğundan lehtar ve keşideci sıfatının yani alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi sebebiyle düzenlenen dava konusu senedin bono niteliğinde sayılamayacağı, dolayısıyla kambiyo senedi vasfına da haiz bulunmadığı, yapılan açıklamalar bağlamında değerlendirildiğinde dava konusu senedin kambiyo vasfının bulunmaması sebebiyle uyuşmazlığın çözümünde TTK hükümlerinin uygulanmasının söz konusu olmadığı, buna göre davanın mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde de olmadığı ve tarafların tacir olduklarının da iddia edilmediği nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup Asliye Hukuk Mahkemesi ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeniyle, HMK’nun 114/.1.(c).b,115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğine, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceğine; şayet görevsizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine mahkememizin dosya üzerinden bu durumu tespiti ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceğine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı .25/02/2022

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır